Siyaset neden ya kırk katır, ya kırk satır olmak zorunda!
Askeri darbeler sonrası "Ulusa Sesleniş" konuşması yapılırken,
"Türkiye, yeni süreçte NATO ve CENTO'ya bağlı kalacaktır" garantisi verilir,
Ve sonra konuşma yapılırdı.
Bu refleks ve bilinçaltı iktidarda iki farklı yansıma oluşturmuş.
Birincisi;
Bakanlar ve AKP'li üst düzey siyasetçiler basına açık konuşma yaparken,
"Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde,
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde…" diye girizgah yaparak söze başlamak adeta farz haline geldi.
Es kaza, birisi söylemeyi unutsa; maazallah başına ne gelir ve nasıl uyarılır ki; Allah esirgesin!
Bir an, Entelköy Efeköy'e Karşı filmindeki "düşman başına düşman başına" repliği geldi aklıma…
İkincisi;
En tepeden en alta, iktidar siyasetçileri ve destekçilerindeki "beka-vatan-terör" yansıması.
Fiks cümle;
"Sen, önce terörü lanetliyor musun; onu söyle!"
Bir şeyleri izaha çalışırsın ama o asla dinlemez,
Ezberlemiş gibi, "evet mi, hayır mı" diye yüklenir de yüklenir.
Öğrenilmiş değil; adeta öğretilmiş bir taktik gibi…
Ki böyle olduğunu da, AKP'de görev alan bazı arkadaşlardan işitiyorum;
"Sakın konuşturma,
Vatan mı terör mü de ve sustur" şeklinde bir taktik…
Neden, bu cümleyi kuruyorlar?
İktidarı eleştirdiğin için…
Hatta ilavesi var; "neden, hiç muhalefeti eleştirmiyorsun?"
Yahu Muhterem,
Adı üstünde, muhalefet…
Ne demek muhalefet?
Yani henüz iktidarda olmayan,
Yetki ve sorumluluk merciinde bulunmayan,
An itibariyle iktidara talip olan demektir!
İcraatı olmayanın nesini eleştireceksin.
Muhalefet eleştirir, iktidarlar ise eleştirilir.
Bu hep böyle olagelmiştir.
Eleştiri konumunda olanın eleştirisini mi eleştireceksin,
Yoksa siyasal işlevi eleştiri olanı, eleştirdiği için mi eleştireceksin!
Onlar da iktidara gelirse,
İcraatlarını beğenmeyince,
Yanlış işler yapınca,
İyi yönetemeyince,
Onların da eksiklerini söyler,
Hatalarını dillendirir,
Hatta değişmeleri gereğini yazar,
Onları da dibine kadar eleştiririz!
Bu kadar basit…
Teröre gelince;
Teröre lanet olsun,
PKK'ya lanet olsun,
FETÖ'ye lanet olsun,
Türk Devletine kasteden herkese lanet olsun!
Teröre destek verene,
Terörle iş tutana,
Terörü normalize edene de lanet olsun!
Terörizasyon içeren her şeye lanet olsun!
CHP'si, AKP'si, MHP'si, HDP'si İYİ Parti'si, HÜDAPAR'ı DEVA'sı, Gelecek Parti'si ayırt etmeksizin; terörle iş tutan varsa, kim iş tutarsa; hepsine-cemi cümlesine lanet olsun diyorum.
Bak,
Lafı eğip bükmeden,
Acaba yârin zülfüne dokunur mu demeden,
En alenisinden,
Hem de, ne kadar rahat diyorum değil mi!
Çünkü ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın!
Buyurun,
Benim kadar açık-net-sarih şekilde siz de söyleyin!
Buyurun,
Siz de, "Hizb" eklemeli "Allah"ı dahil etmeli teröre, onunla iş tutunca terör olduğunu unutanlara, onları tenzih ve tebrie edenlere lanet olsun deyin.
Ben, çözüm sürecinde "çözüm olsun ama taviz olmasın. Tek taraflı tavizle çözüm olmaz. Devlet vatandaşına taviz verir ama teröre veremez." diye bazı pratiklere karşı çıkmıştım.
