Ulaşılabilir Başkan mı, kullanılabilir Başkan mı?
Seçim süreçlerinde lehte ve aleyhte en sık kullanılan tanımlamalardan biri "ulaşılabilirlik" ya da zıddı.
Seçmeni seçimden seçime hatırlayan ulaşılamaz, insan içine karışmaz seçilmiş başkanlar, vekiller söylemleri..
İletişim çağı yaşadığımızı zan ve iddia ediyoruz..
Komşunun, akrabanın, dostların kapılarını çalmıyor, mübarek günlerde bile aramaya fırsat bulamıyor olsak, hatta evde eşimiz, çocuklarımız bile bize ulaşmayı başaramıyor olsalar da biz her fırsatta seçilmişlere, vekillere, başkanlara vs ulaşmak istiyoruz, bunu en doğal hakkımız görüyoruz, ulaşamazsak feryad ediyoruz.
Bir açıdan doğru elbette. Ama sınır, ölçü nedir, bilmiyor, umursamıyoruz sanki.
Adama oy verdik, ondan sonra bizi unuttu diyoruz. Aradım telefonuma cevap vermedi diyoruz, halkın içine karışmıyor diyoruz. Belki diyet istiyoruz, oyumuzun ücretini istiyoruz, bilemiyorum..
Peki biz bu insanları niçin seçtik, niçin oy verdik, omuz verdik, gönül verdik?
Halka hizmet etsin, şehre hizmet etsin, şehrin, halkın ülkenin sorunlarını çözsün diye değil mi?
Örneğin Kastamonu merkezde 120 bin insan yaşıyor. Senin benim kadar 120 bin insanın hepsinin başkana ulaşmaya ihtiyacı var, hakkı var.
Vekiller hakeza..
Belediye Başkanı, vekiller çağrı merkezi elemanı mı ki her arayana aradığı, ihtiyacı olduğu anda cevap versin.
Başkanlar telefona bakmayı, maruzat dinlemeyi iş edinseler, başka hiç bir iş yapmasalar yetişemezler, bitiremezler. Ve zaten hiç bir iş yapma şansları da olamaz.
Peki neden herkes üst makam mevkilere ulaşmaya çalışıyor?
Bu sorunun iki şıklı cevabı var anladığım kadarıyla.
Biri; kurumlardan, devletten kaynaklanan,
Diğeri vatandaştan kaynaklanan..
Vatandaş aslında devlete, kurumlara, hizmetlere ulaşmak istiyor, ulaşamayınca sistemin dışına çıkıp amire, müdüre, başkana, vekile ulaşmak gereği duyuyor.
Vatandaş resmi kuruma gittiğinde muhatap bulamıyor, derdini, ihtiyacını, talebini anlatamıyorsa, anlatıyor ama çözüm bulamıyorsa derdine derman olacak bir merci arıyor ister istemez.
Hastahaneye giden bir vatandaş, danışmaya, hemşireye, doktora ulaşamıyorsa, sorun yaşıyorsa başhekime gitmek istiyor. Devlet adına millete hizmet için oluşturulan kurumlar ve çalışanlar çözümün değil, sorunun parçası hatta sorunun kaynağı oluyorsa vatandaş elbette mecburen başka yollar arıyor.
Devlet kurumları, devletin işçi ve memurları ibadet coşkusuyla çalışmayı öğrendiği, başardığı gün kimse başkanların, vekillerin kapılarını aşındırmayacak..
Devlet hızlı, dürüst, şeffaf bir şekilde çalıştığında insanlar neden başka çareler arasın ki?
Mesela; Bir Belediye bünyesinde, milleti rahatsız eden çöp sorunu için yüzlerce belki binlerce temizlik elemanı var ve 7/24 çalışıyor, şehri pırıl pırıl yapıyorlar ama halkla ilişkiler biriminde üç beş tane danışma elemanı yoksa, dilek, temenni ve şikayetleri alıp hızlı bir şekilde çözümü için çalışan çözüm elemanları yok denecek kadar az ise, var ama rahat koltuklarından kalkmaya üşenir hale geldiyse, vatandaşla yüzyüze, gözgöze gelip dinlemekten iğrenir hale gelmişse o kurumun amiri, o belediyenin başkanı rahat uyku uyuyamaz, derdi olan vatandaş o başkanı uyutmaz..
Diğer kurumlar hakeza.
Zaman zaman gidilen bazı kurumlarda soru soracak hatta adeta selam alacak muhatap bulamıyor vatandaş.
Devlet eskiye döndü, dönüyor.
