Kuralsızlığın sıradanlaştırılması

Herkes şaşkın,
Aslında Ak Partililer de şaşkın…
Öyle garip şeyler oluyor ki; politik mülahazalarla tarafgirce siyasal okuma yapanlar bile “bu neyin nesi!” şaşkınlığında…
Neler oluyor peki?
Tek kelimeyle özetlersek;
Kuralsızlığın Sıradanlaştırılması…
Ve öyle bir kuralsızlık ki, resmen bir akıl tutulması.
Politik akıldan ve siyasal faydacılıktan bile yoksun bir akıl tutulumu…
“Yeni Normalleşme” veya “Türkiye Yüzyılı Projeksiyonu” gibi kavramlarla süslense bile ortaya çıkan tablo; emin olunsun ki kimsenin işine yaramayacak kadar büyük bir vahamet!
Özellikle de AKP’lilerin…
Eğer ki,
Yapılanlar, yapılması gerekip de yapılmayanlar ve yaşananlar, kısa vadede güncel siyasal fayda saikiyle yapılıyor ise; anketlerle sabit ki iktidarın oyları artmıyor.
Bilakis, tüm iç ihtilafına rağmen muhalefetin işine yarıyor.
Uzun vadede birilerinin tasfiyesi ve iktidarın tahkimatı hedefleniyor ise; çok üzgünüm ki gerçeklikten ve kontrolden oldukça uzak bir hayal.
Bilakis sanki birileri, bugünün yöneticilerine, yarınlarda kendilerine uygulanacak kuralsızlığın simülasyonunu yaptırıyor.
Başka bir deyişle;
Yapılan kuralsızlık pratikleriyle, belki de yarınlarda, bugünün iktidar mensuplarına pratize edilecek anormalliklere zemin hazırlatıyor.
Açıkçası iktidarın ne yaptığını/ne yapmaya çalıştığını, kendisinin de bildiğini ve öngörebildiğini düşünmüyorum.
Bu kadar gözü karalığı,
Bu kadar geniş kapsamlı bir bumerang cehennemini, aklı başında herhangi bir siyasetin yapacağına ihtimal bile veremiyorum.
Ama buna rağmen,
Ve çok yazık ki; bir şeyler oluyor,
Hem de, bilinçli bir kuralsızlığın hakimiyetine doğru hızla giden bir şeyler…
Efendiler!
Yapmayın etmeyin!
Bari birlikte yürüdüğünüz Bülent Arınç gibi insanların sözlerine kulak verin.
Tamam,
Balık avlıyorsunuz,
Bu en doğal hakkınız ama suda dinamit patlatıp, sadece balıkları değil; yavru balıkları ve hatta tüm canlıları da öldürmeye kastediyorsunuz!
Kuralsızlık bu ve benzeri şekilde sıradanlaştırılırsa,
Yarın-birgün aynı kuralsızlıklara muhatap olma ihtimaliniz çok yüksektir.
İşte o zaman,
Bugünün kuralsızlarına benzer zihniyette olanlara, “…ama bu adaletsizlik” deme hak ve hukukunu yok ediyorsunuz!
—Otel yanıyor,
36’sı çocuk 78 kişi hayatını kaybediyor,
Ama adeta “sorumlu kim” taharrisi yaşanıyor.
Yahu,
Sorumlu aşikar,
Sorumlu aleni,
Sorumlular karşınızda…
Hala neyin araması ve araştırmasındasınız!
—İnsanlar ağzını açmaya korkuyor,
Ya tutuklanırsam diye…
—Vatandaş sokak röportajı yaparken bile “ne olur ne olmaz; başıma ya bir şey gelirse! Susayım en iyisi” noktasında.
—Kişiye özel suç icat ediliyor; sabahın köründe polisler kapıları çalıyor.
Kaçma şüphesine bakmaksızın insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
—Gazeteci, neredeyse programı bitmeden Televizyon binasında gözaltına alınıyor.
—Yahu!
Yüzde 4-5’ler mesabesinde oyu olan bir partinin başkanı yemek yediği restorandan alınarak tutuklanabiliyor.
—İstanbul gibi bir ilin belediye başkanı konuşması biter bitmez hakkında soruşturma açılabiliyor!
—Ankara-Ulus meydanında broşür dağıtan “Başörtülü bir bacı” yerlerde tekmeleniyor.
İnanın, olanlar akla ziyan ve hiçbir izana sığmaz.
