Erdoğan’daki gariplik 2.0
Yeni bir Parti(lerin) kurulacağından bahsetmiştik ve buna yeltenenlerin de kim veya kimler olduğunu da yazmıştık.
Ve halen iddiam da devam ediyorum ki, iki ayrı parti olarak karşımıza çıkacaklar.
Malum şüpheliler, A. Gül, Recep Babacan, A. Davutoğlu!
Gül, Babacan’ı destekleyecek, Davutoğlu ise ayriyeten hareket edecek.
Her iki taraf, tek yumurta ikizi gibi dizayn edildi.
Ve daha ertesi gün, patent başvurusu ve internet sitesi, yazımızı havada bırakmadı, adeta tasdik etti.
Hülasa Sayın Erdoğan da konuşmalarında bizi haklı çıkardı.
Dikkat çeken bir diğer husus ise her iki partinin de Başkanlık sisteminden dönerek, “güçlenmiş parlamenter sistemini” vaat etmeleridir!
Aslında bunları bilmek için ne müneccim olmaya gerek vardı ne de bu çabaların sürdüğü bir sırdı.
Lakin yapılan konuşmalardan, yazılan makalelerden sonra, belki de bu teşebbüsleri erkene alma gereğini duydular.
İnternet sayfasındaki yazılanlar da tam müteşebbislerin ruhuna, karakterine uygun.
Muğlak ve sinsi!!!
Kim oldukları hakkında ancak bilmece, bildirmece, eften püften bilgiler verilmiş.
Amblem olarak ise, dört yapraklı yonca seçilmiş. Buna değinecek okursak da Batının batıl inançlarının bir simgesi olduğunu, ABD ve ABD’nin, güvenlik güçlerinin bel kemiği olan İrlandalıların kutsallarından Aziz Patrick’in simgesidir.
Dolayısı ile bu muğlakların yelkenlerine rüzgarın Batıdan estiğinin de en mühim göstergesindendir.
Hatta, A. Davutoğlu’nun bugün meydan okumasına da Şahid oluyoruz.
Onun başını çektiği oluşumun da Genel Merkezinden logosuna kadar her şey hazır.
Sayın Erdoğan, bu Brütüsler için bir açıklama yaptı.
‘Trenden inenler. Parti kurma hevesinde olanlar için, numuneleri var, akıbetleri belli.’
Doğru, CHP’nin krikosu ile vekil olan, A. Şener de parti kurmuştu, İdris Naim Şahin de o öbür diğer tuzluk da.
Emareleri okunmuyor.
Son yazımızda, vekil ve belediye başkanları da aralarına katılacak demiştim.
Şimdilik çok isim vermeyeceğim.
Ancak, önümüzdeki seçimlerde üç dönüm engeline takılacaklar, görevden alınmış bazıları, vekilliği münasip görülmeyenlerin bazıları ve meseleye dava olarak değil de, çıkar olarak bakanlar, bu yeni partinin dolmuşuna binecek olanlardır.
Emin olun, bu partilere sadece AK Partisi’nden değil, İYİ Partisi’nden de hatta CHP’den de katılımlar olacaktır.
Zaten bu yeni parti (lerin) kurulma nedeni de tam olarak, ne CHP ile ne de İYİ parti ile Sayın Erdoğan’a hiçbir zarar veremeyecek olduklarını anlamalarıdır birilerinin.
Keza bu seçimler, bu iki parti için, büyük bir hüsran ile sonuçlanacak, CHP, her zaman güvendiği %24’ünü bulamayacak, İP ise savrulup yel olacaktır.
1 Nisan itibarı ile biz daha çok DSP’nin aldığı oyları konuşuyor olacağız.
Bu oran ise, şu an, %5 – 6 olarak gözükmekte.
İşin içine bir de CHP’den ayrılan 5000 (giderek çoğalıyor), yönetici ve üyeyi katarsak, bundan dolayı da kızgın, küskün seçmen kitlesini katarsak, durum CHP için gerçekten de felakete beş var gibi gözüküyor.
DSP Genel Başkanı, geçen gün komple CHP yönetimini ve bilhassa Kılıçdaroğlu’nu, yaptığı konuşma ile yerin dibine soktu.
