Ülkeye ihanetin bedeli ödetilsin artık
“İnsan Hakları Derneği”
Adından utan, insanlığından utan, adındaki “insan” kelimesinden utan. Lanet olsun sizin gibi “insan hakkı” savunucularına..
İnsanlıktan nasip alamamış, şereften, haysiyetten yoksun sizin gibi alçaklar ancak terörist hakkı savunur, Tunceli’de maskeniz düştü, renginiz belli oldu, kimin hakkını savunduğunuz ortaya çıktı, utanın insanlığınızdan, utanın adını ağzına aldığınız insan haklarından, utanın yaptıklarınızdan..
Ama siz insanlık’tan nasibini alamamış, utanma duygusunu kaybetmiş; masum ve şehit kanından beslenen insan suretli vampirlersiniz, sizde utanma ne gezer, ancak sizlerin yüzüne tükürülür.
Tükürün bunların hayasız, utanmaz, hain yüzlerine…
Tunceli’de bir karakol baskınında 30 yaşında ve 30 günlük bebeği olan bir polisimiz şehit oldu. Karakola saldıran ve polisimizi şehit eden iki PKK’lı terörist ise itlaf edildi.
Ama bundan sonra cereyan eden durum ise vahametin, tehlikenin ve ihanetin hangi noktalara geldiğinin işareti idi. O anda öldürülen katillere verilen destek ve onlar için atılan sloganlar son nokta idi.
Bununla da kalmadı; bugün adı “insan hakları derneği” olan ama insanlıktan nasibini alamamış bir dernek, öldürülen PKK’lı teröristlere destek yürüyüşü düzenledi. Bu derneğin adında “insan hakları” ibaresinin olması bile insanlık adına bir utanç ve
ihanet vesikasıdır.
Orada bu yürüyüşe katılanlara, bu yürüyüşe destek verenlere, sempati duyanlara, alkış tutanlara, kalben bile bunlara perestiş edenlere sesleniyorum;
Bre alçaklar, nadanlar, zalimler, bu vatanın ekmeğini yiyip vatana kurşun sıkanlar, kurşun sıkanlara destek verenler….
Nerde sizin insanlığınız, nerde sizin insan haklarınız, nerde sizin vicdanınız,
30 yaşındaki polisin hakkı yok mu soruyorum size, ya peki 30 günlük masum bir bebeğin hakkı nerde sizin vicdanınızda…
Yok yok… siz o derneğin önce adını değiştirin ve “ Hain Hakları derneği veya Terörist Hakları Derneği” yapın, yapın ki; ruhunuza sirayet etmiş ihanet tam anlamıyla isimlendirilmiş olsun.
Bugüne kadar terörle mücadeledeki süreci ve son tahlilde devlete meydan okurcasına olan teröre destek yürüyüşünü görünce insan isyan ediyor.
Ben artık teröre ve teröriste destek verenlere hiçbirşey söylemek istemiyorum. Çünkü Lügat’daki hiçbir kelime onların ihanet, kalleşlik ve adiliklerini tasvire kifayet etmiyor.
Artık buradan yüce devletimize sesleniyorum:
Canavar canavardır, canavarlık yapar, ona şefkat mazluma gaflettir, zulümdür. Çünkü canavara müsamaha onun iştahını artırır, densizleştirir, azdırır.
Yılan yılandır, sokar, zehirler, öldürür. Hala ne diye bekleriz yılandan zararsızlaşmasını…
Çakaldan sırtlandan akbabadan asalet beklenmez. Bunlar doğasının gereğini yapar, leşcildirler, bunlardan kaplan, aslan refleksi çıkmaz. Hala ne diye görmezsiniz bunları, hala ne diye bunlara müsamaha gösterirsiniz.
Artık bıçak kemiğe dayandı, artık sözün bittiği andayız, artık devletin demir yumruğunun zamanı gelmedi mi….?
İç güvenlik yasası çıkartıldı, bu yasada yüzünü kapatanlar, Molotof atanlar, terörist denildi…
İyi, hoş, güzel de neden hala gereği yapılmıyor,
Neden hala bu cüreti gösteriyorlar, devletin birliğine kastedenler?
Neden hala devlete meydan okunuyor,
Terörle Mücadele konusunda devletin de üzerinde çalıştığını düşündüğüm, olmazsa olmaz özelliğinde, yapılması gerekenleri paylaşmak istiyorum;
•Teröriste anlayacağı dilden, devletin tüm silahlı imkanlarıyla müdahele edilmelidir. TSK’nın tüm birimleri, MİT, Emniyet bütünlük içinde harekete geçmelidir. Topyekün bir imha hareketi başlamalı ve hedef sadece “yok etmek, etkisiz hale getirmek ” olmalıdır.
•Terör ve terörist lehinde konuşan öğrenci ise okuldan atılmalı, bursu, kredisi kesilmeli ve devletin tüm imkanlarından uzaklaştırılmalıdır. Öğretmen ise hemen görevden uzaklaştırılmalı ve cezalandırma süreci başlatılmalıdır.
•Destek veren, öven veya kınamayan, Gazeteci, yazar-çizer ise acilen susturulmalı ve hemen gerekli cezalar verilmelidir. Ceza kanununda yeterli hüküm yoksa gerekli değişiklikler ivedilikle yapılmalıdır.
•Terörü telin etmeyen, kınamayan, lanetlemeyen; öven veya teröriste toz kondurmayan gazete, dergi, internet sitesi veya televizyona derhal el konulmalı ve sorumluları, patronları en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
•Teröre haraç veren, onlarla iş tutan, onlara sempati duyan kişiler belirlenmeli, firmalara el konulmalı, mal varlıkları dondurulmalı, devlet işlerinden el çektirilmeli ve ceza kanunlarının ilgili maddeleriyle en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
•Kendini STK diye vasfeden dernekler ve kuruluşlar yazılı veya sözlü, terör lehinde söyleyecekleri bir kelimenin bile bedelini ödemeli ve en sert şekilde karşılık görmelidirler.
•Akademisyen, öğretim görevlisi veya ünvanı ne olursa olsun kamuda bürokratik kadrolarda çalışanlardan bu anlamda terörle alakalı sempati duyanlar, yazılar yazanlar, sosyal veya yazılı-görsel medyada olumlu söz edenler, terörü tebrie etmeye
kalkanlar acilen bu görevlerinden uzaklaştırılmalı ve cezalandırılmalıdır.
•Belediye başkanları, parti başkanları ve üyeleri, muhtarlar ve görevi ne olursa olsun en ücra köşede bile olsa herhangi bir kamusal veya özel nitelikli kuruluşlarda görev alanlar ivedilikle bu görevlerden alınmalı, belediyelere el koyulmalı ve alet olanlar şiddetle cezalandırılmalıdır.
•Diplomatik atak artırılmalı ve eldeki her türlü enstrüman kullanılarak, teröre ekonomik ve teknik destek verenlerle, legal veya illegal her türlü mücadele yapılmalı ve bu destekler kurutulmalıdır.
•Terörün yoğun olduğu yerlerde, gerekirse olağanüstü hal veya sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, ev ev aramalar yapılmalı, minik bir kulübe bile aranarak silah ve mühimmatlar ortadan kaldırılmalıdır.
•Bakkal, esnaf, pazarcı, tüccar, kasap, manav her kim olursa olsun, bu konuda devletin yanında durmayıp, teröre yardım ve yataklık ediyor ise; bunun terörle eşdeğer olduğu gösterilmeli ve mutlak anlamda cezalandırılmalıdır.
•Bazı bölge, il ve ilçelerde güvenlik güçlerinin hareketini engellemek için hendek kazanlar, yolları kapatanlar, yüzleri maskeli ve ellerinde Molotof olarak mukavemet gösterenlere göz yaşartıcı mermi vb. gibi çocukca müdahelelerden hemen vazgeçilmeli ve doğrudan sonuç alıcı ve etkisiz hale getirici şeklinde hareket edilmelidir.
Devlet terör faaliyetleriyle birliğine kastedenlere demir yumruğunu öyle vurmalıdır ki; bu vatanın kimliğini taşıyıp, bu ülkenin ekmeğini yiyip, bu toprakların sefasını sürüp ülkesine ihanet etmeye hiç kimse cesaret edememelidir.
Yukarıda sıraladığım tüm bu tedbirler sayesinde üç kişi bir araya gelse; bırakın terör ve teröriste destek vermeyi, PKK ismini kullanmaktan imtina eder hale gelmelidir.
Çünkü her yol denendi ama maalesef anlayan olmadı; bilakis zaafiyet gibi algılandı.
Buyurun bu söylediklerim yapılsın da görsünler bakalım zaafiyet neymiş..