Bakın,
Bundan, neredeyse 100 yıl önce yaşananlara dair, Refik Halit Karay ne demişti:
““As!” deyince sıra sıra darağaçlar kurulur,
“Yak!” deyince alev alev meşaleler tutuşur,
“Bas!” deyince tabur tabur jandarmalar üşüşürdü…
Elinizde zindan anahtarları, belinizde idam ipleri, sırtınızda darağaçları vilâyet vilâyet dolaştınız;
Ali’ye çattınız, Veli’ye bastınız, Ahmed’i kastınız, Mehmed’i kavurdunuz;
Beş senedir her tarafta kargalara insan leşinden öbek öbek ziyafetler çektiniz; Akbabaları çocuk ölüsü ile besleyip kartalları artık adam etinden tiksindirdiniz…
Muhalif mi? Al aşağı…
Muharrir mi? Vur başına…
Türk mü? Sür ölüme…
Rum mu? İste parasını…
Ermeni mi? Kes kafasını…
Arap mı? Çek ipe…
Kadın mı? Gönder eve…
Haydut mu? Buyurun köşeye…
Külhanbeyi mi? Gelsin yanıma…
Yahudi mi? Sor fikrini…
Kalan kimseye at sopayı…
Paraları koy cebine,
İşte sizin programınız bu!”
Efendiler!
Yapmayın, etmeyin!
Lütfen,
Öyle yapıyorsunuz demiyorum ama 100 yıl öncesini ve Refik Halit Karay’ın sözlerini hatırlatacak kuralsızlıklara tevessül etmeyin,
Ve hatta, yanarak hayatını kaybeden insanlarımızı düşünüp, yanan otele hepimiz için bir utanç abidesi gözüyle bakıp; “ne hallere düştük/nasıl bu kadar vicdansızlaştık ve nasıl bu denli yozlaştık!” diyerek özeleştiri yapın!
Devleti devlet yapan ana umde prensipler ve kurallardır.
Sizin, bugün ortaya koyduğunuz hoyratlık ve kamusal kuralları hiçe sayış, yarın sizlerin de başını yakacak kuralsız bir muhakeme anlayışına yol açar!
Allah rızası için,
Daha olmazsa kendi iyiliğiniz ve kişisel menfaatleriniz için,
Daha da olmazsa torunlarınızın/torunlarımızın selameti için girdiğiniz kuralsızlık kulvarından çıkın,
Vazgeçin!
Yazıktır, günahtır, vebaldir!
Bu memlekete ve topluma, çürümüşlüğün en kesif hali olan kuralsızlığı hakim kılmayın!
Kuralsızlık bulaşıcı bir illet gibidir,
“O/Onlar kuralları ihlal ediyor; benim neyim eksik” gibi zincirleme bir genelliğe dönüşüyor.
Kuralsızlık sadece devleti yıpratır,
Toplumu daha çok yozlaştırır!
Yozlaşmayı kurumsallaştırır!
Kurumsal yozlaşma ise en tehlikeli noktadır ve maalesef freni patlamış kamyonun yokuş aşağı gitmesinden bir farkı yoktur!
Bakınız,
Bir dönemler Ak Parti milletvekilliği de yapmış olan yoldaşınız/yol arkadaşınız,
Hüseyin Kocabıyık ne diyor:
“Devleti yöneten arkadaşlar, yargıçlar, hakimler, valiler…
Hukuksuzluğu durdurun. İnsanlara zulmetmeyin.
Toplumun üzerine korku bulutları sermeyin.
Bundan kimse fayda görmez.
Yarın bir savcı çıkar bugün bu kararları alanları ve uygulayanları, çığırtkan gazetecileri, yani hepinizi, “Anayasa Dışı Devlet Kurma Girişimi” iddiasıyla suçlar ve müebbet hapis istemiyle dava açabilir.
Uzunca bir süre, bugün mağdur ettiğiniz insanlar gibi siz ve sizin aileleriniz de acı çeker.
Arkadaşlar, hepinizin bu ülkeyi sevdiğinize eminim ama okuduk, yaşadık, biliyoruz ki, gücün sınırsız kullanımı, denetim dışı olması yöneteni baştan çıkarabiliyor.
Güç şehveti kadar berbat bir şey yoktur. Yöneticiyi, devlet adamını insanlıktan çıkarır. Ne hale geldiğinin farkına bile varmaz.
Bu satırların yazarı olarak ben de bu denetimsiz güce sahip olsam inanın aynı yanlışları ben de yaparım.
İnsanlık geriye gitmez.
“Yeni normal” filan gibi uyduruk kavramlara inanıp hukuksuzluğu siyaset zannedenleri çok kötü günler bekliyor.
Hala düzeltme şansınız var. Ben şimdiden haber vereyim.”
************
Sabah Kapıyı Çalan Kim?
Hürriyet Gazetesi,
Ahmet Hakan…
Tarih 25 Şubat 2011…
“Sabahın 5’inde kapıyı çalan sütçü değil polisti” başlıklı yazısı şöyle bitiyor:
“…Demokrasinin meşhur bir tarifi vardır:
“Sabahın beşinde kapı çalındığında gelenin polis değil de sütçü olduğundan emin olunan rejime demokrasi denir”.
Ne diyelim?
En iyisi dua etmek:
Allah ülkemizi sabahın beşinde kapı çalındığında “Gelen sütçüdür sütçü” denilen bir ülke haline getirsin.”
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.