İnanç, sabır ve inadın yoğurduğu bir güç!
Erbakan'ın, politik arenada dişini gösterdiği olayların başında, ABD'ye rağmen, afyon ekiminin yeniden serbest bırakılması yer alıyordu...
Kenan AKIN - Yazıyor.. 3.Bölüm
Gerçekten de, Kıbrıs çıkartması kararı ile ard arda gelişen olaylar, afyon ekiminin yeniden başlama kararı bir dönüm noktası teşkil ediyordu...
Her şeyden önce koalisyonun iki ortağı CHP ile MSP birbirlerinden ayrılma noktasına gelecekti...
Erbakan, Başbakan Ecevit'i hem afyon ekiminin yeniden başlaması hem de Kıbrıs çıkartması kararlarında, en hafif değerlendirmesiyle "Pasif" ye "Tereddütlü" görüyordu... Her iki konuda da Ecevit'i itham eden Erbakan'ın açıklamaları hem siyasi tarihimize hem de kamuoyuna yeni bir soluk getiriyordu. Belki de, yeniden haşhaş ekimiyle, ABD'nin bize koyacağı ambargonun da tohumları atılmıştı...
KIBRIS ÇIKARMASI
Tarih 20 Temmuz 1974 saat 04.00...
Bir yanda gemilerimiz Girne'ye iyice yaklaşırken, bir yandan da Bakanlar Kurulu'nda "mutabakat" sağlanıyor ve imzalar atılıyordu...
Erbakan, bu tarihi şafak vaktini şöyle özetliyordu:
“Kıbrıs'a harekat başlamıştı. Ecevit, derhal olayı sahiplenmiş ve Başbakanlık' kapısına çıkarak gazetecilik heyecanı ile çıkartmayı açıklamıştı. Sonra’da Ecevit’in etkisiyle erken ateşkes ilan edildi.” Cenevre'deki müzakerelerde Rumlar'ın kesin olarak anlaşmak istemedikleri 5. günde belli oluyordu... Bunun üzerine, merhum Dışişleri Bakanı Turhan Güneş'ten "Ayşe tatile çıksın" telefonu geliyordu... Takvim yaprakları 14 Ağustos'u gösterdiğinde, 2. harekat başlıyordu... 2. harekatta, Erbakan'ın fikri ve isteği bütün Kıbrıs'ı almak, müzakereye ondan sonra oturmak doğrultusundaydı...
SEÇİM HÜKÜMETİ
Başbakanlığını Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak'ın yaptığı geçici hükümetten sonra 2. Koalisyon kurulacaktı. Bu sefer, İstanbul Teknik Üniversitesinden iki arkadaş, milletin kaderine hükmedecekti. İslam Köylü Süleyman Demirel Başbakan olurken, Hoca Necmettin Erbakan da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenecekti. Hükümette diğer ortaklar ise Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olacaktı. Her iki partinin genel başkanları da Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerini üstlenecekti. Koalisyon ilk haftalarda uyum göstermesine rağmen sonradan çeşitli anlaşmazlıklar su yüzüne çıkıyordu.
Özellikle Erbakan'ın bazı çıkışları yadırganıyor, her an bir kriz bekleniyordu. Bu atmosfer içinde günler günleri kovalarken, Türkiye birdenbire bir erken seçim havasına girmişti. Bütün partiler 1977 seçimlerinde laiklikten tutun da, hayali temellere kadar elbirliğiyle MSP'ye hücum etmiştir. Seçimlerden sonra Meclis'te en az 229 muhalif oy varken ve güvenoyu alamayacağı peşinen belli olduğu halde demokratik esaslara aykırı olarak Ecevit'e MSP'nin dışında bir hükümet kurdurulmuştur. Tabii bu hükümet güvenoyu alamamış, istifa etmek zorunda kalmıştır." 5 Haziran seçimlerinden sonra Ecevit Hükümeti kuruluyordu. Ne var ki ömrü sadece 1 ay olacaktı.
Bundan sonra da üç partinin katılımı ile yeni bir koalisyon hükümeti kuruluyordu. 1977 Temmuz ayından itibaren yıl sonuna kadar hizmet gören bu hükümete MSP de katılıyordu. Böylece MSP toplam olarak 4 yıl hükümet ortağı olmuştu.
20 Ekim 1979'da yapılan ara seçimde Ecevit, büyük bir oy kaybına uğruyordu. Türkiye, yine siyasal bir krize girmek üzereydi ki, 12 Kasım 1979'da Demirel Hükümeti kuruluyordu. MSP bu defa koalisyona girmemiş, muhalefette görev yapıyordu.