CHP o kadar panik içinde ki, Türkiye Psikologlar Derneği ne başvurdu. Ve bu dernek, CHP genel merkezinde tam iki kere brifing verdi.
Konu; Kızan, küsen seçmeni nasıl olur da sandığa taşırız.
Etekleri tutuştu, panik içindeler, DSP ise rönesans yaşıyor.
Bu tabloyu, Batılı efendileri de epeydir izliyor.
Fakat bu seçim kadar hiçbir mevzuyu, bu kadar yüzlerine, gözlerine bulaştırmamışlardı.
Nitekim, bu beceriksizler ile bir yere varamayacaklarını anlayan Batılılar, işte şimdi Brütüs harekatına başvuruyorlar.
Niyetleri, sadece ve sadece AK Partisi oylarını bölmek.
AK Partisi ne küskün olup da ama asla da diğer partilere oy vermeyecek olan potansiyeli çekmek.
Bir nevi AK Partisi ne alternatif ortaya çıkarmak.
Ancak, işte kadim hata tam da burada.
Çünkü bu kez de güvendikleri dağlar, köstebek yuvası kadar çıkacak.
Çünkü seçtikleri donelerin hiçbiri, Sayın Erdoğan’ın asla alternatifi değildir, olamaz da.
Çünkü hiçbiri, şahsi becerileri, emekleri ile bir yerlere gelmiş, bir şeyler başarmış değillerdir.
Hepsinin ama hepsinin kariyerlerinde asıl emek sahibi Sayın Erdoğan’dır.
Hepsi onun yörüngesinde bir yerlere geldiler ve o ellerini çektikten sonra da önemsizlik çukuruna geri döndüler.
Hangisi bir yerde bir itibar gördü ise, bunu Sayın Erdoğan’ın sayesinde gördüler.
Şimdi bu tarihin tozlu raflarına kaldırılmaya yüz tutmuş Brütüsler topluluğu, kalkacak ve onları her yere getiren isme karşı alternatif mi olacaklar?
Allah aşkına, sokakta yürürken bile bir vatandaş, evet sade bir vatandaş kalkıp bunların birine, “şahsi gayretin ve becerinle ne yaptın?” diye sorsa, alayı apışıp kalmayacak mı?
Hem de çivi ile çakılmış gibi, öylesine kalıverecekler.
Çünkü verecek hiçbir cevapları asla olmayacaktır.
İP tasfiye edilecek demiştim.
Evet edilecek, çünkü, sözümona hem AK Partisi ve hem de Milliyetçi Hareket Partisine alternatif olarak düşünülmüştü.
Merkez sağ parti olacaktı.
Sonuç ise ortada.
Kime, nereye hizmet ettiklerini, kimin dümen suyunda yüzdüklerini, çok erken ortaya koydular.
CHP’den aldıkları ödünç vekil rezaleti ile de gerçek niyetleri ortaya çıktı!
Başlarındaki bayanın şahsi ihtirası yüzünden de çuvalladılar. Hatta o hırs, onu kumanda edenlerin bile kontrollünden çıkmasına neden oldu ve o an kalemi kırıldı.
Partinin iç yüzünü görüp de istifa edenler de sel gibi gelince, tasfiye kaçınılmaz oldu.
Sanıyorum, aralarında ‘okyanus ötesine’ en sadık olanlar, kurulan yeni parti de kendilerine yer bulacaklardır.
Şimdi diyeceksiniz ki, bu Brütüsleri yönlendiren kimler?
Gül’ün Kraliçe sevdası yeni de değil, gizlemeye gerek de duymadı. Ancak Almanları da pek sevdiği bilinmektedir.
Davutoğlu zaten, Başbakanlık koltuğuna erken vedasının bir numaralı sebebi, vakti ile Merkelin rüzgarına kapılıp, onun suflörlüğüne güvenmesi olmuştu.
AB’yi de Almanları da çok sever kendisi.
Babacan için fazla söze hacet yok. Bilderberg toplantılarının imtiyazlı üyesidir kendisi. Buyursun inkar etsin.
Üçünün de ortak noktası, Pensilvanya’ya karşı duydukları “saygı” dır.
Şurda şunu belirtmek de fayda görüyorum:
Suyun olduğu yerde teyemmümün hükmü yoktur.
Aslı ortada iken, taklitlerine kimse rağbet etmez.
