Neylersin; Kaza ve kader işte... Enflasyonun sebebi Allah'tır!
"Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak…"
İslam itikadında imanın şartlarından birisi de bu hükümdür.
Ama insan denen varlık öyle pragmatist ki; İslam'ın ve İman'ın şartlarında yer alan unsurları dahi, kullanmaktan imtina ve hicap etmez!
Kıldığı namazı, tuttuğu orucu, verdiği zekatı, gittiği haccı,
Allah'ı, Peygamberi, Kitabı, Melekleri kişisel menfaatlerini kaybetmemek veya maksimize etmek için tepe tepe kullanır!
Bu kadarla da yetinmez,
"Güzel/hayırlı/hoş" olan her şeye sahip çıkar ve "ben yaptım-biz yaptık" diye caka satar,
Ama "şer/negatif/kötü/hoş olmayan" şeyler söz konusu olduğunda;
"Hele bir sor; neden yaptım veya olanlar nasıl oldu" der!
Ve akabinde, daha sormanı bile beklemeden, "bunların hepsi Allah'tandır ve bize Allah yaptırdı" diye söyler!
Hatta kendi hatasından, eksiğinden, noksan ve ihmalinden olanları bile,
Hatta ve hatta, bile bile işlediği kötülükte, münafıkane ve sinsice yaptığı haksızlıkta, bilinç ve şuurlu şekilde sergilediği sorumsuzlukta ve art niyetli eylemlerinde bile, sorumluluğu Allah'a havale eder.
Ve bunu, öyle umursuz, fütursuz ve inançla söyler ki; kendinden şüpheye düşesin,
Utanasın ve inanasın gelir!
Müslüman toplumların en büyük hastalığı haline gelen "Salt Kaderci ve Allah'a havaleci" bu yaklaşım, Emeviler'den kalan kötü bir mirastır.
Özellikle de, kamu idaresinde bulunup toplumsal karar alma merciinde olanların eylemlerini meşrulaştırmak için kullandıkları yöntemdir.
Bugün bile örneklerine şahit olduğumuz din referanslı siyasal manipülasyonların ortaya çıkış ve bir yönetim tarzı olarak lanse edilişinin kaynağı Emeviler'dir.
Muaviye denen adam Hz. Ali taraftarı olduğu için Hz. Peygamberin en yakın arkadaşını öldürüyor ve bir de utanmadan; tepkileri bastırmak için, "Biz yapmadık, bunu bize Allah yaptırdı" diyebiliyor.
Ama ne için?
Sorgulanmazlık algısı oluşturmak,
İktidarını hakim ve daimi kılmak için yaptığı ve yapacağı cinayet/haksızlık/zulüm vb. gibi kötülükleri konuşturmamak,
Ve hatta kendisini, Allah'ın yeryüzündeki gücü/gölgesi, İslam'ın ve Ümmet'in tek hamisi olarak lanse etmek içindir…
Sadece Muaviye ile kalsa hadi neyse…
Yezid denen oğlu, babasından geri kalır mı hiç!
Hz. Peygamberin torunlarını Kerbela'da acımasızca katlediyor,
Üstelik tibarsızlaştırmaya çalışarak,
Ve, kendisinin ne kadar aşağılık olduğunu görmeyip, kendince aşağılayarak!..
İslam Tarihi'ne Harre Vakası diye geçen en travmatik olayın da en baş sorumlusu, yine Yezid denen -sözüm ona Halife- bu adam.
Medine'de katliam, yağma, talan, hırsızlık ve en acısı da acımasızca tecavüzler!..
Tüm bunlardan sonra, özür mü dilemiş diye düşünüyorsunuz yoksa!
Mümkün mü!
Utanmazca, yüzsüzce ve muzaffer bir komutan edasıyla, kalmayan ama aslında hiç olmayan şerefiyle diyor ki;
"Olanlar ve ölenler Allah'ın takdiridir! Bize bunları Allah yaptırdı!"
