Bu da geçer Ya Hu
Pek çoğumuz bu sözü biliriz, bir yerlerde okumuşuz, duymuşuzdur.
Peki, Devleti Aliye (Osmanlı) zamanında, esnafların, tüccarların bu sözü çerçeve yaptırıp dükkanlarda astıklarını biliyor muyduk?
Ne zaman?
Zor zamanlarda, bugünün adı ile kriz zamanlarında.
Darlıkta, yoklukta, harp zamanlarında.
Teslimiyetin adı, simgesidir, "Bu da geçer Ya Hu."
Şuurun, yani aslında her şeyin sahibinin ancak Allah olduğunun, o istemedikçe yaprak bile kımıldamayacağının şuurudur.
Duadır elbette.
Yaradana yalvarıştır.
Ahilik düzeni içinde yetişmiş, o terbiye ile pişen, Türk insanının, isyandan uzak, kadirşinaslığın göstergesidir.
Her şeyin gelip, geçici olduğunu bilmenin ve her ne olursa olsun, şükür etmeyi bilmenin şuurudur.
Ve evet, bugün, sadece ülkemiz değil, tüm dünya, zor bir zaman dilimi geçiriyor ve öyle kolay, kolay bitecek gibi de gözükmüyor.
Fakat biz, yani insanlar ne yapıyoruz?
Tevekkül ediyor muyuz?
Tüm bu başımıza gelenlerin, bizim suçumuz olabileceğini düşünüyor muyuz?
Her şeyin tek sahibinin, ancak yüce Allah olduğunu idrak edebiliyor muyuz?
"Ol der ve olur!" ayetini hatırlıyor muyuz?
Hayır.
Tam tersi, her şekilde isyan içinde, feveran halinde, sürekli bir suçlu, sorumlu aramak ile meşgulüz.
Efendim ekonomi kötü yönetiliyor, yok şu olsa daha iyi olur, bu olmazsa şu olur, şunu yaparsak böyle olur, Ahmet gitsin, Mehmet daha iyi yapar, vs, vs.
Yok yahu.
Allah ne isterse o olur.
Ne bir eksiği ne bir fazlası, bu bu kadar basit.
"Allah azap vermezmiş, Kul azmadıkça" derlerdi büyüklerimiz.
Ne kadar da doğru bir söz.
Şimdi samimi olalım, kalkıp halimize bakalım.
Azmış mıyız, azmamış mıyız?
Şükürsüzlesmiş miyiz, değil miyiz?
İsyankar mıyız, değil miyiz?
Çok şükür, aç değiliz, açıkta değiliz.
Hatta, eskiden bu durumda kalanların durumlarında hiç değiliz.
Her hanenin içinde en az bir, iki TV, her bireyin elinde bilmem hangi aygıt, her hanede en az bir araba, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda.
Yani, birinci cihan harbi, milli mücadele zamanlarındaki insanların halleri ile, bizim aramızda galsksiler kadar fark var, çok şükür.
Çarığımızı kaynatıp yemek zorunda değiliz mesela.
Şimdi, amma da abarttın ha, diyeceğinizi tahmin ediyorum, hatta duyuyorum bile.
Ancak yanılıyorsunuz, o zaman da, dünyaya reset atılıyordu, bugün de atılıyor.
Peki, o kadar gerilere gitmeyelim.
1970/80/90 lara bakalım mı?
Ambargo zamanlarına, ihtilal sonralarına?
Aylarca doğru düzgün elektrik ve dahi suyun arz edilemediği, paranızla dahi olsa, mal alamadığınız, kara borsanın tavan yaptığı zamanlara bir bakalım mı?
Hatırlayalım mı?
İnsanların hastane kuyruklarında öldüğü, emekli maaşı kuyruklarında heba oldukları, hatta her önemli şeyin bir kuyruğunun olduğu, otobüslerin günde bir, iki kere anca geçebildiği, çöp kamyonlarının haftalarca uğramadığı zamanlar vardı bu ülkede.
Biz, bunların hepsini atlattık, şerbetliyiz, antrenmanlıyız.
Bugünleri de atlatırız.
Bilmem nelerin sahipleri neyi planlamış olsalar da, hangi şeytani tertipleri düşünmüş olsalar da, olsunlar.
Bizleri antrenmanlı hale de zaten eski kumpasları getirmişti.
Yeter ki, ülke olarak, tıpkı o eski günlerdeki gibi kenetlenelim.
"Bu da geçer Ya Hu" diye dua ve niyaz edelim.
EvvelAllah, devletimiz, son 80 yılın en güçlü seviyesinde.
Eli de güçlü, önü de açık.
Elbette ki zahmet çekeceğiz, eskiyi, yani pandemi öncesi hayatımızı özleyeceğiz.
Ancak o zaman da yazmıştım, şimdi de tekrar ediyorum: O eski, pandemi öncesi günler geri gelmeyecek. O zaman dilimi bitti.
O zorluktan en az hasar alarak çıkan ülke Türkiye oldu.
Bu zorlu zamandan da en az hasar ile çıkan ülke, yine Türkiye olacaktır.
Hasarsız çıkmanın imkânı yok.
Çünkü yaşadığımız, adı konulmamış, şekli görülmemiş bir savaş.
Savaşlarda mermi de atılacak, kan da akacak.
Mühim olan merminin yönünü belirlemek ve sıçrayan kandan sakınmak.
Hasarı minimize edebilip, en asgari efor ile, azami başarı elde etmek.
Tsun Tzu nun da dediği gibi;
İyi kumandan, kaybedeceği mutlak bir harbe girmez.