Buyurun,
Ama'sız-fakat'sız, siz de söyleyin; "taviz üzerine kurulu çözüm süreci yanlıştı" deyin!
Terörist başı Öcalan'dan mektup getirterek siyasi medet ummak teröre taviz vermekti, lanet olsun deyin,
Osman Öcalan'ı, Türk Devletinin televizyonuna çıkartmak lanetlik bir işti deyin!
Ben dedim,
Yine derim ve diyorum.
Ama yargısız infaz yapmadım, önyargıyla halkın yüzde ellisine "terörle iş tutuyor" gibi müttehem gözle bakmadım!
İktidarı eleştirirken de toptancı-tümdengelimci-tümevarımcı ve eleştirilerimi tabana yayıcı şekilde davranmadım,
Davranmam da!..
Korktuğumdan, çekindiğimden değil; bakış açıma, eleştirel yaklaşımıma ters olmasından dolayı ve toptancılığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu bildiğim için öyle davranmadım ve davranmam!
Bu konuda madem bu kadar hassassın ve yukarıda bahsettiğin soruya cevap vermeyi bile zül sayıyorsun; o halde, neden bunca şeyi yazdın diyebilirsiniz.
En doğal hakkınızdır.
Yazdım;
Çünkü bu konu o kadar tehlikeli, ayrıştırıcı, ötekileştirici ve bu ülke insana zarar verici ki; belki çekirdek-leblebi gibi konuşmaktan imtina etmeyenleri biraz olsun daha insaflı, daha vicdanlı ve daha mutedil olmaya sevk eder diye…
Efendiler…
Terör terördür, terörist de terörist!
Yanlış yanlıştır, eksik ise eksik!
Şeytan şeytandır, melek de melek!
Şeytan benim safımda olunca melekleşemez, melek karşı safta olunca şeytanlaştırılamaz!
"Esas olan devlet ve millettir; iktidarlar gelip geçicidir ve hiçbir beşeri iktidar Tanrısal bir güç değildir"
Yahu Arkadaş…
Kırk katır mı kırk katır mı demeye ne hacet var.
Böyle bir kompozisyon yok!
Kimse kimseden daha vatansever, daha Müslüman ve daha terör düşmanı olduğunu söyleyemez!
Bu kadar basit değil!
Asıl, milletin yarısı vatanseverdir, yarısı değildir gibi düşünmek ve davranmak tuzağa düşmek demektir!
Hep şunu bildim ve bilirim,
Size de tavsiyem; siyaset, siyasetçi ve seçimlere böyle bakmanızdır;
Siyasetin rengi gridir,
Ama siyah ve beyaz kadar farklıymış gibi lanse edilir.
Siyasetçilerin birbirinden farkıysa bıçak sırtı gibidir,
Biri diğerini eleştirir ama biri diğeriyle beslenir,
Birinin hayatiyeti diğerinin varoluş nedenidir!..
***********
Küffar
Cumhur İttifakına katılan Demokratik Sol Parti Genel Başkanı şöyle demiş:
"İnşallah 14 Mayıs'ta Vatanımızı Küffara Teslim Etmeyeceğiz"
Herkes kızıyor adama,
Adı neydi ki…
Sebahattin Aksakal mı idi ne; dur, Google'dan bakayım.
Yok yok,
Önder Aksakal'mış,
Ve "mübarekleşme" yolundaki bu muhterem, üstelik eskiden "yoldaş"mış…
Bence kızmayın adama,
Emin olun, kelimenin anlamını bile bilmiyordur.
Arapça olan ve kafir kelimesinin çoğulu "kafirler" anlamına gelen "küffar" kelimesini genelde muhafazakar mahalle kullanır.