Adından utan, insanlığından utan, adındaki “insan” kelimesinden utan. Lanet olsun sizin gibi “insan hakkı” savunucularına..
İnsanlıktan nasip alamamış, şereften, haysiyetten yoksun sizin gibi alçaklar ancak terörist hakkı savunur, Tunceli’de maskeniz düştü, renginiz belli oldu, kimin hakkını savunduğunuz ortaya çıktı, utanın insanlığınızdan, utanın adını ağzına aldığınız insan haklarından, utanın yaptıklarınızdan..
Ama siz insanlık’tan nasibini alamamış, utanma duygusunu kaybetmiş; masum ve şehit kanından beslenen insan suretli vampirlersiniz, sizde utanma ne gezer, ancak sizlerin yüzüne tükürülür.
Tükürün bunların hayasız, utanmaz, hain yüzlerine…
Tunceli’de bir karakol baskınında 30 yaşında ve 30 günlük bebeği olan bir polisimiz şehit oldu. Karakola saldıran ve polisimizi şehit eden iki PKK’lı terörist ise itlaf edildi.
Ama bundan sonra cereyan eden durum ise vahametin, tehlikenin ve ihanetin hangi noktalara geldiğinin işareti idi. O anda öldürülen katillere verilen destek ve onlar için atılan sloganlar son nokta idi.
Bununla da kalmadı; bugün adı “insan hakları derneği” olan ama insanlıktan nasibini alamamış bir dernek, öldürülen PKK’lı teröristlere destek yürüyüşü düzenledi. Bu derneğin adında “insan hakları” ibaresinin olması bile insanlık adına bir utanç ve
ihanet vesikasıdır.
Orada bu yürüyüşe katılanlara, bu yürüyüşe destek verenlere, sempati duyanlara, alkış tutanlara, kalben bile bunlara perestiş edenlere sesleniyorum;
Bre alçaklar, nadanlar, zalimler, bu vatanın ekmeğini yiyip vatana kurşun sıkanlar, kurşun sıkanlara destek verenler….
Nerde sizin insanlığınız, nerde sizin insan haklarınız, nerde sizin vicdanınız,
30 yaşındaki polisin hakkı yok mu soruyorum size, ya peki 30 günlük masum bir bebeğin hakkı nerde sizin vicdanınızda…
Yok yok… siz o derneğin önce adını değiştirin ve “ Hain Hakları derneği veya Terörist Hakları Derneği” yapın, yapın ki; ruhunuza sirayet etmiş ihanet tam anlamıyla isimlendirilmiş olsun.
Bugüne kadar terörle mücadeledeki süreci ve son tahlilde devlete meydan okurcasına olan teröre destek yürüyüşünü görünce insan isyan ediyor.
Ben artık teröre ve teröriste destek verenlere hiçbirşey söylemek istemiyorum. Çünkü Lügat’daki hiçbir kelime onların ihanet, kalleşlik ve adiliklerini tasvire kifayet etmiyor.
Artık buradan yüce devletimize sesleniyorum:
Canavar canavardır, canavarlık yapar, ona şefkat mazluma gaflettir, zulümdür. Çünkü canavara müsamaha onun iştahını artırır, densizleştirir, azdırır.
Yılan yılandır, sokar, zehirler, öldürür. Hala ne diye bekleriz yılandan zararsızlaşmasını…
Çakaldan sırtlandan akbabadan asalet beklenmez. Bunlar doğasının gereğini yapar, leşcildirler, bunlardan kaplan, aslan refleksi çıkmaz. Hala ne diye görmezsiniz bunları, hala ne diye bunlara müsamaha gösterirsiniz.
Artık bıçak kemiğe dayandı, artık sözün bittiği andayız, artık devletin demir yumruğunun zamanı gelmedi mi….?
İç güvenlik yasası çıkartıldı, bu yasada yüzünü kapatanlar, Molotof atanlar, terörist denildi…
İyi, hoş, güzel de neden hala gereği yapılmıyor,
Neden hala bu cüreti gösteriyorlar, devletin birliğine kastedenler?
