Almanya'da değişik haller
Son zamanlarda tüm dünyada olduğu gibi, Almanya'da da çok değişik işler, çok değişik olaylar, kısacası bir başka haller oluyor.
Uzun yıllar yaşadığım bir ülke olduğu için ve günlük takip ettiğim için, şunu çok net söyleyebilirim ki, ben bu ülkeyi tanımaz hale geldim.
Bunda en büyük etken, şüphesiz Almanya'da gelmiş geçmiş en kötü, en iş bilmez, beceriksiz, şahsiyetsiz düşük profilli ve mecburen bir araya gelmiş olan ve birbirinden aslında hiç hazetmeyen üç partili koalisyon hükümetidir.
Bu hükümetin üç çok önemli konuda yanlış tarafta olmaları ve yanlış tasaruflarda bulunmaları, bu yanlışlarda da ısrar etmeleri, kendi profillerini, halkın nezdinde yok etti.
Bu kadarı ile kalsa iyi, bir de radikal ve popülist akımları iktidar etti edecek.
Peki neydi bu konular?
1. Enerji politikası.
2. Ukrayna taraftarlığı.
3. İsrail'in katliamlarına koşulsuz destek.
Evet, enerji politikası bu hükümetten çok önce yanlışlıklar ile dolu idi ve bu yanlışlıklarda ısrar ediliyordu.
Neticede, kendi enerji kaynakları yok denilecek kadar az olan bir üretim ülkesi, kendisini dış ülkelere, özellikle de Rusya ya bağımlı kılmıştı.
Bu bağımlılık göz önünde bulundurulunca da, meydana gelen Rusya/Ukrayna krizinde, ABD nin dolduruluşuna gelip, kayıtsız şartsız Ukrayna yanlısı olmak, ve enerji konusunda neredeyse %100 bağımlı olunan Rusya yı düşman ilan etmek, hatanın büyüğü oldu.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, pandemiden beri büyük sıkıntılar yaşayan ekonomi, ve millete yaşatılan ekonomik kriz yetmiyormuş gibi, bir de absürt enerji tasarruf politikaları, değişim mecburiyeti ile milletin boğazını sıkmak, tüy dikmek gibi bir şey oldu.
Sonunda ise, tarihi mecburiyetinden eli İsrail'e mahkûm Almanya, daha doğrusu işte bu Alman hükümeti, Gazze katliamına koşulsuz destek vermesi, hatta Olaf Scholz un;
"İsrail ordusu çok merhametli, uluslararası kanunlara uygun davranan ve çok demokratik bir ordu" demesi, Almanya'da dahil, akıl ve vicdan sahiplerini çileden çıkardı.
Elbette Scholz ve kabinesi, bunları yapmak zorunda, zorunda çünkü Almanya 2. Cihan harbinden mütevellit, ABD nin adeta vasalı.
Yani hiçbir şeyi kendi hür iradesiyle yapamaz, mecburen Okyanus ötesinden gelecek onayı/emiri bekler.
Şimdi gelelim bu değişik hallere.
Alman halkı, savaşlardan sonra ihtiyatlı davranan ve tedbiri seven bir millettir.
Aynı zamanda, ekonomi darboğazlarda tasarruf etmesini bilir, fuzuli para harcamaz, zorunlu harcamalar dışında her gideri kısıtlar.
Tıpkı şimdi yaptığı gibi.
Almanya içindeki alışveriş hacmi çok daraldı, elektronik eşya, giyim, araç gibi piyasalar neredeyse durdu.
Bir diğer taraftan da, kamp eşyaları, jeneratör, powerbank gibi kalemlerde, mum, gaz yağı gibi ürünlerde anormal bir artış görülmekte.
Yani halk, bir şeylere hazırlanıyor!
Bir diğer mesele ise, ulu orta, iktidar partisi ortakları siyasilere artan şiddet ve saldırılar.
Özellikle de Doğu Almanya eyaletlerinde bu son haftalarda endişe verici boyutlara vardı, ve ne hikmetse, aşırı sağ bloka ait olduğu düşünülen failler i bir türlü yakalanıyorlar.
Hilafet devleti istemleri.
Birdenbire, ne idüğü belirsiz guruplar kalkıyor ve mesela Hamburg şehrinde, Almanya içinde bir hilafet devletinin kurulması için yürüyüş yapıp miting düzenliyor!
İşte buna kimse inanmaz.
Peki neden böyle bir miting düzenlendi?
Kim/kimler böyle bir mitinge müsaade etti?
Ülke genelinde, Filistin ve Gazzeye destek yürüyüşleri çığ gibi büyüyor, acaba bununla bir alakası mı var?
Elbette ki var!
Evet, Almanya'da ve tüm Avrupa'da halklar, hükümetlerinin tam aksine, İsrail'in vahşetine göz yummuyor, ayaklanıyor.
