İsmail Çetin Korkmaz

İsmail Çetin Korkmaz

Kabalacılık

Merkabah Mistisizmi: Ortaçağ kabalacılığından önce, Yahudi mistisizminin gelişiminin ilk dönemidir.
Bu dönemden kalma literatür M.Ö. ilk yüzyıllar ile M.S. 10.yüzyıl arasındaki döneme aittir. Bu dönemde Kabalacılık belirli bir seçkin grup tarafından çalışılmaktaydı.

•Ortaçağ Almanyasındaki Hasidizm (Aşkenaz Hasidizmi): 1150-1250 gibi kısa bir dönem olmasına karşın Yahudi mistisizminin yaratıcı bir dönemidir. Bu dönemde Hasidizm ilk dönem kabalistlerinden farklı olarak küçük bir aristokratik sekt olarak kalmamış ve fikirleri geniş yahudi toplumuna yayılmıştır.

•Peygamberi Kabalizm : Yaklaşık 1200'lerden 13. ve 14. yüzyılların başlarına kadar sürmüştür.

•Zohar : Abraham Abulafia'nın İtalya'da peygamberi (prophetic) Kabalizmi açıkladığı 1275 yıllardan sonra başlamıştır.

•Isaac Luria ve Okulu : 1492'de İspanya tehcirinden sonra gelişen Kabalacı yönelimdir. Bu dönemde Kabalistlerin teojoni ve kozmogoni üzerindeki düşünceleri önceki asırların Mesianik eğilimlerinden uzak ve bireyci bir kurtuluşa yönelik gelişme kaydetmiştir. 1534 yılında Alman bir aileden Kudüs'te doğan Isaac Luria Kutsal ismin ve ibarelerin zikredildiği, yoğun meditasyon uygulamaları geliştirmiştir. Dualarında öğrencilerine "İsrail için, İsrail'de ve İsrail" e adamalarını istemesi sebebiyle onun İsrail milliyetçiliğini bilmeden de olsa başlatan kişi olduğu da söylenir.

•Sabetaycılık : Osmanlı topraklarında yaşayan Sabetay Sevi adlı Yahudi bilgininin 1665 ve 1666 yıllarındaki Mesiyanik hareketi ve sonrasında padişah IV. Mehmed'in zorlamasıyla İslamıseçmesiyle başlayan bir süreçtir. Kendisine bağlı olan Yahudilerin önderlerinin yaptığı gibi İslamiyeti benimseyip "Dönme" lakabıyla anılmaları bazı yorumcular tarafından sadece görünüşte gerçekleştiği ve Sebatay'ın öğretilerine inanmayı ve bazı ritüelleri devam ettirdikleri iddia edilmiştir.

•Hasidizm : Kabalacılığın bu son ve halen içinde bulunulan dönemi 18. ve 19. yüzyıllarda Polonya ve Ukrayna Hasidizmlerinden doğmuştur ve ortaçağdaki Alman Hasidizmiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Bu dönem Hasidizminin kurucusu 18.yüzyılın ünlü Yahudi mistiği Israel Baal Shem ("Kutsal Adın Üstadı" anlamına gelen bir lakaptır) Sebatey Sevi'nin Sebataycılık hareketi üzerindeki etkisi kadar Hasidik hareket üzerinde güçlü bir etkiye sahip olmuştur. Rus ve Polonya Yahudilerinin büyük bir kesimi özellikle 19.yüzyılın ortalarına kadar harekete katılmışlar ancak aynı dönemde Rusya ve Slav ülkeleri dışında Yahudi mistisizminin bu formuna büyük bir kabul gösterilmemişti, ancak özellikle yirminci yüzyılın son yarısında hareketin önemli ölçüde genişlediği de görülmüştür. Bu genişlemede etken faktörlerden biri ilk dönem Kabalist literatüründen farklı olarak Hasidik yazmaların genel kitle tarafından daha kolay anlaşılabilir, nüfuz edilebilir olmasıdır.

Yahudi Mistisizminin Genel Karakteristikleri
•Kabalistler ortodoks musevi teolojisinin kavram ve fikirlerini kullanmakta ve fakat onlara yeni anlamlar vermektedirler. Örneğin "hiçlikten yaratılma" anlayışı Yahudi felsefesinin dogmatik tartışmalarında geçen bir ifadedir. Buradaki hiçlik en yalın haliyle Tanrı'nın ne kendisi ne de bir başka varoluş biçimiyle ilişkilidir. Kabalistler de hiçlikten yaratılma fikrini benimserler fakat onların durumunda hiçlik kendisinden herşeyin südur ettiği birşeydir ve bu haliyle sadece bir olumsuzlama içermemektedir. Kabalistlerin ifadesiyle bu Hiçlik diğer tüm gerçekliklerden sonsuz kere daha fazla gerçek olan şeydir ve nefs tüm sınırlamalarından soyunduğu ve bu Hiçliğin derinliklerine nüfuz ettiğinde orada Uluhiyetle karşı karşıya gelir. "Hiçlikten yaratılış" pek çok mistiğin gözünde esasen "Tanrı'dan yaratılma" anlamına gelmektedir.

