Normalleşme – yumuşama, kutuplaşma – sertleşme, yeni siyasi iklim – paradigmatik değişim…
Yumuşama,
Yumuşak,
Yumuşaklık…
Zaten kelimenin kendisi bir garip…
Aslında pek de sempatik olduğu söylenemez…
Hemen her konu-kişi-nesne-olayla ilgili kullanılabilir.
Fakat bu kelime kullanıldığında duyanların zihninde, yazarak anlatmakta zorlandığım ilginç bir nüans, muzip bir sarkastik anlam ve ironik algılama durumu oluşur.
Biraz istihza gibi…
Kullanıcı, genelde kendini arî ve ayrı tutarak ya muhataplarına atfen ya bir olayı betimlemek veya gergin bir ortamı sakinleştirmek için söyler.
Adeta "bana değil de bir arkadaşa lazım…" misali…
Mesela;
"Ortamı biraz yumuşatmakta fayda var!
Biraz yumuşak güç kullanmak gereklidir!
Herif omurgasız! Sanki yumuşakçalar familyasından!
Ama o da çok yumuşak davranıyor be kardeşim!
Yahu neden bu kadar gerginsin; biraz yumuşa!
Pamuk yumuşaktır; o yüzden insan ölünce pamuk kullanılır.
Gibi gibi…."
Ama siyasetin odağına, bugün olduğu kadar hiç oturmamıştı,
Ta ki, Erdoğan tarafından "Türk siyasetinde yumuşama sürecini başlatalım istiyorum!" denilene kadar…
Acaba diyorum,
Yumuşama Süreci öncesi yapılan Erdoğan-Özel görüşmesinde şöyle bir diyalog geçmiş midir:
—Sayın Özel!
Seçimden önce iyice gerildik,
İleri geri laflar ettik,
Hatta bazen kırdık ve döktük…
Ama artık yumuşamak lazım olduğunu düşünüyorum.
—Sayın Erdoğan,
Gerilen de gerdiren de, kırıp döken de ve ileri geri laf eden de,
Bana "Özgür Efendi", Ekrem'e "zat/zevat" diyerek küçümseyen de sizdiniz!
Buna rağmen, biz gerilsek de germedik,
Son derece normaldik; normal gördüğümüz bir seçime girdik ve kazandık.
Yine de büyüğümüzsün; önden buyurun,
Yumuşayın, önderlik sizde kalsın…
—Özgür!
Evet, senden büyüğüm ama tevazudan taviz vermem,
Tabi ki, en büyüklük bende kalacak,
Haydi yürü; yumuşamanı göreyim…
—Sayın Cumhurbaşkanı,
Yumuşamak-yumuşaklık; bunlar da ne yahu!
Bu kelimeyi sevmedim.
Şuna normalleşme desek…
—Yav Özgür,
Demokratik bir Türkiye'deyiz,
Bilirsin ki şahsım olarak, ifade özgürlüğüne sonuna kadar sadık biriyim.
Aksi olsaydı, adı özgür olan birisi gelip de; yüzüme yüzüme özgürce konuşamazdı!
Bu yüzden de istediğin şekilde ifade et; sen normalleşme de, ben yumuşama diyeyim.
Ama unutma ki yumuşama çizgisinden önce benim kırmızı çizgilerim var,
Bugüne kadar kimseye taviz vermedim; Biden'a bile, Putin'e bile, Esad'ın oğlu Esed'e bile,
Sana hiç vermem!
Üstelik, yıllarca "öfke de bir hitabet sanatıdır" diye gerginliği-kamplaşmayı ve kutuplaştırmayı büyük bir maharetle siyasal strateji olarak kullanmış biriyim.
Milletim beni öfkemden tanır.
Sen hemen yumuşa ki "Halkım", benim de yumuşayacağıma ikna olabilsin!
Bu arada,
Sakın yumuşama politikasına sahip çıkmaya kalkma ha…
Bu ülkede ne olacaksa ancak ben istersem ve istediğim için olur,
Yumuşama da buna dahildir!
—İlahi Sayın Cumhurbaşkanı!
Müthişsiniz vesselam!
