Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

Setr-i Avret'ten ibaret ahlakçılar!

Setr-i Avret'ten ibaret ahlakçılar!
Seviyoruz valla,
Hem de çok…
Hızlı ve çok kazanmayı,
Çabucak makam-mevki elde etmeyi, yükselmeyi,
Hemen meşhur olmayı.
Örneklersek; 0'dan 100 km'ye, saniyede çıkmayı çok seviyoruz!

Sadece maddi şeylerde değil,
Maneviyat konusunda,
Dini pratikte de aynıyız…
Maun Suresi'ni görmezden geliriz,
Ama müthiş bir Fatiha'cıyız…
Yataycılık yok; hep dikeyciyiz,
Kısayol'cuyuz,
Kıssa'yı görmez ama Hisse kapmaya geldi mi; "Rabbim nasip buyurmuş, verdikçe veriyor" der; "durmak yok, yola devam" ederiz!
Menfaat söz konusu ise haramı "İslam Çeşmesinde(!)" yıkar,
En helal hale getirir,
Afiyetle yer, bıyık burar-sakal sıvazlar ve "Elhamdülillah" çekeriz!
Bununla da kalmaz;
Haramı helalle boyar,
Babamıza satarız ve hiç de utanmayız!
Kalan artıklarıysa devremülk satar gibi,
Cennet bileti yapar,
Fakire-fukaraya, garibe-gurebaya taksitlerle çakarız!
Tatil paketi gibi, şifre hazır…
Paket-1: "Üç Gulhüvallahu-bir Elham"…
"Kolay yoldan, hızlandırılmış, WinZip program…"
Önce sen yap; cenneti garanti et.
Sonra, 19 kişiye gönder; cennet+köşk,
99 kişiye gönder; cennet+ırmaklı köşk,
999 kişiye gönder; cennet+ırmaklı köşk+sayısız huri…
Böyle dine ne demeli,
Şükür Yarabbi!..
Yetti mi?
Yeter mi hiç…
Rahmet bitmez muhterem,
Yeter ki, paradan -pardon hasenattan- haber ver,
Her kişiye her keseye uygun paket var; seç ve beğen…
Al sana Gold Paket: "Filanca gece, şafak vaktine kadar ibadet edersen bütün günahların affolur…"
Yer miyiz bunu?
Hem de nasıl,
Dedim ya; kısayolcu, kısa yoldan köşe dönmeciyiz,
Tosuncuklara kanmaktan antremanlıyız.
Koskoca Din Görevlisi yalan mı söyleyecek yani…
Ve, O Zat-ı Muhterem de, öyle bir ciddiyet ve huşu içinde anlatılıyor ki bunları;
Sanki az önce Dinin Sahibiyle görüşmüş,
İstişare etmiş, icazet almış ve "cennetten taksitli satışlar paketini" onaylatmış gibi…
Ve sanki Allah da; seni, "yeni nesil tebliğci" kıldım,
Git diğerlerine de anlat bunları,
Sayende onlar da, "kurtuluşa ersinler-cennetime girsinler" demiş gibi…
"Yahu yok böyle bir şey, kanmayın, aldanmayın" diye,
Uyarmaya, uyandırmaya, aklettirip düşündürtmeye kalksan;
Halin harap,
"Seni gidi din ve dindar nesil düşmanı, dış güçlerin adamı, kafir seni" diye tu kaka edilirsin!..

Yahu arkadaş!
Bu kadar basit mi ya!
Bu din,
Bu dinin mükafat ve mücazat pratiği bu kadar basit, yapmacık, şekli ve seramonik mi!
Peki, Muhteremin din öğretisi ve anlatısı bu kadar ve buraya kadar mı?
Tabi ki hayır,
Bitmedi bitmez,
Onlar için din, dolaptaki pekmez gibi; yala yala bitmez!
Daha asıl konuya bile giremedi Mübarek.
Buraya kadarki kısım girizgahtı daha,
Yeni ısındı daha,
Şimdi giriyor ana konuya…
Başlıyor "haram-günah ve ahlaksızlığı" anlatmaya,
Tabi ki, kadın ve cinsellik üzerinden…
Ve öyle bir anlatıyor ki;
Ballandıra ballandıra,
Adeta şehvetle,
Ağzının suyu akarcasına,
Sanki yaşar gibi…
Neredeyse, insanın günah işleyesi geliyor!

Günah ve ahlaksızlık anlatılır da; "sevap-helal-ahlak" gibi güzel hasletler ve bunun karşılığı olan mükafat anlatılmadan olur mu…
Dönüp dolaştırmadan, direk giriyor mevzuya Muhterem,
Cennet ve altından ırmaklar akan köşk metaforu zaten hazır,
Hemen, kes yapıştır,
Işıltılı gözlerle, buğulu ses tonuyla anlattıkça anlatır,
Rahmet Pınar'ını akıtır da akıtır,
Deniz'lere ulaştırır,
Derya'larla buluşturur…
Bu kadar mı peki?
A be dinden habersiz, uhreviyatsız, maneviyatsız dostum!
Sayısız huri olmadan olur mu hiç!
Cennet dişileri anlatılmadan geçilir mi hiç!
Kadın/dişi ve cinselliğe girmeden, sevap-ahlak-helalin müthişliği anlatılabilir mi hiç…
Bizim Muhterem devam eder;
"Huriler şöyle, huriler böyle,
Hepsi erkeklere amade…
Evdeki kadınlara gelince:
Adı yok onların,
Onlar hizmetkar ve erkeğe köle,
Cennetteki deniz-derya dünyadaki boş nevale!.."

Bu arada,
Şehvetiniz kursağınızda kalacak belki ama söylemek zorundayım;
Kimi müfessirler, cennette erkeğe huri verilirken kadına da "nuri" verileceğine dair dinî işaretlerden bahsetmekteler.
Yunus Emre'nin deyişiyle; cenneti "birkaç köşkle birkaç huri"den ibaret sanan ve dinsel bir "cennet-şehvet paradigması" oluşturan Muhteremlere duyurulur!..

Bunları anlatmazsam olmazdı!
Çünkü;
Son zamanlarda dinle ilgili öyle şeyler anlatılıyor, öyle abuk-sabuk şeyler vaaz diye satılıyor ki; insan, "acaba bu din, hangi din ki?" demekten kendini alamıyor!
Sanki dinle ilgili her sorunu çözümledik,
Her şartı yerine getirdik,
Her konuda tekemmül ettik,
Mükemmele eriştik,
Adeta kanatlandık ve melekleştik,
Yani, her boyayı boyadık bir tek dinî-fıstıkî yeşil kaldı da;
Bir tek bu konuda eksiktik ve pek muhterem bazı din görevlilerimiz, dinî otoritelerimiz, "en şehvetli sözlerle" biz cahilleri aydınlatıp irşat ediyor!

Yahu kardeşim el insaf!..
Bu din, rüşveti men etmemiş mi,
Kayırmacılığın lanetinden bahsetmemiş mi,
Kul hakkının kutsiyetine girmemiş mi,
Beyt-ül Mâl'e (Devlet Malına) dokunmayın dememiş mi,
Çalmayın, yalan söylemeyin, aldatmayın diye emretmemiş mi,
İnsanları din üzerinden manipüle ederek, riyakar ibadetle ve Allah'ın adıyla kandırmayın yoksa haliniz kesat, yüksek mevkideki tanıdıklarınız bile himmet edemez diye uyarmamış mı, buyurmamış mı!..
Evet evet evet; Dinin Anayasası-Allah'ın Kitabında bunların hepsi var!
Ama
Bugün olanlara,
Oldurulmaya çalışılanlara,
Anlatanlara, anlatılanlara,
Haram ve helal ölçütlerine bakınca;
Bahsedilen dinin, "Günah-Sevap-Ahlak" paradigmasının ana konusu ve aslî unsuru, sadece kadın ve cinsellik!..

Ulan vicdansızlar,
Dini hiç bilmeyen,
Dini ilk sizden işiten,
Dürtülerinize teslim olmuş kişiliğinizle İslamileştirilmiş söylemlerinizi "Dinin Esası" sanan birisi,
UFO görmüş köylü gibi şaşırır ve faltaşı olmuş gözleriyle;
Cenneti haremden,
Bu dini ise, "setr-i avret"den ibaret sanır!

Yahu arkadaş,
El vicdan,
Allah'tan korkmuyorsun, kuldan utanmıyorsun bari kendi içinde utan!
Bu neyin açlığı,
Neyin yoksunluğu,
Neyin kompleksi ve neyin ezikliği…
Bu dini, indirgediğiniz şeyin farkında mısınız!
Aklınız, fikriniz, zikriniz tek bir şey: cebiniz ve uçkurunuz!
Hele bir de,
Kendileri, dinin sahibi gibi davranmaları,
Başkalarını, dinin üvey evlatları gibi görmeleri,
Kendilerini "salih kul",
Diğerlerini "ehl-i dünya" gibi sınıflandırmaları yok mu; gel de çıldırma!

Bu kadar da olmaz be ya!
Bırakın ulan,
Şu dini kendi haline bırakın!
Ettiğiniz hayır ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor.
İnsanlara, insanların inancına, Allah'ın dinine vurduğunuz darbe bini aştı,
İhanetin dibine vurdunuz.
Dinin içini boşalttınız,
Kalpazanca bir din oluşturdunuz.
Ve oturdunuz; elinize aldığınız günahmetre-sevapmetre ile,
Cennet ve cehenneme rezervasyon yaptınız.
Dinin sahibi gibi, bilirkişi kesildiniz,
Ahkam kestiniz.
Ahlak ahlak diyerek ahlakı yokettiniz,
Ahlaksızlığınızı örtmek için ahlakçı kesildiniz.
"Bizdendir-Değildir" diye, yargısız infaz ettiniz,
Başımıza Tanrı kesildiniz!..

Aslında size ve siz gibi, kendini Tanrı temsilcisi görenlere söylenecek öyle çok şey var ki…
Ama neyse,
Ağzımın ayarı iyice kaçacak,
En iyisi susmak!..
Ne dense boş size!
Allah sizi bildiği gibi yapsın!..

Ziya Paşa der ki:
Onlar Ki Verir Lâf İle Dünyaya Nizâmât,
Bin Türlü Teseyyüp Bulunur Hânelerinde…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Necip UYSAL
    Kaleminize sağlık 👏🏻👏🏻👏🏻
  • Zeynep yilmaz
    Suclu onlarmi yoksa arastirmayan kulaktan dolma ogredigiyle idare eden cemaattemi..boyle cemaate boyle hoca yapcak bisey yok..Allah akilda vermis kullansinlarrr.
  • Egemen T.
    Ne güzel yazmışsınız....
  • Nejla Malatya
    Erkan abi harika olmuş yazın kalemine sağlık
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı