Doç.Dr. Ömer Kul

Doç.Dr. Ömer Kul

Vatan ve Millet davasına adanmış bir ömür: Dr. Mesut Sabri Baykozi (1887-1952)

Doğu Türkistan’ın 20. asır siyasi tarihine adını altın harflerle yazdırmış şahsiyetlerin en önemlilerinden biri de hiç şüphesiz Dr. Mesut Sabri Baykozi’dir.
Vatan ve Millet davasına adanmış bir ömür: Dr. Mesut Sabri Baykozi (1887-1952)

Mesut Sabri Baykozi, 65 yıllık hayatının her anında vatanı ve milleti için ne yapabilirim sorusuna cevap verebilmek için çaba göstermiş, vatanı işgal edildiğinde birçok dostunun ülkeden ayrılması yönündeki tekliflerine "vatanım ve milletim için hep doğru olduğuna inandığım işler yaptım, bir yere gitmiyorum ve bütün sorumluluğu üzerime alıyorum, yeter ki halkıma eziyet etmesinler" diyerek bayraklaşan vatan ve millet hâdimi bir şahsiyettir.

Mesut Sabri Bey, varlıklı bir ailenin 8 ve sonuncusu olarak 1887 yılında Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinin Arabaz köyünde dünyaya geldi. Köyün muhtarı babası tarafından, 1904 yılında okumak üzere Türkiye’ye gönderilir. 10 yıl kaldığı İstanbul’da hem askeri hem de tıp eğitimi alır.

İstanbul’da tanıştığı Teşkilat-ı Mahsusa ile İttihad ve Terakki Fırkası mensupları onun fikri dünyasının şekillenmesine etki eder. 1914 yılında döndüğü ülkesinde ve hayatının geri kalanında vatan-millet davasına yaptığı her iş ve eylemde bu etkiyi görmek mümkündür.

Doğu Türkistan’a döndükten sonra ilk olarak halkının eğitimsizliğinin farkına varan Dr. Mesut Sabri Baykozi okullar açmak, akabinde halkının sağlık sorunlarıyla ilgilenmek üzere hummalı bir çalışma içerisine girer. Lakin yaptığı faaliyetler 1914-1928 yılları arasında Doğu Türkistan’da görev yapan Çinli Genel vali Yang Zen-şin ve ekibinin hiç mi hiç hoşuna gitmez.


İsa Yusuf Alptekin (Genel Sekreter), Dr. Mesud Sabri Baykozi (Hükümet Başkanı), Burhan Şehidi (Hükümet Başkanı, 1949), Mehmet Emin Buğra (Üye, 1949).ve en sağda Çinli Liu Meng-chun. Fotoğraf Yale Üniversitesi Kütüphanesi Arşivi.

Hayatı, bu türden okulları kapatması ve ülkeyi terk etmesi karşılığında bağışlanacağı kendisine bildirilen Dr. Mesut Sabri Baykozi, vatan millet davasına katkı yapmaya devam etmek üzere Merkezi Çin’e gider.

Mesut Sabri Baykozi’nin Nankin ve Çunkin’deki faaliyetleri kısa sürede meyvesini vermiş, Çin Meclisi’ne Doğu Türkistan delegesi olmak üzere üye olmasının önü açılır. Mesut Sabri Bey’in Merkezi Çin’deki faaliyetleri ve edinmiş olduğu çevre 1932 yılında Merkezi Çin’e giden İsa Yusuf Alptekin ile kısa sürede hem ciddi hem de netice alacak faaliyetler yapmalarına zemin hazırlar.

Dr. Mesut Sabri Baykozi ve İsa Yusuf Alptekin’in bilhassa 1931 yılında Kumul’da başlayan istiklal hareketinin Rus yayılmacılığına, Doğu Türkistan’ın tam bir Sovyet peyki haline gelmesine yol açacağına, halkı zor durumlara düşüreceğine, genel valilik makamında oturan Şın Şı-sey’in despot idaresinin halka başkaldırmaktan başka seçenek bırakmadığına, bilhassa Altay bölgesindeki Kazak Türklerinin zor şartlarının düzenlenmesine dair ivedilikle politikalar belirlenmesine ve benzeri sıkıntılı durumlara dair Çin Meclisi’ne teklifler sunmuşlardı. Lakin hiçbir teklifleri karşılık bulmamış, söyledikleri her konu sonraki 10 yılda birer birer gerçekleşmiştir.

Mesut Bey ve arkadaşlarının Doğu Türkistan’daki siyasi, sosyal, ekonomik vb durumlara dair tespitleri maalesef Çin Meclisi tarafından, biraz da Mao Ze-dong komünist birliklerine karşı verilen iç savaş yüzünden sümen altı edilmiştir. Lakin Doğu Türkistan, Mesut Sabri Bey ve arkadaşlarının ifade ettikleri şekliyle Şın Şı-sey eliyle tam bir Sovyet peyki haline getirilmiştir. 1933 yılı 12 Kasım günü Kaşgar merkezli ilan edilen ve onbinlerce Doğu Türkistanlının canı bahasına kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti, 1934 yılı Mart ayına gelindiğinde Rus ve Çin işbirliği neticesinde ortadan kaldırılmıştır.

Mesut Sabri Baykozi ve İsa Yusuf Alptekin dur-durak bilmeden Doğu Türkistan’daki durumu bir taraftan Çinli ileri gelenlere anlatma, çözüm önerileri sunma faaliyetleri ile ilgilenirken, diğer taraftan  da hem matbuat hem de öğrenci okutma işleriyle de uğraşmışlardı. Çıkardıkları gazetelerden olan "Çin'i Türkistan Avazı", Türkistan tabiri dolayısıyla müsadere edilince "Uruş Haberi" adlı gazete üzerinden yine davalarını anlatma gayretinde olmuşlardı.