Bununla da kalmıyor,
Yükselen tepkileri dindirmek ve halkı sindirmek,
Medine'de işledikleri zulüm, ettikleri tecavüz ve yedikleri haltları meşrulaştırmak için, "Orada olanlar Allah'ın önceden belirlediği bir plan ve bir kaderin sonucudur" diye camilerden vaaz ettiriyor!
Dünden bugüne gelirsek;
Vatandaşın birisi Diyanet'e, "Ticarette kâr haddi var mıdır?" diye soruyor.
Cevap, evlere şenlik!
Ve üstelik, verdikleri cevabı da Diyanet'in sosyal medya hesabından paylaşıyorlar.
Ve maşallah, siyasete ve siyasetçilere taş çıkartırcasına…
Hakim güç ve iktidarın "din siyaseti/dini siyasete alet konsepti" yaklaşımıyla mükemmel uyumlu bir cevap veriyor!
İnsanın, saçını başını yolası geliyor valla!
Son derece açık ve net bir soruya, "şu şudur-şu da şu" demek yerine; lafı dolaştır, alttan al-üstten gir, evir-çevir ve konuyu fiyat artışlarına getir.
Ve, noktayı koy;
"…Fiyat artışları Allah'ın işidir…"
Hemen, "bizim verdiğimiz cevaptan bir cümleyi cımbızlamışlar ve sadece o kısmı öne çıkartmışlar. Halbuki, konuyla ilgili daha pek çok bilgi vermiştik" diyeceklerdir.
Kardeşim,
Sen, yaranmacılık kaygısından uzak, ilmin izzeti ve hakkın hatırıyla davranıp,
Cımbızlatmaya mahal vermeseydin!
Vatandaşın sorduğu soruya böylesi bir cevap verilmesine şaşırdım mı?
Asla…
Peygamberin vefatından 35-40 yıl sonra yönetime gelenler(Emeviler) yukarıda bir-iki örneğini verdiğim zulmü ve iğrençlikleri yapıp; buna da, Allah'ı gerekçe gösterebilmişlerse;
Bugün yaşananlara, söylenenlere, zamlara bile dinsel meşruiyet sağlanmaya çalışılmasına şaşırmadım!
Din kalpazanlığı yapılmasına,
İşine-dişine göre bir din konsepti oluşturulmasına şaşırmadım!
Hayrı kendilerine "mal" edip, şerri Allah'a havale etmelerine,
Başarıyı kendilerinden bilip, başarısızlık ve beceriksizlikleri için "Allah'tandır" demelerine,
"Bize mal-mülk, konfor ve köşk, güç ve iktidar, fakir-fukaraya, garip-gurebaya sabır ve hamd ver Allah'ım" dilenmesine,
Hiç mi hiç şaşırmadım…
İktidara Tavsiyemdir
Anayasa'nın, "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." diyen 125. Maddesini değiştirin.
Ve şöyle yapın:
"Kamu görevi yürütümünde ortaya çıkan hayır idareciden, şer ise Allah'tandır.
Bu minvalde, İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu kapalıdır.
Sebebi Allah olan fiil ve irtikapları, hiçbir beşerî mahkeme yargılayamaz"
Türk Hava Kurumu'nun yangın söndürme uçakları
Geçen yıl Muğla'da yangın çıkınca THK'nin uçakları uçmamış ve yangın söndürmeye katılamamıştı.
Neden?
Cevap dönemin Tarım-Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'den;
"Bu uçaklar hantal, hurda, uçamaz, motorları çalışmıyor.
Motor yok, motor!
Hani Vizontele'de vardı ya açıyorlar kaputu, 'Motor yok.' diyor.
3 tanesinin motorlarının içine kuşlar yuva yapmış.
Böyle trajikomik tiyatroyla karşı karşıyayız…"
Geçen gün Muğla'da yine yangın çıktı.
Daha bir yıl önce, "antika-hurda- motorlarına kuşlar yuva yapmış" denilen THK uçakları, kuş gibi süzülerek yangın söndürülmesine katkı sağladı!
Neden ve nasıl oldu acaba?
Yoksa uçan ve yangını söndüren uçaklar değil de motorlarına yuva yapan kuşlar mıydı?..
İslam itikadında imanın şartlarından birisi de bu hükümdür.
Ama insan denen varlık öyle pragmatist ki; İslam'ın ve İman'ın şartlarında yer alan unsurları dahi, kullanmaktan imtina ve hicap etmez!
Kıldığı namazı, tuttuğu orucu, verdiği zekatı, gittiği haccı,
Allah'ı, Peygamberi, Kitabı, Melekleri kişisel menfaatlerini kaybetmemek veya maksimize etmek için tepe tepe kullanır!
Bu kadarla da yetinmez,
"Güzel/hayırlı/hoş" olan her şeye sahip çıkar ve "ben yaptım-biz yaptık" diye caka satar,
Ama "şer/negatif/kötü/hoş olmayan" şeyler söz konusu olduğunda;
"Hele bir sor; neden yaptım veya olanlar nasıl oldu" der!
Ve akabinde, daha sormanı bile beklemeden, "bunların hepsi Allah'tandır ve bize Allah yaptırdı" diye söyler!
Hatta kendi hatasından, eksiğinden, noksan ve ihmalinden olanları bile,
Hatta ve hatta, bile bile işlediği kötülükte, münafıkane ve sinsice yaptığı haksızlıkta, bilinç ve şuurlu şekilde sergilediği sorumsuzlukta ve art niyetli eylemlerinde bile, sorumluluğu Allah'a havale eder.
Ve bunu, öyle umursuz, fütursuz ve inançla söyler ki; kendinden şüpheye düşesin,
Utanasın ve inanasın gelir!
Müslüman toplumların en büyük hastalığı haline gelen "Salt Kaderci ve Allah'a havaleci" bu yaklaşım, Emeviler'den kalan kötü bir mirastır.
Özellikle de, kamu idaresinde bulunup toplumsal karar alma merciinde olanların eylemlerini meşrulaştırmak için kullandıkları yöntemdir.
Bugün bile örneklerine şahit olduğumuz din referanslı siyasal manipülasyonların ortaya çıkış ve bir yönetim tarzı olarak lanse edilişinin kaynağı Emeviler'dir.
Muaviye denen adam Hz. Ali taraftarı olduğu için Hz. Peygamberin en yakın arkadaşını öldürüyor ve bir de utanmadan; tepkileri bastırmak için, "Biz yapmadık, bunu bize Allah yaptırdı" diyebiliyor.
Ama ne için?
Sorgulanmazlık algısı oluşturmak,
İktidarını hakim ve daimi kılmak için yaptığı ve yapacağı cinayet/haksızlık/zulüm vb. gibi kötülükleri konuşturmamak,
Ve hatta kendisini, Allah'ın yeryüzündeki gücü/gölgesi, İslam'ın ve Ümmet'in tek hamisi olarak lanse etmek içindir…
Sadece Muaviye ile kalsa hadi neyse…
Yezid denen oğlu, babasından geri kalır mı hiç!
Hz. Peygamberin torunlarını Kerbela'da acımasızca katlediyor,
Üstelik tibarsızlaştırmaya çalışarak,
Ve, kendisinin ne kadar aşağılık olduğunu görmeyip, kendince aşağılayarak!..
İslam Tarihi'ne Harre Vakası diye geçen en travmatik olayın da en baş sorumlusu, yine Yezid denen -sözüm ona Halife- bu adam.
Medine'de katliam, yağma, talan, hırsızlık ve en acısı da acımasızca tecavüzler!..
Tüm bunlardan sonra, özür mü dilemiş diye düşünüyorsunuz yoksa!
Mümkün mü!
Utanmazca, yüzsüzce ve muzaffer bir komutan edasıyla, kalmayan ama aslında hiç olmayan şerefiyle diyor ki;
"Olanlar ve ölenler Allah'ın takdiridir! Bize bunları Allah yaptırdı!"