Neden hala devlete meydan okunuyor,
Terörle Mücadele konusunda devletin de üzerinde çalıştığını düşündüğüm, olmazsa olmaz özelliğinde, yapılması gerekenleri paylaşmak istiyorum;
•Teröriste anlayacağı dilden, devletin tüm silahlı imkanlarıyla müdahele edilmelidir. TSK’nın tüm birimleri, MİT, Emniyet bütünlük içinde harekete geçmelidir. Topyekün bir imha hareketi başlamalı ve hedef sadece “yok etmek, etkisiz hale getirmek ” olmalıdır.
•Terör ve terörist lehinde konuşan öğrenci ise okuldan atılmalı, bursu, kredisi kesilmeli ve devletin tüm imkanlarından uzaklaştırılmalıdır. Öğretmen ise hemen görevden uzaklaştırılmalı ve cezalandırma süreci başlatılmalıdır.
•Destek veren, öven veya kınamayan, Gazeteci, yazar-çizer ise acilen susturulmalı ve hemen gerekli cezalar verilmelidir. Ceza kanununda yeterli hüküm yoksa gerekli değişiklikler ivedilikle yapılmalıdır.
•Terörü telin etmeyen, kınamayan, lanetlemeyen; öven veya teröriste toz kondurmayan gazete, dergi, internet sitesi veya televizyona derhal el konulmalı ve sorumluları, patronları en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
•Teröre haraç veren, onlarla iş tutan, onlara sempati duyan kişiler belirlenmeli, firmalara el konulmalı, mal varlıkları dondurulmalı, devlet işlerinden el çektirilmeli ve ceza kanunlarının ilgili maddeleriyle en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
•Kendini STK diye vasfeden dernekler ve kuruluşlar yazılı veya sözlü, terör lehinde söyleyecekleri bir kelimenin bile bedelini ödemeli ve en sert şekilde karşılık görmelidirler.
•Akademisyen, öğretim görevlisi veya ünvanı ne olursa olsun kamuda bürokratik kadrolarda çalışanlardan bu anlamda terörle alakalı sempati duyanlar, yazılar yazanlar, sosyal veya yazılı-görsel medyada olumlu söz edenler, terörü tebrie etmeye
kalkanlar acilen bu görevlerinden uzaklaştırılmalı ve cezalandırılmalıdır.
•Belediye başkanları, parti başkanları ve üyeleri, muhtarlar ve görevi ne olursa olsun en ücra köşede bile olsa herhangi bir kamusal veya özel nitelikli kuruluşlarda görev alanlar ivedilikle bu görevlerden alınmalı, belediyelere el koyulmalı ve alet olanlar şiddetle cezalandırılmalıdır.
•Diplomatik atak artırılmalı ve eldeki her türlü enstrüman kullanılarak, teröre ekonomik ve teknik destek verenlerle, legal veya illegal her türlü mücadele yapılmalı ve bu destekler kurutulmalıdır.
•Terörün yoğun olduğu yerlerde, gerekirse olağanüstü hal veya sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, ev ev aramalar yapılmalı, minik bir kulübe bile aranarak silah ve mühimmatlar ortadan kaldırılmalıdır.
•Bakkal, esnaf, pazarcı, tüccar, kasap, manav her kim olursa olsun, bu konuda devletin yanında durmayıp, teröre yardım ve yataklık ediyor ise; bunun terörle eşdeğer olduğu gösterilmeli ve mutlak anlamda cezalandırılmalıdır.
•Bazı bölge, il ve ilçelerde güvenlik güçlerinin hareketini engellemek için hendek kazanlar, yolları kapatanlar, yüzleri maskeli ve ellerinde Molotof olarak mukavemet gösterenlere göz yaşartıcı mermi vb. gibi çocukca müdahelelerden hemen vazgeçilmeli ve doğrudan sonuç alıcı ve etkisiz hale getirici şeklinde hareket edilmelidir.
Devlet terör faaliyetleriyle birliğine kastedenlere demir yumruğunu öyle vurmalıdır ki; bu vatanın kimliğini taşıyıp, bu ülkenin ekmeğini yiyip, bu toprakların sefasını sürüp ülkesine ihanet etmeye hiç kimse cesaret edememelidir.
Yukarıda sıraladığım tüm bu tedbirler sayesinde üç kişi bir araya gelse; bırakın terör ve teröriste destek vermeyi, PKK ismini kullanmaktan imtina eder hale gelmelidir.
Çünkü her yol denendi ama maalesef anlayan olmadı; bilakis zaafiyet gibi algılandı.
Buyurun bu söylediklerim yapılsın da görsünler bakalım zaafiyet neymiş..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.