Hicaz demir yolu
Hicaz Demiryolu Ma'an Mevkiinin Açılışı Madalyası, H. 1322, M. 1904
Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu. Hicaz Demiryolu inşaatında 2666 kâgir köprü ve menfez, yedi demir köprü, dokuz tünel, 96 istasyon, yedi gölet, 37 su deposu, iki hastane ve üç atölye yapılmıştır.
Hamidiye Hicaz Demiryolu Madalyası, H.1318, M.1900
Hicaz Demiryolu özellikle İstanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı güçlendirmek için yapılmıştır, bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımının kolaylaşması, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesi ve Arap ülkelerinin ekonomik gücünü yükseltmek öncelikli hedeflerdir.
Ancak Alman mühendislerinin çalışması özellikle Almanya'nın Berlin şehrinde başlayıp İstanbul üzerinden geçerek Hicaz bölgesine ulaşımı kolaylaştırması istekleri üzerinedir. O dönemde Mısır İngilizlerin işgali altındadır ve Süveyş kanalı kontrolleri altındadır. Almanların ileride İngilizlerle Mısırda doğrudan Osmanlı topraklarında üzerinde açmayı planladıkları bir çephe için en kısa yol bu demir yoluyla olacaktır.
Demiryolunun inşası 1900 yılında başlamıştır, yapımında çoğunlukla Türkler ve bölge işçileri çalışmış, ama bunun yanında Almanların teknik tavsiyeleri ve destekleri de alınmıştır, birçok Alman mühendis de yapımda görev almıştır. Aynı yıllarda yapılan bir diğer demiryolu da Berlin-Bağdat demiryoludur.
Yapımından sonra ise sıkıntı yaşanmıştır. Özellikle soygunculukla ve Hacı kafilelerini yağmalamakla geçinen Arap kabileleri bu sefer demiryolunu hedef almış, bölgedeki halk ise çokça traversleri söküp kendi işlerinde kullanma girişiminde bulunmuştur.
Demiryolu, asıl hedefteki ulaşım noktası olan Mekke'ye kadar uzatılamamıştır. Hicaz Demiryolu hedefine varamamıştır.
Hicaz Demiryolu, yapıldığı yıllarda Osmanlı toprağı olan Şam ile yine o zamanlar Osmanlı toprağı olan Medine arasına döşenen 1.300 km\'lik bir hattır. Sultan II. Abdülhamid, Mekke ve Medine'ye gidecek hacı adaylarının rahat, ucuz ve güvenli seyahat edebilmesi için bu demiryolu hattını inşa ettirmeyi düşünmüştür.
II. Abdülhamid devri Osmanlı Devleti'nin eski gücünden uzak olduğu bir dönemdir. Devletin çok büyük borçları vardır. Padişah daha önceden alınan borçları kapatmaya çalışmaktadır. Böyle bir dönemde Hicaz Demiryolu gibi dev bir projenin gerçekleştirilmesi neredeyse imkânsızdır. Projeye başlandıktan sonra yarım kalması, Osmanlı Devleti'nin bütün dünyadaki itibarını çok düşürecektir. Bütün bunlara rağmen padişah demiryolu için bizzat kendi parasından 50.000 lira vererek ilk kıvılcımı ateşler. Bütün dünya Müslümanlarına çağrıda bulunularak Hicaz Demiryolu projesinin başladığı haber verilir.
Bu arada Avrupa\'da Osmanlı\'nın düşmanı olan devletler yapılan işlerle alay etmektedir. Avrupalılar Osmanlı'nın bunca borç içinde bu projeyi başaramayacağını ilan etmekte, Osmanlı\'ya ve padişahına hakaretler etmektedir. Demiryolu ilerlemeye başlayınca da bütün güçleriyle engellemeye çalışacaklardır.
Bütün dünya Müslümanları ilk defa bir proje için bir ve birlik olurlar. Bir seferberlik başlatılır. Hindistan'dan Cezayir'e, İran'dan Amerika'ya, Orta Asya Türk Devletlerinden Bosna'ya, Malezya'dan Rusya'ya kadar Müslümanların yaşadığı her yerde bir seferberlik başlatılır. Kimi malını, kimi hayvanını satar ve bütün Müslümanlar bu hayır yarışına katılır. Osmanlı halkı da elinden geleni yapmaktadır. Devlet memurları maaşlarından kesinti yaptırarak demiryoluna verir. Kurban bayramlarında deriler demiryolu için toplanır. Genç kızlar çeyizlerini satıp bağışlarlar bu himmete, tüccarlar demiryolu pulları kullanarak destek olurlar bu hizmete. Talebeler, harçlıklarından keserek demiryoluna bir karış katkıda bulunmak derdindedir.
Demiryoluna ciddi destek olanlara bu hatırayı yaşatmak için "Hamidiye Hicaz Demiryolu Madalyası" gönderilir. ngilizler ise yapılanlardan çok rahatsız olur, hâkim oldukları Hindistan'da bağışta bulunulmaması için önce bir sürü yalanlar uydururlar. Hintli Müslümanlar, o yalanlara inanmayınca bu sefer Hicaz Demiryolu Madalyası'nın takılmasını yasaklarlar.
Demiryolu bütün hızıyla ilerlemektedir. Kimi yerde derin uçurumlar köprüler yapılarak geçilmekte, kimi yerde dağlar tünellerle delinmektedir. Çölde ise inşaatta çalışan Mehmetçikler susuzluktan kırılmaktadır. Ancak Peygamber sevgisiyle bütün imkânsızlıklara fedakârca katlanılmaktadır. 1908 yılına gelindiğinde hat, Peygamber köyüne Medine'ye ulaşır. Demiryolu çok ses yapmasın, Peygamber Efendimiz'in mekânı gürültüyle kirlenmesin diye rayların altına keçe döşenir, çekiçlere az ses çıkarsın diye keçe sarılır.
Demiryolu artık tamamlanmıştır. İstanbul'dan binen yolcu, Peygamber Efendimiz'in Ravza'sına kadar trenle gidebilmektedir. Düşman ise yapılanlardan çok büyük korkuya kapılmıştır. Bir an önce bu demiryolunu patlatmak ve Osmanlı'dan bu toprakları kopartmak için elinden geleni yapar. Birinci Dünya Savaşı onlara bu imkânı verir. Maalesef demiryolu yapılışından on sene sonra kullanılamaz hâle getirilir.
Mekke'nin Medine'nin Osmanlı'dan kopmasına, demiryolunun insafsızca imhasına rağmen çok uzak diyarlardan hâlâ Osmanlı'ya bağışlar gelmektedir. Bütün Müslümanların bir olacağı ispatlanmıştır. Herkes bilmiştir ki Hazreti Peygamber'in fetheden kumandanı ve askerini övdüğü şehirden, Peygamber diyarına bir yol uzanmıştır.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.