Bununla da kalmıyor,
Yükselen tepkileri dindirmek ve halkı sindirmek,
Medine'de işledikleri zulüm, ettikleri tecavüz ve yedikleri haltları meşrulaştırmak için, "Orada olanlar Allah'ın önceden belirlediği bir plan ve bir kaderin sonucudur" diye camilerden vaaz ettiriyor!
Dünden bugüne gelirsek;
Vatandaşın birisi Diyanet'e, "Ticarette kâr haddi var mıdır?" diye soruyor.
Cevap, evlere şenlik!
Ve üstelik, verdikleri cevabı da Diyanet'in sosyal medya hesabından paylaşıyorlar.
Ve maşallah, siyasete ve siyasetçilere taş çıkartırcasına…
Hakim güç ve iktidarın "din siyaseti/dini siyasete alet konsepti" yaklaşımıyla mükemmel uyumlu bir cevap veriyor!
İnsanın, saçını başını yolası geliyor valla!
Son derece açık ve net bir soruya, "şu şudur-şu da şu" demek yerine; lafı dolaştır, alttan al-üstten gir, evir-çevir ve konuyu fiyat artışlarına getir.
Ve, noktayı koy;
"…Fiyat artışları Allah'ın işidir…"
Hemen, "bizim verdiğimiz cevaptan bir cümleyi cımbızlamışlar ve sadece o kısmı öne çıkartmışlar. Halbuki, konuyla ilgili daha pek çok bilgi vermiştik" diyeceklerdir.
Kardeşim,
Sen, yaranmacılık kaygısından uzak, ilmin izzeti ve hakkın hatırıyla davranıp,
Cımbızlatmaya mahal vermeseydin!
Vatandaşın sorduğu soruya böylesi bir cevap verilmesine şaşırdım mı?
Asla…
Peygamberin vefatından 35-40 yıl sonra yönetime gelenler(Emeviler) yukarıda bir-iki örneğini verdiğim zulmü ve iğrençlikleri yapıp; buna da, Allah'ı gerekçe gösterebilmişlerse;
Bugün yaşananlara, söylenenlere, zamlara bile dinsel meşruiyet sağlanmaya çalışılmasına şaşırmadım!
Din kalpazanlığı yapılmasına,
İşine-dişine göre bir din konsepti oluşturulmasına şaşırmadım!
Hayrı kendilerine "mal" edip, şerri Allah'a havale etmelerine,
Başarıyı kendilerinden bilip, başarısızlık ve beceriksizlikleri için "Allah'tandır" demelerine,
"Bize mal-mülk, konfor ve köşk, güç ve iktidar, fakir-fukaraya, garip-gurebaya sabır ve hamd ver Allah'ım" dilenmesine,
Hiç mi hiç şaşırmadım…
İktidara Tavsiyemdir
Anayasa'nın, "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." diyen 125. Maddesini değiştirin.
Ve şöyle yapın:
"Kamu görevi yürütümünde ortaya çıkan hayır idareciden, şer ise Allah'tandır.
Bu minvalde, İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu kapalıdır.
Sebebi Allah olan fiil ve irtikapları, hiçbir beşerî mahkeme yargılayamaz"
Türk Hava Kurumu'nun yangın söndürme uçakları
Geçen yıl Muğla'da yangın çıkınca THK'nin uçakları uçmamış ve yangın söndürmeye katılamamıştı.
Neden?
Cevap dönemin Tarım-Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'den;
"Bu uçaklar hantal, hurda, uçamaz, motorları çalışmıyor.
Motor yok, motor!
Hani Vizontele'de vardı ya açıyorlar kaputu, 'Motor yok.' diyor.
3 tanesinin motorlarının içine kuşlar yuva yapmış.
Böyle trajikomik tiyatroyla karşı karşıyayız…"
Geçen gün Muğla'da yine yangın çıktı.
Daha bir yıl önce, "antika-hurda- motorlarına kuşlar yuva yapmış" denilen THK uçakları, kuş gibi süzülerek yangın söndürülmesine katkı sağladı!
Neden ve nasıl oldu acaba?
Yoksa uçan ve yangını söndüren uçaklar değil de motorlarına yuva yapan kuşlar mıydı?..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Reha Şahin