Değişim, değişim demek; Kendini değiştirmeden değişim getirmek!
Kılıçdaroğlu Parti Meclisini topladı ve yeni bir Merkez Yürütme Kurulu(MYK) oluşturdu.
Şöyle de bir açıklama yaptı;
"Değişim isteniyordu, ben de değiştirdim…"
Ama "Dedem", böyle de değişim olmaz ki…
Kastedilen bu değildi; gitti Ali geldi Veli…
Ve üstelik sen; hala baştasın,
Değişen bir şey olmadı ki!..
Tamam, çok çalıştın,
Çabaladın, mücadele ettin,
Elinden geleni yaptın ama demek ki elinden gelmeyeni de yapmak lazımmış!
Değişimse eğer yapmak istediğin; kendinden başlamalıydı değişimin…
İşte o zaman bir esprisi olurdu değişim söyleminin…
Ama nafile…
Hamam aynı iken tası değiştirsen ne olur; o tasın döktüğü su yine aynı sudur!
Sonuç;
Tipik bir CHP'ci solculuk; küçük olsun benim olsun, bende kalsın, ben kalayım!..
Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek:
"Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır…"
Ve bunu heterodoks Nebati'den görevi teslim alırken söyledi…
Yani ne dedi?
Bugüne kadar uygulanan politikalar irrasyoneldi,
Yani akıl ve akılcı değildi; ekonomik aklı dışlayan türdendi…
Yani suyu tersine akıtmaya çalışmaktı…
Yani yan-lış-tı!..
Üstelik "başka seçenek yok" diye bir vurgu yapma gereği de hissetti.
Bu ne demek peki?
Özellikle son üç senedir uygulanan politikalarla öyle bir hale geldik ki; her şeyi tükettik ve alternatif olabilecek başka bir seçenek kalmamıştır demektir!
Ama arkadaş,
Ülkenin "mandacı ekonomistleri" bunu söylerken bir tek ana-avat küfredilmediği kalıyordu!..
Ne oldu şimdi ve ne değişti!
Madem uygulanan politika irrasyoneldi; o halde neden bu kadar döviz hiç edildi, ekonomi bu hale getirildi ve tüm seçenekler tüketildi!..
Açıkçası o devir teslim töreninde Nebati'nin yerinde olsaydım derdim ki;
"Heyt bire Şimşek efendi…
Ağzından çıkanı kulağın işitir mi!..
Sen hele bir dön ve gözlerimdeki ışıltıya bak,
Öğren ekonominin ne olduğunu…
Bu sözlerini yediririm sana; yaşadığın epistemolojik kopuşu ülkemize yaşatmana müsaade etmeyeceğim…"
Devir-Teslim Törenleri
Çok gülüyorum bu merasim ve söylenen sözlere…
Gelen Bakan, gidenle ilgili öyle övücü sözler ediyor ki; insanın, "madem bu kadar iyi yönetiyordu da sana ne gerek vardı o halde" diyesi geliyor…
Gerçi buna da cevapları hazır olsa gerek…
Neymiş; "bu bir bayrak yarışıymış"…
Hadi oradan; sevsinler sizin bayrak yarışınızı…
Yahu madem öyle de,
Neden ertesi günden itibaren giden bakanın ekibini kökünden kazımaya başlıyorsunuz,
Neden sanki başka bir partinin bakanı gelmiş gibi farklı yönetsel politikalar başlatıyorsunuz,
Neden o halde "Bundan sonra…" diye başlayan cümleler kurarak "Bundan öncesini" silip atıyorsunuz!
Acaba diyorum,
O törenlerde, gelen gideni güzel sözlerle överken içten içe, "laf olsun torba dolsun kabilinden söylüyorum" mu demek istiyor acaba…
Bu arada,
Bir de bu törenlerde giden bakanlar öyle çok konuşuyorlar ki;
Sanki muhteşem bir yönetim sergilemiş de,
Sanki kendi iradesiyle gitmek istemiş ve gelene lütufta bulunmuş da; icraatlarını anlatmakla bitiremiyor!
Hele şu sabık Aile bakanı Hanımefendi yok mu,
Aman Allah'ım; Yanık sesiyle konuştu da konuştu…
Atanan Hanımefendi ise tüm Avrupai zarafetiyle sıkıldığını çaktırmamak için planlanmış bir tebessümle dinlemeye çalıştı, dinliyormuş gibiliğe çabaladı ama "yeter artık; sıkıldım" ifadeli mimiklerini örtmeye pek de muvaffak olamadı!
Bre Muhteremler ve pek sayın Yanık sesli Muhtereme!
Madem bu kadar iyiydiniz neden değiştirildiniz,
Madem değiştirildiniz daha neyin derdindesiniz ve neyi konuşmaktasınız!
Halbuki çok basit,
Gelene hoş geldin gidene güle güle…
Yoksa sizi değiştiren irade, sizin yüksek yeti ve yeteneklerinizi ve dahi, ali ve yüksek icraatlarınızı göremedi mi!..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.