MSP'siz bir iktidarla ard arda gelen günler, Türkiye'yi tam bir kaosa sokuyordu.
Muhalefet şiddetlendikçe şiddetleniyor, sokaklar olaylarla dolup taşıyordu. Artık ülkeyi, özellikle büyük şehirleri "terör" esir almıştı sanki.
..Ve 12 Eylül 1980'e gelindiğinde, Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koyuyordu. 10 yıl sonra yine ihtilal olmuştu! 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra bütün siyasi partiler kapatılıyor ve politikacılara yasaklar konuluyordu. Erbakan da bundan nasibini almıştı. Diğer liderler gibi Erbakan'a konan siyaset yasağı da tam 7 yıl sürecekti.
1 Eylül 1987'de Türkiye bir referandum yaşıyordu. Artık liderlere de yani eski "politika kurtları" na da siyaset kapıları ardına kadar açılmıştı. Necmettin Erbakan 11 Ekim 1987'de yapılan kongrede Refah Partisi Genel Başkanlığı'na seçiliyordu.
Önce Bosna-Hersek'e yardım paraları, sonra Süleyman Mercümek'in suistimalleri, bu arada "görkemli düğün" iddiaları Refah Partisi'ni karıştırırken, şimdi de Almanya'da toplanan veya kazanılan paralar yüzünden Erbakan'ın başı yine derde giriyordu.
Avrupa Milli Görüş Teşkilatı (AMGT)'nin özellikle "mali" faaliyetlerinin didik didik edildiği bu yeni iddialar zincirinin halkaları Türkiye'ye kadar uzanıyordu.
Gerek yurt içinde gerek yurt dışında, özellikle "medya"da, adı üzerinde fırtınalar koparılan Necmettin Erbakan'ın, "siyasal" ağırlığının yanı sıra "ilmi" ve "İslam dünyası" ile ilgili ilişkileri sergilendiğinde, "renkli" bir portre ile karşılaşılıyordu.
Erbakan, çeyrek asra yakın bir süreden beri "Milli Görüş" adı altında sürdürdüğü ilmi çalışmalarını, bir "Adil Düzen" umuduyla yürütüyordu. Günümüzde "adil düzen, ekonomik düzen, hukuki ve idari düzen, ilmi düzen ve ahlaki düzen" başlıkları altında toplanan Erbakan'ın görüşlerinin, tam olarak anlaşıldığını söylemek oldukça güçtü.
Erbakan'ı dinleyen geniş halk tabakaları, her seferinde yeni yeni şeylerin söylediğini fark ettiklerini ancak kavrayamadıklarını itiraf ediyor. Erbakan, buna rağmen, ilmi vakıflarla ve bazı üniversite profesörleriyle "Adil Düzen"i anlatmaya çalışıyordu
Ankara'daki siyasetin yoğun sis altına girdiği ve gerçeklerden çok senaryo ve ihtimallerin tartışıldığı Refah yol Hükümeti’nin nihayetini çabuklaştıran gelişmeler Hükümetin istifasından yaklaşık üç ay önce başladı: İçişleri Bakanı Meral Akşener'in MGK toplantısının ardından masasında unuttuğu bir dosyada yer alan bilgi notu, komutanların ve MİT karargahın’ın takip edildiğini ortaya koyuyordu.
SON SAADET
Kıbrıs çıkarması, Konya mitingi. MSP ve RP’ye geçiş sürecinde yaşanan siyasi etkinlik, 28 Şubat’ı getiren sebebleri ve 28 Şubat bildirisi, bu bildiriyi de kapsayan 20 maddelik paket, Erbakan’ın çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmaların delil olarak sunulduğu mahkeme salonlarında alınan karalar, bu kararların görüldüğü mahkemeler ve tutanaklar, mahkumiyet ve bu mahkumiyet sonrasında Erbakan’ı takındığı tavırlar… Öte yandan dava arkadaşlarıyla olan derin ayrılıklar ve ihtilaflar Saadet Partisini kurma ve son nefese kadar siyasal mücadele, Erbakan için yeni bir kitap yazmayı gerektiriyor. Gerçekten de, Erbakan Hoca’nın mitinglerini, basın toplantılarını yurt içi ve dışı gezilerini defalarca takip ettik. Gazetecilik kuralları içinde kalarak renkli bir portreyi nakletmeye çalıştık. Ne var ki, bir Hac farizası sırasında, beraber “şeytanlara taş atacak” kadar da yakın olduk. Çok şeyler öğrendik. Bazen ürktük bazen sevindik. Hayretler içinde kaldık hatta ibret aldık.
