Tuna Avar: Adalet Bakanlığı'nın yapmadığını Tanrı yaptı, beraat ettirdi!..
Vural Avar,
Rütbeleri sökülmüş Korgeneral,
28 Şubat Davasından müebbet hapse mahkûm,
Sincan Cezaevinde yatıyor,
Adam 85 yaşında ve Demans hastası,
Cezaevinde Alzheimere da yakalanmış…
Banyoda düşüp kaburgasını kırıyor,
Kaburga akciğeri deliyor ve akciğeri su topluyor.
Cezaevi revirinden hastaneye kaldırıyorlar,
Akciğerde biriken su boşaltılıyor,
Ama geçtiğimiz günlerde 20 Aralıkta, yeniden gönderildiği Sincan Cezaevinde hayatını kaybediyor.
Buraya kadar normal,
Neticede bu hayatın cilvesi ve tek kaçınılmazıdır ölüm…
İlginç, garip ve bir insan evladının kabul edemeyeceği, vicdanları kanatan kısım ise hakkında düzenlenen Sağlık Raporu …
11 hekim bir sağlık raporu veriyor,
Diyorlar ki;
"Ceza evinde kalabilir,
Fiziksel engeli yoktur…"
Ve adam, bu rapordan 10 gün sonra hayatını kaybediyor!
Gerçekten merak ediyorum,
Bu rapora imza atan hekimlerin insafını, vicdanını ve insanlığını çok ama çok merak ediyorum!
Vicdanınız gerçekten rahat mı,
Çocuklarınızın, eşinizin ve hatta varsa babanızın yüzüne bakabiliyor musunuz!
Bir de lütfeder gibi "Kocamışlık" şerhi koymaları yok mu; özrü kabahatinden beter bir çıldırtıcılık!
"Cezaevinde yatmasında tıbben bir sıkıntı yok ama yine de Cumhurbaşkanımızın affına mazhar olabilir" mealinde bir şerh!
Yahu bu adam velev ki suçlu diyelim,
Velev ki hak etmiş diyelim;
Ki, mahkumiyet kararını verenin FETÖ firarisi bir hakim olduğunu da düşünürsek,
Ne kadar haklı, hakkaniyetli ve adaletli bir karar olduğu tartışılır!
Ulan,
Adam kim olduğunu unutuyor,
An geliyor yanındakini tanıyamıyor,
Aklı gidip geliyor,
Ve siz, bu adamı yeniden hücreye yolluyorsunuz!
Unutmayın ki,
Sadece Avar Paşa ölmedi,
Sizin insanlığınız öldü,
Siz, insanlığı da öldürdünüz,
Hekimliği ve meslek ahlakını gömdünüz,
Etikmiş, Hipokrat yeminiymiş; geçin bunları siz geçin…
Sadece şunu soruyorum;
Rahat uyuyabiliyor musunuz!
Bu rapordan dolayı hiç mi içiniz sızlamıyor, hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz!
Bu neyin korkusu,
Bu neyin kini,
Bu neyin hırsı!..
Gerçekten aklım almıyor,
Sizin bir babanız, bir kocanız, bir ananız yok mu!
Bu raporu nasıl verirsiniz,
Kendi babanız hiç mi gözünüzün önüne gelmedi ve "bu adamın yerinde, ya benim babam olsaydı" diye hiç düşünemediniz!
Yazıklar olsun,
Lanet olsun,
Sizin azap çekmeyi unutan, kapkaralaşan vicdanınız yerle bir olsun!
Ve bir de,
Utanmadan, sıkılmadan "Allah Allah" demeniz,
"Hayırlısı olsun, Allah taksiratını affetsin" diye söylemeniz,
"Ne yaparsın ecel işte, her nefis ölümü tadacaktır" diye dini söylemler etmeniz yok mu; tam bir timsah gözyaşı ve Allahçı Allahsızlığınızın zirve yapmasından başka bir şey değildir.
Ama bilesiniz ki,
Hastanede bir dakika dahi kocasını görmesine izin vermediğiniz Avar Paşa'nın eşinin şu sözleri, sizler yaşadıkça kafanıza tokmak gibi inecektir;
"Adalet Bakanlığı'nın yapmadığını Tanrı yaptı, beraat ettirdi…"
Bir ilave de ben yapıyorum,
"Tanrı'nın eli devreye girdi ve hekimlerin sakladığını açık etti.
10 gün dahi geçmeden tıbbi vicdansızlığı vicdanlarda mahkum etti,
Cezaevinde yatabilir-fiziksel engeli yoktur diyenlerin insaniyet engelini cümle aleme afişe etti!.."
Cemal Süreyya der ki:
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum…
Yıkadılar aldılar götürdüler,
Babamdan ummazdım bunu, kör oldum…
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü,
Gözümün biri söndü, kör oldum…
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Söylemesine maviydi kör oldum…
Taşlara gelince, hamam taşlarına,
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi,
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm,
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü,
Yüzümden ummazdım bunu, kör oldum…
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Konunun anlam ve önemine binaen söylenecek söz
Yaşatması gerekenlerin ölüm fermanına imza atması tüm insanlığın katlinden başka bir şey değildir ve tükenen vicdanımız, riyakarlığımız, kalmayan insanlığımızdır!
