Bana pek de tesadüf gibi gelmiyor…
Hepsi tesadüfen mi?
—Ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor.
Önlem diye sergilenenler, krizi daha da tetikliyor…
Bana göre, gelişi de tesadüf olmayan ve ekonomiyi kötü yönetmek için özel seçilen, seçilmesinden beri de sürekli konuşan Maliye Bakanı ortalarda yok.
Merkez Bankası Başkanı eline bir tehdit sopası almış önüne gelene savuruyor. "Döviz ve hammadde stoklayanların listesi elimde, ayağınızı denk alın ve bir de kalkıp, bana dert yanmayın" havasında.
Eskiden sadece TÜSİAD'tan eleştiriler gelirdi.
Ama artı, TOBB Başkanı bile dayanamayıp şikayetlenmeye başladı,
İSO Başkanı ise zaten hedefteki adam,
Halktan gelen isyanı söylemiyorum bile…
—Bir anda bir Ukrayna'dan bir adam getirildi ve "ne alaka- neden-niçin" dedirtecek şekilde, soru işaretleri içinde Necip Hablemitoğlu suikastı gündeme geldi.
Eski özel kuvvetler komutanı Levent Göktaş azmettirici olarak aranırken kaçtı.
Ama daha ilginci, Sanayici-İş İnsanı ve Vehbi Koç'un eniştesi İnan Kıraç gibi ülkenin kara kutusu mesabesindeki bir kişi, dünden bugüne yaşanan hemen her netameli olayla ilintili şekilde gündeme oturdu!
Ki zaten, Levent Göktaş'ın bu derece gündeme gelme nedeninin de, İnan Kıraç'la olan ilişkisinden olduğunu düşünüyorum.
—Yahudi mezarlığında bazı mezarlara saldırılar oldu,
—Ankara'da Aleviler ve Cemevlerine dönük güvenlik kaygısı oluşturan eylemler görüldü,
—Mersin/Akkuyu nükleer santraline dair, yoruma muhtaç ve iktidar cenahından açıklama beklenen pek çok gelişme yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor,
—Sezgin Baran Korkmaz'ın Amerika'ya teslim edilmesi sonrası oluşan depremin etkileri gün be gün artıyor ve korku iklimi derinleşiyor,
—Bir zamanlar Cumhurbaşkanının en yakınında bulunan ve Savunma Sanayi alanında da pek çok projede yer alıp, ekonomik olarak ciddi şekilde büyüyen Ethem Sancak, Doğu Perinçek'in partisine katılıyor,
—Doğu Perinçek gibi birisi, Mehmet Ağar için "kefilim" diyor.
—Kuzey Irak'ta, bir parka düşen top mermisi sonrası, ağız birliği içinde "sorumlu Türkiye'dir" gibi organize bir ithamla karşı karşıya kalıyoruz.
Bağdat'ta Şii Mukteda Sadr taraftarlarının sokağa dökülüyor ve hükümet binalarına saldırarak hükümeti düşürmeye çalışıyor.
—Suriye sınırında durum malum.
Patlamaya hazır bir bomba gibi karşımızda duruyor.
—Halkın hayat pahalılığından adeta sabır taşı çatlarken, Erdoğan'ın "Ocak'tan sonra enflasyon düşecek" diyerek "sabır ve hamd" tavsiye etmesi, emin olun; hiç de normal bir şey değil.
Tam bir akıl tutulması ve yangına körükle gitmek gibidir…
Tüm bunların yanında, Sedat Peker yaşanan her olayla ilgili bilgi-belge ve yorumlarıyla gündemdeki yerini korumaya ve hatta etkinliğini artırmaya devam ediyor.
"Seçime iki kala" yapacaklarına dair verdiği mesajlarla, daha şimdiden kişisel depremini yaşatıyor gibi…
Adeta "Avcunu yala kuzum, Ben La Fonten'i okudum" tavrıyla, "Kurtlukta düşeni yemek kanundur" hükmünü değiştireceğim ve "Gurbetten Yurda İntikam Hikayeleri" filminin fragmanını izleyin dercesine, olay olmaya ve müdellel şekilde olayları yorumlamaya devam ediyor!
Tüm bunlar, ilk aklıma gelenler…
Yeniden soruyorum; sizce, tüm bu gelişmeler tesadüf müdür?
İktidar sürekli kan kaybediyor,
Oyları yüzde 30'un altına düşmüş,
Karşısına hangi aday çıkarsa çıksın kazanacak görünümde…
Tablo bu ve böyleyken, yaşananlar ise önümüzde….
Ben kaygılıyım ve tesadüf gibi görünen ilginçlikleri gördükçe daha da kaygılanıyorum.
"Bu bir Komplo Teorisidir" başlıklı yazımın içeriğine doğru koşuyor olmaktan dolayı çok endişeliyim.
Geçmişte yaşanan her olay öncesi, "tesadüfen" denilen ilginçlikler manzumesi yaşanmış ve son tahlilde olan olunca; yaşanan hiçbir şeyin, aslında tesadüf olmadığı görülmüş ve tescillenmişti!
Örnek mi istiyorsunuz;
12 Eylül Askeri Darbe öncesine bakın,
28 Şubat sürecine bakın,
2007 Ak Parti kapatma sürecine, 17-25 Aralık sürecine ve ülkeyi 15 Temmuz Darbe Girişimi gecesine getiren süreçlere iyi bakın; ne kastettiğimi anlarsınız!
Özetle;
Ben tesadüflere inanmam…
Ve, ilginç-enteresan-manidar diye vasıflandırabileceğimiz olayların her geçen gün artacağına dair içimde kötü bir his var!
Ekim-Kasım-Aralık aylarına vardığımızda, yaşıyor olduklarımız ve yaşayacaklarımızın yanında, bugün "neden-niçin" diye sorguladığımız gelişmelerin basit kalacağını bile düşünüyorum!
Bu hayatta tesadüfe tesadüf edilmez,
Çünkü "Tesadüf" diye bir şey yoktur!
Son olarak, bu kadar çok tesadüfün bir araya ve hatta peş peşe gelmesinin esprisi şudur;
Erdoğan partisel ve kamusal otoritesini, kontrolü kaybetmiştir.
KPSS sorularının çalınması iddiasının hemen gecesinde, alelacele ÖSYM Başkanı'nın görevden alınması, acziyet ve bu kontrol kaybının önemli bir örneğidir.
Başka zaman olsa böyle mi olurdu,
Erdoğan "ben bürokratımı yedirmem" der ve adeta inadına görevde tutardı!
Yunus Emre der ki;
Yerden göğe küp dizseler,
Birbirine bend etseler,
Altından birin çekseler,
Seyreyle sen gümbürtüyü…
—Ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor.
Önlem diye sergilenenler, krizi daha da tetikliyor…
Bana göre, gelişi de tesadüf olmayan ve ekonomiyi kötü yönetmek için özel seçilen, seçilmesinden beri de sürekli konuşan Maliye Bakanı ortalarda yok.
Merkez Bankası Başkanı eline bir tehdit sopası almış önüne gelene savuruyor. "Döviz ve hammadde stoklayanların listesi elimde, ayağınızı denk alın ve bir de kalkıp, bana dert yanmayın" havasında.
Eskiden sadece TÜSİAD'tan eleştiriler gelirdi.
Ama artı, TOBB Başkanı bile dayanamayıp şikayetlenmeye başladı,
İSO Başkanı ise zaten hedefteki adam,
Halktan gelen isyanı söylemiyorum bile…
—Bir anda bir Ukrayna'dan bir adam getirildi ve "ne alaka- neden-niçin" dedirtecek şekilde, soru işaretleri içinde Necip Hablemitoğlu suikastı gündeme geldi.
Eski özel kuvvetler komutanı Levent Göktaş azmettirici olarak aranırken kaçtı.
Ama daha ilginci, Sanayici-İş İnsanı ve Vehbi Koç'un eniştesi İnan Kıraç gibi ülkenin kara kutusu mesabesindeki bir kişi, dünden bugüne yaşanan hemen her netameli olayla ilintili şekilde gündeme oturdu!
Ki zaten, Levent Göktaş'ın bu derece gündeme gelme nedeninin de, İnan Kıraç'la olan ilişkisinden olduğunu düşünüyorum.
—Yahudi mezarlığında bazı mezarlara saldırılar oldu,
—Ankara'da Aleviler ve Cemevlerine dönük güvenlik kaygısı oluşturan eylemler görüldü,
—Mersin/Akkuyu nükleer santraline dair, yoruma muhtaç ve iktidar cenahından açıklama beklenen pek çok gelişme yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor,
—Sezgin Baran Korkmaz'ın Amerika'ya teslim edilmesi sonrası oluşan depremin etkileri gün be gün artıyor ve korku iklimi derinleşiyor,
—Bir zamanlar Cumhurbaşkanının en yakınında bulunan ve Savunma Sanayi alanında da pek çok projede yer alıp, ekonomik olarak ciddi şekilde büyüyen Ethem Sancak, Doğu Perinçek'in partisine katılıyor,
—Doğu Perinçek gibi birisi, Mehmet Ağar için "kefilim" diyor.
