İsmail Çetin Korkmaz

İsmail Çetin Korkmaz

İmruü'l-Kays (Serseri Kral)

İmruü'l-Kays, asıl adı Adi, Muleyka ya da Hunduç olan (497-545), Arap şair. Muhammed, dördüncü halife Ali ve eski Basra okulu eleştirmenleri tarafından, İslam öncesinin en seçkin şairi olarak nitelenm
Muallakatü's-Seba (Yedi Askı, 1943, 1985) adlı yapıttaki ünlü yedi şiirden biri onundur. Tanrı'nın kölesi anlamına gelen İmruü'l-Kays dışında Zülküruh (delik deşik yüzlü), el-Meliküddildil (serseri kral) lakaplarıyla da anıldı.

Geçmişi konusunda tam bir görüş birliğine varılamamışsa da, son Kinde kabilesinin kralı Hucr'un en küçük oğlu olduğu varsayımı ağır basmaktadır. Çocukluğunu babasının sarayında geçirdi. Sürdüğü başıboş yaşam, şiir yazmaya duyduğu aşırı istek, yazdığı erotik şiirler ve bu arada Beni Uzra kabilesinden Fatime adlı kıza yazdığı aşk şiiri yüzünden babası tarafından saraydan kovuldu.

Söylentiye göre, babası, kölesi Rebia'ya onu öldürüp gözlerini kendisine getirmesini emretti. Ancak, Rebia, onun yerine bir karacayı kesip gözlerini Hucr'a götürdü. Bir süre sonra Hucr durumu anlayarak pişman oldu ve oğlunu yeniden saraya aldıysa da İmruü'l-Kays çok geçmeden yeniden çöllere kaçtı ve bir serseri grubunun başına geçerek günlerini içki, müzik, avlanmak ve şiir yazmakla geçirdi. Bu arada Esed kabilesi ayaklanıp babasını öldürünce, öç almaya karar verdi. Beni Bekr ve Beni Taglib kabilelerinin de yardımlarıyla onları ağır bir yenilgiye uğrattı.

Başkaldırıp babasını öldüren kabileye saldırarak bozguna uğrattıysa da bu öcü az bulması ve daha da sürdürmek istemesi üzerine kendisine yardım etmiş olan kabileler tarafından yalnız bırakıldı. Daha fazla yardım almak amacıyla başka kabileleri dolaştı ancak başka kabilelerden de yardım göremeyince yarı Hıristiyan yarı Yahudi bir inancı taşıyan Teyma emiri es-Semevel'e sığındı. Es-Semevel de onu Gassani kralı el-Haris'e gönderdi. El-Haris de düşmanlarını yıpratır düşüncesiyle İmruü'l-Kays'ın, Bizans imparatoru I. Justinianos'a yanına gitmesini sağladı. Justinianos Arap şairini iyi karşıladığı gibi ona, ülkesini yönetebilmesi için gerekli askeri gücü vermeyi vaat etti. İmruü'l-Kays'ın, Arabistan'a dönerken, onun armağan olarak gönderdiği zehirli bir pelerini giymesi sonucunda Ankyra'da (Ankara) öldüğü anlatılır..

Bazı Arap kaynaklarında Bizans'ta bulunduğu sırada Justinianos'un kızını baştan çıkardığı için zehirli bir gömlekle öldürüldüğü öne sürülürse de, bu gerçek değildir; çünkü Bizans imparatorunun kızı yoktu. Hıristiyanlığı kabul ettiği yolundaki iddialar da gerçekle bağdaşmaz.

Basra okulu filologları, İmruü'l-Kays'ı Muallakatü's-Seba şairlerinin en büyüğü ve kaside türünün yaratıcısı kabul etmişlerdir. Cahiliye Dönemi Arap edebiyatının önde gelen yedi şairi arasında yer alan İmruü'l-Kays, Arap edebiyatına doğa temasını ve kafiye yeniliklerini getiren bir şair olarak kabul edilir. Orta Çağ'da Arap edebiyatı bilginlerinin VIII. yy'da onun yapıtlarından hazırladığı en az üç divan vardır. Divanlardaki 68 şiirin çoğunun ona ait olmadığı sanılmaktadır. Kasidelerinin en ünlüsü, Muallakat'ın başında yer alır. Muallakatü's-Seba'da yer alan ünlü kasidesinin birçok şerhi (örn. İmruü'l-Kays Kaside-i Muallakasının Şerhi, 1898) vardır. Bu kaside 1958'de Türkçeye de çevrilmiştir.

İslamiyet'in zuhuru ve Peygamberimizin doğumundan evvel ölmüş bulunan, yani fetret devrinde yaşayan şair hakkında, ölümünden çok sonraları da devam eden övgüler ve menkibeler şöhretinin daha da yayılmasını netice verdi. Şiirlerinin Peygamber Efendimiz (asm) ve Hazreti Ali (ra) tarafından övülmesi, Peygamber Efendimiz tarafından Arap şairlerinin öncüsü olarak nitelendirilmesi şöhretini daha da arttırdı (Ahmet Savran; "İmruülkays b. Hucr", TDVİA. 22. C., s. 238). Burada dikkat edilmesi gereken husus, yaşantısı ile sanatının farklı değerlendirilmeye tabi tutulmasıdır. Fetret devrinde yaşamış olması ve çizgi dışı yaşantı sürmesi, şairliğinin övülmesine engel teşkil etmemiştir. Ayrıca, Arap toplumunda şair ve şiirlere verilen önemin de unutulmaması gerekir.

İmruülkays'ın ilginç bir özelliği de putlarla arasında cereyan eden ok falında karşımıza çıkmaktadır. Babasının intikamını almak niyetiyle Zülhalasa adlı putun önünde durarak ok falı çeker. Ancak, falın istediği gibi çıkmaması ve olumsuz olması sinirlenmesine ve puta öfkelenmesine sebep olur. Puta kızdığından başına oklar fırlatmaya ve bu yolla öfkesini göstermeye başlar. Bu durum da putlara karşı tavrının önemli ip uçlarını göstermekte ve tamamen onlara bağlı olmadığını ortaya koymaktadır.

Bedevi bir hayat yaşamasına rağmen, yazmış olduğu şiirleriyle şöhreti günümüze kadar ulaştı. Muallakasının da arasında bulunduğu eserleri muhtelif zamanlarda basıldı ve değişik dillere tercüme edildi. Eserlerindeki belagat, asırlar sonra bile alimlerin dikkatini çekti ve sanatlarındaki incelik bir çok alim tarafından tam olarak anlaşılamadı. Bediüzzaman, Sekkaki gibi bir belagat dahisinin bile, İmruülkays veya başka bir bedevinin sergilemiş bulundukları belagat inceliklerini kavrayamadığını belirtmektedir.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat