Alçakça iftira
Herkesçe malum olduğu gibi, TTB'nin başkanlığını işgal eden, Şebnem Korur Fincancı, yine PKK'nın yayın organında, Şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerine, kimyasal silah iftirası atmıştır.
Kime?
Dünyanın, tescilli, en şerefli, en mert, en merhametli ordusuna, Mehmetçik'e attı bunu.
Bir sivil, bir masum zarar görmesin diye, gerekirse kendi canından feragat eden, Türk Ordusuna.
Tarihte, hangi ülkelerin kimyasal silah kullandığı bellidir.
Ama tarihin hiçbir döneminde, Türk askeri, böyle bir namertliğe başvurmamıştır, vurmaz, vuramaz.
Yine, tarihin hiçbir döneminde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine bu şekilde bir silah girmemiştir.
Gelelim, bu adice iftiranın zamanlamasına ve maksadına.
Bundan birkaç yıl önce, TSK bir füze sistemini deneyeceğini duyulduğunda, Güney sınırlarımızdan içeri sokulmak isterken, kimyasal silah sayılacak maddeler yakalanmıştı.
Failleri belli, PKK.
İşte bu iftiranın bu zamanda gelmesi, asla tesadüf değildir.
Değildir, çünkü TSK, hedefini 561 km ilerde, tam isabet vuran Tayfun silah sistemini ateşlemiştir.
Özellikle Yunanistan, bu silah sisteminin karşısında, adeta feveran içinde.
Nedeni de basit, çünkü bu silah sistemi, Yunanistan'ın her yerini, rahatlıkla vurabilir.
Ve evet, tam bu esnada bu şekilde bir iftiranın gelmesi, hiç şaşırtmadı.
Çünkü, PKK, DAEŞ, FETÖ diye yazılsa da, hepsi AB/D diye okunur.
Ve bu iftiranın sebebi, AB ve ABD de, Türkiye'ye karşısında bir kamuoyu oluşturma amaçlanmaktadır.
Ha, tutar mı, tutmaz, o başka bir konu.
Ancak sinek küçük de olsa, mide bulandırıcıdır.
Gelelim, bu iğrenç ve asılsız iftiranın, yurt içindeki yankılarına.
Aslında olması gereken, TBMM'deki tüm siyasi partilerin, derhal ve şiddetle bu alçak ve yalan iftirayı kınamaları gerekirdi.
Peki öyle oldu mu?
Elbette ki olmadı.
En üst perdeden kınayan ve karşısında duran Cumhur ittifakı bileşenleri oldu.
Peki Millet ittifakı?
CHP'li Sezgin Tanrıkulu, tıpkı HDP'liler gibi, bu iftiraya destek verdiler.
Ya, İP?
Yani, ülkücülük iddiasında bulunan İP?
Meral Akşener'de ses yok.
Tıpkı Bay Kemal'den de ses gelmediği gibi.
Ancak, Sosyal medyada tepkiler artık çığ gibi büyüdükten sonra, bir iki isim tarafından, yarım ağız ile tepki gösterildi.
Bakın bu olmaz!
Milletin bağrından çıkan, gözbebeğimiz olan şanlı ordusuna kimse dil uzatamaz.
Hadi birileri bu gaflette bulundu, Türk milletinin oyları ile TBMM'de oturan hiç kimse buna destek veremez, arka çıkamaz.
Destek verir ise bir zahmet aynı toplantı esnasında gider, istifasını verir, çünkü asla bu milletinin vekili olmamıştır ve olamaz.
Zaten paradoksların ülkesiyiz.
Mesela, Ukrayna'nın, Azerbaycan'ın ve başka ülkelerin, şeref madalyası taktığı, icatları ile kahraman evlatlarımızın, aktif canlarını koruduğu, Selçuk Bayraktara, bu bazıları ateş püskürür.
Mesela, Afrika'da, Akdeniz'de inisiyatif alırız, denge kurarız, yine o bazıları buna karşı çıkar.
Ancak, eli kanlı terör örgütüne güzellemeler yaparlar, hatta savunurlar, hatta cenazelerine giderler.
Paradoks, değil mi?
Gelelim TTB'ye, odalar ve barolara.
Tüm dünyada bu tip kuruluşlar, meslek guruplarının sorunları ve gündemleri ile ilgilenir, başkada bir şey yapmazlar.
Yani mesela, devletlerinin ne iç, ne de dış siyasetine bulaşmazlar, siyaset hiç yapmazlar, ideolojik bir tarafları da yoktur.
Peki bizde öyle mi?
Üstlerine vazife olmayan her şeyin içindeler, her şeye muhakkak bulaşırlar ve dahi, kendi devletlerini, önüne gelene şikayet etmekten de çok mahirler.
Ancak asıl ilgi alanlarına gelince, hiçbir kayda değer eylemlerde bulunmazlar.
Bu da ayrı bir paradoks.
Bu bağlamda, ben bir vatandaş olarak, Şebnem Korur Fincancı'nın, o makamda bir dakika bile kalmasına iyi gözle bakamam.
Neden mi?
Çünkü koca bir meslek dalını töhmet altında bırakıyor da ondan.
Onun zihniyetinde olan kaç hekim var?
Bunların kaçı Sağlık Bakanlığı bünyesinde?
Kaçı TSK'da görevli?
Kaçı vakti ile ve de bugün, Güneydoğuda, kritik yerlerde görev yapıyor?
İşte vatandaş, sokaklarda bu soruları düşünüyor, bu da koca bir meslek gurubunu töhmet altında bırakıyor işte.
Tekrar ve üstüne basa basa, bu iğrenç ve gerçek dışı iftirayı esefle kınıyorum.