Biz girdiğimize göre, kaybetmeyeceğimiz de aşikardır EvvelAllah.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Peki, Devleti Aliye (Osmanlı) zamanında, esnafların, tüccarların bu sözü çerçeve yaptırıp dükkanlarda astıklarını biliyor muyduk?
Ne zaman?
Zor zamanlarda, bugünün adı ile kriz zamanlarında.
Darlıkta, yoklukta, harp zamanlarında.
Teslimiyetin adı, simgesidir, "Bu da geçer Ya Hu."
Şuurun, yani aslında her şeyin sahibinin ancak Allah olduğunun, o istemedikçe yaprak bile kımıldamayacağının şuurudur.
Duadır elbette.
Yaradana yalvarıştır.
Ahilik düzeni içinde yetişmiş, o terbiye ile pişen, Türk insanının, isyandan uzak, kadirşinaslığın göstergesidir.
Her şeyin gelip, geçici olduğunu bilmenin ve her ne olursa olsun, şükür etmeyi bilmenin şuurudur.
Ve evet, bugün, sadece ülkemiz değil, tüm dünya, zor bir zaman dilimi geçiriyor ve öyle kolay, kolay bitecek gibi de gözükmüyor.
Fakat biz, yani insanlar ne yapıyoruz?
Tevekkül ediyor muyuz?
Tüm bu başımıza gelenlerin, bizim suçumuz olabileceğini düşünüyor muyuz?
Her şeyin tek sahibinin, ancak yüce Allah olduğunu idrak edebiliyor muyuz?
"Ol der ve olur!" ayetini hatırlıyor muyuz?
Hayır.
Tam tersi, her şekilde isyan içinde, feveran halinde, sürekli bir suçlu, sorumlu aramak ile meşgulüz.
Efendim ekonomi kötü yönetiliyor, yok şu olsa daha iyi olur, bu olmazsa şu olur, şunu yaparsak böyle olur, Ahmet gitsin, Mehmet daha iyi yapar, vs, vs.
Yok yahu.
Allah ne isterse o olur.
Ne bir eksiği ne bir fazlası, bu bu kadar basit.
"Allah azap vermezmiş, Kul azmadıkça" derlerdi büyüklerimiz.
Ne kadar da doğru bir söz.
Şimdi samimi olalım, kalkıp halimize bakalım.
Azmış mıyız, azmamış mıyız?
Şükürsüzlesmiş miyiz, değil miyiz?
İsyankar mıyız, değil miyiz?
Çok şükür, aç değiliz, açıkta değiliz.
Hatta, eskiden bu durumda kalanların durumlarında hiç değiliz.
Her hanenin içinde en az bir, iki TV, her bireyin elinde bilmem hangi aygıt, her hanede en az bir araba, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda.
Yani, birinci cihan harbi, milli mücadele zamanlarındaki insanların halleri ile, bizim aramızda galsksiler kadar fark var, çok şükür.
Çarığımızı kaynatıp yemek zorunda değiliz mesela.
Şimdi, amma da abarttın ha, diyeceğinizi tahmin ediyorum, hatta duyuyorum bile.
Ancak yanılıyorsunuz, o zaman da, dünyaya reset atılıyordu, bugün de atılıyor.
Peki, o kadar gerilere gitmeyelim.
1970/80/90 lara bakalım mı?
Ambargo zamanlarına, ihtilal sonralarına?
Aylarca doğru düzgün elektrik ve dahi suyun arz edilemediği, paranızla dahi olsa, mal alamadığınız, kara borsanın tavan yaptığı zamanlara bir bakalım mı?
Hatırlayalım mı?
İnsanların hastane kuyruklarında öldüğü, emekli maaşı kuyruklarında heba oldukları, hatta her önemli şeyin bir kuyruğunun olduğu, otobüslerin günde bir, iki kere anca geçebildiği, çöp kamyonlarının haftalarca uğramadığı zamanlar vardı bu ülkede.
Biz, bunların hepsini atlattık, şerbetliyiz, antrenmanlıyız.
Bugünleri de atlatırız.
Bilmem nelerin sahipleri neyi planlamış olsalar da, hangi şeytani tertipleri düşünmüş olsalar da, olsunlar.
Bizleri antrenmanlı hale de zaten eski kumpasları getirmişti.
Yeter ki, ülke olarak, tıpkı o eski günlerdeki gibi kenetlenelim.
"Bu da geçer Ya Hu" diye dua ve niyaz edelim.
EvvelAllah, devletimiz, son 80 yılın en güçlü seviyesinde.
Eli de güçlü, önü de açık.
Elbette ki zahmet çekeceğiz, eskiyi, yani pandemi öncesi hayatımızı özleyeceğiz.
Ancak o zaman da yazmıştım, şimdi de tekrar ediyorum: O eski, pandemi öncesi günler geri gelmeyecek. O zaman dilimi bitti.
O zorluktan en az hasar alarak çıkan ülke Türkiye oldu.
Bu zorlu zamandan da en az hasar ile çıkan ülke, yine Türkiye olacaktır.
Hasarsız çıkmanın imkânı yok.
Çünkü yaşadığımız, adı konulmamış, şekli görülmemiş bir savaş.
Savaşlarda mermi de atılacak, kan da akacak.
Mühim olan merminin yönünü belirlemek ve sıçrayan kandan sakınmak.
Hasarı minimize edebilip, en asgari efor ile, azami başarı elde etmek.
Tsun Tzu nun da dediği gibi;
İyi kumandan, kaybedeceği mutlak bir harbe girmez.
Biz girdiğimize göre, kaybetmeyeceğimiz de aşikardır EvvelAllah.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.