Yeşil Maske
Üzülmüşte neden yıkmış demeyin.
Yıkan kendisi ama yıktıran devlet.
O yıkmasa başkası yıkacağı için yıkıyor bizim orman köylümüz ağacı…
Devlet, her yıl kesim adı altında bu ağaçlardan binlercesini, on binlercesini kesiyor, kestiriyor.
Neden?
Ekonomiye katkı.
Ve ülkedeki hiçbir çevreci, hiçbir yeşilci bu duruma bir cümlecik, bir kelimecik itiraz etmiyor.
İlginç değil mi?
Onlar sadece yol yapılırken, baraj yapılırken, HES yapılırken, maden işletilirken, fabrika kurulurken kesilen ağaçlar için konuşuyor, yürüyor, tepki veriyorlar…
O yüzden attıkları naralara kimse inanmıyor, itibar etmiyor.
Çünkü niyetler, “Yeşili, doğayı, çevreyi korumak mı, yoksa ülke insanımızın ekmek yemesine engel olmak mı?” kesinlikle belli olmuyor.
Sanki arkada karanlık işler var, karanlık kişiler var, karanlık niyetler ve onları göstermemek için yeşil bir maske kullanıyorlar, yeşili maske olarak kullanıyorlar.
Yazık ki devletimiz de bu yeşilcilerden ses çıkmadıkça doğaya, doğal hayata, çevreye, yeşile, ekosisteme saygı göstermeyi aklına getirmiyor, ağaç kesmekten geri durmuyor. “Doymuyor.”
Ona da buna da şuna da değmemiş diyerek, bir ceylanın, tilkinin, kurdun, ayının dibinde uyuyacağı; dalına kuşların yuva yapacağı tek bir ağaç kalmayıncaya kadar acımadan kesmeye, kestirmeye devam ediyor.
Ağaç lazım, kereste lazım, ağacın yaşlanmadan kesilmesi, ekonomiye kazandırılması lazım diyor devlet, “devletin orman mühendisleri.”
Orman köylüsü kestiği ağaç için üzülüyor, ağaca acıyor, yüreği acıyor fakat devlet acımıyor...!
Bu dağlar, bu ormanlar kimin?
Devletin.
Bizim devletimiz yokken de Ilgaz, İsfendiyar Dağları vardı. Kıyamet vaktine kadar da var olacaklar.
Başka kimin? Bu ülke insanının, bu bölgede yaşayan insanların.
Başka?
Bu dağların olmazsa olmazı canlıların. Ayılar, kurtlar, geyikler, ceylanlar, tavşanlar, kartallar, doğanlar, karıncalar, böcekler... Hepsinin.
Daha başka kimin?
Bizden sonra geleceklerin…
Bunca hak sahibinin hakkına girmeden ormandan istifade etmenin yolu yok mudur?
Vardır elbet.
Bilir miyiz.?
Eh. Epey bilgimiz vardır.
Peki bildiklerimizi sahaya yansıtır mıyız?
Yani, karıncasından kurduna, sineğinden kartalına, bu günkü nesilden kuşaklar sonrasına bu ormanlarda hak sahibi olanların haklarına saygı duymayı, onlara zulmetmemeyi biliyor muyuz, umursuyor muyuz?
Baraj ve göllerde su seviyesi hesaplanır ve açıklanır sürekli olarak…
Bu seviye hesabı ormanlarımız için yapılır mı hiç?
Mesela su seviyesi şu kadardan az olursa falan balıklar, falan kuşlar orada yaşayamaz ya ölür gider ya terk eder gider…
Su seviyesi şu derinlikten az olursa şu tür su araçları kullanılabilir vb.
Orman seviyesi düştüğünde ne olur?
Hangi canlılar yok olur, hangi bitkiler yok olur, oksijen salınımı nasıl etkilenir, hangi canlılar bu dağları tamamen terk eder?
Devlet sadece maliye demek mi, ekonomi demek mi?
Devlet dağlara sadece para gözlüğüyle mi bakar?
Devletin şefkat ve merhamet eli dağlara uzanmaz mı?
Dağlar kurudu devlet baba…
Dağlarımız babalarını kaybetmiş, katliamlara kurban gitmiş, yetim, öksüz çocuklara benzeyen fidanlık sahaları oldu artık.
Uydu fotoğraflarından bakınca yeşil görünüyor olabilirler. Bir de içine giripte bakın. On, yirmi yıl önceki fotoğraflarıyla kıyaslayarak bakın…
Ben HES için, madencilik için vb. orman kesimine karşı değilim. Memleket için, kalkınma için doğa ve doğal hayata azami saygılı projeler hazırlanarak sanayi yatırımlarına karşı değilim.
İnsanımıza, şehrimize, ülkemize ekmek kapısı olacak yatırımlar elbette olmalı. Zaten bu tür yatırımların yeşile, doğal hayata çok ciddi zararları olduğu kanaatinde değilim.
Kereste üretimi için her yıl rutin olarak kestirilen ağaç sayısının binde, on binde biri bile, zarar gören ağaç sayısı kadar olamaz.
Abartılı rakamlarla halkın kafasını karıştırmaya çabalayanlara asla itibar etmiyorum.
İyi niyetli olmadıklarını düşündüğü belki bildiği için devlet de itibar etmiyor.
Yalancı çoban olmaktan öte geçemedikleri için asıl zararı ormana, doğal hayata veriyorlar.