•Scholem'e göre Kabalizmin mistisizmin Yahudi olmayan diğer mistisizm formlarından ayırt edici genel karakteristiği onun hem tarihi hem de metafizik açıdan eril (masculine) bir öğreti oluşudur. İslam ve Hristiyan mistisizminin tersine Yahudi mistisizminin uzun tarihinde bir kadın figürün etkisine rastlanılmamaktadır. Scholem bu durumun Yahudi kadının Talmudik öğretilere göre düzenlenmiş sosyal hayattaki konumuna bağlı olmadığına zira kadının İslam ve Ortaçağ Hristiyanlığındaki sosyal pozisyonunun her iki dinin mistik kollarındaki kadınların etkisini önlemediğine dikkati çeker. Scholem'e göre bu durum, kabalistik Şekinah kavramı ve ortodoks Yahudi düşüncesinde kadınlığın reddedilmemesiyle paradoks oluştursa da kozmosdaki dişil unsur ve kadının demonik bir doğaya sahip olduğu şeklindeki eğilimden kaynaklanmaktadır.

Endülüs Müslümanlarının Yok Edilmesi ve Bununla Gerçekleşmesi Umulan 'Siyon Krallığı'
Sürgünün planlayıcıları "nereye gidilebilir" sorusunun cevabını da elbette düşünmüş olmalıydılar. Mesih Planı'nda yer alan kehanet, Yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağılmasını öngördüğüne göre, İspanya'dan sürülen Yahudilere de bu hedefe göre rota çizilmeliydi. Bu öyle bir sürgün olmalıydı ki, Yahudilerin, daha önce hiçbir Yahudi bulunmayan topraklara da ayak basmalarını sağlasın, onları "dünyanın dört bir yanına" dağıtsın.

Kabalacılar'ın bu konu hakkında uzun uzadıya düşündükleri ve çözümler ürettiklerinin en açık göstergesi, kuşkusuz Kolomb'un yolculuğuydu. Kendisi de bir Kabalacı olan Kolomb, az önce incelediğimiz gibi, "Yahudiler için iyi bir yer" bulmayı hedefliyordu. İzlediği rotanın, kendisini dünyanın daha önce gidilmemiş bir yanına götürecek olduğunu düşünürsek, Yahudilerin "dünyanın dört bir yanına yayılması" şeklindeki kehanetle tam bir uyum içinde olduğunu görebiliriz. Kolomb yola, İspanya'dan kovulan Yahudileri dünyanın daha önce hiçbir Yahudinin ayak basmadığı "yan"larına ulaştırmak için çıkıyordu.

Zaten, İspanya'dan sürülen Yahudilerin bir kısmının da Kolomb'la birlikte yola çıkabilmesi, ya da sonradan onun bulduğu Yeni Dünya'ya göç edebilmesi için bazı ilginç tedbirler alınmıştı. Kral ve Kraliçe, Kolomb'la birlikte yola çıkacak kişiler hakkında hiçbir ceza davasına bakılmamasını emreden bir fermanı mahkemelere yollamışlardı. O dönemde en çok "ceza" davası ise, "sahte dönmelik suçu"ndan, Yahudiler aleyhinde açılıyordu. Jacques Attali, bu ilginç ferman hakkında şöyle diyor: "Bu ferman ile Yahudilerin kovulma kararnamesi arasındaki çarpıcı eş anlılık dikkat çekiyor. Sanki Yahudiler de bilinmeyene doğru yola çıkmaya teşvik ediliyorlarmışçasına..."

Evet, Yahudiler "bilinmeyen"e, ya da Kabalacılar'ın deyimiyle "dünyanın dört bir yanına" doğru yola çıkmaya teşvik ediliyorlardı ve bu iş için gerekli tedbirler de konversoların çevrelediği Saray'dan alınıyordu. Attali, Kolomb'un da zaten daha önceden tayfalarını adli tatbikata uğrayanlar (yani çoğunlukla Yahudiler) arasından seçmek istediğini sözleşmesinde belirttiğini hatırlatıyor ve şöyle diyor: "İlginç bir hüküm; acaba henüz gizli tutulan Yahudilerin kovulma kararından haberdar mıdır?" Kısacası anlaşılan Kolomb da Yeni Dünya'ya Yahudileri ayak bastırmak için uğraşmaktaydı.

Attali'nin vurguladığı "eşanlılık" kategorisine Granada'daki Endülüs Müslümanları'nın yok edilmesini eklediğimizde, 1492'de yaşananların iç yüzü daha da ilginç hale geliyor. Bilindiği gibi, o yıl İspanya'da çok önemli bir olay daha yaşanmış ve Granada şehir-devletine sıkışmış Müslümanlar, şehrin düşmesiyle birlikte İspanyollar'ın avucuna düşmüştü. Çoğu kılıçtan geçirilen, sürülen Müslümanlar, tek kelimeyle "etnik temizliğe" tabi tutulmuşlardı.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı