Memleketimden İnsan-İman-İsyan manzaraları…
Dilan Çıtak…
Macera uçakta başlıyor.
Hanımefendi pusetten kedisini çıkartıp kucağına alıyor,
Doğal olarak da hostes uyarıyor tabi…
Aman Allah’ım! Sen misin uyaran!
Bir çıta gibi zıplıyor Dilan Çıtak:
“Gözündeki lensleri oydurtma bana! Sen kimsin? Bu muamele nedir? Beni delirtme!”
Şu “Sen Kimsin?” lafına da bayılıyorum doğrusu…
Tamam,
O bayan uçakta görevli hostes.
Ya sen kimsin?
İbrahim Tatlıses’in kızı,
Yani kimsin?
İbrahim Tatlıses’in kızı,
Yani yani?
Daha ne olsun ki, koskoca İbrahim Tatlıses’in kızı…
Havadayken hostese esip gürleyen Çıtak ayakları yere basınca performansından taviz vermiyor.
Bu defa da kendisini ifadeye götürecek polise daha aforizmatik ve daha bir şekilli bağırıyor:
“Üniformana güvenip hareket etmeyeceksin! Bak seni yerler koçum!”
Koç seni yerler yerler,
Seni ham yapar bu dilliler,
Üniformasız yürü,
Yoksa Dilan ezer geçer…
Bu kadar mı,
Tabi ki hayır…
Küfürbazın teki, dallamanın önde gideni THY uçağını birbirine katıyor.
Karşısında bir kadın, bir hostes; bağırdıkça bağırıyor.
“Türk’üm lan ben Türk’üm!”
Ulan oğlum sen Türk olsan kaç yazar, uzaylı olsan kaç yazar!
İnsan ol önce,
İnsaniyet nedir öğren!
Yahu arkadaş,
İnsanların ayakları yerden kesilince farklı bir havaya mı giriyorlar yoksa ne!
Adam uçakta yolcu değil de sanki uçağın sahibi!
Hatta sanki William Boeing’in şeyinden damlamış gibi…
Bitti mi,
Tabi ki hayır…
Güya bir adam,
Güya okul müdürü,
İmam Hatip Okulu…
Kadın müdür yardımcısının kapısını tekmeyle kırıyor!
Beyimiz sinirlenmiş; meydan kendisininmiş!
Şort giyen kız öğrenciye de karışırmış, başörtüsü takmayana da…
İnsanlık öğretiyormuş sözüm ona…
Hep düşünürüm; insanlıkla yolu hiç kesişmeyen birisi, bırakın öğretmeyi, insanlıktan hangi yüzle bahsedebilir ki…
Hem de din adına, Allah namına…
Kafa karışıklığımı atmak ve biraz da maneviyat eksiğimi gidermek için Müftülüğe gittim.
İmam Hatip Okulunun tekmeyle kapı açan müdürüyle ilgili konuşacaktım.
Bir de ne göreyim; Müftü işten çıkartılan Polenez işçileriyle iç içe…
Oh be!
Kapı kıran İmam Hatip müdürü varsa mağdur işçi hakkını savunan müftümüz de varmış diyecektim ki Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu’nun ihtişamlı/davudi ve manevi sesi kulaklarımı çınlattı ve içimi ürpertti!
Kod-46 ile,
Yani hırsızlık maddesinden işten çıkartılmış,
İki aydır perişan halde ve çarnaçar,
Son çare, kaymakamlık önüne gidip seslerini duyurmak isteyen işçilere kızıyor Muhterem:
“Böyle hak arama olmaz!”
Nasıl olurmuş paşam!
Hak arayanları, hırsızlık ithamına maruz kalanları, çoluk-çocuğu perişan olanları azarlayarak,
Patrondan yana olarak,
Ve zalimlik edene suskun kalarak mı hak aranır!
Ya Müftü Efendi!
Tuzun kuru nasılsa…
Bir bas git Allah aşkına…
Şimdi, Diyanet İşleri Başkanı Kelime-i Şahadet getirirken tekliyorsa onun Müftüsünden ne beklenir ki diyeceğim ama neyse bana yakışmaz; söylemeyeyim en iyisi…
Canım burnumun ucunda,
Nerdeyse zıvanadan çıkmış haldeyim; pat bir mesaj!
“GSS borcunuzu ödeyin yoksa kanuni takip başlayacak!”
Eyvah eyvah…
Valla bu dönemin devleti adamın donuna kadar alır diye korku içinde hemen e-devlet’e girdim.
2 TL olan borcum faiziyle birlikte 6 TL’ye çıkmış!
Kendi kendime söyleniyorum:
Ulan Mehmet Şimşek!
Fakirden aldın zengine verdin,
2023’de, 45 zenginin 620 milyar TL vergi borcunu sildin,
Ölüyü gömdün, diriyi öptün şimdi de gözü bizim 6 TL borca mı diktin.
Hem de iki katı faizle…
Tam bu esnada önünden geçmekte olduğum beyaz eşya dükkanının vitrinindeki televizyonda Mehmet Şimşek ekonomik krizin sebebi olarak EYT’lileri ve muhalefeti göstermez mi!
Beynimde şimşekler çaktı!
H/eyt ulan, yeter artık!
Sıçtık bari iyice sıvayalım kabilinden laflarla, vakti zamanında yenilen KKM gibi hurmaların, tırmalamasını muhalefete ve gariban EYT’lilere mi yıkacaksınız diyecektim,
Ama diyemedim,
“Osuruklu döte arpa çöreği bahane” atasözü içimden geçti ama söyleyemedim.
Çünkü dediklerinden dolayı kodesi boylayanlarla, yediklerinden ve yedirdiklerinden dolayı serbest bırakılan ve 250 bin yeni takipçi kazanan fenomenolojik şahsiyetler aklıma geldi ve yutkunup susuverdim!
İçime kusa kusa eve geldim,
Alışkanlık olduğu üzere TV’yi açtım; karşımda Beyoğlu Belediye Başkanı…
Kaymakamlık, 12 Ocak 2024’de belediyeye tahsis ettiği odaları boşaltmış ve belediye birimlerini kovmuş.
Hala saf saf soruyorum ben de;
“Yedi ayda ne değişti de böyle yapıyorlar/İkisi de devletin kurumları değil mi” diye…
Fakat heyhat…
31 Mart’ta Beyoğlu Belediyesi düşmanların eline geçmiş ya; çıkartmayıp da ne yapacaklardı!
Hatta boğazdan denize dökmediklerine şükretsinler!
Hışımla televizyonu kapatacakken Tokat’a giden İmamoğlu haberi başladı.
İzdiham yaşanıyordu.
İnsanlar etrafını sarmış yürüyemiyordu.
Ahali tezahürat yapıyordu.
Ama önce münferit sandığım fakat peşpeşe işittiğim bir haykırış çok dikkatimi çekti.
“Kurtar bizi!
Bunlardan kurtar bizi!”
Demirel’e “Kurtar Bizi Baba!” denmesinin üzerinden 30-35 yıl geçtiği için çok şaşırdım.
Ama sonra şaşırmaktan vazgeçtim; neden şaşırdığıma şaşırdım.
Çünkü şartlar çok daha beter, ülkenin hali daha berbat, ahalinin ahvali daha perişan halde…
Kanalı değiştirdim,
Yine İmamoğlu vardı ve bir yorumcu şöyle diyordu:
“Yaygın kanaat odur ki ahmak dediği için 2 yıl 7 ay’a mahkum edilen İmamoğlu kararı İstinafta onanacak!”
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki…
Aklımdan geçen bu düşünceleri kendime bile söyleyemedim ama “…getirin getirin; İmamoğlu’na siyasi yasak getirin ki kendi kendinizi götürün,
Siyasal intihar ilmiğini kendi boynunuza geçirin,
Ve artık altında ezilmekte olduğunuz, rezil ve zelil olmanıza sebep olan iktidar yükünden kurtuluşunuzu daha erkene çekmiş olun!” demekten kendimi alamadım!
Sütçü Beygiri veya Bataklık Sendromu böyle bir şey olsa gerek…
Artık en iyisi susayım,
Bugünkü limitimi doldurdum,
Memleketimden insan, isyan, insaf, iflas ve iman manzaraları…
Bu kadar yeter!..
*********
Yeni Anayasa
Erdoğan:
“Siviller eliyle yapılmış, tamamen sivil iradenin ürünü bir anayasa 15 Temmuz gecesi göğsünü tanklara siper eden kahraman milletimize karşı borcumuzdur…”
AKP eski milletvekili Şamil Tayyar:
“Kamuoyu araştırma şirketlerinin gündem taramasında öne çıkan 4 sorun var:
1-Hayat Pahalılığı.
2-İşsizlik.
3-Sığınmacılar.
4-Ehliyet/Liyakat.
Yeni Anayasa talebi, ilk 20’ye bile girmiyor.
Ayrıca gezdiğimiz, dolaştığımız hiçbir yerde yeni Anayasa isteğinde bulunan tek kişi görmedik.
“Ne yapılmak isteniyor da Anayasa engeldir” diye soruyorlar.
Ben de farklı düşünmüyorum.”
*************
Soru-Cevap
Çınar Oskay:
Halk yolsuzluk iddialarına neden çok büyük tepki göstermedi?
Çetin Altan:
Yolsuzluğu piyango gibi görüyor.
Bana da çıkabilir diyor…
Yolsuzluğun bitmesini istemiyor, yolsuzluktan pay almak istiyor…
Bu vatanı nefes almadan soyacaksın.
Gözünü kırpmadan soyacaksın.
Yurdunu seve seve, atalarını öve öve soyacaksın.
Vatanla armut arasında hiçbir fark yoktur. İkisini de rahat rahat soyarsın.
Buna karşı çıkanları da adalet adına hapishaneye koyarsın!
************
Şehit Polis Şeyda Yılmaz
Amerika’da polis öldürmek devleti öldürmek gibidir!
Adamın anasını ağlatırlar!
Bizde ise gencecik bir polisimiz kimse kızmasın ama pisi pisine hayatını kaybedip şehit oluyor,
Tek yaptığımız “ah-vah” etmek!
Efendiler!
Uyanın artık!
Güvenlik güçlerini kategorize etmeyi bırakın ve içine düştüğümüz güvenlik bataklığını düşünmeye başlayın!
Suç makinaları ortalıkta kol geziyor.
Polis-jandarma mı zayıf yoksa suçlular-suç örgütleri mi güçlü…
Polisten-jandarmadan, karar mekanizmasında olan pek çok kişiyi tanıyorum. Hepsi de suça, suçluya ve suç örgütlerine karşı son derece deneyimli, bilgili, samimi ve mücadeleyi bihakkın verebilecek kişiler…
Eksik ne?
Siyasi irade…
Uzağa gitmeye gerek yok. İktidar 2002’den 2010’lu yıllara kadar bu konuda nasıl başarılı olunduğuna bir baksın!
Kimse kalkıp da son 10-15 yılda yaşanan kimi olayların bu konuda zaafa sebebiyet verdiğini söylemesin!
Bugün de güvenlik güçlerimiz, suçluların/suç örgütlerinin kafasına balyoz gibi inecek güç ve kabiliyettedir.
Ama güvenlik güçlerimiz suçlu ve suç örgütleriyle mücadele ederken “acaba siyasi bir baskıya maruz kalacak mıyız” kaygı ve tedirginliği yaşıyor ise asıl sorun tam da buradadır.
Memleket Texas’a dönmüş,
Köpekler salınmış taşlar bağlanmış,
Ülke, uluslararası suç örgütlerinin temerküz noktası haline gelmişse,
Sorun güvenlik güçlerinin kabiliyeti ve mücadele yeteneğinde değil, “suç-suçlu ve siyasetin” iç içe girmiş olmasındadır!
Mekanın cennet olsun Şeyda Yılmaz kardeşimiz!
Günün Sözü Hakkı’dan…
Artık Ak Partili birinin gelip gelebileceği en yüksek yer sandık görevliliğidir…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
N.
Egemen T.