“Baki kalan, kubbede hoş bir seda”. Nurlar içinde yat “Muhterem Hocam”
Kenan AKIN - Yazıyor.. 3.Bölüm
Gerçekten de, Kıbrıs çıkartması kararı ile ard arda gelişen olaylar, afyon ekiminin yeniden başlama kararı bir dönüm noktası teşkil ediyordu...
Her şeyden önce koalisyonun iki ortağı CHP ile MSP birbirlerinden ayrılma noktasına gelecekti...
Erbakan, Başbakan Ecevit'i hem afyon ekiminin yeniden başlaması hem de Kıbrıs çıkartması kararlarında, en hafif değerlendirmesiyle "Pasif" ye "Tereddütlü" görüyordu... Her iki konuda da Ecevit'i itham eden Erbakan'ın açıklamaları hem siyasi tarihimize hem de kamuoyuna yeni bir soluk getiriyordu. Belki de, yeniden haşhaş ekimiyle, ABD'nin bize koyacağı ambargonun da tohumları atılmıştı...
KIBRIS ÇIKARMASI
Tarih 20 Temmuz 1974 saat 04.00...
Bir yanda gemilerimiz Girne'ye iyice yaklaşırken, bir yandan da Bakanlar Kurulu'nda "mutabakat" sağlanıyor ve imzalar atılıyordu...
Erbakan, bu tarihi şafak vaktini şöyle özetliyordu:
“Kıbrıs'a harekat başlamıştı. Ecevit, derhal olayı sahiplenmiş ve Başbakanlık' kapısına çıkarak gazetecilik heyecanı ile çıkartmayı açıklamıştı. Sonra’da Ecevit’in etkisiyle erken ateşkes ilan edildi.” Cenevre'deki müzakerelerde Rumlar'ın kesin olarak anlaşmak istemedikleri 5. günde belli oluyordu... Bunun üzerine, merhum Dışişleri Bakanı Turhan Güneş'ten "Ayşe tatile çıksın" telefonu geliyordu... Takvim yaprakları 14 Ağustos'u gösterdiğinde, 2. harekat başlıyordu... 2. harekatta, Erbakan'ın fikri ve isteği bütün Kıbrıs'ı almak, müzakereye ondan sonra oturmak doğrultusundaydı...
SEÇİM HÜKÜMETİ
Başbakanlığını Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak'ın yaptığı geçici hükümetten sonra 2. Koalisyon kurulacaktı. Bu sefer, İstanbul Teknik Üniversitesinden iki arkadaş, milletin kaderine hükmedecekti. İslam Köylü Süleyman Demirel Başbakan olurken, Hoca Necmettin Erbakan da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenecekti. Hükümette diğer ortaklar ise Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olacaktı. Her iki partinin genel başkanları da Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerini üstlenecekti. Koalisyon ilk haftalarda uyum göstermesine rağmen sonradan çeşitli anlaşmazlıklar su yüzüne çıkıyordu.
Özellikle Erbakan'ın bazı çıkışları yadırganıyor, her an bir kriz bekleniyordu. Bu atmosfer içinde günler günleri kovalarken, Türkiye birdenbire bir erken seçim havasına girmişti. Bütün partiler 1977 seçimlerinde laiklikten tutun da, hayali temellere kadar elbirliğiyle MSP'ye hücum etmiştir. Seçimlerden sonra Meclis'te en az 229 muhalif oy varken ve güvenoyu alamayacağı peşinen belli olduğu halde demokratik esaslara aykırı olarak Ecevit'e MSP'nin dışında bir hükümet kurdurulmuştur. Tabii bu hükümet güvenoyu alamamış, istifa etmek zorunda kalmıştır." 5 Haziran seçimlerinden sonra Ecevit Hükümeti kuruluyordu. Ne var ki ömrü sadece 1 ay olacaktı.
Bundan sonra da üç partinin katılımı ile yeni bir koalisyon hükümeti kuruluyordu. 1977 Temmuz ayından itibaren yıl sonuna kadar hizmet gören bu hükümete MSP de katılıyordu. Böylece MSP toplam olarak 4 yıl hükümet ortağı olmuştu.
20 Ekim 1979'da yapılan ara seçimde Ecevit, büyük bir oy kaybına uğruyordu. Türkiye, yine siyasal bir krize girmek üzereydi ki, 12 Kasım 1979'da Demirel Hükümeti kuruluyordu. MSP bu defa koalisyona girmemiş, muhalefette görev yapıyordu.
MSP'siz bir iktidarla ard arda gelen günler, Türkiye'yi tam bir kaosa sokuyordu.
Muhalefet şiddetlendikçe şiddetleniyor, sokaklar olaylarla dolup taşıyordu. Artık ülkeyi, özellikle büyük şehirleri "terör" esir almıştı sanki.
..Ve 12 Eylül 1980'e gelindiğinde, Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koyuyordu. 10 yıl sonra yine ihtilal olmuştu! 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra bütün siyasi partiler kapatılıyor ve politikacılara yasaklar konuluyordu. Erbakan da bundan nasibini almıştı. Diğer liderler gibi Erbakan'a konan siyaset yasağı da tam 7 yıl sürecekti.
1 Eylül 1987'de Türkiye bir referandum yaşıyordu. Artık liderlere de yani eski "politika kurtları" na da siyaset kapıları ardına kadar açılmıştı. Necmettin Erbakan 11 Ekim 1987'de yapılan kongrede Refah Partisi Genel Başkanlığı'na seçiliyordu.
Önce Bosna-Hersek'e yardım paraları, sonra Süleyman Mercümek'in suistimalleri, bu arada "görkemli düğün" iddiaları Refah Partisi'ni karıştırırken, şimdi de Almanya'da toplanan veya kazanılan paralar yüzünden Erbakan'ın başı yine derde giriyordu.
Avrupa Milli Görüş Teşkilatı (AMGT)'nin özellikle "mali" faaliyetlerinin didik didik edildiği bu yeni iddialar zincirinin halkaları Türkiye'ye kadar uzanıyordu.
Gerek yurt içinde gerek yurt dışında, özellikle "medya"da, adı üzerinde fırtınalar koparılan Necmettin Erbakan'ın, "siyasal" ağırlığının yanı sıra "ilmi" ve "İslam dünyası" ile ilgili ilişkileri sergilendiğinde, "renkli" bir portre ile karşılaşılıyordu.
Erbakan, çeyrek asra yakın bir süreden beri "Milli Görüş" adı altında sürdürdüğü ilmi çalışmalarını, bir "Adil Düzen" umuduyla yürütüyordu. Günümüzde "adil düzen, ekonomik düzen, hukuki ve idari düzen, ilmi düzen ve ahlaki düzen" başlıkları altında toplanan Erbakan'ın görüşlerinin, tam olarak anlaşıldığını söylemek oldukça güçtü.
Erbakan'ı dinleyen geniş halk tabakaları, her seferinde yeni yeni şeylerin söylediğini fark ettiklerini ancak kavrayamadıklarını itiraf ediyor. Erbakan, buna rağmen, ilmi vakıflarla ve bazı üniversite profesörleriyle "Adil Düzen"i anlatmaya çalışıyordu
Ankara'daki siyasetin yoğun sis altına girdiği ve gerçeklerden çok senaryo ve ihtimallerin tartışıldığı Refah yol Hükümeti’nin nihayetini çabuklaştıran gelişmeler Hükümetin istifasından yaklaşık üç ay önce başladı: İçişleri Bakanı Meral Akşener'in MGK toplantısının ardından masasında unuttuğu bir dosyada yer alan bilgi notu, komutanların ve MİT karargahın’ın takip edildiğini ortaya koyuyordu.
SON SAADET
Kıbrıs çıkarması, Konya mitingi. MSP ve RP’ye geçiş sürecinde yaşanan siyasi etkinlik, 28 Şubat’ı getiren sebebleri ve 28 Şubat bildirisi, bu bildiriyi de kapsayan 20 maddelik paket, Erbakan’ın çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmaların delil olarak sunulduğu mahkeme salonlarında alınan karalar, bu kararların görüldüğü mahkemeler ve tutanaklar, mahkumiyet ve bu mahkumiyet sonrasında Erbakan’ı takındığı tavırlar… Öte yandan dava arkadaşlarıyla olan derin ayrılıklar ve ihtilaflar Saadet Partisini kurma ve son nefese kadar siyasal mücadele, Erbakan için yeni bir kitap yazmayı gerektiriyor. Gerçekten de, Erbakan Hoca’nın mitinglerini, basın toplantılarını yurt içi ve dışı gezilerini defalarca takip ettik. Gazetecilik kuralları içinde kalarak renkli bir portreyi nakletmeye çalıştık. Ne var ki, bir Hac farizası sırasında, beraber “şeytanlara taş atacak” kadar da yakın olduk. Çok şeyler öğrendik. Bazen ürktük bazen sevindik. Hayretler içinde kaldık hatta ibret aldık.
“Baki kalan, kubbede hoş bir seda”. Nurlar içinde yat “Muhterem Hocam”
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.