Ve Sayın Erdoğan’ın dediği gibi… “Bu şarkı burada bitmez!”
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Ve halen iddiam da devam ediyorum ki, iki ayrı parti olarak karşımıza çıkacaklar.
Malum şüpheliler, A. Gül, Recep Babacan, A. Davutoğlu!
Gül, Babacan’ı destekleyecek, Davutoğlu ise ayriyeten hareket edecek.
Her iki taraf, tek yumurta ikizi gibi dizayn edildi.
Ve daha ertesi gün, patent başvurusu ve internet sitesi, yazımızı havada bırakmadı, adeta tasdik etti.
Hülasa Sayın Erdoğan da konuşmalarında bizi haklı çıkardı.
Dikkat çeken bir diğer husus ise her iki partinin de Başkanlık sisteminden dönerek, “güçlenmiş parlamenter sistemini” vaat etmeleridir!
Aslında bunları bilmek için ne müneccim olmaya gerek vardı ne de bu çabaların sürdüğü bir sırdı.
Lakin yapılan konuşmalardan, yazılan makalelerden sonra, belki de bu teşebbüsleri erkene alma gereğini duydular.
İnternet sayfasındaki yazılanlar da tam müteşebbislerin ruhuna, karakterine uygun.
Muğlak ve sinsi!!!
Kim oldukları hakkında ancak bilmece, bildirmece, eften püften bilgiler verilmiş.
Amblem olarak ise, dört yapraklı yonca seçilmiş. Buna değinecek okursak da Batının batıl inançlarının bir simgesi olduğunu, ABD ve ABD’nin, güvenlik güçlerinin bel kemiği olan İrlandalıların kutsallarından Aziz Patrick’in simgesidir.
Dolayısı ile bu muğlakların yelkenlerine rüzgarın Batıdan estiğinin de en mühim göstergesindendir.
Hatta, A. Davutoğlu’nun bugün meydan okumasına da Şahid oluyoruz.
Onun başını çektiği oluşumun da Genel Merkezinden logosuna kadar her şey hazır.
Sayın Erdoğan, bu Brütüsler için bir açıklama yaptı.
‘Trenden inenler. Parti kurma hevesinde olanlar için, numuneleri var, akıbetleri belli.’
Doğru, CHP’nin krikosu ile vekil olan, A. Şener de parti kurmuştu, İdris Naim Şahin de o öbür diğer tuzluk da.
Emareleri okunmuyor.
Son yazımızda, vekil ve belediye başkanları da aralarına katılacak demiştim.
Şimdilik çok isim vermeyeceğim.
Ancak, önümüzdeki seçimlerde üç dönüm engeline takılacaklar, görevden alınmış bazıları, vekilliği münasip görülmeyenlerin bazıları ve meseleye dava olarak değil de, çıkar olarak bakanlar, bu yeni partinin dolmuşuna binecek olanlardır.
Emin olun, bu partilere sadece AK Partisi’nden değil, İYİ Partisi’nden de hatta CHP’den de katılımlar olacaktır.
Zaten bu yeni parti (lerin) kurulma nedeni de tam olarak, ne CHP ile ne de İYİ parti ile Sayın Erdoğan’a hiçbir zarar veremeyecek olduklarını anlamalarıdır birilerinin.
Keza bu seçimler, bu iki parti için, büyük bir hüsran ile sonuçlanacak, CHP, her zaman güvendiği %24’ünü bulamayacak, İP ise savrulup yel olacaktır.
1 Nisan itibarı ile biz daha çok DSP’nin aldığı oyları konuşuyor olacağız.
Bu oran ise, şu an, %5 – 6 olarak gözükmekte.
İşin içine bir de CHP’den ayrılan 5000 (giderek çoğalıyor), yönetici ve üyeyi katarsak, bundan dolayı da kızgın, küskün seçmen kitlesini katarsak, durum CHP için gerçekten de felakete beş var gibi gözüküyor.
DSP Genel Başkanı, geçen gün komple CHP yönetimini ve bilhassa Kılıçdaroğlu’nu, yaptığı konuşma ile yerin dibine soktu.
CHP o kadar panik içinde ki, Türkiye Psikologlar Derneği ne başvurdu. Ve bu dernek, CHP genel merkezinde tam iki kere brifing verdi.
