Kürt seçmen refleksine dair bir analiz…
Türkiye'de seçmen kitlesinin üçte birisi 30 yaş ve altındaki nüfustan oluşuyor.
Doğal olarak, bu durum Kürt seçmen için de böyle.
Hatta Kürtlerde doğum oranlarının daha yüksek olduğunu göz önünde bulundurursak; genç Kürtlerin toplam 30 yaş ve altı seçmen içerisinde, sayısal oranlama bağlamında daha ağırlıklı bir durum oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi, 30 yaş ve altı seçmen kitlesinin kendine haslığına ve yerleşik seçmen algısına göre hareket etmeyen bir refleks içinde olduğuna bakarsak; ortaya çıkan, bu "yeni nesil tercih" modelinin Kürt seçmen için de geçerli olduğu bir gerçek…
Bu kitle,
Daha özgür ve özgün,
Daha değişken,
Daha az ideolojik,
Daha dünyasalcı-evrenselci,
Gelenek ve geleneksel refleksten azade,
Takım tutar gibi siyasi tercihten uzak,
Daha hazcı,
Otoriteye başkaldırıcı,
Tabusallıktan uzak bir hayat anlayışı ve siyasi tercih algısıyla hareket eden bir jenerasyondur…
Bu jenerasyonun tarz, tercih ve refleksleri böyleyken; "Genç Kürt"lerin böyle olmadığı iddia edilebilir mi?
Bence hayır…
HDP seçmeni olma boyutlu, Kürtlerdeki durum ve siyasi tercih refleksini değerlendirecek olursak, iki yaklaşımın öne çıktığını görürüz.
1- Öcalanizm,
2-Demirtaşizm.
Birincisi demode olup miyadını doldururken ikincinin her geçen gün daha etkin ve kabul edilebilirleştiğini müşahede ediyoruz.
İşte tam burada, "30 yaş ve altı" Kürt seçmen refleksi devreye giriyor.
Bir başka deyişle;
Türkiye sosyolojisi değişirken ve özellikle "genç nüfus" farklı sebep ve saiklerle motive olup "yeni ilgi merkezleri" oluştururken; Kürt sosyolojisi de, aynı değişim ve hatta dönüşümün etkisinde kendisini yeniliyor.
(Z kuşağı diye kategorize etmeyip özellikle 30 yaş ve altı diye söyledim.
Çünkü bağımsız hareket etme ve başta siyasi tercih olmak üzere bağlantısızlık algısı 30 yaşına kadar olanlarda oldukça etkin ve belirleyici)
Konuya dönersek;
Geçmişe baktığımızda Öcalanist HDP'nin, % 7'leri aşamadığını görüyoruz.
Ama Demirtaşist HDP'nin % 13'lere ulaştığını gördük.
Evet, bu noktada Öcalan'ın hapiste olması,
Devletin terörle mücadelesinde bariz üstünlük etkisi,
Keza, terörizasyonun en büyük zararı asıl Kürt'lere verdiğinin aşikareleşmesi gibi farklı parametrelerin de etkisi var ama ana faktörün "30 yaş ve altı" yeni nesil Kürtlerin algı ve tercihlerinde görülen değişiklik olduğu göz ardı edilirse analiz doğru olmaz ve sonuç yanlış çıkar.
Geçen grup toplantısında Cumhurbaşkanı'nın konuya dair söylediği sözler beni çok şaşırttı.
"Şu an Edirne'deki (Demirtaş), en büyük hesabı İmralı'dakine (Terörist başı Öcalan) verecek.
Zannediliyor ki şu an her şey toz pembe.
Değil…
Onların da kendi içlerinde hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı yapacaklar."
Eğer ki;
HDP'yi, Öcalanizm üzerinden okumayı içeren bu sözler, politik ve popülist nedenlerle söylenmiş bile olsa,
HDP'ye oy veren seçmenleri çeşitli atraksiyonlarla HDP'den uzaklaştırmak ve bu partiyi baraj altı tutacak bir noktaya getirmek amaçlansa bile,
Yani, kazanamıyorsan kaybettir politikası için bile olsa,
Ben, bunun yanlış bir yaklaşım olduğu ve doğru bir sosyolojik okuma olmadığı kanaatindeyim.
Ki, Cumhurbaşkanımızın bu sözleri o anda irticalen söylemediğini, önceden ve itina ile hazırlanmış bir metinden okuduğunu da düşünürsek; iktidarın, 20 yıllık iktidarları süresince ortaya çıkan jeneratif değişimi ve 30 yaş altı seçmen refleksini doğru analizden uzak kaldığı düşüncesindeyim.
Ve üstelik, bu sözleri sorumluluk merciindeki birinin etmiş olmasını oldukça tehlikeli ve sıkıntılı buluyorum.
İktidar içerisinde azımsanmayacak Kürt seçmen ve seçilmiş var.
Genç Kürt seçmenlerdeki bu farklılaşmanın farkında değiller mi veya bilmiyorlar mı diye sorabilirsiniz.
Ben farkında olduklarını ama gerek iktidar olmanın rehaveti ve getirdiği imkanlar ve gerekse de parti içinde sosyolojik tespit ve psikososyal değerlendirmelerden ziyade, motivasyon aracı olarak başka saiklerin öne çıkması nedeniyle sustuklarını veya seslerini duyuramadıklarını düşünüyorum.
Yoksa iktidar ve parti içindeki Kürt seçilmiş ve yöneticilerin, ait olduğu etnisitenin özellikle yeni nesil kısmına dair değişen ve gelişen siyasi tercihlerinden bihaber olduğunu hiç düşünmüyorum.
(Cumhurbaşkanının grup konuşmasındaki sözlerle ilgili o fikri oluşturup o metni hazırlayanlar şöyle diyebilir;
"Ama biz HDP ile, HDP'ye oy veren Kürt kardeşlerimizi bir tutmuyoruz ki.. Cumhurbaşkanımızın söylediği sözdeki amacımız; terörle iç içe olan ve terörle bağını koparmayan HDP yetkilileri ve dolayısıyla da Demirtaş'tır…"
Ama bu yaklaşım ve dile getirilen argümanın HDP seçmeninde pek de kabul görmediği bir gerçek.
Örnek mi; Çözüm sürecinden sonra, girilen her seçimde % 10'un altına düşmeyen HDP oylarına bakın…)
Fikrim odur ki; HDP seçmen kitlesinin yaklaşık üçte birini oluşturan "genç/yeni nesil seçmen" kendisini ve siyasi konumlandırmasını Öcalanist yaklaşımdan ziyade, beş yıldır hapiste de tutulsa Demirtaş üzerinden yapmakta ve tanımlamaktadır.
Tablo ve realite bu ve böyleyken; iktidar, siyasi manevra bağlamında bile olsa, her ne planlıyor ise; Kürt sosyolojisindeki değişimi göz ardı ediyor demektir.
Bu ise, bence sonuç vermez,
Maksat hasıl olmaz,
İktidar, umduğu siyasi faydayı elde edemez.
Ama eğer ki; hedeflenen, kamusal gücü de elde bulundurmanın avantajıyla, kamu gücün bazı aygıtlarını kullanarak, kısa vadeli siyasi avantaj elde edecek gri-puslu-bulanık bir alan oluşturmaksa… Buna ihtimal bile vermek istemiyorum!..
Doğal olarak, bu durum Kürt seçmen için de böyle.
Hatta Kürtlerde doğum oranlarının daha yüksek olduğunu göz önünde bulundurursak; genç Kürtlerin toplam 30 yaş ve altı seçmen içerisinde, sayısal oranlama bağlamında daha ağırlıklı bir durum oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi, 30 yaş ve altı seçmen kitlesinin kendine haslığına ve yerleşik seçmen algısına göre hareket etmeyen bir refleks içinde olduğuna bakarsak; ortaya çıkan, bu "yeni nesil tercih" modelinin Kürt seçmen için de geçerli olduğu bir gerçek…
Bu kitle,
Daha özgür ve özgün,
Daha değişken,
Daha az ideolojik,
Daha dünyasalcı-evrenselci,
Gelenek ve geleneksel refleksten azade,
Takım tutar gibi siyasi tercihten uzak,
Daha hazcı,
Otoriteye başkaldırıcı,
Tabusallıktan uzak bir hayat anlayışı ve siyasi tercih algısıyla hareket eden bir jenerasyondur…
Bu jenerasyonun tarz, tercih ve refleksleri böyleyken; "Genç Kürt"lerin böyle olmadığı iddia edilebilir mi?
Bence hayır…
HDP seçmeni olma boyutlu, Kürtlerdeki durum ve siyasi tercih refleksini değerlendirecek olursak, iki yaklaşımın öne çıktığını görürüz.
1- Öcalanizm,
2-Demirtaşizm.
Birincisi demode olup miyadını doldururken ikincinin her geçen gün daha etkin ve kabul edilebilirleştiğini müşahede ediyoruz.
İşte tam burada, "30 yaş ve altı" Kürt seçmen refleksi devreye giriyor.
Bir başka deyişle;
Türkiye sosyolojisi değişirken ve özellikle "genç nüfus" farklı sebep ve saiklerle motive olup "yeni ilgi merkezleri" oluştururken; Kürt sosyolojisi de, aynı değişim ve hatta dönüşümün etkisinde kendisini yeniliyor.
(Z kuşağı diye kategorize etmeyip özellikle 30 yaş ve altı diye söyledim.
Çünkü bağımsız hareket etme ve başta siyasi tercih olmak üzere bağlantısızlık algısı 30 yaşına kadar olanlarda oldukça etkin ve belirleyici)
Konuya dönersek;
Geçmişe baktığımızda Öcalanist HDP'nin, % 7'leri aşamadığını görüyoruz.
