Sabredin ve sadece sabredin; Allah "Sabredin" buyuruyor!..
Siyaset arşivlerinden bir anekdot anlatılır.
Okuyunca, günümüzle hemen benzerlik kuracaksınız, eminim ki…
Yıl-1977,
11 Milletvekili Adalet Partisi'nden istifa edip CHP'ye geçer.
Meşhur Güneş Motel hadisesi…
Bu vekillerden birisi de Enver Akova'dır.
Dönemin Sivas milletvekili.
Kendisi vekil olmadan önce müftüdür.
Kurulan CHP hükümetinde Devlet Bakanı olduktan sonra hemşerilerini ziyaret için Sivas'a gider.
Halk tepkilidir; müftü-vekil nasıl olur da CHP'ye geçer diye…
Bir kahvede toplanan Sivas'lılarla konuşmaya gelen Akovalı'yı, ahali konuşturmaz ve "nasıl CHP'ye geçersin sen…" diye şiddetli tepki koyar.
Rahmetli Akovalı bakar ki, durum kötü ve tepki dinmeyecek.
Vakit ince siyaset, kıvrak zeka ve derin kurnazlığını sahneleme vaktidir.
Bir anda yükselir; titrek bir ses tonu ve duygusal bir ruh haliyle bağırır;
Hele bir sorun, hele bir sorun; neden geçtim CHP'ye?..
Bir anda şaşıran ve sessizleşen ahalinin kendine gelmesine fırsat vermeden kendi kendine konuşur gibi başlar;
Hz. Peygamberi rüyamda gördüm,
Ertesi gün,
Ve daha sonraki gün…
Üç gün üst üste gördüm ve bana diyordu ki;
"Enver, Enverrrr…
İstifa et ve bu din düşmanı CHP'ye gir.
Onları içeriden çökert,
Vazifen budur!..
Şimdi söyleyin, ben ne yapsaydım.
Hz.Peygamber'i dinlemese miydim,
Yoksa ben bir müftü olarak, bu CHP'ye hiç geçer miydim!.."
Ve tabi kahvedekiler sus-pus.
Hatta "vekilim-bakanım; suizan etmişiz, hakkını helal et, bizi bağışla…" sözleri gelir peş peşe…
Biz yeriz,
İnanırız da…
Hele "ayetle-hadisle" konuşuldu mu; düşünmeden yeriz.
Söylenen doğru mu, gerçek mi ya da ayetin bağlamı nedir veya gerçekten öyle bir hadis var mıdır diye, düşünmek zahmetine bile katlanmaz; hemen yeriz!..
Geçen gün, Cumhurbaşkanımız bir konuşmasına şöyle başladı:
"Dünya hayatını imtihan olarak gören insanlarız.
Rabbimiz Kuran'ı Kerim'de,
"Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele" şekilde buyurmaktadır."
Artık ne alakaysa,
Yukarıdaki siyasi anekdot da, bunu duyunca aklıma geldi.
Bence, dövizin yükselmesinin,
Zamların-fiyat artışlarının,
Toptan kötü gidişatın tek bir sebebi ve kaynağı var; O da Allah!..
Aslında bizi, "dış güçler"le korkutan da Allah.
Çiftçiyi mağdur eden de,
Esnafı perişan kılan da,
Fakiri daha fakirleştiren de,
Bazı "muhterem ve muhteşem" insanları devletten zenginleten de,
Marketlerde fiyat etiketlerini değiştirten de,
Stokçuya stok yaptıran da Allah!..
Bence iktidarı,
İktidarın beceriksiz ekonomi yönetimini,
Suyu tersine akıtmaya çalışır gibi olan, muhal ötesi ekonomik modellerini,
İsrafını,
Kayırmacılığını,
Ve, umursamazlığını boşu boşuna suçlamayın.
Ayete bakın; Allah öyle demiş.
Allah sebep, enflasyon sonuç!..
Şimdi dinî bilgisi olan kimi okurlar hemen; "Başka ayetlere, ayetlerin nüzûlüne, siyâk-sibâk bağlantısına ve Allah'ın başka buyurularına da bakmak lazım…" diyebilir.
Bence hiç karıştırmayın.
İşimize gelmez,
Dişimize göre değil,
Hafız-müfessir-muhaddis miyiz biz.
Boş ver şimdi; kafamızı karıştırma…
Büyüklerimiz ne derse odur ve biz ona inanırız.
Yoksa Cumhurbaşkanımızın ayet okumasını mı kıskanıyorsunuz!..
Bu arada;
Beşli Çete filan diyorlar ya,
Hani, şu devletten beslenen ve ihalesiz ihale alıp, devletin kaymağını yiyenler diye anlatılan "Beşli Çete"…
Onlara da kimsenin kızmaya hakkı yok.
Eğer Allah istemeseydi, onlar milletin "canını-malını-ürününü" eksiltir miydi!..
Allah şeytanı yaratmasaydı, onlar hiç şeytana uyarak "fakir-fukara, garip-gureba"nın hakkını yerler miydi!..
Yani demem o ki;
Her şeyin sebebi Allah'tır.
Allah'ın işine karışılmaz.
Hırsıza bile boşuna kızmayın; Allah istemese hırsızlık yapabilir mi hiç(!).
Bu arada, sakın pas geçmeyin,
Ayetin sonunda ne buyuruyor Allah;
"Sabredenleri müjdele…"
Ama bu müjdeye mazhar olmak için "bir şart"var.
O da "Sabretmek"…
Yani;
Hırsıza sabretmek,
Arsıza sabretmek,
Korkuya sabretmek,
Açlığa sabretmek,
İsrafa sabretmek,
Haksızlığa sabretmek,
Yolsuzluğa sabretmek,
Zulme sabretmek,
Adaletsizliğe sabretmek…
Eğer ki, tüm bunlara sabretmeyi bilirseniz, müjdeler olsun ki; öteki dünyada güvenlikli sitelerde altından ırmaklar akan, ultra-lüks cennet köşkleri-sarayları (pardon rezidansları); full eşyalı-möbleli, uşaklı-hizmetçili, jakuzili ve içinde sayısız hurilerle sizin olacaktır.
Bu arada unutmadan söyleyeyim; yiyecek ekmeye muhtaç olmasına rağmen, çoluk-çocuğunun perişan olmasına rağmen, yırtık donla gezmesine rağmen iktidar laf söyletmeyip ultra sabreden şanslı fakirlere müjdeler olsun ki, cennette yukarıda verileceklerin yanında, bonus olarak en yüksek devlet memuru maaşı tahsis edilecek olup; temsil ödeneği bin dolardan aşağı olmayan beş kurumun da yönetim kurulu üyeliği maaşı verilecektir.
O yüzden;
Sabredin,
Ve bence, geberseniz de sabredin!..
Okuyunca, günümüzle hemen benzerlik kuracaksınız, eminim ki…
Yıl-1977,
11 Milletvekili Adalet Partisi'nden istifa edip CHP'ye geçer.
Meşhur Güneş Motel hadisesi…
Bu vekillerden birisi de Enver Akova'dır.
Dönemin Sivas milletvekili.
Kendisi vekil olmadan önce müftüdür.
Kurulan CHP hükümetinde Devlet Bakanı olduktan sonra hemşerilerini ziyaret için Sivas'a gider.
Halk tepkilidir; müftü-vekil nasıl olur da CHP'ye geçer diye…
Bir kahvede toplanan Sivas'lılarla konuşmaya gelen Akovalı'yı, ahali konuşturmaz ve "nasıl CHP'ye geçersin sen…" diye şiddetli tepki koyar.
Rahmetli Akovalı bakar ki, durum kötü ve tepki dinmeyecek.
Vakit ince siyaset, kıvrak zeka ve derin kurnazlığını sahneleme vaktidir.
Bir anda yükselir; titrek bir ses tonu ve duygusal bir ruh haliyle bağırır;
Hele bir sorun, hele bir sorun; neden geçtim CHP'ye?..
Bir anda şaşıran ve sessizleşen ahalinin kendine gelmesine fırsat vermeden kendi kendine konuşur gibi başlar;
Hz. Peygamberi rüyamda gördüm,
Ertesi gün,
Ve daha sonraki gün…
Üç gün üst üste gördüm ve bana diyordu ki;
"Enver, Enverrrr…
İstifa et ve bu din düşmanı CHP'ye gir.
Onları içeriden çökert,
Vazifen budur!..
Şimdi söyleyin, ben ne yapsaydım.
Hz.Peygamber'i dinlemese miydim,
Yoksa ben bir müftü olarak, bu CHP'ye hiç geçer miydim!.."
Ve tabi kahvedekiler sus-pus.
Hatta "vekilim-bakanım; suizan etmişiz, hakkını helal et, bizi bağışla…" sözleri gelir peş peşe…
Biz yeriz,
İnanırız da…
Hele "ayetle-hadisle" konuşuldu mu; düşünmeden yeriz.
Söylenen doğru mu, gerçek mi ya da ayetin bağlamı nedir veya gerçekten öyle bir hadis var mıdır diye, düşünmek zahmetine bile katlanmaz; hemen yeriz!..
Geçen gün, Cumhurbaşkanımız bir konuşmasına şöyle başladı:
"Dünya hayatını imtihan olarak gören insanlarız.
Rabbimiz Kuran'ı Kerim'de,
"Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele" şekilde buyurmaktadır."
Artık ne alakaysa,
Yukarıdaki siyasi anekdot da, bunu duyunca aklıma geldi.
Bence, dövizin yükselmesinin,
Zamların-fiyat artışlarının,
Toptan kötü gidişatın tek bir sebebi ve kaynağı var; O da Allah!..
Aslında bizi, "dış güçler"le korkutan da Allah.
Çiftçiyi mağdur eden de,
Esnafı perişan kılan da,
Fakiri daha fakirleştiren de,
Bazı "muhterem ve muhteşem" insanları devletten zenginleten de,
Marketlerde fiyat etiketlerini değiştirten de,
Stokçuya stok yaptıran da Allah!..
Bence iktidarı,
İktidarın beceriksiz ekonomi yönetimini,
Suyu tersine akıtmaya çalışır gibi olan, muhal ötesi ekonomik modellerini,
İsrafını,
Kayırmacılığını,
Ve, umursamazlığını boşu boşuna suçlamayın.
Ayete bakın; Allah öyle demiş.
Allah sebep, enflasyon sonuç!..
Şimdi dinî bilgisi olan kimi okurlar hemen; "Başka ayetlere, ayetlerin nüzûlüne, siyâk-sibâk bağlantısına ve Allah'ın başka buyurularına da bakmak lazım…" diyebilir.
Bence hiç karıştırmayın.
İşimize gelmez,
Dişimize göre değil,
Hafız-müfessir-muhaddis miyiz biz.
Boş ver şimdi; kafamızı karıştırma…
Büyüklerimiz ne derse odur ve biz ona inanırız.
Yoksa Cumhurbaşkanımızın ayet okumasını mı kıskanıyorsunuz!..
Bu arada;
Beşli Çete filan diyorlar ya,
Hani, şu devletten beslenen ve ihalesiz ihale alıp, devletin kaymağını yiyenler diye anlatılan "Beşli Çete"…
Onlara da kimsenin kızmaya hakkı yok.
Eğer Allah istemeseydi, onlar milletin "canını-malını-ürününü" eksiltir miydi!..
Allah şeytanı yaratmasaydı, onlar hiç şeytana uyarak "fakir-fukara, garip-gureba"nın hakkını yerler miydi!..
Yani demem o ki;
Her şeyin sebebi Allah'tır.
Allah'ın işine karışılmaz.
Hırsıza bile boşuna kızmayın; Allah istemese hırsızlık yapabilir mi hiç(!).
Bu arada, sakın pas geçmeyin,
Ayetin sonunda ne buyuruyor Allah;
"Sabredenleri müjdele…"
Ama bu müjdeye mazhar olmak için "bir şart"var.
O da "Sabretmek"…
Yani;
Hırsıza sabretmek,
Arsıza sabretmek,
Korkuya sabretmek,
Açlığa sabretmek,
İsrafa sabretmek,
Haksızlığa sabretmek,
Yolsuzluğa sabretmek,
Zulme sabretmek,
Adaletsizliğe sabretmek…
Eğer ki, tüm bunlara sabretmeyi bilirseniz, müjdeler olsun ki; öteki dünyada güvenlikli sitelerde altından ırmaklar akan, ultra-lüks cennet köşkleri-sarayları (pardon rezidansları); full eşyalı-möbleli, uşaklı-hizmetçili, jakuzili ve içinde sayısız hurilerle sizin olacaktır.
Bu arada unutmadan söyleyeyim; yiyecek ekmeye muhtaç olmasına rağmen, çoluk-çocuğunun perişan olmasına rağmen, yırtık donla gezmesine rağmen iktidar laf söyletmeyip ultra sabreden şanslı fakirlere müjdeler olsun ki, cennette yukarıda verileceklerin yanında, bonus olarak en yüksek devlet memuru maaşı tahsis edilecek olup; temsil ödeneği bin dolardan aşağı olmayan beş kurumun da yönetim kurulu üyeliği maaşı verilecektir.
O yüzden;
Sabredin,
Ve bence, geberseniz de sabredin!..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ay ışığı
Egemen T.