Yeni mahallesine alışmaya çalışan bu eski "yoldaş" da; bu jargonu kullandığında daha çok kabul göreceğini düşünüp sallamıştır kesin…
Kemal Sunal'ın bir filminde en çok bağıran, en çok ve en sert söven, en makbul-en iyi-en tercih edilen siyasetçi oluyordu ya,
O misal; sıkmış işkembe-i kübradan…
Ama Önder yoldaş,
O mahalleyi bilen birisi olarak sana bir ikazda bulunayım;
Bırak küffar-müffar gibi arabika jargon kullanmayı; ağzınla kuş tutsan, sakal-bıyık bıraksan, sarık bile taksan, seni "mübarekler" safına katmazlar.
Dış kapının dış mandalı olmaktan öteye geçemezsin ve işlevin sona erince peçete gibi atılacaksın!
Emin ol sen böyle konuşurken, onlar sadece bir yerleriyle sana gülüyorlardır!
Ama olsun,
Değil mi; ahir ömründe milletvekili oluyorsun!
**********
Destici'yi yazmaktan ben yoruldum ama o yorulmadı
Cumhur İttifakına sesleniyorum.
Destici'yi susturun,
Yoksa onun İttifakınıza getirdiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmeyecek,
Adamın dilinin ayarı yok; dolu dizgin ilerliyor!
Meğer bilinçaltında neler varmış neler…
Bu ülkede, milyonlarca muhacir seçmen yokmuş gibi Balkan kökenli TİP Genel Başkanı Erkan Baş için "Tito artığı…" diyor!
Allah işte;
Şaşırttığı kulunu sütçü beygiri gibi konuştururmuş!
***********
Numan Kurtulmuş-TOGG ve soğan-sarımsak
Sizin de dikkatinizi çekti mi…
AKP'yi en çok ve en sert savunanlar,
Öncesinde AKP'yi yerden yere vurup sonradan AKP'li olanlar…
Bunlardan biri de Sayın Kurtulmuş.
Yahu muhterem,
Bari sen sus…
AKP'nin 2023 hedeflerine dair söylediklerin sosyal medyada sürmanşet…
Karun demişsin,
Firavun'dan dem vurmuşsun,
Ama ben onlar gibi olmayacağım diye sözler vermişsin,
Demediğini bırakmamışsın…
Şimdiyse çıkmış diyorsun ki;
"Biz TOGG diyoruz adamlar soğan diyor. Biz TCG Anadolu diyoruz, adamlar sarımsak diyor"
Adamın biri camide dua etmektedir;
"Allah'ım,
10 milyon dolarlık filanca ihaleyi bana nasip et"
Bir de ne görsün; yanına oturan hırpani kılıklı, saçı-sakalı birbirine karışmış fakir bir adam, "Allah'ım, bir ayakkabı parası, ne olur, bana bir 100 lira…" diye dua ediyor.
Dövize endeksli ve ihale odaklı dua eden adam kızar;
"Ulan,
Al şu 100 lirayı,
Defol git! Ayakkabını al!
Allah'ı ufak-tefek işlerle meşgul etme!"
Yani böyle midir muhterem!
Soğan-sarımsak-domates-patates demek fuzuli şeyler mi,
Yoksa bu ufak-tefek, önemsiz ve küçük pahalı şeylerle meşgul mü ediyoruz; siz, yüceleri…
Çok pardon,
Merakımdan soruyorum;
Bu, TOGG fabrikasında çalışanlar,
Veya fabrikanın Genel Müdürü,
Yahut da siz yüce insanlar, soğan-patates-domates gibi gıda ürünleriyle yapılan şeyleri artık yemiyor ve başka beslenme enstrümanları buldunuz da; biz cahillerin mi haberi yok!
Yoksa seyr-i süluk edip keramete erdiniz ve acıktığınızda TOGG'a bakarak, "Hamdolsun doydum. Elhamdülillah Yarabbi şükür " diyorsunuz da; ama "riya olmasın" diye bizlere mi çaktırmıyorsunuz!
Çok özür dileyerek ikinci kez merakımdan soracağım;
Sizin kızdığınız soğan-sarımsak-patates diyen, biz "soğan beyinliler" var ya; hala tuvalete gidip def-i hacet yapıyoruz maalesef!
Soğan-sarımsak demeyi bırakıp sizin gibi TOGG desek; metabolik bir dayatma olan bu ilkel eylemden biz de kurtulur muyuz?
