Borçlarımıza Karşılık Fener Rum Devleti Mi!
İnternet sitelerinde, öyle ''komplo teorileri'' yayınlanıyor ki, bazen kişileri, bazen kurumları, bazen de devletleri itham ediyor.
Ortaya atılan iddialar, o kadar sağlam delil ve verilerle destekleniyor ki, öncelikle inanmamak mümkün görünmüyor.
Ne var ki, biraz araştırınca, muhakeme edince ve zaman geçtikçe çoğu ''komplo teorileri''nin aslı astarı çıkmıyor.
Eskiden medyada, böylesine haberlere ''şişirme'' veya ''asparagas'' deyimi kullanılıyor, bunlara ''palavra'' deniliyordu.
Aslında, bir tür ''dedikodu'' olan bu tür söylentiler, yakıştırmalar siteden siteye taşınırken, kulaktan kulağa da ulaşıyor.
Bir yerde, fısıltı gazetesi, görevini yerine getiriyor.
Özellikle büyük olayların ardından böylesi teoriler ortaya atılıyor.
Nitekim son yıllarda bu tür ''koplo teorileri''ne en büyük örnek, Prenses Diana'nın trafik kazasında ölmesi ve İkiz Kuleler'in imhası olaylarında çıkarılan söylentiler gösteriliyor.
Hint Okyanusu kıyılarında meydana gelen depremden sonra oluşan tsunami felaketi ile ilgili teoriler, dünyayı hâlâ sarsıyor.
Fısıltı gazetesinde, Hint Okyanusu'nda bulunan Chogos Achipelaye Adası'ndaki Diego Garcia ABD üssünün hiçbir zarar görmemesinin çeşitli versiyonları sergileniyor.
En azından ABD'nin tsunamiyi tespit ettiği ancak ''haber'' vermediği siteden siteye geçiyor.
BU KOMPLO TEORİSİ DEĞİL
Ülkemizde de bu tür ''komplo teorileri'' sık sık üretiliyor ve büyük ilgi görüyor.
Ne var ki, şimdi aktaracaklarımızın bu tür ''komplo teorisi'' ile ilgili olmadığını çoğu uzman kişiler bile öne sürüyor.
''Ekonomisi özgür olmayan'' ülkeler kategorisinde gösterilen Türkiye'ye kurulan tuzak, ''komplo teorisini'' gerçekten de gerilerde bırakıyor.
İç borcun yanı sıra, dış borç da gittikçe ''içinden çıkılmaz'' bir seyir alıyor.
Zamanla, Türkiye'nin ''borç alma'' veya ''borçları döndürme'' sürecinin tamamen tıkanacağı hesap ediliyor ve sinsice planlanıyor.
BORÇLARIMIZI YÜKLENECEKLER
İşte bu durumdaki bir Türkiye'nin bütün borçlarını zaman içinde, hem de 2-3 puan az bir faizle Avrupa Birliği'nin yüklenmesi bekleniyor.
Artık ''iplerin koptuğu'' bir süreç içinde, AB'nin Fener Patrikhanesi ile ilgili teklifleri ve dayatmaları ortalığı kavuracak.
Borcun kısmen veya tamamen silinmesi, döndürülmesi uğruna Vatikan'ı andıran bir ''oluşum'' yani ''Fener Rum Devleti'' şimdiden planlanıyor.
Büyük devletler ve sermaye çevreleri sayesinde, Fener Rum Patrikhanesi'nin Türkiye'de ''toprak sahibi'' olması ne yazık ki, kaçınılmaz gösteriliyor.
Bazıları, ''işte bir komplo teorisi daha!'' diye düşünüyor ve tuzağa inanmıyor.
''Komplo teorisi'' olsa bile, insanın kanını donduracak cinsten böylesine bir gelişme, ne yazık ki tasarlanıyor.
HALİÇ'İN ÇAMURU TEMİZLENİYOR
Zaten, yıllardır bazen açık açık, bazen gizli bir şekilde, İstanbul'un içinde, bağımsız bir ''Kilise devleti'' kurmak için altyapı oluşturuluyor.
Haliç'in bataklıktan kurtarılması projesinden, çevre düzenlemelerine kadar her şeyin tasarlandığı, hatta ev ev, dükkân dükkân satın alınarak, ''kilise devlet''in malı-mülkünün bile temin edildiği görülüyor.
Patrik Barthalomeos'un ekümenlik iddiası, bunu ABD'nin desteklemesi ve son yıllarda Türkiye'nin dört yanına yayılan misyoner faaliyetleri, hazırlığın bir başka safhasını oluşturuyor.
ATATÜRK, TEHLİKEYİ SEZMİŞTİ
Mustafa Kemal Atatürk, Patrikhane'nin bir ''fesat yuvası'' olduğunu ve derhal yurt dışına çıkarılması gerektiğini boşu boşuna istememişlerdir sanırız.
Büyük kurtarıcının, bugünleri değil yarınları bile ta o tarihlerde sezdiği ve tehlikenin vahametini milletine anlatmaya çalıştığı, nedense pek dillendirilmiyor.
AB sürecinin, böylesine ''dal budak'' saracağını, vatanın bölünmez bütünlüğünü bile tehdit edeceğini kim düşünebilirdi ki? Zaten kimse kabullenmiyor.
kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/01-07.Haziran.2008/Sayı:75/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.
