Zincirleri kıra kıra gelen bir CHP(!)
“Değişen birşey olmayacak.
Hamam aynı, tas aynı.
Yenilik menilik yok.
Bu kış gününde ne işimiz vardı ki Ankara’da.
Geldik bari şu “sıkıcı kurultay tiyatrosu” bitse de gitsek” der gibiydi CHP delegeleri.
Ama, Allah var; kurultay müziği ve “marşı” güzeldi.
Çok hoş bir beste ve enstrüman.
Melodi sonrası sözleri duyunca bir an ürperdim.
“Geliyoruz zincirleri kıra kıra, Hey…”
Bir an, haki yeşili parkalarla, sol yumruklar havada, gençlerin oluşturduğu bir koridordan Kılıçdaroğlu’nun salona girişini bekledim.
Ve aklıma, merhum Ahmet Kaya’nın Li Li Marlen Türküsü geldi.
“Dost ağlar karanfilim, dost ağlar karanfilim,
Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz.” derdi ya, rahmetli.
Ama agresif, hırçın ve muteriz bir erkek sesi yerine; soft, naif ve kadife bir kadın sesiyle şarkıyı dinlemek şaşırttı beni.
Galiba “aksiyoner devrimcilik” revizyona uğramış CHP solculuğunda dedim.
Aslında bu çok da şaşılası değil.
Çünkü HDP’lileşen, Amerikan’cılaşan, Batı’ya başkaldırırken Batıcı’laşan CHP var karşımızda.
Ama sonuçta CHP’deki marş geleneği, modifiye şekilde de olsa devam ediyor.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganları atılıyordu.
O anda gözüm “Mustafa Kemal’in Yoldaşıyım” ve Türk Devletine “seri katil” diyen Canan Kaftancıoğlu’nu aradı.
Adeta ”durmak yok, yola devam. Ben size rağmen, il başkanı oldum” umursuzluğu ve önemsizleştirmesiyle dinliyordu ve bakıyordu slogan atanlara.
Kılıçdaroğlu konuşuyor…
Dinlerken şaşırıyorum ve gülümsüyorum.
CHP, CHP olalı böyle işkence görmedi.
Eminim ki; CHP’nin kahir ekseriyeti de böyle düşünüyor.
“Şimdi duvarları yıkma zamanı” diyor.
Yahu hangi duvarı yıkacaksın.
İlle yıkacaksan, önce bir duvar yap.
Veya, CHP’nin etrafını çevrelediğin duvarı yık.
Hala devam ediyor şu CHP’de; duvar yıkma, zincir kırma fantezi ve ütopizmi.
Bu arada bir de, Köroğlu olma merakı baş göstermiş.
İstanbul Yürüyüş”ünden bahsederken havasını da atıyor.
“Yürüyemez, Kızılcahamam’dan döner dediler.”
“Ben Köroğlu’yum, yürürüm” diyor.
“Haksız yere tutuklanan gazetecilere buradan selam” diyor.
O halde, haklı yere tutuklandılarsa; -ki öyle görünüyor, Enis Berberoğlu’na verdiğin selam da hatadır, “Ey” Kılıçdaroğlu.
Defalarca Mustafa Kemal’in ismini zikretti.
Sanki, CHP’yi Atatürk’ün ilke ve prensiplerinden uzaklaştırdığını gizlemeye çalışır gibi geldi bana.
Hakkını yemeyeyim; eğitim ve ekonomiye dair düşünce, öneri ve eleştirilerine ben de katıldım.
Doğru şeyler söyledi.
Bozuk saat bile, günde iki defa doğruyu gösterir derler.
Kocaman(!), rutin, kanuni mecburiyet gereği bir Kurultay geçti/geçiyor böyle.
Eskinin “çarşaf listecisi” Kılıçdaroğlu’nun “blok listesi”, yarın kaç kırılmayla geçecek onu da hep birlikte göreceğiz.
Ha…Bir de; Osman Abi ve dostum Suat’la izlerken kongreyi, pardon Kurultayı; Suat, Kılıçdaroğlu CHP’sine dair bir hükümet tasavvurunda bulundu.
İçişleri Bakanı; Sezgin Tanrıkulu,
Adalet Bakanı: Canan Kaftancıoğlu,
Dışişleri Bakanı: Öztürk Yılmaz,
Milli Savunma Bakanı: Eren Erdem.