Hangi ülke derseniz deyin, İsrail'in ardında duran hiçbir hükümet, bir dahaki seçimlerden sonra yerini muhafaza edemeyecektir.
Buna ister kehanet deyin, ister öngörü, ama görünen köy kılavuz istemiyor işte.
Tabii Almanya'da da durum bundan farklı değil.
Alman milleti, kendi vergilerinden Ukrayna ya sürekli para aktarılmasından rahatsız ve o ilk zamanlarda olan Ukrayna ile dayanışma ruhu artık yok ve hatta yerini nefrete bıraktı.
Yine Alman milleti, iş bu savaştan sebep ve hükümetlerinin yanlış tutumlarından sebep, enerji fiyatlarının %89 artmasından, dolayısıyla hayat pahalılığının aynı oranlarda artmasından, son derece rahatsız, ve dahi öfkeli.
Hele de şimdi, yani ABD nin Ukrayna konusunda yan çizmesinden sonra, savaşın Ukrayna açısından mutlak bir hezimet ile sonuçlanacağının belli olmasından sonra, halen Alman hükümetinin Ukrayna diye diretmesi ve suni ve mecburen gündemde tutmasından Almanlar son derece rahatsız.
Evet, pandemiden sonra dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Olmuyor da zaten.
Çünkü birileri olmasını istemiyor.
İsteseler idi zihnimize "yeni normal" diye bir sözcüğü yerleştirmezlerdi.
Bu yeni normaller, aslında hiç de normal değil, suni ve anormaller, ancak kimsenin bunlara karşı koymaya gücü de yok.
Olsaydı, kendilerine "sınırsız imkanların ülkesi" diyen ABD karşı gelirdi.
Olsaydı, teknolojinin, sanayinin lokomotif ülkesi, üretim rekortmeni Almanya karşı gelirdi.
Olsaydı, Atom gücü Fransa karşı gelirdi.
Kendini bu girdaptan bir şeklide soyutlayabilen İngiltere oldu, ancak İngiltere de ağır bedeller ödedi ve ödemeye de devam ediyor.
Biz ülke olarak bu engameden de geçeriz.
Irak'a girip, ABD'den boşalan güç vakumunu doldurmak, bize biçilen paylardan biri.
Bu bir fırsat mı?
Elbette, peki bedelleri olacak mı?
Oldu, olacaktır da.
Dünya çok enteresan bir ayrışma evresinde, fırsat bu fırsat, değerlendirdik, değerlendirdik.
Yok fırsatları kaçırır isek, işte bu telafisi olmayan bedeller ödetir.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Uzun yıllar yaşadığım bir ülke olduğu için ve günlük takip ettiğim için, şunu çok net söyleyebilirim ki, ben bu ülkeyi tanımaz hale geldim.
Bunda en büyük etken, şüphesiz Almanya'da gelmiş geçmiş en kötü, en iş bilmez, beceriksiz, şahsiyetsiz düşük profilli ve mecburen bir araya gelmiş olan ve birbirinden aslında hiç hazetmeyen üç partili koalisyon hükümetidir.
Bu hükümetin üç çok önemli konuda yanlış tarafta olmaları ve yanlış tasaruflarda bulunmaları, bu yanlışlarda da ısrar etmeleri, kendi profillerini, halkın nezdinde yok etti.
Bu kadarı ile kalsa iyi, bir de radikal ve popülist akımları iktidar etti edecek.
Peki neydi bu konular?
1. Enerji politikası.
2. Ukrayna taraftarlığı.
3. İsrail'in katliamlarına koşulsuz destek.
Evet, enerji politikası bu hükümetten çok önce yanlışlıklar ile dolu idi ve bu yanlışlıklarda ısrar ediliyordu.
Neticede, kendi enerji kaynakları yok denilecek kadar az olan bir üretim ülkesi, kendisini dış ülkelere, özellikle de Rusya ya bağımlı kılmıştı.
Bu bağımlılık göz önünde bulundurulunca da, meydana gelen Rusya/Ukrayna krizinde, ABD nin dolduruluşuna gelip, kayıtsız şartsız Ukrayna yanlısı olmak, ve enerji konusunda neredeyse %100 bağımlı olunan Rusya yı düşman ilan etmek, hatanın büyüğü oldu.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, pandemiden beri büyük sıkıntılar yaşayan ekonomi, ve millete yaşatılan ekonomik kriz yetmiyormuş gibi, bir de absürt enerji tasarruf politikaları, değişim mecburiyeti ile milletin boğazını sıkmak, tüy dikmek gibi bir şey oldu.
Sonunda ise, tarihi mecburiyetinden eli İsrail'e mahkûm Almanya, daha doğrusu işte bu Alman hükümeti, Gazze katliamına koşulsuz destek vermesi, hatta Olaf Scholz un;
"İsrail ordusu çok merhametli, uluslararası kanunlara uygun davranan ve çok demokratik bir ordu" demesi, Almanya'da dahil, akıl ve vicdan sahiplerini çileden çıkardı.