Despot, suratsız, iş sevmeyen, insan sevmeyen memur tipi hortladı, hortluyor devlet kurumlarında.
Belediyeler böyle değil kesinlikle, bunu çok iyi biliyorum.
Hatta çalışanlar haddinden fazla yoruluyor, üzülüyor, eziliyor. Halk memnun olmazsa oy kaybederiz diye çalışanların eli kolu, ağzı dili bağlı koşturuyorlar.
İkincisi;
Vatandaştan kaynaklanan sorunlar.
Belki kızanlar çıkacaktır ama başkanlarla, amirlerle, vekillerle birebir görüşmek, onlara kısa yoldan ulaşmak isteyenlerin büyük çoğunluğu da haksız istekte bulunan insanlar olduğunu düşünüyorum.
Resmi yollardan hakkını isteyip alamayanlardan kat kat fazla insan isteğinin resmi yoldan talep edilemeyeceğini, hukuksuz, kanunsuz olduğunu bildiği için üst makamlara ulaşmak istiyor.
Ulaşılabilir başkan, vekil isteyenlerin bir kısmı alında keyiflerince kullanabilecekleri bir güç arzu ediyorlar, makamları kullanmak istiyorlar..
Ulaşamazsa, istediğini alamazsa da feryad ediyorlar.
Oy verdik, destek verdik, seçtik gönderdik ama unutulduk diyenin niyetini çok iyi sorgulamak lazım..
Fırsatçıya, kanunsuz, haksız talepte bulunana fırsat vermemek, alet olmamak lazım.
Şeffaflık önemli. İdareler belli aralıklarla halkla, medyayla biraraya gelmez, hesap vermezse, hukuksuzları, haksız talepte bulunanları zamanında ifşa etmezse, bunlar seçim süreçlerinde iftira olarak kendine döner, dönüyor..
Hasılı:
Yanlış şey istemeyelim ey halkımız. Başkanlara, makamlara, amirlere ulaşma sevdamız her zaman doğru değil.
Buna hakkımız yok. Onların her dakikalarında tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var. Hz. Ömerin mum hikayesini idarecilere sık sık hatırlatmayı çok seviyoruz ama, makam ziyaretleri yapıp dakikalarca oraları haksız yere işgal etmenin de vebali olduğunu unutmayalım.
Ey başkanlar, vekiller, amirler:
Devleti, kurumları, sistemleri çalışır hale getirin, vatandaş yanınıza şikayet için değil, teşekkür için gelsin..
Seçmeni seçimden seçime hatırlayan ulaşılamaz, insan içine karışmaz seçilmiş başkanlar, vekiller söylemleri..
İletişim çağı yaşadığımızı zan ve iddia ediyoruz..
Komşunun, akrabanın, dostların kapılarını çalmıyor, mübarek günlerde bile aramaya fırsat bulamıyor olsak, hatta evde eşimiz, çocuklarımız bile bize ulaşmayı başaramıyor olsalar da biz her fırsatta seçilmişlere, vekillere, başkanlara vs ulaşmak istiyoruz, bunu en doğal hakkımız görüyoruz, ulaşamazsak feryad ediyoruz.
Bir açıdan doğru elbette. Ama sınır, ölçü nedir, bilmiyor, umursamıyoruz sanki.
Adama oy verdik, ondan sonra bizi unuttu diyoruz. Aradım telefonuma cevap vermedi diyoruz, halkın içine karışmıyor diyoruz. Belki diyet istiyoruz, oyumuzun ücretini istiyoruz, bilemiyorum..
Peki biz bu insanları niçin seçtik, niçin oy verdik, omuz verdik, gönül verdik?
Halka hizmet etsin, şehre hizmet etsin, şehrin, halkın ülkenin sorunlarını çözsün diye değil mi?
Örneğin Kastamonu merkezde 120 bin insan yaşıyor. Senin benim kadar 120 bin insanın hepsinin başkana ulaşmaya ihtiyacı var, hakkı var.
Vekiller hakeza..
Belediye Başkanı, vekiller çağrı merkezi elemanı mı ki her arayana aradığı, ihtiyacı olduğu anda cevap versin.
Başkanlar telefona bakmayı, maruzat dinlemeyi iş edinseler, başka hiç bir iş yapmasalar yetişemezler, bitiremezler. Ve zaten hiç bir iş yapma şansları da olamaz.
Peki neden herkes üst makam mevkilere ulaşmaya çalışıyor?
Bu sorunun iki şıklı cevabı var anladığım kadarıyla.
Biri; kurumlardan, devletten kaynaklanan,
Diğeri vatandaştan kaynaklanan..