"Türkiye, yeni süreçte NATO ve CENTO'ya bağlı kalacaktır" garantisi verilir,
Ve sonra konuşma yapılırdı.
Bu refleks ve bilinçaltı iktidarda iki farklı yansıma oluşturmuş.
Birincisi;
Bakanlar ve AKP'li üst düzey siyasetçiler basına açık konuşma yaparken,
"Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde,
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde…" diye girizgah yaparak söze başlamak adeta farz haline geldi.
Es kaza, birisi söylemeyi unutsa; maazallah başına ne gelir ve nasıl uyarılır ki; Allah esirgesin!
Bir an, Entelköy Efeköy'e Karşı filmindeki "düşman başına düşman başına" repliği geldi aklıma…
İkincisi;
En tepeden en alta, iktidar siyasetçileri ve destekçilerindeki "beka-vatan-terör" yansıması.
Fiks cümle;
"Sen, önce terörü lanetliyor musun; onu söyle!"
Bir şeyleri izaha çalışırsın ama o asla dinlemez,
Ezberlemiş gibi, "evet mi, hayır mı" diye yüklenir de yüklenir.
Öğrenilmiş değil; adeta öğretilmiş bir taktik gibi…
Ki böyle olduğunu da, AKP'de görev alan bazı arkadaşlardan işitiyorum;
"Sakın konuşturma,
Vatan mı terör mü de ve sustur" şeklinde bir taktik…
Neden, bu cümleyi kuruyorlar?
İktidarı eleştirdiğin için…
Hatta ilavesi var; "neden, hiç muhalefeti eleştirmiyorsun?"
Yahu Muhterem,
Adı üstünde, muhalefet…
Ne demek muhalefet?
Yani henüz iktidarda olmayan,
Yetki ve sorumluluk merciinde bulunmayan,
An itibariyle iktidara talip olan demektir!
İcraatı olmayanın nesini eleştireceksin.
Muhalefet eleştirir, iktidarlar ise eleştirilir.
Bu hep böyle olagelmiştir.
Eleştiri konumunda olanın eleştirisini mi eleştireceksin,
Yoksa siyasal işlevi eleştiri olanı, eleştirdiği için mi eleştireceksin!
Onlar da iktidara gelirse,
İcraatlarını beğenmeyince,
Yanlış işler yapınca,
İyi yönetemeyince,
Onların da eksiklerini söyler,
Hatalarını dillendirir,
Hatta değişmeleri gereğini yazar,
Onları da dibine kadar eleştiririz!
Bu kadar basit…
Teröre gelince;
Teröre lanet olsun,
PKK'ya lanet olsun,
FETÖ'ye lanet olsun,
Türk Devletine kasteden herkese lanet olsun!
Teröre destek verene,
Terörle iş tutana,
Terörü normalize edene de lanet olsun!
Terörizasyon içeren her şeye lanet olsun!
CHP'si, AKP'si, MHP'si, HDP'si İYİ Parti'si, HÜDAPAR'ı DEVA'sı, Gelecek Parti'si ayırt etmeksizin; terörle iş tutan varsa, kim iş tutarsa; hepsine-cemi cümlesine lanet olsun diyorum.
Bak,
Lafı eğip bükmeden,
Acaba yârin zülfüne dokunur mu demeden,
En alenisinden,
Hem de, ne kadar rahat diyorum değil mi!
Çünkü ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın!
Buyurun,
Benim kadar açık-net-sarih şekilde siz de söyleyin!
Buyurun,
Siz de, "Hizb" eklemeli "Allah"ı dahil etmeli teröre, onunla iş tutunca terör olduğunu unutanlara, onları tenzih ve tebrie edenlere lanet olsun deyin.
Ben, çözüm sürecinde "çözüm olsun ama taviz olmasın. Tek taraflı tavizle çözüm olmaz. Devlet vatandaşına taviz verir ama teröre veremez." diye bazı pratiklere karşı çıkmıştım.
