Bitleri kanlandı
Peşinen de söylemiş olayım ki, gelecek olan satırlar, üstüne alan herkese dir.
Mevzu maalesef FETÖ!
Son KPSS olayı ve sonradan gelen sözümona tepkiler, yani timsah gözyaşları, %100 bir FETÖ işi.
Bu işin bir de perde arkası var tabii.
Ancak o hususta tek satır yazamam.
Herkes bekleyip görecek.
Şunu söylemek isterim:
Devlet bazı şartlarda/durumlarda/zamanlarda, ölü taklidi yapar.
Sonra bekler, sonra sonuçlara bakar.
Onun sonrası mı?
O sonra yok işte!
Yurtiçinde, kripto olarak kalan, alenen bilinen FETÖ mensuplarının, özellikle de bazı söylemlerden sonra ve yine bazı FETÖcülerin sakınmasından sonra, bitleri kanlandı.
Zaten seçim havasına, çok da erken giren ülkemize bu saatten sonra, maalesef birçok provokasyon, saldırı, kumpas peşi peşine gelecektir, düğmeye basılmıştır.
Peki hangi söylemler bunlar?
"KHKlıları tekrar göreve alacağız."
"FETÖ'den hüküm giymişleri tekrar yargılayacağız" ki bu söylem light versiyonu, çünkü bu sözlerin sahibi, Kemal Kılıçdaroğlu, daha önce, "içerideki FETÖcüleri serbest bırakacağız/bırakacağım" diyordu.
Bir başka mesele ise yine Kılıçdaroğlu'nun, bürokratları alenen tehdit etmesidir.
Bir de 14 yaşından beri CHP'li olan, CHP'nin Cumhurbaşkanı adaylığını yapmış ve CHP tarihinin en kalabalık mitinglerini yapmış olan Muharrem İnce'nin dedikleri var.
Ne dedi peki Muharrem İnce;
"Benim gibi Atatürkçü/Ulusalcıları CHP'den attın, yerine FETÖcü leri doldurdun"
Kime diyor bunu?
Kılıçdaroğlu'na diyor.
Gelelim isyan noktasına getiren olaylara.
Maalesef, pek çok üniversitelerde, öğretim kadrosuna, FETÖcüler tekrar palazlanmış, palazlanıyor.
Gerek devlet gerek özel üniversiteler, hiç farketmez.
Aynı şey, okullar için de birebir geçerli.
Öğrencilere okumamayı işleyenler mi dersiniz, hükümet ve devlet düşmanlığını aşılayanlar mı dersiniz, eşcinselliği, LGTB'yi sempatik gösterenler mi dersiniz, ebeveynlerine karşı asiliği zerredenler mi dersiniz.
Hepsi mevcut!
Nerde?
Çocuklarımızı/gençlerimizi yetiştirecek olan kurumlarda.
Hastane ve Aile sağlık merkezlerinde, hastalara/yakınlarına kötü davranan, alakasız davranan hatta provoke eden personeller.
Resmî dairelerde, Vatandaşa hizmet vermemek için ayak direten memur ve bürokratlar.
Pişmiş aşa su katanlar, kazana tekme atanlar, daha neler, neler.
Edirne'den Ardahan'a, Karadeniz'den Ege'ye, hep aynı serzenişler, şikayetler, uyarılar.
Ve tüm bunları körükleyen bir muhalefet, sonra da hamaset nutukları atan bir muhalefet.
Eminim ki, devlet, bu olup bitenleri görüyor, izliyordur.
Eminim ki devlet, bu ülkenin en ücra köşelerine bile olup bitenlerden haberdardır.
Ve evet, vakti zamanı gelince, Demir yumruğunu vuracaktır.
Umuyorum ki, bu artık fazla sürmez, çünkü arada kaynayan bir gençlik var.
Arada kaynayan, haklı olarak öfkelenen bir millet var.
Zaten tüm dünya ile birlikte, zor bir zamandan geçiyoruz.
Binaenaleyh, devlet artık savaş düzenine geçmeli ve ülkenin de, milletin de ali menfaatleri doğrultusunda ve bunları sağlayacak şekilde hareket etmeli.
Savaş düzeni deyince de kimsenin zoruna gitmesin.
Evet savaş düzeni, çünkü otuz yıldır zaten bil fiil savaş içindeyiz.
Ve artık bu savaş, asimetrik savaştan, düzenli ordu seviyesinde kuvvetler ile yürütülmekte.
Hem sınırlarımızın hemen ötesinde ve bizzat bize karşı ve hem de az uzakta ve aslında yine bize karşı.
En acısı ise sınırlarımızın içinde, hinlikle, sinsice, kahpece, namertçe ve yine bize karşı.
Normalinde, savaş düzeninde, hükümet, muhalefet ayrımı olmaz.
Her iki tarafta bir olur ve savaş düzenine girer.
Ancak heyhat, gel gör ki, biz de muhalefet, anasıyla, yavrusuyla, yavrucukları ile, komple, bize savaş açmış olanların sadece yanında değil, üstelik de kol, kola.
Kehanet değil, müneccimlik de değil, bu sıfatlardan Allah'a sığınırım, ancak, 2023 girmeden, ya da hemen sonra, Batının birçok ülkesinin tam da bu savaş düzenine/sivil savunma düzenine, olağanüstü hâl düzenine girdiğini göreceğiz.
Çünkü görünen köy kılavuz istemez.
Alman Ekonomi Bakanı Habeck, çoktan "olağanüstü enerji halini" ilan etti ve iki sefer de durum statüsünü yükseltti.
Sarıdan, turuncu, turuncudan kırmızıya.
Kalan son bir evre kaldı, onun da eli kulağındadır.
Ve bizse, aylardır, çok önemli imiş gibi, kâğıttan kaplan, altılı masayı ve muhtemel adayını konuşuyoruz.
Durumun ciddiyeti, iç siyasetin şehvetinden kimsenin umrunda değil, kimse farkında değil sanki.
Ancak kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldığında, umarım çok geç olmaz.
Kişisel oportünistlik, bencillik, menfaatperesetlik yapılacak zaman değil.
Ülke, vatan, beka, İstikbal, istikrarı ve gelecek nesillere nasıl bir ülke bırakılacak, bunlar için cansiperane çalışma vaktidir.
Bunun içinde, en başında, FETÖ'nün ne kadar kalıntısı varsa, behemehal temizlenmelidir.
Yarın çok geç olabilir, hatta olacaktır da.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Cemal KAŞIK