Elbette Scholz ve kabinesi, bunları yapmak zorunda, zorunda çünkü Almanya 2. Cihan harbinden mütevellit, ABD nin adeta vasalı.
Yani hiçbir şeyi kendi hür iradesiyle yapamaz, mecburen Okyanus ötesinden gelecek onayı/emiri bekler.
Şimdi gelelim bu değişik hallere.
Alman halkı, savaşlardan sonra ihtiyatlı davranan ve tedbiri seven bir millettir.
Aynı zamanda, ekonomi darboğazlarda tasarruf etmesini bilir, fuzuli para harcamaz, zorunlu harcamalar dışında her gideri kısıtlar.
Tıpkı şimdi yaptığı gibi.
Almanya içindeki alışveriş hacmi çok daraldı, elektronik eşya, giyim, araç gibi piyasalar neredeyse durdu.
Bir diğer taraftan da, kamp eşyaları, jeneratör, powerbank gibi kalemlerde, mum, gaz yağı gibi ürünlerde anormal bir artış görülmekte.
Yani halk, bir şeylere hazırlanıyor!
Bir diğer mesele ise, ulu orta, iktidar partisi ortakları siyasilere artan şiddet ve saldırılar.
Özellikle de Doğu Almanya eyaletlerinde bu son haftalarda endişe verici boyutlara vardı, ve ne hikmetse, aşırı sağ bloka ait olduğu düşünülen failler i bir türlü yakalanıyorlar.
Hilafet devleti istemleri.
Birdenbire, ne idüğü belirsiz guruplar kalkıyor ve mesela Hamburg şehrinde, Almanya içinde bir hilafet devletinin kurulması için yürüyüş yapıp miting düzenliyor!
İşte buna kimse inanmaz.
Peki neden böyle bir miting düzenlendi?
Kim/kimler böyle bir mitinge müsaade etti?
Ülke genelinde, Filistin ve Gazzeye destek yürüyüşleri çığ gibi büyüyor, acaba bununla bir alakası mı var?
Elbette ki var!
Evet, Almanya'da ve tüm Avrupa'da halklar, hükümetlerinin tam aksine, İsrail'in vahşetine göz yummuyor, ayaklanıyor.
Hangi ülke derseniz deyin, İsrail'in ardında duran hiçbir hükümet, bir dahaki seçimlerden sonra yerini muhafaza edemeyecektir.
Buna ister kehanet deyin, ister öngörü, ama görünen köy kılavuz istemiyor işte.
Tabii Almanya'da da durum bundan farklı değil.
Alman milleti, kendi vergilerinden Ukrayna ya sürekli para aktarılmasından rahatsız ve o ilk zamanlarda olan Ukrayna ile dayanışma ruhu artık yok ve hatta yerini nefrete bıraktı.
Yine Alman milleti, iş bu savaştan sebep ve hükümetlerinin yanlış tutumlarından sebep, enerji fiyatlarının %89 artmasından, dolayısıyla hayat pahalılığının aynı oranlarda artmasından, son derece rahatsız, ve dahi öfkeli.
Hele de şimdi, yani ABD nin Ukrayna konusunda yan çizmesinden sonra, savaşın Ukrayna açısından mutlak bir hezimet ile sonuçlanacağının belli olmasından sonra, halen Alman hükümetinin Ukrayna diye diretmesi ve suni ve mecburen gündemde tutmasından Almanlar son derece rahatsız.
Evet, pandemiden sonra dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Olmuyor da zaten.
Çünkü birileri olmasını istemiyor.
İsteseler idi zihnimize "yeni normal" diye bir sözcüğü yerleştirmezlerdi.
Bu yeni normaller, aslında hiç de normal değil, suni ve anormaller, ancak kimsenin bunlara karşı koymaya gücü de yok.
Olsaydı, kendilerine "sınırsız imkanların ülkesi" diyen ABD karşı gelirdi.
Olsaydı, teknolojinin, sanayinin lokomotif ülkesi, üretim rekortmeni Almanya karşı gelirdi.
Olsaydı, Atom gücü Fransa karşı gelirdi.
Kendini bu girdaptan bir şeklide soyutlayabilen İngiltere oldu, ancak İngiltere de ağır bedeller ödedi ve ödemeye de devam ediyor.
Biz ülke olarak bu engameden de geçeriz.
Irak'a girip, ABD'den boşalan güç vakumunu doldurmak, bize biçilen paylardan biri.
Bu bir fırsat mı?
Elbette, peki bedelleri olacak mı?
Oldu, olacaktır da.
Dünya çok enteresan bir ayrışma evresinde, fırsat bu fırsat, değerlendirdik, değerlendirdik.
Yok fırsatları kaçırır isek, işte bu telafisi olmayan bedeller ödetir.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.