Yumuşamayı sertlikle,
Normalleşmeyi, anormalce anlatıyor,
Şu görüşmemizi bile lütfediyormuş gibi gözüme sokuyorsunuz ya; ben size daha ne söyleyeyim ki!..
Bence yumuşak dilinizin altında sert bir bakla var,
Ben şimdi daha çok kıllandım; siz, seçim hezimetinin hıncını çıkartmak için sanki dişlerinizin arasından konuşuyorsunuz!
Sizin yumuşamak gibi bir niyetiniz yok,
Amacınız sadece yumuşatmak,
Ve muhalefeti yavaşlatmak!
Çok üzgünüm,
Aklınız-gönlünüz hala Kılıçdaroğlu muhalefetinde kalmış,
Ama artık alışmalısınız; o, artık mazide kaldı,
Ben Özgür Özel; CHP Genel Başkanı,
Size hezimet, CHP'ye başarı getiren ilacın eczacısı…
—Bana bak Özgür Efendi,
Pardon Özgür Bey!
Bugüne kadar ne dediysem öyle olmadı mı; aksini gördün mü hiç!
İsveç NATO'ya giremeyecek dedim; girdi mi?
Enflasyon düşecek dedim; düşmedi mi?
Muhalefet kazanamaz dedim; kazandı mı?
Bolluk-bereket olacak dedim; olmadı mı?
Dünyanın ilk on ekonomisinden biri olacağız dedim; olmadık mı?
Döviz düşecek dedim; düşmedi mi?
Davos'a bir daha gitmem dedim; gittim mi?
O yüzden laflarını iyice ölç-biç-tart ve öyle konuş!
Yumuşama dediysem yumuşanır!
Bugüne kadar kimse itiraz edemedi!
Şahsım, olacak der ve olur!
O kadar!..
—Hodri meydan Sayın Cumhurbaşkanı!
Zarafetimiz zafiyetimiz değildir; nezaketimizdir!
Biz, 20 yıldır neler gördük neler…
"Neredennnn Nereye" geldiğinizi çok iyi fark ettik!
Ama devir-devran değişti,
Köprünün altından çok sular geçti.
Biz normalleştik ve kazandık,
Siz ise kaybettiniz ve "Türk siyasetinde yumuşama süreci başlatalım" diyerek; siz hariç, herkesi yumuşatarak yenilgiyi hafifleteceğinizi mi sanıyorsunuz,
Heyhatttt; şaşarım size!..
Bu haldeyken bile sergilediğiniz halet-i ruhiye oldukça garip ve acınası manidar!
Hala kibirdesiniz,
Derin yenilgiye rağmen hala kendini muktedir sanan bir mütekebbirsiniz!
Ama biliyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanı,
Bu hal ve tavrınız bana neyi hatırlattı:
"Bir gün Brejnev'in içinde bulunduğu tren aniden durmuş.
Brejnev; "Ne oldu yoldaşlar?" diye sormuş.
Yanındakiler, "Raylar bitti!" deyince,
Brejnev:
"Hemen birileri aşağıya inip treni sallasın da yolcular yola devam ettiğimizi sansın!" demiş."
Kusura bakmayın ama hal-i pür melaliniz aynı bu misal…
Bakla yutmuş solucan görünümlü bir doygunluk…
Size tavsiyem; bizi izlemeye devam edin!..
—Özgür Bey,
Ne oldu yahu! Neden ayaklandın,
Dur, hemen gitme!
İkram-ı Erdoğan reddedilemez!
Daha, büyük bir sofra kuracak,
Medine hurması ikram edecek,
Zemzem içirecek,
Manda yoğurdu yedirecek,
Karpuz kesecek,
Elhamdulillah çekip,verdikçe veren Rabbime şükredecek,
Sol yumruklar havada, marşlar söyleyecektik!
Bu arada,
Özeleştiriyi de en iyi biz biliriz Özgür!
Yakın zamanda Kızılcahamam'da, gündüzü istişare gecesi istihare olan değerlendirme toplantısı yapacağız.