Çevre ve Şehircilik Bakanı: Gürsel Tekin
Hele bir düşünün, içinde bu isimlerin de olduğu bir kabineyi.
Muharrem Hocam…
Güzel konuştun, hoş konuştun, dinlendin, alkış aldın.
Valla ben de alkışladım, takdir ettim, beğendim.
Ama sen veya başka birisi; ne söylerse söylesin, delegeler Kılıçdaroğlu’na bir “seçim zaferi(!)” daha kazandırmak için gelmiş.
Senin söylediğin,hak ve hakikat sözlerine bile sağır kalmakta ısrarcılar.
Sen de, CHP’nin Osman Bölükbaşı’sı kaderindesin galiba.
“Alkışlar Muharrem’e, oylar Kılıçdaroğlu’a”.
Ama Muharrem Hocam,
Sen de söz dinlemiyorsun ki.
Kulakları sağır, gözleri kör CHP delegeleri varken, ne diye adayım diye çıkıyorsun ki.
Çünkü, yanlışın içinde olanlar, hatalarının söylenmesinden rahatsız olurlar.
Çünkü, hayalinde bile olmayan görevleri elde edenler, bu mevzileri kolay kolay bırakmazlar.
Olsun be Muharrem Hocam,
Sen de tarihe not düşmüş oldun.
2019 seçimlerinde hezimet ortaya çıkınca;
“Ben, 3 Şubat 2018’de dememiş miydim” dersin.
Sonuç olarak kimse ve özellikle Erdoğan; Kılıçdaroğlu girdiği her seçimi kaybetti diyemez artık.
Çünkü bir seçim daha kazandı Kılıçdaroğlu.
Ne seçimi diye sormayın.
Seçim mi seçim.
Kazandı mı, kazandı.
Ama Muharrem Abiye üzüldüm.
“Hak, hukuk, Adalet ve Cesaret” sloganlı Kurultayda konuşmasını bitirince;
“Geliyoruz kıra kıra zincirleri, Heyyyy” parçası bile açılmadı.
“Adalet, adalet diyoruz, müziği bana da açın, adil olun” sözünü duyunca yüreğim cızladı.
Geçmiş olsun CHP…
Hayırlı olsun HDP.
Hamam aynı, tas aynı.
Yenilik menilik yok.
Bu kış gününde ne işimiz vardı ki Ankara’da.
Geldik bari şu “sıkıcı kurultay tiyatrosu” bitse de gitsek” der gibiydi CHP delegeleri.
Ama, Allah var; kurultay müziği ve “marşı” güzeldi.
Çok hoş bir beste ve enstrüman.
Melodi sonrası sözleri duyunca bir an ürperdim.
“Geliyoruz zincirleri kıra kıra, Hey…”
Bir an, haki yeşili parkalarla, sol yumruklar havada, gençlerin oluşturduğu bir koridordan Kılıçdaroğlu’nun salona girişini bekledim.
Ve aklıma, merhum Ahmet Kaya’nın Li Li Marlen Türküsü geldi.
“Dost ağlar karanfilim, dost ağlar karanfilim,
Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz.” derdi ya, rahmetli.
Ama agresif, hırçın ve muteriz bir erkek sesi yerine; soft, naif ve kadife bir kadın sesiyle şarkıyı dinlemek şaşırttı beni.
Galiba “aksiyoner devrimcilik” revizyona uğramış CHP solculuğunda dedim.
Aslında bu çok da şaşılası değil.
Çünkü HDP’lileşen, Amerikan’cılaşan, Batı’ya başkaldırırken Batıcı’laşan CHP var karşımızda.
Ama sonuçta CHP’deki marş geleneği, modifiye şekilde de olsa devam ediyor.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganları atılıyordu.
O anda gözüm “Mustafa Kemal’in Yoldaşıyım” ve Türk Devletine “seri katil” diyen Canan Kaftancıoğlu’nu aradı.
Adeta ”durmak yok, yola devam. Ben size rağmen, il başkanı oldum” umursuzluğu ve önemsizleştirmesiyle dinliyordu ve bakıyordu slogan atanlara.
Kılıçdaroğlu konuşuyor…
Dinlerken şaşırıyorum ve gülümsüyorum.
CHP, CHP olalı böyle işkence görmedi.
Eminim ki; CHP’nin kahir ekseriyeti de böyle düşünüyor.
“Şimdi duvarları yıkma zamanı” diyor.
Yahu hangi duvarı yıkacaksın.
İlle yıkacaksan, önce bir duvar yap.
Veya, CHP’nin etrafını çevrelediğin duvarı yık.
Hala devam ediyor şu CHP’de; duvar yıkma, zincir kırma fantezi ve ütopizmi.
Bu arada bir de, Köroğlu olma merakı baş göstermiş.
İstanbul Yürüyüş”ünden bahsederken havasını da atıyor.
“Yürüyemez, Kızılcahamam’dan döner dediler.”
“Ben Köroğlu’yum, yürürüm” diyor.
“Haksız yere tutuklanan gazetecilere buradan selam” diyor.
O halde, haklı yere tutuklandılarsa; -ki öyle görünüyor, Enis Berberoğlu’na verdiğin selam da hatadır, “Ey” Kılıçdaroğlu.
Defalarca Mustafa Kemal’in ismini zikretti.
Sanki, CHP’yi Atatürk’ün ilke ve prensiplerinden uzaklaştırdığını gizlemeye çalışır gibi geldi bana.
Hakkını yemeyeyim; eğitim ve ekonomiye dair düşünce, öneri ve eleştirilerine ben de katıldım.
Doğru şeyler söyledi.
Bozuk saat bile, günde iki defa doğruyu gösterir derler.
Kocaman(!), rutin, kanuni mecburiyet gereği bir Kurultay geçti/geçiyor böyle.
Eskinin “çarşaf listecisi” Kılıçdaroğlu’nun “blok listesi”, yarın kaç kırılmayla geçecek onu da hep birlikte göreceğiz.
Ha…Bir de; Osman Abi ve dostum Suat’la izlerken kongreyi, pardon Kurultayı; Suat, Kılıçdaroğlu CHP’sine dair bir hükümet tasavvurunda bulundu.
İçişleri Bakanı; Sezgin Tanrıkulu,
Adalet Bakanı: Canan Kaftancıoğlu,
Dışişleri Bakanı: Öztürk Yılmaz,
Milli Savunma Bakanı: Eren Erdem.
Çevre ve Şehircilik Bakanı: Gürsel Tekin
Hele bir düşünün, içinde bu isimlerin de olduğu bir kabineyi.
Muharrem Hocam…
Güzel konuştun, hoş konuştun, dinlendin, alkış aldın.
Valla ben de alkışladım, takdir ettim, beğendim.
Ama sen veya başka birisi; ne söylerse söylesin, delegeler Kılıçdaroğlu’na bir “seçim zaferi(!)” daha kazandırmak için gelmiş.
Senin söylediğin,hak ve hakikat sözlerine bile sağır kalmakta ısrarcılar.
Sen de, CHP’nin Osman Bölükbaşı’sı kaderindesin galiba.
“Alkışlar Muharrem’e, oylar Kılıçdaroğlu’a”.
Ama Muharrem Hocam,
Sen de söz dinlemiyorsun ki.
Kulakları sağır, gözleri kör CHP delegeleri varken, ne diye adayım diye çıkıyorsun ki.
Çünkü, yanlışın içinde olanlar, hatalarının söylenmesinden rahatsız olurlar.
Çünkü, hayalinde bile olmayan görevleri elde edenler, bu mevzileri kolay kolay bırakmazlar.
Olsun be Muharrem Hocam,
Sen de tarihe not düşmüş oldun.
2019 seçimlerinde hezimet ortaya çıkınca;
“Ben, 3 Şubat 2018’de dememiş miydim” dersin.
Sonuç olarak kimse ve özellikle Erdoğan; Kılıçdaroğlu girdiği her seçimi kaybetti diyemez artık.
Çünkü bir seçim daha kazandı Kılıçdaroğlu.
Ne seçimi diye sormayın.
Seçim mi seçim.
Kazandı mı, kazandı.
Ama Muharrem Abiye üzüldüm.
“Hak, hukuk, Adalet ve Cesaret” sloganlı Kurultayda konuşmasını bitirince;
“Geliyoruz kıra kıra zincirleri, Heyyyy” parçası bile açılmadı.
“Adalet, adalet diyoruz, müziği bana da açın, adil olun” sözünü duyunca yüreğim cızladı.
Geçmiş olsun CHP…
Hayırlı olsun HDP.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.