Buyurun,
Ama'sız-fakat'sız, siz de söyleyin; "taviz üzerine kurulu çözüm süreci yanlıştı" deyin!
Terörist başı Öcalan'dan mektup getirterek siyasi medet ummak teröre taviz vermekti, lanet olsun deyin,
Osman Öcalan'ı, Türk Devletinin televizyonuna çıkartmak lanetlik bir işti deyin!
Ben dedim,
Yine derim ve diyorum.
Ama yargısız infaz yapmadım, önyargıyla halkın yüzde ellisine "terörle iş tutuyor" gibi müttehem gözle bakmadım!
İktidarı eleştirirken de toptancı-tümdengelimci-tümevarımcı ve eleştirilerimi tabana yayıcı şekilde davranmadım,
Davranmam da!..
Korktuğumdan, çekindiğimden değil; bakış açıma, eleştirel yaklaşımıma ters olmasından dolayı ve toptancılığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu bildiğim için öyle davranmadım ve davranmam!
Bu konuda madem bu kadar hassassın ve yukarıda bahsettiğin soruya cevap vermeyi bile zül sayıyorsun; o halde, neden bunca şeyi yazdın diyebilirsiniz.
En doğal hakkınızdır.
Yazdım;
Çünkü bu konu o kadar tehlikeli, ayrıştırıcı, ötekileştirici ve bu ülke insana zarar verici ki; belki çekirdek-leblebi gibi konuşmaktan imtina etmeyenleri biraz olsun daha insaflı, daha vicdanlı ve daha mutedil olmaya sevk eder diye…
Efendiler…
Terör terördür, terörist de terörist!
Yanlış yanlıştır, eksik ise eksik!
Şeytan şeytandır, melek de melek!
Şeytan benim safımda olunca melekleşemez, melek karşı safta olunca şeytanlaştırılamaz!
"Esas olan devlet ve millettir; iktidarlar gelip geçicidir ve hiçbir beşeri iktidar Tanrısal bir güç değildir"
Yahu Arkadaş…
Kırk katır mı kırk katır mı demeye ne hacet var.
Böyle bir kompozisyon yok!
Kimse kimseden daha vatansever, daha Müslüman ve daha terör düşmanı olduğunu söyleyemez!
Bu kadar basit değil!
Asıl, milletin yarısı vatanseverdir, yarısı değildir gibi düşünmek ve davranmak tuzağa düşmek demektir!
Hep şunu bildim ve bilirim,
Size de tavsiyem; siyaset, siyasetçi ve seçimlere böyle bakmanızdır;
Siyasetin rengi gridir,
Ama siyah ve beyaz kadar farklıymış gibi lanse edilir.
Siyasetçilerin birbirinden farkıysa bıçak sırtı gibidir,
Biri diğerini eleştirir ama biri diğeriyle beslenir,
Birinin hayatiyeti diğerinin varoluş nedenidir!..
***********
Küffar
Cumhur İttifakına katılan Demokratik Sol Parti Genel Başkanı şöyle demiş:
"İnşallah 14 Mayıs'ta Vatanımızı Küffara Teslim Etmeyeceğiz"
Herkes kızıyor adama,
Adı neydi ki…
Sebahattin Aksakal mı idi ne; dur, Google'dan bakayım.
Yok yok,
Önder Aksakal'mış,
Ve "mübarekleşme" yolundaki bu muhterem, üstelik eskiden "yoldaş"mış…
Bence kızmayın adama,
Emin olun, kelimenin anlamını bile bilmiyordur.
Arapça olan ve kafir kelimesinin çoğulu "kafirler" anlamına gelen "küffar" kelimesini genelde muhafazakar mahalle kullanır.
Yeni mahallesine alışmaya çalışan bu eski "yoldaş" da; bu jargonu kullandığında daha çok kabul göreceğini düşünüp sallamıştır kesin…
Kemal Sunal'ın bir filminde en çok bağıran, en çok ve en sert söven, en makbul-en iyi-en tercih edilen siyasetçi oluyordu ya,
O misal; sıkmış işkembe-i kübradan…
Ama Önder yoldaş,
O mahalleyi bilen birisi olarak sana bir ikazda bulunayım;
Bırak küffar-müffar gibi arabika jargon kullanmayı; ağzınla kuş tutsan, sakal-bıyık bıraksan, sarık bile taksan, seni "mübarekler" safına katmazlar.