Ne oldu; bakakaldın öyle,
Anlamadın değil mi; nedir istihare…
Maneviyatın eksik Özgür, maneviyatın…
Yıllarca okuduğun Das Kapital,
Dinde yayan imanda piyadesin.
Hasan!
Getir oradan; Özgür'e bir İlmihal…
Al al; madem genel başkansın ve iktidara talipsin,
Lazım olur be kardeşim!
Yıllardır, İlmihal ile iktidarda kalan biriyim!
Deneyim konuşuyor; sen beni dinle,
Sevdim seni; kimseye vermem böyle tavsiye,
Dinin, siyaset etkisini en iyi ben bilirim!
Bunları duyan Özgür Özel büyük bir şaşkınlık içinde Erdoğan'ın yüzüne bakar bakar bakar ve belli belirsiz mırıldanır gibi;
"Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!.."
—Yav Özgür!
Sen de iyice alıngan çıktın,
Yiyorsak; tefekkür, tezekkür ve şükran-ı nimet babında yiyoruz!
Bay Kemal bile bu kadar değildi.
Yedi yılda bir kere olsun ne davet ettim, ne görüştüm ne de bir sofra kurdum; adamın gıkı bile çıkmadı,
Sen ise soframıza laf ediyor, kapıyı çarpıp çıkıyorsun!
—Özgür Özel son söylenenleri duymaz bile…
Şaşar, kızar, kızarır, uzaktan hoşça kal der ve çıkar!
Erdoğan ise ardından bakarak "…acaba buna fazla mı özgürlük tanıdık ki…" diye söylenirken gözü fiskos masasında kalan İlmihal'e ilişir ve der ki;
"Bari şu İlmihal'i alsaydın!
Bedavaydı yahu!
Fiyatlar bu kadar artmışken,
Alım gücü yerlerde sürünürken,
Şimdi gidip parayla alacaksın be kardeşim!
Yok yok; bu ikinci kuşak CHP'liler iyilikten de anlamıyor ki…"
************
Paradigma Değişimi
Yahu arkadaş!
Bu yenilgi nelere kadirmiş!
Galiba kavramsal yaratıcılığı öne çıkartıyor…
Siyasal Yumuşama/Yeni Paradigma/Kuruluş Felsefesi/Politika Seti/Yeni Siyasi İklim/Değişim…
Geçen gün iktidara yakın diye bilinen Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin yazısını okudum.
Tek yazıda tüm bu kavramları kullanabilmiş.
Biraz eğreti dursa da/kürk mantolu çevreci gibi sırıtsa da vallahi çok tebrik ediyorum; hepsini kapsayan cümleler kurabilmiş!
Mesela;
Yedi kere miydi, sekiz kere miydi; tam hatırlamıyorum,
Ama defalarca paradigma demiş, paradigmatik değişimden bahsetmiş.
Vay arkadaş!
Muhafazkârlar zenginleşince böyle kelimeleri kullanmak daha mı havalı oluyor acaba,
Yoksa kelimenin ilk iki hecesi "para" olduğu için mi bu kadar sempatik geliyor onlara!
Yahut da, "yıllarca solcular/sekülerler kullandı, şimdi sıra bizde mi" demek istiyorlar acaba…
Bu arada, yazara "para"cısın filan da demiyorum,
Yanlış anlaşılmasın; sadece "yerel seçim sonucuyla alarm zilleri çaldı" dediği Ak Parti'de, "her şeyin başı para" olduğunu düşündüğü için "para/digmatik" subliminal mesaj mı vermek istedi diye merak ettim.
Halbuki "paradigma" kavramı öyle "paramatik" gibi bir anlama filan da gelmiyor ama,
Demek Selvi'nin gördüğü, bildiği, fark ettiği bir şey var ki başı para olan "digma"dan, bu kadar sitayiş ve özlemle dem vurmuş…
Bu arada,
Dem vurmak derken de;
—İki ay önce yapılan seçimlerde YSK tarafından seçilebilme yeterliğine sahip bulunan ve seçilmesinden sonraki iki aya büyük cürümler sığdırmayı başarabilen ve görevinden alınıp gözaltına alınan Hakkari Belediye Başkanı'nın partisi "DEM"i,
—Rizeli'nin, sarp yamaçlarda binbir eziyetle yetiştirdiği ama fiyatı maliyetinin altında kalan çayın "dem"ini,
—Başta iktidar sahipleri olmak üzere siyasetçilerin dilinden düşürmediği yüce değer demokrasinin(!) "dem"ini,
—Yavuz Sultan Selim'in başını vurdurduğu Karaman Valisi ve yakın arkadaşı olan Hemdem Paşa'nın "dem"ini filan kastettiğini kastetmedim.