Ama Demirtaşist HDP'nin % 13'lere ulaştığını gördük.
Evet, bu noktada Öcalan'ın hapiste olması,
Devletin terörle mücadelesinde bariz üstünlük etkisi,
Keza, terörizasyonun en büyük zararı asıl Kürt'lere verdiğinin aşikareleşmesi gibi farklı parametrelerin de etkisi var ama ana faktörün "30 yaş ve altı" yeni nesil Kürtlerin algı ve tercihlerinde görülen değişiklik olduğu göz ardı edilirse analiz doğru olmaz ve sonuç yanlış çıkar.
Geçen grup toplantısında Cumhurbaşkanı'nın konuya dair söylediği sözler beni çok şaşırttı.
"Şu an Edirne'deki (Demirtaş), en büyük hesabı İmralı'dakine (Terörist başı Öcalan) verecek.
Zannediliyor ki şu an her şey toz pembe.
Değil…
Onların da kendi içlerinde hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı yapacaklar."
Eğer ki;
HDP'yi, Öcalanizm üzerinden okumayı içeren bu sözler, politik ve popülist nedenlerle söylenmiş bile olsa,
HDP'ye oy veren seçmenleri çeşitli atraksiyonlarla HDP'den uzaklaştırmak ve bu partiyi baraj altı tutacak bir noktaya getirmek amaçlansa bile,
Yani, kazanamıyorsan kaybettir politikası için bile olsa,
Ben, bunun yanlış bir yaklaşım olduğu ve doğru bir sosyolojik okuma olmadığı kanaatindeyim.
Ki, Cumhurbaşkanımızın bu sözleri o anda irticalen söylemediğini, önceden ve itina ile hazırlanmış bir metinden okuduğunu da düşünürsek; iktidarın, 20 yıllık iktidarları süresince ortaya çıkan jeneratif değişimi ve 30 yaş altı seçmen refleksini doğru analizden uzak kaldığı düşüncesindeyim.
Ve üstelik, bu sözleri sorumluluk merciindeki birinin etmiş olmasını oldukça tehlikeli ve sıkıntılı buluyorum.
İktidar içerisinde azımsanmayacak Kürt seçmen ve seçilmiş var.
Genç Kürt seçmenlerdeki bu farklılaşmanın farkında değiller mi veya bilmiyorlar mı diye sorabilirsiniz.
Ben farkında olduklarını ama gerek iktidar olmanın rehaveti ve getirdiği imkanlar ve gerekse de parti içinde sosyolojik tespit ve psikososyal değerlendirmelerden ziyade, motivasyon aracı olarak başka saiklerin öne çıkması nedeniyle sustuklarını veya seslerini duyuramadıklarını düşünüyorum.
Yoksa iktidar ve parti içindeki Kürt seçilmiş ve yöneticilerin, ait olduğu etnisitenin özellikle yeni nesil kısmına dair değişen ve gelişen siyasi tercihlerinden bihaber olduğunu hiç düşünmüyorum.
(Cumhurbaşkanının grup konuşmasındaki sözlerle ilgili o fikri oluşturup o metni hazırlayanlar şöyle diyebilir;
"Ama biz HDP ile, HDP'ye oy veren Kürt kardeşlerimizi bir tutmuyoruz ki.. Cumhurbaşkanımızın söylediği sözdeki amacımız; terörle iç içe olan ve terörle bağını koparmayan HDP yetkilileri ve dolayısıyla da Demirtaş'tır…"
Ama bu yaklaşım ve dile getirilen argümanın HDP seçmeninde pek de kabul görmediği bir gerçek.
Örnek mi; Çözüm sürecinden sonra, girilen her seçimde % 10'un altına düşmeyen HDP oylarına bakın…)
Fikrim odur ki; HDP seçmen kitlesinin yaklaşık üçte birini oluşturan "genç/yeni nesil seçmen" kendisini ve siyasi konumlandırmasını Öcalanist yaklaşımdan ziyade, beş yıldır hapiste de tutulsa Demirtaş üzerinden yapmakta ve tanımlamaktadır.
Tablo ve realite bu ve böyleyken; iktidar, siyasi manevra bağlamında bile olsa, her ne planlıyor ise; Kürt sosyolojisindeki değişimi göz ardı ediyor demektir.
Bu ise, bence sonuç vermez,
Maksat hasıl olmaz,
İktidar, umduğu siyasi faydayı elde edemez.
Ama eğer ki; hedeflenen, kamusal gücü de elde bulundurmanın avantajıyla, kamu gücün bazı aygıtlarını kullanarak, kısa vadeli siyasi avantaj elde edecek gri-puslu-bulanık bir alan oluşturmaksa… Buna ihtimal bile vermek istemiyorum!..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Gülcan Efe
Şermin