Rütbeleri sökülmüş Korgeneral,
28 Şubat Davasından müebbet hapse mahkûm,
Sincan Cezaevinde yatıyor,
Adam 85 yaşında ve Demans hastası,
Cezaevinde Alzheimere da yakalanmış…
Banyoda düşüp kaburgasını kırıyor,
Kaburga akciğeri deliyor ve akciğeri su topluyor.
Cezaevi revirinden hastaneye kaldırıyorlar,
Akciğerde biriken su boşaltılıyor,
Ama geçtiğimiz günlerde 20 Aralıkta, yeniden gönderildiği Sincan Cezaevinde hayatını kaybediyor.
Buraya kadar normal,
Neticede bu hayatın cilvesi ve tek kaçınılmazıdır ölüm…
İlginç, garip ve bir insan evladının kabul edemeyeceği, vicdanları kanatan kısım ise hakkında düzenlenen Sağlık Raporu …
11 hekim bir sağlık raporu veriyor,
Diyorlar ki;
"Ceza evinde kalabilir,
Fiziksel engeli yoktur…"
Ve adam, bu rapordan 10 gün sonra hayatını kaybediyor!
Gerçekten merak ediyorum,
Bu rapora imza atan hekimlerin insafını, vicdanını ve insanlığını çok ama çok merak ediyorum!
Vicdanınız gerçekten rahat mı,
Çocuklarınızın, eşinizin ve hatta varsa babanızın yüzüne bakabiliyor musunuz!
Bir de lütfeder gibi "Kocamışlık" şerhi koymaları yok mu; özrü kabahatinden beter bir çıldırtıcılık!
"Cezaevinde yatmasında tıbben bir sıkıntı yok ama yine de Cumhurbaşkanımızın affına mazhar olabilir" mealinde bir şerh!
Yahu bu adam velev ki suçlu diyelim,
Velev ki hak etmiş diyelim;
Ki, mahkumiyet kararını verenin FETÖ firarisi bir hakim olduğunu da düşünürsek,
Ne kadar haklı, hakkaniyetli ve adaletli bir karar olduğu tartışılır!
Ulan,
Adam kim olduğunu unutuyor,
An geliyor yanındakini tanıyamıyor,
Aklı gidip geliyor,
Ve siz, bu adamı yeniden hücreye yolluyorsunuz!
Unutmayın ki,
Sadece Avar Paşa ölmedi,
Sizin insanlığınız öldü,
Siz, insanlığı da öldürdünüz,
Hekimliği ve meslek ahlakını gömdünüz,
Etikmiş, Hipokrat yeminiymiş; geçin bunları siz geçin…
Sadece şunu soruyorum;
Rahat uyuyabiliyor musunuz!
Bu rapordan dolayı hiç mi içiniz sızlamıyor, hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz!
Bu neyin korkusu,
Bu neyin kini,
Bu neyin hırsı!..
Gerçekten aklım almıyor,
Sizin bir babanız, bir kocanız, bir ananız yok mu!
Bu raporu nasıl verirsiniz,
Kendi babanız hiç mi gözünüzün önüne gelmedi ve "bu adamın yerinde, ya benim babam olsaydı" diye hiç düşünemediniz!
Yazıklar olsun,
Lanet olsun,
Sizin azap çekmeyi unutan, kapkaralaşan vicdanınız yerle bir olsun!
Ve bir de,
Utanmadan, sıkılmadan "Allah Allah" demeniz,
"Hayırlısı olsun, Allah taksiratını affetsin" diye söylemeniz,
"Ne yaparsın ecel işte, her nefis ölümü tadacaktır" diye dini söylemler etmeniz yok mu; tam bir timsah gözyaşı ve Allahçı Allahsızlığınızın zirve yapmasından başka bir şey değildir.
Ama bilesiniz ki,
Hastanede bir dakika dahi kocasını görmesine izin vermediğiniz Avar Paşa'nın eşinin şu sözleri, sizler yaşadıkça kafanıza tokmak gibi inecektir;
"Adalet Bakanlığı'nın yapmadığını Tanrı yaptı, beraat ettirdi…"
Bir ilave de ben yapıyorum,
"Tanrı'nın eli devreye girdi ve hekimlerin sakladığını açık etti.
10 gün dahi geçmeden tıbbi vicdansızlığı vicdanlarda mahkum etti,
Cezaevinde yatabilir-fiziksel engeli yoktur diyenlerin insaniyet engelini cümle aleme afişe etti!.."
Cemal Süreyya der ki:
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum…
Yıkadılar aldılar götürdüler,
Babamdan ummazdım bunu, kör oldum…
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü,
Gözümün biri söndü, kör oldum…
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Söylemesine maviydi kör oldum…
Taşlara gelince, hamam taşlarına,
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi,
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm,
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü,
Yüzümden ummazdım bunu, kör oldum…
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Konunun anlam ve önemine binaen söylenecek söz
Yaşatması gerekenlerin ölüm fermanına imza atması tüm insanlığın katlinden başka bir şey değildir ve tükenen vicdanımız, riyakarlığımız, kalmayan insanlığımızdır!
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Aysun Ö.