Konu; Kızan, küsen seçmeni nasıl olur da sandığa taşırız.
Etekleri tutuştu, panik içindeler, DSP ise rönesans yaşıyor.
Bu tabloyu, Batılı efendileri de epeydir izliyor.
Fakat bu seçim kadar hiçbir mevzuyu, bu kadar yüzlerine, gözlerine bulaştırmamışlardı.
Nitekim, bu beceriksizler ile bir yere varamayacaklarını anlayan Batılılar, işte şimdi Brütüs harekatına başvuruyorlar.
Niyetleri, sadece ve sadece AK Partisi oylarını bölmek.
AK Partisi ne küskün olup da ama asla da diğer partilere oy vermeyecek olan potansiyeli çekmek.
Bir nevi AK Partisi ne alternatif ortaya çıkarmak.
Ancak, işte kadim hata tam da burada.
Çünkü bu kez de güvendikleri dağlar, köstebek yuvası kadar çıkacak.
Çünkü seçtikleri donelerin hiçbiri, Sayın Erdoğan’ın asla alternatifi değildir, olamaz da.
Çünkü hiçbiri, şahsi becerileri, emekleri ile bir yerlere gelmiş, bir şeyler başarmış değillerdir.
Hepsinin ama hepsinin kariyerlerinde asıl emek sahibi Sayın Erdoğan’dır.
Hepsi onun yörüngesinde bir yerlere geldiler ve o ellerini çektikten sonra da önemsizlik çukuruna geri döndüler.
Hangisi bir yerde bir itibar gördü ise, bunu Sayın Erdoğan’ın sayesinde gördüler.
Şimdi bu tarihin tozlu raflarına kaldırılmaya yüz tutmuş Brütüsler topluluğu, kalkacak ve onları her yere getiren isme karşı alternatif mi olacaklar?
Allah aşkına, sokakta yürürken bile bir vatandaş, evet sade bir vatandaş kalkıp bunların birine, “şahsi gayretin ve becerinle ne yaptın?” diye sorsa, alayı apışıp kalmayacak mı?
Hem de çivi ile çakılmış gibi, öylesine kalıverecekler.
Çünkü verecek hiçbir cevapları asla olmayacaktır.
İP tasfiye edilecek demiştim.
Evet edilecek, çünkü, sözümona hem AK Partisi ve hem de Milliyetçi Hareket Partisine alternatif olarak düşünülmüştü.
Merkez sağ parti olacaktı.
Sonuç ise ortada.
Kime, nereye hizmet ettiklerini, kimin dümen suyunda yüzdüklerini, çok erken ortaya koydular.
CHP’den aldıkları ödünç vekil rezaleti ile de gerçek niyetleri ortaya çıktı!
Başlarındaki bayanın şahsi ihtirası yüzünden de çuvalladılar. Hatta o hırs, onu kumanda edenlerin bile kontrollünden çıkmasına neden oldu ve o an kalemi kırıldı.
Partinin iç yüzünü görüp de istifa edenler de sel gibi gelince, tasfiye kaçınılmaz oldu.
Sanıyorum, aralarında ‘okyanus ötesine’ en sadık olanlar, kurulan yeni parti de kendilerine yer bulacaklardır.
Şimdi diyeceksiniz ki, bu Brütüsleri yönlendiren kimler?
Gül’ün Kraliçe sevdası yeni de değil, gizlemeye gerek de duymadı. Ancak Almanları da pek sevdiği bilinmektedir.
Davutoğlu zaten, Başbakanlık koltuğuna erken vedasının bir numaralı sebebi, vakti ile Merkelin rüzgarına kapılıp, onun suflörlüğüne güvenmesi olmuştu.
AB’yi de Almanları da çok sever kendisi.
Babacan için fazla söze hacet yok. Bilderberg toplantılarının imtiyazlı üyesidir kendisi. Buyursun inkar etsin.
Üçünün de ortak noktası, Pensilvanya’ya karşı duydukları “saygı” dır.
Şurda şunu belirtmek de fayda görüyorum:
Suyun olduğu yerde teyemmümün hükmü yoktur.
Aslı ortada iken, taklitlerine kimse rağbet etmez.
Ve Sayın Erdoğan’ın dediği gibi… “Bu şarkı burada bitmez!”
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.