Özgür Özel nerede yanlış yapıyor?
Siyaset…
Hem İsa’ya hem Musa’ya yaranma sanatıdır.
Siyasetçi…
İpte yürüyen bir cambaz gibidir.
Ama altında koruma brandası olmayan…
Siyasetçinin sermayesi söylemidir,
Ne söylediği ve neleri söylemediğiyle..
Tabii, söylem-eylem tutarlılığı şart…
Önceki yazımda Özgür Özel’e yöneltilen eleştirilerin oransızlığını yazmıştım.
Şimdi de Özgür Özel’in eleştiriye çanak tutan hatalarını yazacağım.
“…Bugün gerek görürsem gidip yine Erdoğan’la konuşurum.
28 Şubat Paşalarının tahliyesi nedeniyle teşekkür etmek için aradım, özel kalem müdürüyle konuştum ve teşekkürlerimi ilettim.”
Bu söylem şekli yanlış,
Hatalı ve hatta siyasal iletişim stratejisinden yoksun…
“…gidip konuşurum.” derken;
Nereye gidiyorsun,
Ve neden sen gidiyorsun!
İkincisi,
“Teşekkür için Özel Kalem müdürüyle konuştum.” diyorsun.
Sen, bir siyasi parti başkanısın.
Hem de son seçimde sandıktan birinci çıkan bir partinin…
Cumhurbaşkanı da olsa,
Erdoğan da bir siyasi partinin başkanı.
Ama sen Özel Kalem Müdürü ile muhatap oluyorsun…
Bu davranış şekli
Ve söylem tarzı her ne suretle olursa olsun yanlış…
Bunu söylerken AKP seçmenine “Bize gel.” mesajı vermek istiyor olabilirsin.
Ama unutma: Söylem ve eyleminle rencide olmaman gerekir. Çünkü senin kendi seçmen kitlen var!
Liderine hakaret etmeden,
Saygısızlık algısı oluşturmadan,
Makama nezaketi ihmal etmeden,
En sert, net ve kendi seçmenini kırıp-dökmeden AKP seçmenine de çok güzel mesaj verilebilir.
Bunu yapabiliyorsan başarılı sayılırsın.
Aksi takdirde ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranırsın..
Mevcut söylem ve tavrınla,
Sen, samimi ve gerçekten normalleşmeci olsan da
Rakip seçmenlere samimi ve sahici gelmeyeceğin gibi
Kendi seçmenini de incitmiş, eziklemiş olursun ve hatta kızdırırsın!
Unutulmamalı ki,
Tüm siyasi partilerden ve özellikle de AKP’den seçmen kazanarak
İktidar olmak istiyorsan,
Erdoğan, siyasal rakibin demektir.
Erdoğan, kaybetmeden sen kazanamazsın!
CHP Genel Başkanı ile AKP Genel Başkanı arasındaki iletişim, eşitler arası bir diyalogdur,
Ve aksi bir davranış CHP kitlesini kırar, incitir ve hatta kızdırır!
Ki öyle de oluyor…
Stratejin doğru olsa da yöntemin yanlış,
Teorin doğru olsa da pratiğin yanlış,
Niyetin doğru olsa da oluşturduğun algı yanlış…
Tavsiyem şu:
Oturun, “Biz, nerede yanlış yapıyoruz?” diye düşünüp sorunu bulun.
Bulun ki hem CHP kitlesini/seçmenini incitmeyin hem de başta AKP seçmeni olmak üzere diğer seçmenlere en doğru yöntemle en sahici daveti yapabilin!
Yapın ki doğrularınız yanlış anlaşılmasın!
*******
Ne oluyor/Ne olmuyor da böyle dramlar yaşanıyor?
Gün geçmiyor ki,
Bir taciz-tecavüz,
Cinayet ve saldırı haberi gelmesin!
Gün geçmiyor ki;
Bir dolandırıcılık,
Sahtecilik, düzenbazlık,
Ve organize suç haberi gelmesin!
Gün geçmiyor ki;
Bir torpil, bir hak yeme,
Rüşvet, yolsuzluk,
Ve adaletsiz yargı haberi gelmesin!
Kadınlar-kızlar-çocuklar sokağa çıkmaya korkar halde!
Adeta taşlar bağlanmış köpekler serbest bırakılmış!
Taciz, tecavüz, hırsızlık, vandallık, magandalık olaylarına bakıyoruz; failleri onlarca suçtan sabıkalı veya zanlı veya hüküm giymiş kaçaklar!
Psikopatlar, akıl hastaları, sapıklar, caniler ortalıkta kol geziyor!
Tabirimi mazur görün ama ülke adeta açık hava tımarhanesine dönmüş,
Şiddetin cinneti, cinnetin şehveti sokakları teslim almış sanki…
Akla ziyan ve numunelik olaylar yaşanıyor,
Adeta şiddetin her türünün kitabını yeniden yazıyoruz!
Bu problem, emin olunsun ki en temel Milli Güvenlik Sorunu haline gelmiştir!
Şunu düşünmeden edemiyorum:
Birincisi:
Bu tarz olaylar bir anda mı başladı ya da arttı?
İkincisi:
Zaten oluyordu da bir anda mı gündem edilmeye başlandı?
Üçüncüsü:
Ülkeye hakim olan kötülük ve kötücüllük,
Ve hatta kötülüğün kurumsallaşması,
Ekonomik kriz ve yaşanan fakr-u zaruret,
Derin ahlaksızlık ve ahlakçılığın artması,
Adaletsizliğin iktidarı,
Veya iktidarın adaletsiz hukuku sevmesi mi sebebiyet veriyor?
Nedendir/Niçindir, bilmiyorum ama kim ne derse desin;
Anormalin normalleştiği,
Adalet saraylarının arttığı ama suçun kol gezdiği, suçluların cirit attığı,
Bu topraklarda tutkal vazifesi gören İslam’ın, pratikte içinin boşaltılarak ahlaktan yoksunlaştırıldığı,
Türkiye’nin Meksikalaştığı,
Suç-suçlu-irtikap ve suç-ceza oransızlığı bakımından İstanbul’un Mexico City’e dönüşmesi gibi bir gerçeklikle acı bir şekilde yüzleşiyoruz!
Neyi eksik yapıyoruz ya da yapılması gereken neyi yapmıyoruz!
Veya suçun sıradanlaştığını, suçlunun cezasını bulmadığını gören birileri toplumsal bam telinin düğmesine basıp toplumsal infiali mi hedefliyor acaba?
Günün İddiası
Çalışma Bakanı’nın bir arkadaşının damadı,
Hiç memuriyet yapmamış ve kayınpederinin şirketinde “aşçı/büro elemanı” olarak çalışırken,
Bakanlık’ta yetişmiş ve yurt dışında görev yapmış 85 uzmanın ataması ‘tasarruf tedbirleri’ nedeniyle bekletilirken,
7200 Euro maaşla ‘’Çalışma Ataşesi’’ olarak Almanya’ya atanmış…
Bu arada Almanca da bilmiyormuş…
Günün Sözü Prof. Mustafa Öztürk’ten
Cennet Vatandan cinnet vatana…
Benim Sözüm
Anadolu irfanından Anadolu intizarına ve isalesine…
Son Söz Albert Camus’tan
Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Egemen
Herhangibiri