Yavuz Sultan Selim'in ruhundan 'İstimdat'.. (İstimdat: imdat çağrısı)
Yani, demek istiyor ki Yavuz Sultan Selim;
Milletimde meydana gelebilecek birbirine düşme ve bölünme endişesi,
Beni kabrimde bile rahatsız eder.
Düşmanları def etmek için tek çaremiz bir ve beraber olmak iken,
Milletimiz bunu yapmazsa gönlüm yara bere içinde olur….
İstimdat ve şikayetimdir…
"Endişesinin" bile seni kabrinde rahatsız edeceğini söylediğin "bölünme ve birbirimize düşmede" kendimizi aştık…
Hem de endişesizce, düşüncesizce, pervasızca,
Hatta gaddarca, umursuzca, hoyratça…
Sen; "Belayı def etmek için çaremiz bir ve beraber olmaktır. Bu olmazsa gönlüm yara bere içinde olur" derken…
Biz ise, bela üzerinden birbirimizi yiyoruz.
Birbirimizi suçluyor ve birbirimizi öteliyoruz.
Bırak gönüllerde yara bere açılmasını; düşmana vurur gibi vuruyoruz, birbirimize…
FETÖ denen bir bela geldi, başımıza.
Hatta Darbe Girişiminde bile bulundu…
Başarısız oldu.
Ama asıl "darbeyi" birlik ve beraberliğimize vurdu.
Ey Merhum Yavuz Sultan; öyle bir haldeyiz ki;
Herkes herkesi suçluyor,
Herkes herkesi düşman görüyor,
Herkes herkesten şüphe ediyor.
Adeta şüphe ettiğimizden bile şüphe eder haldeyiz.
FETÖ denen illet, bela ve arkasındaki büyük tehlikeyle mücadele ediyorken bile;
İktidar muhalefete, muhalefet iktidara; sen FETÖ "ayağısın, Ben değil; sen FETÖ’sün" diyebiliyor.
FETÖ ve ipini tutan ise bu düştüğümüz duruma, eminim biryerleriyle gülüyor ve;
"Ben kazandım, ben" diyordur.
"Sizi birbirinize düşürerek asıl darbeyi şimdi yaptım" diyordur.
"Zihinlerinizi manipüle ederek isteğimi elde ettim" diyordur.
“Camide sağ ve solunuzda namaz kılandan bile kuşkuya düşecek hale getirdim, sizi" diyordur.
"Elin oğlunun hazırladığı raporda geçen darbe kelimesiyle bile, sizi zıplattım" diyordur.
“Toplumsal vicdan ve ahlakınızı yerle bir ettim. FETÖ dediğiniz kavramı bir diğerinizi yoketme aparatı haline getirdim” diyordur.
Ey yüce Yavuz Selim, Ey Merhum Sultan…
Kimse duymuyor bizi,
Gücü yeten, yetene…
Seçtiklerimiz "al birini vur ötekine" halinde,
Kayıkçı kavgasında,
Kayık su alıyor; kimin umurunda…
Herkes suçlu, herkes zanlı, herkes meşkuk durumda,
En "temizimiz" bile; "bir insan bu kadar temiz olamaz" zannıyla müttehem…
Ecnebi de saldırıyor, müslim de…
Hasım hem içeride, hem dışarıdan..
Dört bir koldan kuşatmadayız…
Hal-i pür melalimiz böyleyken;
Biz birbirimizle kavgada,
Bir diğerimizi suçlamada,
Topyekün "kripto"laştırılmadayız.
15 Temmuz Ankara Meydan Muharebesinde yenilmedik.
Ama "siyasi ve toplumsal bir fetret"e düştük.
Bu FETÖ denen illet; kabus gibi çöktü, üzerimize.
Birimizi diğerimize "öteki"leştirdi.
Herkesi herkese, suizanlaştırdı.
Milleti dinden uzaklaştırdı,
Bizi dinimize, birimizi diğerimize yabancılaştırdı.
Ne yapalım Ey Merhum Sultan…
Biliyorum, kabrinde rahat uyuyamıyorsun…
Huzurumuz kaçtı,
Huzurunu kaçırdık; merhum gönlün yara-bere içinde,
Kabir azabın olduk, kabus gibi çöktük; ruhuna…
Başka yol kalmadı; sana şikayetten başka…
İktidar ayrı alem, muhalefet başka alem…
Bekri Mustafa'yı mumla arar hale geldik.
Var gerisini sen düşün, artık…
Kimden kime şekva edeyim; ben dahi şaştım…
İmdat et bize……
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.