—Kuzey Irak'ta, bir parka düşen top mermisi sonrası, ağız birliği içinde "sorumlu Türkiye'dir" gibi organize bir ithamla karşı karşıya kalıyoruz.
Bağdat'ta Şii Mukteda Sadr taraftarlarının sokağa dökülüyor ve hükümet binalarına saldırarak hükümeti düşürmeye çalışıyor.
—Suriye sınırında durum malum.
Patlamaya hazır bir bomba gibi karşımızda duruyor.
—Halkın hayat pahalılığından adeta sabır taşı çatlarken, Erdoğan'ın "Ocak'tan sonra enflasyon düşecek" diyerek "sabır ve hamd" tavsiye etmesi, emin olun; hiç de normal bir şey değil.
Tam bir akıl tutulması ve yangına körükle gitmek gibidir…
Tüm bunların yanında, Sedat Peker yaşanan her olayla ilgili bilgi-belge ve yorumlarıyla gündemdeki yerini korumaya ve hatta etkinliğini artırmaya devam ediyor.
"Seçime iki kala" yapacaklarına dair verdiği mesajlarla, daha şimdiden kişisel depremini yaşatıyor gibi…
Adeta "Avcunu yala kuzum, Ben La Fonten'i okudum" tavrıyla, "Kurtlukta düşeni yemek kanundur" hükmünü değiştireceğim ve "Gurbetten Yurda İntikam Hikayeleri" filminin fragmanını izleyin dercesine, olay olmaya ve müdellel şekilde olayları yorumlamaya devam ediyor!
Tüm bunlar, ilk aklıma gelenler…
Yeniden soruyorum; sizce, tüm bu gelişmeler tesadüf müdür?
İktidar sürekli kan kaybediyor,
Oyları yüzde 30'un altına düşmüş,
Karşısına hangi aday çıkarsa çıksın kazanacak görünümde…
Tablo bu ve böyleyken, yaşananlar ise önümüzde….
Ben kaygılıyım ve tesadüf gibi görünen ilginçlikleri gördükçe daha da kaygılanıyorum.
"Bu bir Komplo Teorisidir" başlıklı yazımın içeriğine doğru koşuyor olmaktan dolayı çok endişeliyim.
Geçmişte yaşanan her olay öncesi, "tesadüfen" denilen ilginçlikler manzumesi yaşanmış ve son tahlilde olan olunca; yaşanan hiçbir şeyin, aslında tesadüf olmadığı görülmüş ve tescillenmişti!
Örnek mi istiyorsunuz;
12 Eylül Askeri Darbe öncesine bakın,
28 Şubat sürecine bakın,
2007 Ak Parti kapatma sürecine, 17-25 Aralık sürecine ve ülkeyi 15 Temmuz Darbe Girişimi gecesine getiren süreçlere iyi bakın; ne kastettiğimi anlarsınız!
Özetle;
Ben tesadüflere inanmam…
Ve, ilginç-enteresan-manidar diye vasıflandırabileceğimiz olayların her geçen gün artacağına dair içimde kötü bir his var!
Ekim-Kasım-Aralık aylarına vardığımızda, yaşıyor olduklarımız ve yaşayacaklarımızın yanında, bugün "neden-niçin" diye sorguladığımız gelişmelerin basit kalacağını bile düşünüyorum!
Bu hayatta tesadüfe tesadüf edilmez,
Çünkü "Tesadüf" diye bir şey yoktur!
Son olarak, bu kadar çok tesadüfün bir araya ve hatta peş peşe gelmesinin esprisi şudur;
Erdoğan partisel ve kamusal otoritesini, kontrolü kaybetmiştir.
KPSS sorularının çalınması iddiasının hemen gecesinde, alelacele ÖSYM Başkanı'nın görevden alınması, acziyet ve bu kontrol kaybının önemli bir örneğidir.
Başka zaman olsa böyle mi olurdu,
Erdoğan "ben bürokratımı yedirmem" der ve adeta inadına görevde tutardı!
Yunus Emre der ki;
Yerden göğe küp dizseler,
Birbirine bend etseler,
Altından birin çekseler,
Seyreyle sen gümbürtüyü…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Feride