Sakın yanlış anlamayın…
***********
Sabırsızlık ve Sabır
Müzmin Muhalefet:
Özgür Özel neden erken seçim istemiyor?
Özgür Özel:
Halk erken seçim istedi de ben mi içtim,
Step by step,
Sabır işidir siyaset.
Her şeyin bir vakti var,
Çocuk bile dokuz ay on gün sonra doğar!
***********
CHP'de Bitmeyen Senfoni
Arıza abi,
İçeriden birisi…
Dedi ki:
Kılıçdaroğlu konusu bildiğin gibi değil,
Haksızlık yapıldı…
Dedim ki:
İyiydi güzeldi,
Saygınca gitmeliydi,
Ama gitmedi!
Hem siyaset yapacaksın hem vefa diyeceksin.
Siyasette kaybeden biter, kazanan ileri gider!
Dedi ki:
Tüzük Kurultayı son şansı…
Dedim ki:
Bir daha kaybeder,
İntikam peşinde yani…
Dedi ki:
Ama o aday olmak istememişti,
Aday gösterildi.
Dedim ki:
Yani gaza geldi,
Hayır dese kafasına mı vuracaklardı.
Gerçek bir lider, hırsını kontrol eder,
Akleder,
Bile bile lades demez!
Bir liderin hırsı aklından büyükse, büyük kaybeder,
Kendini rezil rüsva eder!
Dedi ki:
Ama hançer…
Dedim ki:
Yapma, etme,
Bari sen, hançer edebiyatı yapma!
Siyasettesin; "Kuruluş Osman" dizisinde başrol oyuncusu değilsin ki hançer-mançer kullanılsın!
İnönü ne demiş;
"Siyasi ihtirasları siyasi yeteneklerinden fazla olanlar siyaset yapmasınlar."
***********
TRT ve Dekolte
Voleybol Milli Takımı'mız ABD ile maç yapıyor.
Çekişmeli bir maç,
Ve, iki metrelik boylarıyla normal uçak koltuklarında dizleri ağızlarına değerek, iki büklüm halde 10 saatten fazla işkence gibi yolculuk yaptırılan Bayan Milli Takımımız kazanıyor.
Tabi seyirciler, özellikle de gurbetçiler büyük sevinç yaşıyor.
Sevinç esnasında bir bayan seyirci frikik vermiş.
Aman da aman!
TRT utançtan kıpkırmızı olmuş,
Yerin dibine geçmiş,
Ve açıklama yapıp;
"Biz yapmadık yayıncı kuruluş yaptı" deme gereği hissetmiş.
"Kedidir kedi" deseydiniz bari…
TRT'nin pek muhterem ve çok ahlaklı ahlakçıları!
Tebrikler; saniyelik bir görüntüyü hemen fark ettiniz,
Ve, gündemin odağına oturttunuz!
Maçı izlemeyenlerin hatta maçı sizler gibi "dikkat, özen ve detaylıca(!)" izlemeyenlerin bile dikkatini saniyelik bir kesite çevirdiniz.
Konu göğüs olunca algıda seçiciliğiniz göğsümüzü kabarttı.
Demek ki, yine ve yeniden,
Defalarca, kare kare ve salise salise izlediniz izlediniz izlediniz.
Mesleki hassasiyetinize hayran kaldım!
"Üstünde durmayıp geçip gitsek mi" dediniz,
Yine izlediniz.
"Bir özür açıklaması yapsak mı" dediniz,
Yine izlediniz.
Öyle izlediniz öyle izlediniz ki son kertede "abi resmen bu pornografi" deyip; açıklama yapmaya mı karar verdiniz!
Ben de bunu merak ettim!
Hastirin ulan!
Özrünüz kabahatinizden beter!
Yumuşak,
Yumuşaklık…
Zaten kelimenin kendisi bir garip…
Aslında pek de sempatik olduğu söylenemez…
Hemen her konu-kişi-nesne-olayla ilgili kullanılabilir.
Fakat bu kelime kullanıldığında duyanların zihninde, yazarak anlatmakta zorlandığım ilginç bir nüans, muzip bir sarkastik anlam ve ironik algılama durumu oluşur.
Biraz istihza gibi…
Kullanıcı, genelde kendini arî ve ayrı tutarak ya muhataplarına atfen ya bir olayı betimlemek veya gergin bir ortamı sakinleştirmek için söyler.
Adeta "bana değil de bir arkadaşa lazım…" misali…
Mesela;
"Ortamı biraz yumuşatmakta fayda var!
Biraz yumuşak güç kullanmak gereklidir!
Herif omurgasız! Sanki yumuşakçalar familyasından!
Ama o da çok yumuşak davranıyor be kardeşim!
Yahu neden bu kadar gerginsin; biraz yumuşa!
Pamuk yumuşaktır; o yüzden insan ölünce pamuk kullanılır.
Gibi gibi…."
Ama siyasetin odağına, bugün olduğu kadar hiç oturmamıştı,
Ta ki, Erdoğan tarafından "Türk siyasetinde yumuşama sürecini başlatalım istiyorum!" denilene kadar…
Acaba diyorum,
Yumuşama Süreci öncesi yapılan Erdoğan-Özel görüşmesinde şöyle bir diyalog geçmiş midir:
—Sayın Özel!
Seçimden önce iyice gerildik,
İleri geri laflar ettik,
Hatta bazen kırdık ve döktük…
Ama artık yumuşamak lazım olduğunu düşünüyorum.
—Sayın Erdoğan,
Gerilen de gerdiren de, kırıp döken de ve ileri geri laf eden de,
Bana "Özgür Efendi", Ekrem'e "zat/zevat" diyerek küçümseyen de sizdiniz!
Buna rağmen, biz gerilsek de germedik,
Son derece normaldik; normal gördüğümüz bir seçime girdik ve kazandık.
Yine de büyüğümüzsün; önden buyurun,
Yumuşayın, önderlik sizde kalsın…
—Özgür!
Evet, senden büyüğüm ama tevazudan taviz vermem,
Tabi ki, en büyüklük bende kalacak,
Haydi yürü; yumuşamanı göreyim…
—Sayın Cumhurbaşkanı,
Yumuşamak-yumuşaklık; bunlar da ne yahu!
Bu kelimeyi sevmedim.
Şuna normalleşme desek…
—Yav Özgür,
Demokratik bir Türkiye'deyiz,
Bilirsin ki şahsım olarak, ifade özgürlüğüne sonuna kadar sadık biriyim.
Aksi olsaydı, adı özgür olan birisi gelip de; yüzüme yüzüme özgürce konuşamazdı!
Bu yüzden de istediğin şekilde ifade et; sen normalleşme de, ben yumuşama diyeyim.
Ama unutma ki yumuşama çizgisinden önce benim kırmızı çizgilerim var,
Bugüne kadar kimseye taviz vermedim; Biden'a bile, Putin'e bile, Esad'ın oğlu Esed'e bile,
Sana hiç vermem!
Üstelik, yıllarca "öfke de bir hitabet sanatıdır" diye gerginliği-kamplaşmayı ve kutuplaştırmayı büyük bir maharetle siyasal strateji olarak kullanmış biriyim.
Milletim beni öfkemden tanır.
Sen hemen yumuşa ki "Halkım", benim de yumuşayacağıma ikna olabilsin!
Bu arada,
Sakın yumuşama politikasına sahip çıkmaya kalkma ha…
Bu ülkede ne olacaksa ancak ben istersem ve istediğim için olur,
Yumuşama da buna dahildir!
—İlahi Sayın Cumhurbaşkanı!
Müthişsiniz vesselam!
Yumuşamayı sertlikle,
Normalleşmeyi, anormalce anlatıyor,
Şu görüşmemizi bile lütfediyormuş gibi gözüme sokuyorsunuz ya; ben size daha ne söyleyeyim ki!..
Bence yumuşak dilinizin altında sert bir bakla var,
Ben şimdi daha çok kıllandım; siz, seçim hezimetinin hıncını çıkartmak için sanki dişlerinizin arasından konuşuyorsunuz!
Sizin yumuşamak gibi bir niyetiniz yok,
Amacınız sadece yumuşatmak,
Ve muhalefeti yavaşlatmak!
Çok üzgünüm,
Aklınız-gönlünüz hala Kılıçdaroğlu muhalefetinde kalmış,
Ama artık alışmalısınız; o, artık mazide kaldı,
Ben Özgür Özel; CHP Genel Başkanı,
Size hezimet, CHP'ye başarı getiren ilacın eczacısı…
—Bana bak Özgür Efendi,
Pardon Özgür Bey!
Bugüne kadar ne dediysem öyle olmadı mı; aksini gördün mü hiç!
İsveç NATO'ya giremeyecek dedim; girdi mi?
Enflasyon düşecek dedim; düşmedi mi?
Muhalefet kazanamaz dedim; kazandı mı?
Bolluk-bereket olacak dedim; olmadı mı?
Dünyanın ilk on ekonomisinden biri olacağız dedim; olmadık mı?
Döviz düşecek dedim; düşmedi mi?
Davos'a bir daha gitmem dedim; gittim mi?
O yüzden laflarını iyice ölç-biç-tart ve öyle konuş!
Yumuşama dediysem yumuşanır!
Bugüne kadar kimse itiraz edemedi!
Şahsım, olacak der ve olur!
O kadar!..
—Hodri meydan Sayın Cumhurbaşkanı!
Zarafetimiz zafiyetimiz değildir; nezaketimizdir!
Biz, 20 yıldır neler gördük neler…
"Neredennnn Nereye" geldiğinizi çok iyi fark ettik!
Ama devir-devran değişti,
Köprünün altından çok sular geçti.
Biz normalleştik ve kazandık,
Siz ise kaybettiniz ve "Türk siyasetinde yumuşama süreci başlatalım" diyerek; siz hariç, herkesi yumuşatarak yenilgiyi hafifleteceğinizi mi sanıyorsunuz,
Heyhatttt; şaşarım size!..
Bu haldeyken bile sergilediğiniz halet-i ruhiye oldukça garip ve acınası manidar!
Hala kibirdesiniz,
Derin yenilgiye rağmen hala kendini muktedir sanan bir mütekebbirsiniz!
Ama biliyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanı,
Bu hal ve tavrınız bana neyi hatırlattı:
"Bir gün Brejnev'in içinde bulunduğu tren aniden durmuş.
Brejnev; "Ne oldu yoldaşlar?" diye sormuş.
Yanındakiler, "Raylar bitti!" deyince,
Brejnev:
"Hemen birileri aşağıya inip treni sallasın da yolcular yola devam ettiğimizi sansın!" demiş."
Kusura bakmayın ama hal-i pür melaliniz aynı bu misal…
Bakla yutmuş solucan görünümlü bir doygunluk…
Size tavsiyem; bizi izlemeye devam edin!..
—Özgür Bey,
Ne oldu yahu! Neden ayaklandın,
Dur, hemen gitme!
İkram-ı Erdoğan reddedilemez!
Daha, büyük bir sofra kuracak,
Medine hurması ikram edecek,
Zemzem içirecek,
Manda yoğurdu yedirecek,
Karpuz kesecek,
Elhamdulillah çekip,verdikçe veren Rabbime şükredecek,
Sol yumruklar havada, marşlar söyleyecektik!
Bu arada,
Özeleştiriyi de en iyi biz biliriz Özgür!
Yakın zamanda Kızılcahamam'da, gündüzü istişare gecesi istihare olan değerlendirme toplantısı yapacağız.
Ne oldu; bakakaldın öyle,
Anlamadın değil mi; nedir istihare…
Maneviyatın eksik Özgür, maneviyatın…
Yıllarca okuduğun Das Kapital,
Dinde yayan imanda piyadesin.
Hasan!
Getir oradan; Özgür'e bir İlmihal…
Al al; madem genel başkansın ve iktidara talipsin,
Lazım olur be kardeşim!
Yıllardır, İlmihal ile iktidarda kalan biriyim!
Deneyim konuşuyor; sen beni dinle,
Sevdim seni; kimseye vermem böyle tavsiye,
Dinin, siyaset etkisini en iyi ben bilirim!
Bunları duyan Özgür Özel büyük bir şaşkınlık içinde Erdoğan'ın yüzüne bakar bakar bakar ve belli belirsiz mırıldanır gibi;
"Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!.."
—Yav Özgür!
Sen de iyice alıngan çıktın,
Yiyorsak; tefekkür, tezekkür ve şükran-ı nimet babında yiyoruz!
Bay Kemal bile bu kadar değildi.
Yedi yılda bir kere olsun ne davet ettim, ne görüştüm ne de bir sofra kurdum; adamın gıkı bile çıkmadı,
Sen ise soframıza laf ediyor, kapıyı çarpıp çıkıyorsun!
—Özgür Özel son söylenenleri duymaz bile…
Şaşar, kızar, kızarır, uzaktan hoşça kal der ve çıkar!
Erdoğan ise ardından bakarak "…acaba buna fazla mı özgürlük tanıdık ki…" diye söylenirken gözü fiskos masasında kalan İlmihal'e ilişir ve der ki;
"Bari şu İlmihal'i alsaydın!
Bedavaydı yahu!
Fiyatlar bu kadar artmışken,
Alım gücü yerlerde sürünürken,
Şimdi gidip parayla alacaksın be kardeşim!
Yok yok; bu ikinci kuşak CHP'liler iyilikten de anlamıyor ki…"
************
Paradigma Değişimi
Yahu arkadaş!
Bu yenilgi nelere kadirmiş!
Galiba kavramsal yaratıcılığı öne çıkartıyor…
Siyasal Yumuşama/Yeni Paradigma/Kuruluş Felsefesi/Politika Seti/Yeni Siyasi İklim/Değişim…
Geçen gün iktidara yakın diye bilinen Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin yazısını okudum.
Tek yazıda tüm bu kavramları kullanabilmiş.
Biraz eğreti dursa da/kürk mantolu çevreci gibi sırıtsa da vallahi çok tebrik ediyorum; hepsini kapsayan cümleler kurabilmiş!
Mesela;
Yedi kere miydi, sekiz kere miydi; tam hatırlamıyorum,
Ama defalarca paradigma demiş, paradigmatik değişimden bahsetmiş.
Vay arkadaş!
Muhafazkârlar zenginleşince böyle kelimeleri kullanmak daha mı havalı oluyor acaba,
Yoksa kelimenin ilk iki hecesi "para" olduğu için mi bu kadar sempatik geliyor onlara!
Yahut da, "yıllarca solcular/sekülerler kullandı, şimdi sıra bizde mi" demek istiyorlar acaba…
Bu arada, yazara "para"cısın filan da demiyorum,
Yanlış anlaşılmasın; sadece "yerel seçim sonucuyla alarm zilleri çaldı" dediği Ak Parti'de, "her şeyin başı para" olduğunu düşündüğü için "para/digmatik" subliminal mesaj mı vermek istedi diye merak ettim.
Halbuki "paradigma" kavramı öyle "paramatik" gibi bir anlama filan da gelmiyor ama,
Demek Selvi'nin gördüğü, bildiği, fark ettiği bir şey var ki başı para olan "digma"dan, bu kadar sitayiş ve özlemle dem vurmuş…
Bu arada,
Dem vurmak derken de;
—İki ay önce yapılan seçimlerde YSK tarafından seçilebilme yeterliğine sahip bulunan ve seçilmesinden sonraki iki aya büyük cürümler sığdırmayı başarabilen ve görevinden alınıp gözaltına alınan Hakkari Belediye Başkanı'nın partisi "DEM"i,
—Rizeli'nin, sarp yamaçlarda binbir eziyetle yetiştirdiği ama fiyatı maliyetinin altında kalan çayın "dem"ini,
—Başta iktidar sahipleri olmak üzere siyasetçilerin dilinden düşürmediği yüce değer demokrasinin(!) "dem"ini,
—Yavuz Sultan Selim'in başını vurdurduğu Karaman Valisi ve yakın arkadaşı olan Hemdem Paşa'nın "dem"ini filan kastettiğini kastetmedim.
Sakın yanlış anlamayın…
***********
Sabırsızlık ve Sabır
Müzmin Muhalefet:
Özgür Özel neden erken seçim istemiyor?
Özgür Özel:
Halk erken seçim istedi de ben mi içtim,
Step by step,
Sabır işidir siyaset.
Her şeyin bir vakti var,
Çocuk bile dokuz ay on gün sonra doğar!
***********
CHP'de Bitmeyen Senfoni
Arıza abi,
İçeriden birisi…
Dedi ki:
Kılıçdaroğlu konusu bildiğin gibi değil,
Haksızlık yapıldı…
Dedim ki:
İyiydi güzeldi,
Saygınca gitmeliydi,
Ama gitmedi!
Hem siyaset yapacaksın hem vefa diyeceksin.
Siyasette kaybeden biter, kazanan ileri gider!
Dedi ki:
Tüzük Kurultayı son şansı…
Dedim ki:
Bir daha kaybeder,
İntikam peşinde yani…
Dedi ki:
Ama o aday olmak istememişti,
Aday gösterildi.
Dedim ki:
Yani gaza geldi,
Hayır dese kafasına mı vuracaklardı.
Gerçek bir lider, hırsını kontrol eder,
Akleder,
Bile bile lades demez!
Bir liderin hırsı aklından büyükse, büyük kaybeder,
Kendini rezil rüsva eder!
Dedi ki:
Ama hançer…
Dedim ki:
Yapma, etme,
Bari sen, hançer edebiyatı yapma!
Siyasettesin; "Kuruluş Osman" dizisinde başrol oyuncusu değilsin ki hançer-mançer kullanılsın!
İnönü ne demiş;
"Siyasi ihtirasları siyasi yeteneklerinden fazla olanlar siyaset yapmasınlar."
***********
TRT ve Dekolte
Voleybol Milli Takımı'mız ABD ile maç yapıyor.
Çekişmeli bir maç,
Ve, iki metrelik boylarıyla normal uçak koltuklarında dizleri ağızlarına değerek, iki büklüm halde 10 saatten fazla işkence gibi yolculuk yaptırılan Bayan Milli Takımımız kazanıyor.
Tabi seyirciler, özellikle de gurbetçiler büyük sevinç yaşıyor.
Sevinç esnasında bir bayan seyirci frikik vermiş.
Aman da aman!
TRT utançtan kıpkırmızı olmuş,
Yerin dibine geçmiş,
Ve açıklama yapıp;
"Biz yapmadık yayıncı kuruluş yaptı" deme gereği hissetmiş.
"Kedidir kedi" deseydiniz bari…
TRT'nin pek muhterem ve çok ahlaklı ahlakçıları!
Tebrikler; saniyelik bir görüntüyü hemen fark ettiniz,
Ve, gündemin odağına oturttunuz!
Maçı izlemeyenlerin hatta maçı sizler gibi "dikkat, özen ve detaylıca(!)" izlemeyenlerin bile dikkatini saniyelik bir kesite çevirdiniz.
Konu göğüs olunca algıda seçiciliğiniz göğsümüzü kabarttı.
Demek ki, yine ve yeniden,
Defalarca, kare kare ve salise salise izlediniz izlediniz izlediniz.
Mesleki hassasiyetinize hayran kaldım!
"Üstünde durmayıp geçip gitsek mi" dediniz,
Yine izlediniz.
"Bir özür açıklaması yapsak mı" dediniz,
Yine izlediniz.
Öyle izlediniz öyle izlediniz ki son kertede "abi resmen bu pornografi" deyip; açıklama yapmaya mı karar verdiniz!
Ben de bunu merak ettim!
Hastirin ulan!
Özrünüz kabahatinizden beter!
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.