Vatandaş aslında devlete, kurumlara, hizmetlere ulaşmak istiyor, ulaşamayınca sistemin dışına çıkıp amire, müdüre, başkana, vekile ulaşmak gereği duyuyor.
Vatandaş resmi kuruma gittiğinde muhatap bulamıyor, derdini, ihtiyacını, talebini anlatamıyorsa, anlatıyor ama çözüm bulamıyorsa derdine derman olacak bir merci arıyor ister istemez.
Hastahaneye giden bir vatandaş, danışmaya, hemşireye, doktora ulaşamıyorsa, sorun yaşıyorsa başhekime gitmek istiyor. Devlet adına millete hizmet için oluşturulan kurumlar ve çalışanlar çözümün değil, sorunun parçası hatta sorunun kaynağı oluyorsa vatandaş elbette mecburen başka yollar arıyor.
Devlet kurumları, devletin işçi ve memurları ibadet coşkusuyla çalışmayı öğrendiği, başardığı gün kimse başkanların, vekillerin kapılarını aşındırmayacak..
Devlet hızlı, dürüst, şeffaf bir şekilde çalıştığında insanlar neden başka çareler arasın ki?
Mesela; Bir Belediye bünyesinde, milleti rahatsız eden çöp sorunu için yüzlerce belki binlerce temizlik elemanı var ve 7/24 çalışıyor, şehri pırıl pırıl yapıyorlar ama halkla ilişkiler biriminde üç beş tane danışma elemanı yoksa, dilek, temenni ve şikayetleri alıp hızlı bir şekilde çözümü için çalışan çözüm elemanları yok denecek kadar az ise, var ama rahat koltuklarından kalkmaya üşenir hale geldiyse, vatandaşla yüzyüze, gözgöze gelip dinlemekten iğrenir hale gelmişse o kurumun amiri, o belediyenin başkanı rahat uyku uyuyamaz, derdi olan vatandaş o başkanı uyutmaz..
Diğer kurumlar hakeza.
Zaman zaman gidilen bazı kurumlarda soru soracak hatta adeta selam alacak muhatap bulamıyor vatandaş.
Devlet eskiye döndü, dönüyor.
Despot, suratsız, iş sevmeyen, insan sevmeyen memur tipi hortladı, hortluyor devlet kurumlarında.
Belediyeler böyle değil kesinlikle, bunu çok iyi biliyorum.
Hatta çalışanlar haddinden fazla yoruluyor, üzülüyor, eziliyor. Halk memnun olmazsa oy kaybederiz diye çalışanların eli kolu, ağzı dili bağlı koşturuyorlar.
İkincisi;
Vatandaştan kaynaklanan sorunlar.
Belki kızanlar çıkacaktır ama başkanlarla, amirlerle, vekillerle birebir görüşmek, onlara kısa yoldan ulaşmak isteyenlerin büyük çoğunluğu da haksız istekte bulunan insanlar olduğunu düşünüyorum.
Resmi yollardan hakkını isteyip alamayanlardan kat kat fazla insan isteğinin resmi yoldan talep edilemeyeceğini, hukuksuz, kanunsuz olduğunu bildiği için üst makamlara ulaşmak istiyor.
Ulaşılabilir başkan, vekil isteyenlerin bir kısmı alında keyiflerince kullanabilecekleri bir güç arzu ediyorlar, makamları kullanmak istiyorlar..
Ulaşamazsa, istediğini alamazsa da feryad ediyorlar.
Oy verdik, destek verdik, seçtik gönderdik ama unutulduk diyenin niyetini çok iyi sorgulamak lazım..
Fırsatçıya, kanunsuz, haksız talepte bulunana fırsat vermemek, alet olmamak lazım.
Şeffaflık önemli. İdareler belli aralıklarla halkla, medyayla biraraya gelmez, hesap vermezse, hukuksuzları, haksız talepte bulunanları zamanında ifşa etmezse, bunlar seçim süreçlerinde iftira olarak kendine döner, dönüyor..
Hasılı:
Yanlış şey istemeyelim ey halkımız. Başkanlara, makamlara, amirlere ulaşma sevdamız her zaman doğru değil.
Buna hakkımız yok. Onların her dakikalarında tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var. Hz. Ömerin mum hikayesini idarecilere sık sık hatırlatmayı çok seviyoruz ama, makam ziyaretleri yapıp dakikalarca oraları haksız yere işgal etmenin de vebali olduğunu unutmayalım.
Ey başkanlar, vekiller, amirler:
Devleti, kurumları, sistemleri çalışır hale getirin, vatandaş yanınıza şikayet için değil, teşekkür için gelsin..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.