Çöküşün kahramanı Gertrud Bell
Kültürümüzün zenginliği ve çeşitliliği ile gurur duydum, kaybolmamış erdemleri hissettiğimde sevindim, parçalanan topraklarımızın hikayesini okuduğumda da kahroldum. Kolay değildi cihan imparatorluğu olup da hasta adam haline düşmek. Bize, yani hasta adama önemli bir darbe vuran kardeşi kardeşe kışkırtan bir kişiyi tanıtacağım siz sevgili dostlara. Bazen bu kişiye saygı duyacak bazen de ona kızgınlığınızı belli edeceksiniz. O, düşmanın bile akıllısı gerek bana diyenlere örnek bir kişilik. Bu efsane bayanın ismi: İngiltere’nin en önemli ajanlarından GERTRUD BELL’dir.
Gertrud Bell (1911) Bayan Bell ve Sir Pearcy yerli halk ile
İstihbaratçıların, diplomatların, tarihçilerin, arkeologların, dağcıların ve fotoğrafçıların tarihsel süreçlerini incelediklerinde Bayan Bell’den söz etmemeleri neredeyse imkânsızdır. Osmanlı’nın dağılma sürecinde emperyalist ülkelere en büyük yardımı yapan Bayan Bell’in hayatı birçok kişinin bilmediği tarihsel bir gerçekliktir.
Irak'ta bir aile meclisiyle (1905)
Öncelikle fotoğraf tarihinde envanter tutma kurgusunu ilk onda görmekteyiz. 1900’lerin başlarında çektiği yedi bine yakın fotoğraf, o zaman ki kültürel ve tarihsel yapımızın belgesel ispatıdır. Ayrıca tarihsel çeşitliliğimizi bilimsel anlamda inceleyen ve belgeleyendir. Siyasi anlamda bilinmeyen gerçeklerin ispatıdır.
Hasankeyf (1905)
Cudi Dağı - bir rölyefin yanında ölçek niyetiyle koyulan kürt bir genç
Bell, döneminin en güçlü kadınıdır. Churchill Ortadoğu'nun kaderinin belirlendiği Kahire Konferansı'na 40 Ortadoğu uzmanını davet etmiştir. Aslında bu cümleyi şöyle düzeltmek lazım: 39 adam ve Gertrude Bell! Bell'in adını ön plana çıkararak haksızlık mı ediyoruz dersiniz? Bell'in şu sözlerine bir kulak verin o zaman: ‘‘Bu sabah tüm vaktimi Bağdat'taki ofisimde Irak'ın güney sınırlarını belirleyerek geçirdim. Çok güzel bir sabahtı...’’ Ya da ‘‘Bir daha kral yaratma işine girmeyeceğim. Fazlasıyla yorucu bir iş bu!’’
Irak'ta su kuyusunun yanındaki kadınlar
Kızıl saçlı, yeşil gözlü ve son moda şapkalarıyla tam bir Britanya şıklığıyla parıldayan ince yapılı bu kadını tanımlamak için tek bir sıfat yeterli değil. Başarılı bir arkeolog her şeyden önce ve döneminin en ünlü kadın dağcısıdır. Alpler’deki bir zirvenin Gertrude Zirvesi adıyla tanındığını da notlarımızın arasına koymak gerek. Sonra dilbilimci, yazar, fotoğrafçı, haritacı, Churchill'in çalışma arkadaşı, Arap Lawrence'ın dostu, El Hatun, Ümm-el Müminin... Ve tabii casus. Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerin Arap Bürosu'nda görevli tek bayandır.
Gertrud Bell'in Hayatı
Gertrude Bell, 1868'de Durham'da zengin ve soylu bir ailede dünyaya geldi. 15 yaşına kadar eğitimine ailesinin yaşadığı büyük bir şatoda özel öğretmenlerle devam etti. O tarihlerde hemen hemen tüm soylu genç kızların yaptığı gibi iyi bir koca bulma yarışına girmedi. Ailesinin, özellikle de üvey annesinin teşvikiyle 18 yaşında Oxford Üniversitesi tarih bölümüne kayıt oldu. Okulu birincilikle bitirdi. Arkeoloji ve eski medeniyetlere olan merakı nedeniyle her zaman hayalini kurduğu yolculuğa çıkma zamanı gelmişti. İlk yolculuğu İstanbul'a oldu. Daha sonraki durak Tahran'dı. önemli bir aileden geldiği için Tahran'da bir prenses gibi karşılandı. Büyükelçilik rezidansını bir "ana kamp" gibi kullanarak oradan Mısır'a, Ürdün'e, Suriye'ye geziler yaptı. Hem dilini geliştirdi, hem de arkeolojik yerlerin bulunmasında ve korunmasında yerel yönetimlere büyük yardımı dokundu. Gittiği yerlerde gördüklerini günlüklerine yazıyor ve çizdiği haritaları İngiliz Kraliyet Coğrafya Merkezi'ne gönderiyordu. 1913'te İngiltere'ye döndüğünde artık herkes Gertrude Bell'i bir Ortadoğu uzmanı olarak görüyordu.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına aylar kala Osmanlı İmparatorluğu dağılma sinyalleri verirken, İngiltere de diğer tüm Avrupa ülkeleri gibi Ortadoğu'nun değerini anlamıştı. İngiliz Hükümeti, Ortadoğu hakkında sayısız konferanslar veren, kitaplar yazan Bell'in yardımını istedi. Bölgeyi çok iyi tanıyor, yerel yöneticilerle çok iyi anlaşıyor ve halkı çok iyi anlıyordu. 1915'in Kasım ayında Gertrude Bell, İngiliz İstihbaratına katıldı. Ortadoğu bölümünde çalışmaya başlayan Bell için en büyük mutluluk nihayet uzun zamandır hayalini kurduğu ortadoğuya geri dönecek olmasıydı. Londra'dan kalkan gemiyle Kahire'ye geldi. Teşkilatta artık "Queen of Desert (Çöl Kraliçesi)" olarak tanınıyordu. Orada 1911 yılında Karakeş'te bir kaç gün bir araya geldiği genç bir arkeologla tanıştı. T.E Lawrence adındaki genç arkeolog, daha sonraları Arabistanlı Lawrence olarak anılacak ve Ortadoğu'daki tüm dengelerini Osmanlı aleyhine bozacaktı.
Nasıl, Irak'ı Osmanlı'dan alan Bell olduysa, Irak'a yöneticisi de onun işiydi. Arabistanlı Lawrence'la bir araya gelerek en iyi seçimin 1919'da Paris konferansında tanıştığı Emir Faysal olduğu kararına vardılar. 1921'deki Kahire Konferansı'nda Churchill'i de ikna ettiler. Ve Faysal, 23 Ağustos 1921'de İngiltere’nin himayesinde Irak Kralı olarak taç giydi. Sıcak bir Ağustos ayında yapılan törende baş konuk, Paris'teki lüks bir butikten alınan beyaz bir kıyafet giymiş olan El Hatun'du. Bando, İngiliz marşı olan "Tanrı Kraliçe'yi korusun" marşını çalışıyordu. Modayı yakından takip eden ve güzel kıyafetleriyle sarayda dolaşan Bell, Faysal'ın en büyük danışmanı olmuştu. Öyle ki bazı davetlerde, Faysal'ın karısı ve çocukları Mekke'de yaşadığından Irak'ın First Leydisi olarak tanıtılıyordu. Geceleri Faysal ve Bell, uzun yürüyüşlere çıkıyor ve birlikte çok zaman geçiriyordu. Bunlarda haklarında aşk dedikoduları çıkmasına neden oldu. Faysal, Iraklılar arasında güç kazandığında Bell için de gitme zamanı gelmişti. Osmanlı'nın çöküşünde, İngilizlerin Ortadoğu egemenliğinde söz sahibi olmasında en büyük payı olan insanlardan biri, 1926 yılında bir avuç dolusu uyku hapı içerek intihar etti. Neden intihar ettiği ise hala büyük bir sır..
Gertrud Bell (1911) Bayan Bell ve Sir Pearcy yerli halk ile
İstihbaratçıların, diplomatların, tarihçilerin, arkeologların, dağcıların ve fotoğrafçıların tarihsel süreçlerini incelediklerinde Bayan Bell’den söz etmemeleri neredeyse imkânsızdır. Osmanlı’nın dağılma sürecinde emperyalist ülkelere en büyük yardımı yapan Bayan Bell’in hayatı birçok kişinin bilmediği tarihsel bir gerçekliktir.
Irak'ta bir aile meclisiyle (1905)
Öncelikle fotoğraf tarihinde envanter tutma kurgusunu ilk onda görmekteyiz. 1900’lerin başlarında çektiği yedi bine yakın fotoğraf, o zaman ki kültürel ve tarihsel yapımızın belgesel ispatıdır. Ayrıca tarihsel çeşitliliğimizi bilimsel anlamda inceleyen ve belgeleyendir. Siyasi anlamda bilinmeyen gerçeklerin ispatıdır.
Hasankeyf (1905)
Cudi Dağı - bir rölyefin yanında ölçek niyetiyle koyulan kürt bir genç
Bell, döneminin en güçlü kadınıdır. Churchill Ortadoğu'nun kaderinin belirlendiği Kahire Konferansı'na 40 Ortadoğu uzmanını davet etmiştir. Aslında bu cümleyi şöyle düzeltmek lazım: 39 adam ve Gertrude Bell! Bell'in adını ön plana çıkararak haksızlık mı ediyoruz dersiniz? Bell'in şu sözlerine bir kulak verin o zaman: ‘‘Bu sabah tüm vaktimi Bağdat'taki ofisimde Irak'ın güney sınırlarını belirleyerek geçirdim. Çok güzel bir sabahtı...’’ Ya da ‘‘Bir daha kral yaratma işine girmeyeceğim. Fazlasıyla yorucu bir iş bu!’’
Irak'ta su kuyusunun yanındaki kadınlar
Kızıl saçlı, yeşil gözlü ve son moda şapkalarıyla tam bir Britanya şıklığıyla parıldayan ince yapılı bu kadını tanımlamak için tek bir sıfat yeterli değil. Başarılı bir arkeolog her şeyden önce ve döneminin en ünlü kadın dağcısıdır. Alpler’deki bir zirvenin Gertrude Zirvesi adıyla tanındığını da notlarımızın arasına koymak gerek. Sonra dilbilimci, yazar, fotoğrafçı, haritacı, Churchill'in çalışma arkadaşı, Arap Lawrence'ın dostu, El Hatun, Ümm-el Müminin... Ve tabii casus. Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerin Arap Bürosu'nda görevli tek bayandır.
Gertrud Bell'in Hayatı
Gertrude Bell, 1868'de Durham'da zengin ve soylu bir ailede dünyaya geldi. 15 yaşına kadar eğitimine ailesinin yaşadığı büyük bir şatoda özel öğretmenlerle devam etti. O tarihlerde hemen hemen tüm soylu genç kızların yaptığı gibi iyi bir koca bulma yarışına girmedi. Ailesinin, özellikle de üvey annesinin teşvikiyle 18 yaşında Oxford Üniversitesi tarih bölümüne kayıt oldu. Okulu birincilikle bitirdi. Arkeoloji ve eski medeniyetlere olan merakı nedeniyle her zaman hayalini kurduğu yolculuğa çıkma zamanı gelmişti. İlk yolculuğu İstanbul'a oldu. Daha sonraki durak Tahran'dı. önemli bir aileden geldiği için Tahran'da bir prenses gibi karşılandı. Büyükelçilik rezidansını bir "ana kamp" gibi kullanarak oradan Mısır'a, Ürdün'e, Suriye'ye geziler yaptı. Hem dilini geliştirdi, hem de arkeolojik yerlerin bulunmasında ve korunmasında yerel yönetimlere büyük yardımı dokundu. Gittiği yerlerde gördüklerini günlüklerine yazıyor ve çizdiği haritaları İngiliz Kraliyet Coğrafya Merkezi'ne gönderiyordu. 1913'te İngiltere'ye döndüğünde artık herkes Gertrude Bell'i bir Ortadoğu uzmanı olarak görüyordu.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına aylar kala Osmanlı İmparatorluğu dağılma sinyalleri verirken, İngiltere de diğer tüm Avrupa ülkeleri gibi Ortadoğu'nun değerini anlamıştı. İngiliz Hükümeti, Ortadoğu hakkında sayısız konferanslar veren, kitaplar yazan Bell'in yardımını istedi. Bölgeyi çok iyi tanıyor, yerel yöneticilerle çok iyi anlaşıyor ve halkı çok iyi anlıyordu. 1915'in Kasım ayında Gertrude Bell, İngiliz İstihbaratına katıldı. Ortadoğu bölümünde çalışmaya başlayan Bell için en büyük mutluluk nihayet uzun zamandır hayalini kurduğu ortadoğuya geri dönecek olmasıydı. Londra'dan kalkan gemiyle Kahire'ye geldi. Teşkilatta artık "Queen of Desert (Çöl Kraliçesi)" olarak tanınıyordu. Orada 1911 yılında Karakeş'te bir kaç gün bir araya geldiği genç bir arkeologla tanıştı. T.E Lawrence adındaki genç arkeolog, daha sonraları Arabistanlı Lawrence olarak anılacak ve Ortadoğu'daki tüm dengelerini Osmanlı aleyhine bozacaktı.
Nasıl, Irak'ı Osmanlı'dan alan Bell olduysa, Irak'a yöneticisi de onun işiydi. Arabistanlı Lawrence'la bir araya gelerek en iyi seçimin 1919'da Paris konferansında tanıştığı Emir Faysal olduğu kararına vardılar. 1921'deki Kahire Konferansı'nda Churchill'i de ikna ettiler. Ve Faysal, 23 Ağustos 1921'de İngiltere’nin himayesinde Irak Kralı olarak taç giydi. Sıcak bir Ağustos ayında yapılan törende baş konuk, Paris'teki lüks bir butikten alınan beyaz bir kıyafet giymiş olan El Hatun'du. Bando, İngiliz marşı olan "Tanrı Kraliçe'yi korusun" marşını çalışıyordu. Modayı yakından takip eden ve güzel kıyafetleriyle sarayda dolaşan Bell, Faysal'ın en büyük danışmanı olmuştu. Öyle ki bazı davetlerde, Faysal'ın karısı ve çocukları Mekke'de yaşadığından Irak'ın First Leydisi olarak tanıtılıyordu. Geceleri Faysal ve Bell, uzun yürüyüşlere çıkıyor ve birlikte çok zaman geçiriyordu. Bunlarda haklarında aşk dedikoduları çıkmasına neden oldu. Faysal, Iraklılar arasında güç kazandığında Bell için de gitme zamanı gelmişti. Osmanlı'nın çöküşünde, İngilizlerin Ortadoğu egemenliğinde söz sahibi olmasında en büyük payı olan insanlardan biri, 1926 yılında bir avuç dolusu uyku hapı içerek intihar etti. Neden intihar ettiği ise hala büyük bir sır..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.