Gereğini, Türk Adaletinin yapacağını umuyorum.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Kime?
Dünyanın, tescilli, en şerefli, en mert, en merhametli ordusuna, Mehmetçik'e attı bunu.
Bir sivil, bir masum zarar görmesin diye, gerekirse kendi canından feragat eden, Türk Ordusuna.
Tarihte, hangi ülkelerin kimyasal silah kullandığı bellidir.
Ama tarihin hiçbir döneminde, Türk askeri, böyle bir namertliğe başvurmamıştır, vurmaz, vuramaz.
Yine, tarihin hiçbir döneminde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine bu şekilde bir silah girmemiştir.
Gelelim, bu adice iftiranın zamanlamasına ve maksadına.
Bundan birkaç yıl önce, TSK bir füze sistemini deneyeceğini duyulduğunda, Güney sınırlarımızdan içeri sokulmak isterken, kimyasal silah sayılacak maddeler yakalanmıştı.
Failleri belli, PKK.
İşte bu iftiranın bu zamanda gelmesi, asla tesadüf değildir.
Değildir, çünkü TSK, hedefini 561 km ilerde, tam isabet vuran Tayfun silah sistemini ateşlemiştir.
Özellikle Yunanistan, bu silah sisteminin karşısında, adeta feveran içinde.
Nedeni de basit, çünkü bu silah sistemi, Yunanistan'ın her yerini, rahatlıkla vurabilir.
Ve evet, tam bu esnada bu şekilde bir iftiranın gelmesi, hiç şaşırtmadı.
Çünkü, PKK, DAEŞ, FETÖ diye yazılsa da, hepsi AB/D diye okunur.
Ve bu iftiranın sebebi, AB ve ABD de, Türkiye'ye karşısında bir kamuoyu oluşturma amaçlanmaktadır.
Ha, tutar mı, tutmaz, o başka bir konu.
Ancak sinek küçük de olsa, mide bulandırıcıdır.
Gelelim, bu iğrenç ve asılsız iftiranın, yurt içindeki yankılarına.
Aslında olması gereken, TBMM'deki tüm siyasi partilerin, derhal ve şiddetle bu alçak ve yalan iftirayı kınamaları gerekirdi.
Peki öyle oldu mu?
Elbette ki olmadı.
En üst perdeden kınayan ve karşısında duran Cumhur ittifakı bileşenleri oldu.
Peki Millet ittifakı?
CHP'li Sezgin Tanrıkulu, tıpkı HDP'liler gibi, bu iftiraya destek verdiler.
Ya, İP?
Yani, ülkücülük iddiasında bulunan İP?
Meral Akşener'de ses yok.
Tıpkı Bay Kemal'den de ses gelmediği gibi.
Ancak, Sosyal medyada tepkiler artık çığ gibi büyüdükten sonra, bir iki isim tarafından, yarım ağız ile tepki gösterildi.
Bakın bu olmaz!
Milletin bağrından çıkan, gözbebeğimiz olan şanlı ordusuna kimse dil uzatamaz.
Hadi birileri bu gaflette bulundu, Türk milletinin oyları ile TBMM'de oturan hiç kimse buna destek veremez, arka çıkamaz.
Destek verir ise bir zahmet aynı toplantı esnasında gider, istifasını verir, çünkü asla bu milletinin vekili olmamıştır ve olamaz.
Zaten paradoksların ülkesiyiz.
Mesela, Ukrayna'nın, Azerbaycan'ın ve başka ülkelerin, şeref madalyası taktığı, icatları ile kahraman evlatlarımızın, aktif canlarını koruduğu, Selçuk Bayraktara, bu bazıları ateş püskürür.
Mesela, Afrika'da, Akdeniz'de inisiyatif alırız, denge kurarız, yine o bazıları buna karşı çıkar.
Ancak, eli kanlı terör örgütüne güzellemeler yaparlar, hatta savunurlar, hatta cenazelerine giderler.
Paradoks, değil mi?
Gelelim TTB'ye, odalar ve barolara.
Tüm dünyada bu tip kuruluşlar, meslek guruplarının sorunları ve gündemleri ile ilgilenir, başkada bir şey yapmazlar.
Yani mesela, devletlerinin ne iç, ne de dış siyasetine bulaşmazlar, siyaset hiç yapmazlar, ideolojik bir tarafları da yoktur.
Peki bizde öyle mi?
Üstlerine vazife olmayan her şeyin içindeler, her şeye muhakkak bulaşırlar ve dahi, kendi devletlerini, önüne gelene şikayet etmekten de çok mahirler.
Ancak asıl ilgi alanlarına gelince, hiçbir kayda değer eylemlerde bulunmazlar.
Bu da ayrı bir paradoks.
Bu bağlamda, ben bir vatandaş olarak, Şebnem Korur Fincancı'nın, o makamda bir dakika bile kalmasına iyi gözle bakamam.
Neden mi?
Çünkü koca bir meslek dalını töhmet altında bırakıyor da ondan.
Onun zihniyetinde olan kaç hekim var?
Bunların kaçı Sağlık Bakanlığı bünyesinde?
Kaçı TSK'da görevli?
Kaçı vakti ile ve de bugün, Güneydoğuda, kritik yerlerde görev yapıyor?
İşte vatandaş, sokaklarda bu soruları düşünüyor, bu da koca bir meslek gurubunu töhmet altında bırakıyor işte.
Tekrar ve üstüne basa basa, bu iğrenç ve gerçek dışı iftirayı esefle kınıyorum.
Gereğini, Türk Adaletinin yapacağını umuyorum.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Mustafa öksüz