Peki batı bu kadar kötü de; bu batı'da yaşama aşkımız neyin nesi..!
Yani İngiltere, Fransa, Almanya veya Belçika veya İsviçre veya ABD…
Wallerstein’in sözüyle de; Merkez Devletler…
Emperyalist mi..; evet,
Kendi çıkar maksimizasyonu içindeler mi..; Evet,
Küresel-hegemonik amaçlılar mı..; Evet,
Kısaca ve özetle Batı;
Batı-ötesi dünya, yani kendi haricindeki ülkeler için kötü, sömürgeci, oyun içinde oyun tasarlayan ve oynayan bir “Dış Güç/ler”…
Medeniyet tasavvurları bile bu amaç ve emellerine hizmet maksadıyla oluşturulmuş deniyet (alçaklık) içeren bencil ve batı merkezci bir olgu…(italik kısım Batı harici toplumların zihinsel tembelliğini kapatmak için dillerinden düşürmediği beylik cümle…)
Hal durum ve gerçeklik böyleyse,
Batı denen cenah cümleten "şeytan" ise;
Neden Çin ve Rusya da dahil olmak üzere Batı harici toplumlarda onulmaz bir Batı’da yaşamak hayali ve çabası var..!
Çok geriye, 19. Yüzyıla gitmeye gerek yok.
30 Ekim 1961 tarihinde, Almanya'nın Bonn kentinde Türkiye ile Almanya arasında imzalanan "İşgücü Alımı Anlaşması"nı düşünün.
Anlaşma sonrasında, ilk olarak 2 bin 500 Türkün göç ettiği Almanya'da, bugün üçüncü nesle ulaşan yaklaşık 3 milyonu aşan Türk hala o "melun ve şeytani" diyarlarda ne yapıyorlar ve neden oradalar..?
Sadece Almanya mı…
İskandinav ülkeleri de olmak üzere tüm diğer Batı ülkelerinde yaşayan ve hatta gitme hayaliyle yanıp tutuşan Türk vatandaşlarını düşünün…
"Şu fakülteyi bir bitirsem de, kapağı Avrupa/ABD’ye bir atsam…" hayaliyle yanıp tutuşan "Yeni Nesil Türk Vatandaşlarını" düşünün…
Veya, anlı şanlı siyaset, sosyoloji, toplum bilimcilerimiz bu sosyal psikolojiyi irdelemeyi düşünüyorlar mı…
Yukarıda söylendi; "Batı'nın kötücüllüğü…"
Buna oksidentalizm diyorlar galiba, bir de…
Yazan, okuyan, düşünen –sözüm ona- aydınlar, hocalar müthiş bir ezberle batı kötülüğü/müzmin kötücüllüğü sıralamakta çok mahirler…
Ben de soruyorum o halde;
"Yoksa biz/bizim çocuklarımız celladına aşık birer paranoyak mı da; melanet sefahet ve rezalet (!) dolu Batı’da yaşamayı istiyorlar… "
Ağzımız dolu dolu ve hamasetle söylediğimiz "bu cennet vatanda" yaşamaktan kaçmak istiyorlar…
Çok sevgili düşünür (varsa düşünüşleri tabi…) yazar, okur hocalarımız güncelin şehvetinden başlarını kaldırıp, TV programlarında tribün şovlarından vakit bulup, ilmî ve bilimsel birikimlerini bu paradoksal dilemmaya hasretmeyi ve adam olmaz damada (Batı) olan hastalıklı aşkın sebebini irdelemeyi düşünüyorlar mı, acaba..!!!
Yoksa, Jeopolitika ve jeostrateji ile fazla meşgul olan, çok ve her şeyi bilen bu herşeyologlarımız Batı’ya olan bu ilgi ve batıda yaşam arzusunu; "salt ve basit bir özentidir" kolaycılığı ve yüzeyselliğiyle mi izaha çalışacaklar..
Hatta "yahu, bu Batı evet kötü."
Ama arınmış ve objektif olarak, gelin bu ülkeleri irdeleyelim.
Nasıl bu hale gelmişler,
Nasıl böyle güçlenmişler,
Ve neden herkesin yaşamak isteğinin merkezine oturacak "Merkez Devletler" haline gelmişler…
Bu sorulara hiç kafa yoruyor muyuz…
Mesai teksif ediyor muyuz…
Yoksa tam tersi; bu yönde düşünen, sorgulayan, sorgulatmaya çalışanları batı sevici, geleneği yok edici ve aşağılık kompleksli diye akademik bir linçe mi maruz bırakıyoruz…
Ya da elinde "oryantalist dedektör"üyle dolaşıp, bu soruları soranları öz-oryantalist, özüne oryantalist mi ilan ediyoruz..!
Prangasız düşünüşü öne çıkartıp, hissilik, romantizm ve hamasetten uzak bir zihinle, Batı sevgi/nefret olgu ve algısının neden ve niçin'ine dair O. Yıldız'ın tespitleriyle yazımı tamamlamak istiyorum.
“Dış politik ve devletler arası ilişkilerde, "kendi çıkarları" için pek çok şeyi göze alan merkez devletler (batılı devletler), dahilde; yani kendi toplumlarına/ülkesinde yaşayanlara karşı "hukuka uygunluk” konusunda müthiş titiz ve özenliler.
Jeopolitika ve jeostrateji ile fazla meşgul olan çevre ülkelerin bazı okumuşları, batıdaki bu "gelişmişlik düzeyini", batının yayılmacılığına bağlıyor.
Oysa yayılmacılık veya sömürgecilik tek başına refahı ve özgürlüğü yaratmıyor.
İki emperyal ülke, Çin ve Rusya'da insanlar, neden hala batılı eğitim alıyorlar veya merkez ülkelere(Batı’ya) yerleşiyorlar.
Batının en büyük gücü, silah ve para değil.
Aslında, bütün dünyanın zihnini köleleştiren/ sömürgeleştiren/mecbur bırakan/mecbur hissettiren/ikna eden, batılı yaşam tarzı.
Bu yaşam tarzı, haz verici, çünkü.
Basit, yalın, sade ve güçlü…"
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.