Yeşil ve çevre oyunları maskeli balo olmaktan çıkarılmalı…
Yıkan kendisi ama yıktıran devlet.
O yıkmasa başkası yıkacağı için yıkıyor bizim orman köylümüz ağacı…
Devlet, her yıl kesim adı altında bu ağaçlardan binlercesini, on binlercesini kesiyor, kestiriyor.
Neden?
Ekonomiye katkı.
Ve ülkedeki hiçbir çevreci, hiçbir yeşilci bu duruma bir cümlecik, bir kelimecik itiraz etmiyor.
İlginç değil mi?
Onlar sadece yol yapılırken, baraj yapılırken, HES yapılırken, maden işletilirken, fabrika kurulurken kesilen ağaçlar için konuşuyor, yürüyor, tepki veriyorlar…
O yüzden attıkları naralara kimse inanmıyor, itibar etmiyor.
Çünkü niyetler, “Yeşili, doğayı, çevreyi korumak mı, yoksa ülke insanımızın ekmek yemesine engel olmak mı?” kesinlikle belli olmuyor.
Sanki arkada karanlık işler var, karanlık kişiler var, karanlık niyetler ve onları göstermemek için yeşil bir maske kullanıyorlar, yeşili maske olarak kullanıyorlar.
Yazık ki devletimiz de bu yeşilcilerden ses çıkmadıkça doğaya, doğal hayata, çevreye, yeşile, ekosisteme saygı göstermeyi aklına getirmiyor, ağaç kesmekten geri durmuyor. “Doymuyor.”
Ona da buna da şuna da değmemiş diyerek, bir ceylanın, tilkinin, kurdun, ayının dibinde uyuyacağı; dalına kuşların yuva yapacağı tek bir ağaç kalmayıncaya kadar acımadan kesmeye, kestirmeye devam ediyor.
Ağaç lazım, kereste lazım, ağacın yaşlanmadan kesilmesi, ekonomiye kazandırılması lazım diyor devlet, “devletin orman mühendisleri.”
Orman köylüsü kestiği ağaç için üzülüyor, ağaca acıyor, yüreği acıyor fakat devlet acımıyor...!
Bu dağlar, bu ormanlar kimin?
Devletin.
Bizim devletimiz yokken de Ilgaz, İsfendiyar Dağları vardı. Kıyamet vaktine kadar da var olacaklar.
Başka kimin? Bu ülke insanının, bu bölgede yaşayan insanların.
Başka?
Bu dağların olmazsa olmazı canlıların. Ayılar, kurtlar, geyikler, ceylanlar, tavşanlar, kartallar, doğanlar, karıncalar, böcekler... Hepsinin.
Daha başka kimin?
Bizden sonra geleceklerin…
Bunca hak sahibinin hakkına girmeden ormandan istifade etmenin yolu yok mudur?
Vardır elbet.
Bilir miyiz.?
Eh. Epey bilgimiz vardır.
Peki bildiklerimizi sahaya yansıtır mıyız?
Yani, karıncasından kurduna, sineğinden kartalına, bu günkü nesilden kuşaklar sonrasına bu ormanlarda hak sahibi olanların haklarına saygı duymayı, onlara zulmetmemeyi biliyor muyuz, umursuyor muyuz?
Baraj ve göllerde su seviyesi hesaplanır ve açıklanır sürekli olarak…
Bu seviye hesabı ormanlarımız için yapılır mı hiç?
Mesela su seviyesi şu kadardan az olursa falan balıklar, falan kuşlar orada yaşayamaz ya ölür gider ya terk eder gider…
Su seviyesi şu derinlikten az olursa şu tür su araçları kullanılabilir vb.
Orman seviyesi düştüğünde ne olur?
Hangi canlılar yok olur, hangi bitkiler yok olur, oksijen salınımı nasıl etkilenir, hangi canlılar bu dağları tamamen terk eder?
Devlet sadece maliye demek mi, ekonomi demek mi?
Devlet dağlara sadece para gözlüğüyle mi bakar?
Devletin şefkat ve merhamet eli dağlara uzanmaz mı?
Dağlar kurudu devlet baba…
Dağlarımız babalarını kaybetmiş, katliamlara kurban gitmiş, yetim, öksüz çocuklara benzeyen fidanlık sahaları oldu artık.
Uydu fotoğraflarından bakınca yeşil görünüyor olabilirler. Bir de içine giripte bakın. On, yirmi yıl önceki fotoğraflarıyla kıyaslayarak bakın…
Ben HES için, madencilik için vb. orman kesimine karşı değilim. Memleket için, kalkınma için doğa ve doğal hayata azami saygılı projeler hazırlanarak sanayi yatırımlarına karşı değilim.
İnsanımıza, şehrimize, ülkemize ekmek kapısı olacak yatırımlar elbette olmalı. Zaten bu tür yatırımların yeşile, doğal hayata çok ciddi zararları olduğu kanaatinde değilim.
Kereste üretimi için her yıl rutin olarak kestirilen ağaç sayısının binde, on binde biri bile, zarar gören ağaç sayısı kadar olamaz.
Abartılı rakamlarla halkın kafasını karıştırmaya çabalayanlara asla itibar etmiyorum.
İyi niyetli olmadıklarını düşündüğü belki bildiği için devlet de itibar etmiyor.
Yalancı çoban olmaktan öte geçemedikleri için asıl zararı ormana, doğal hayata veriyorlar.
Yeşil ve çevre oyunları maskeli balo olmaktan çıkarılmalı…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.