Dış kapının dış mandalı olmaktan öteye geçemezsin ve işlevin sona erince peçete gibi atılacaksın!
Emin ol sen böyle konuşurken, onlar sadece bir yerleriyle sana gülüyorlardır!
Ama olsun,
Değil mi; ahir ömründe milletvekili oluyorsun!
**********
Destici'yi yazmaktan ben yoruldum ama o yorulmadı
Cumhur İttifakına sesleniyorum.
Destici'yi susturun,
Yoksa onun İttifakınıza getirdiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmeyecek,
Adamın dilinin ayarı yok; dolu dizgin ilerliyor!
Meğer bilinçaltında neler varmış neler…
Bu ülkede, milyonlarca muhacir seçmen yokmuş gibi Balkan kökenli TİP Genel Başkanı Erkan Baş için "Tito artığı…" diyor!
Allah işte;
Şaşırttığı kulunu sütçü beygiri gibi konuştururmuş!
***********
Numan Kurtulmuş-TOGG ve soğan-sarımsak
Sizin de dikkatinizi çekti mi…
AKP'yi en çok ve en sert savunanlar,
Öncesinde AKP'yi yerden yere vurup sonradan AKP'li olanlar…
Bunlardan biri de Sayın Kurtulmuş.
Yahu muhterem,
Bari sen sus…
AKP'nin 2023 hedeflerine dair söylediklerin sosyal medyada sürmanşet…
Karun demişsin,
Firavun'dan dem vurmuşsun,
Ama ben onlar gibi olmayacağım diye sözler vermişsin,
Demediğini bırakmamışsın…
Şimdiyse çıkmış diyorsun ki;
"Biz TOGG diyoruz adamlar soğan diyor. Biz TCG Anadolu diyoruz, adamlar sarımsak diyor"
Adamın biri camide dua etmektedir;
"Allah'ım,
10 milyon dolarlık filanca ihaleyi bana nasip et"
Bir de ne görsün; yanına oturan hırpani kılıklı, saçı-sakalı birbirine karışmış fakir bir adam, "Allah'ım, bir ayakkabı parası, ne olur, bana bir 100 lira…" diye dua ediyor.
Dövize endeksli ve ihale odaklı dua eden adam kızar;
"Ulan,
Al şu 100 lirayı,
Defol git! Ayakkabını al!
Allah'ı ufak-tefek işlerle meşgul etme!"
Yani böyle midir muhterem!
Soğan-sarımsak-domates-patates demek fuzuli şeyler mi,
Yoksa bu ufak-tefek, önemsiz ve küçük pahalı şeylerle meşgul mü ediyoruz; siz, yüceleri…
Çok pardon,
Merakımdan soruyorum;
Bu, TOGG fabrikasında çalışanlar,
Veya fabrikanın Genel Müdürü,
Yahut da siz yüce insanlar, soğan-patates-domates gibi gıda ürünleriyle yapılan şeyleri artık yemiyor ve başka beslenme enstrümanları buldunuz da; biz cahillerin mi haberi yok!
Yoksa seyr-i süluk edip keramete erdiniz ve acıktığınızda TOGG'a bakarak, "Hamdolsun doydum. Elhamdülillah Yarabbi şükür " diyorsunuz da; ama "riya olmasın" diye bizlere mi çaktırmıyorsunuz!
Çok özür dileyerek ikinci kez merakımdan soracağım;
Sizin kızdığınız soğan-sarımsak-patates diyen, biz "soğan beyinliler" var ya; hala tuvalete gidip def-i hacet yapıyoruz maalesef!
Soğan-sarımsak demeyi bırakıp sizin gibi TOGG desek; metabolik bir dayatma olan bu ilkel eylemden biz de kurtulur muyuz?
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
M.Beyqz