Ortaya atılan iddialar, o kadar sağlam delil ve verilerle destekleniyor ki, öncelikle inanmamak mümkün görünmüyor.
Ne var ki, biraz araştırınca, muhakeme edince ve zaman geçtikçe çoğu ''komplo teorileri''nin aslı astarı çıkmıyor.
Eskiden medyada, böylesine haberlere ''şişirme'' veya ''asparagas'' deyimi kullanılıyor, bunlara ''palavra'' deniliyordu.
Aslında, bir tür ''dedikodu'' olan bu tür söylentiler, yakıştırmalar siteden siteye taşınırken, kulaktan kulağa da ulaşıyor.
Bir yerde, fısıltı gazetesi, görevini yerine getiriyor.
Özellikle büyük olayların ardından böylesi teoriler ortaya atılıyor.
Nitekim son yıllarda bu tür ''koplo teorileri''ne en büyük örnek, Prenses Diana'nın trafik kazasında ölmesi ve İkiz Kuleler'in imhası olaylarında çıkarılan söylentiler gösteriliyor.
Hint Okyanusu kıyılarında meydana gelen depremden sonra oluşan tsunami felaketi ile ilgili teoriler, dünyayı hâlâ sarsıyor.
Fısıltı gazetesinde, Hint Okyanusu'nda bulunan Chogos Achipelaye Adası'ndaki Diego Garcia ABD üssünün hiçbir zarar görmemesinin çeşitli versiyonları sergileniyor.
En azından ABD'nin tsunamiyi tespit ettiği ancak ''haber'' vermediği siteden siteye geçiyor.
BU KOMPLO TEORİSİ DEĞİL
Ülkemizde de bu tür ''komplo teorileri'' sık sık üretiliyor ve büyük ilgi görüyor.
Ne var ki, şimdi aktaracaklarımızın bu tür ''komplo teorisi'' ile ilgili olmadığını çoğu uzman kişiler bile öne sürüyor.
''Ekonomisi özgür olmayan'' ülkeler kategorisinde gösterilen Türkiye'ye kurulan tuzak, ''komplo teorisini'' gerçekten de gerilerde bırakıyor.
İç borcun yanı sıra, dış borç da gittikçe ''içinden çıkılmaz'' bir seyir alıyor.
Zamanla, Türkiye'nin ''borç alma'' veya ''borçları döndürme'' sürecinin tamamen tıkanacağı hesap ediliyor ve sinsice planlanıyor.
BORÇLARIMIZI YÜKLENECEKLER
İşte bu durumdaki bir Türkiye'nin bütün borçlarını zaman içinde, hem de 2-3 puan az bir faizle Avrupa Birliği'nin yüklenmesi bekleniyor.
Artık ''iplerin koptuğu'' bir süreç içinde, AB'nin Fener Patrikhanesi ile ilgili teklifleri ve dayatmaları ortalığı kavuracak.
Borcun kısmen veya tamamen silinmesi, döndürülmesi uğruna Vatikan'ı andıran bir ''oluşum'' yani ''Fener Rum Devleti'' şimdiden planlanıyor.
Büyük devletler ve sermaye çevreleri sayesinde, Fener Rum Patrikhanesi'nin Türkiye'de ''toprak sahibi'' olması ne yazık ki, kaçınılmaz gösteriliyor.
Bazıları, ''işte bir komplo teorisi daha!'' diye düşünüyor ve tuzağa inanmıyor.
''Komplo teorisi'' olsa bile, insanın kanını donduracak cinsten böylesine bir gelişme, ne yazık ki tasarlanıyor.
HALİÇ'İN ÇAMURU TEMİZLENİYOR
Zaten, yıllardır bazen açık açık, bazen gizli bir şekilde, İstanbul'un içinde, bağımsız bir ''Kilise devleti'' kurmak için altyapı oluşturuluyor.
Haliç'in bataklıktan kurtarılması projesinden, çevre düzenlemelerine kadar her şeyin tasarlandığı, hatta ev ev, dükkân dükkân satın alınarak, ''kilise devlet''in malı-mülkünün bile temin edildiği görülüyor.
Patrik Barthalomeos'un ekümenlik iddiası, bunu ABD'nin desteklemesi ve son yıllarda Türkiye'nin dört yanına yayılan misyoner faaliyetleri, hazırlığın bir başka safhasını oluşturuyor.
ATATÜRK, TEHLİKEYİ SEZMİŞTİ
Mustafa Kemal Atatürk, Patrikhane'nin bir ''fesat yuvası'' olduğunu ve derhal yurt dışına çıkarılması gerektiğini boşu boşuna istememişlerdir sanırız.
Büyük kurtarıcının, bugünleri değil yarınları bile ta o tarihlerde sezdiği ve tehlikenin vahametini milletine anlatmaya çalıştığı, nedense pek dillendirilmiyor.
AB sürecinin, böylesine ''dal budak'' saracağını, vatanın bölünmez bütünlüğünü bile tehdit edeceğini kim düşünebilirdi ki? Zaten kimse kabullenmiyor.
kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/01-07.Haziran.2008/Sayı:75/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.