1933 Hükümeti’nin dağılıp, liderlerinin ülkeden ayrılmasını müteakip Afganistan’a geçen Hoten Emirlerinden Mehmet Emin Buğra ile 1939 yılında Afganistan’da tanışan İsa Yusuf Alptekin, Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal’ın tavsiyesi ile Merkezi Çin’e gidip 1942 yılı itibariyle birlikte hareket etmeye başlamıştır.

Bu suretle Merkezi Çin’de bir araya gelen Dr. Mesut Sabri Baykozi, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin faaliyetlerini hızlandırmıştır. Bu üç mümtaz şahsiyet daha sonraki dönemlerde Doğu Türkistanlı hemşerileri tarafından "Üç Efendiler" olarak anılacaktır.

1944 yılında Gulca’da Sovyetlerin desteğini kesmesi ve liderlerini Çinlilerle masaya oturmaya zorlaması ile maalesef yine onbinlerce kişinin canı ve malı bahasına kurulan son bağımsız Doğu Türkistan devleti 2 Ocak 1946 tarihinde oluşturulan “karma hükümet” ile tarih sahnesinden çekilmiştir.

Üç Efendiler ise bu olayların yaşandığı dönemde özel izinler alınarak ancak vatanlarına dönebilmişlerdi. Kısa sürede durumu yerinde tetkik eden ve Doğu Türkistan’ın kurtuluşuna dair yol haritası çıkaran Üç Efendiler, reçeteyi şu şekilde vatandaşlarına anlatmaya başlamışlardı.

  1. Çin ve Rus eliyle, bilinçli olarak her alanda halkımız geri bırakıldı,
  2. Doğu Türkistan’a ilk etapta içişlerinde serbest, dış ilişkilerinde merkeze bağlı bir "âli muhtariyet" kazandırılmalıdır,
  3. Ali Muhtariyet sonrası ivedilikle her alanda bilinçli olarak geri bırakılan halk, bilhassa eğitim ve milli şuur hususlarında terakki ettirilmeli,
  4. Bu sırada ülkenin hukuki durumlarıyla ilgili Merkezi Hükümet nezdinde anayasada tadilatlar yapılmasına gayret edilmeli,
  5. Ülkeyi ve milleti her alanda kalkındırdıktan sonra nihai hedef olan "Bağımsız Doğu Türkistan"ın gerçekleştirilmesi için, şiddetten uzak, uluslararası teşkilatların desteğini alacak bir hareket planı uygulamaya konulmalıdır.

Bu ideallerini gerçekleştirmek üzere Doğu Türkistan’a döndükten sonra hummalı bir çalışma içerisine giren Üç Efendiler, 1947 yılında Guo Min Dang (Milliyetçi Çin) idaresi döneminde ilk defa iktidara gelmişlerdi. Dr. Mesut Sabri Baykozi başkanlığında İsa Yusuf Alptekin’in Hükümet Genel Sekreteri, Mehmet Emin Buğra’nın da hükümet azası olduğu bu dönem Doğu Türkistan tarihi açısında kısa ama çok özel bir dönem olmuştur.

Kurulan "Altay Neşriyat Evi" üzerinden çıkarılan "Erk" gazetesinin kupüründe aslında Üç Efendilerin genel siyasetini görmek mümkündür. Gazete küründe "Dilde, İşte, Fikirde Birlik, ırkımız Türk, Dinimiz İslam, Yurdumuz Türkistan" yazmaktaydı. Yine bu dönemde açılan "Yusuf Has Hacib Kütüphanesi" ile de gençlerin şuurlanması amaçlanmıştı.

Lakin Üç Efendilerin yaptığı bu faaliyetler Sovyet Rusya ve Çin’in hiç mi hiç hoşuna gitmemiş, içeriden ve dışarıdan tazyike tutulan hükümet 1948 yılı ortalarında yerini Burhan Şehidi’ye devretmek zorunda bırakılmıştı.

Üç Efendilerin iktidardan uzaklaştırılmaları aynı zamanda Merkezi Çin’de Komünist birliklerin Guo Min Dang birliklerini mağlup ettiği bir döneme denk gelmiş, Çin’de iktidarı ele geçiren Mao ve Komünist birliklerin Doğu Türkistan üzerine yürüyeceği haberi üzerine Doğu Türkistanlı ileri gelenler durumu görüşmek üzere birkaç toplantı gerçekleştirmişlerdi.

Yapılan toplantılarda, kalıp Komünist birliklere karşı mücadele etmek mi yoksa dış ülkelere çıkıp Doğu Türkistan davasını BM gündemine getirmek üzere bir hareket planı üzerinde görüşmeler yapılmış, nihayetinde imkânsızlıklar ve dış destekten mahrum girişilecek bu hareketin sadece halkın daha da muzdarip olmasına sebep olacağı kanaatiyle ülkeden kafileler halinde göç edilmesi kararlaştırılmıştır.

Alınan bu tarihi karar üzerine Doğu Türkistanlılar göç hazırlıklarına başlarken Dr. Mesut Sabri Baykozi, hem yaşının ilerlemesini hem de “vatan ve milletim için elimden geleni yaptım, öleceksem de ülkemde ölmek isterim, Komünistlere bütün sorumluluk benimdir, milletimin hiçbir sorumluluğu yoktur demek isterim” diyerek göç etmeyip Doğu Türkistan’da kalmıştır.

Komünist birliklerin Doğu Türkistan’a girdikten sonra ilk tutukladıkları kişilerden biri Mesut Sabri Bey olmuş, kendisini hapsederek cezalandırma yoluna gitmişler, Çin hapishanelerinde vahşiyane bir şekilde türlü işkencelere tâbi tutulmuştu. Bu dönemin hemen öncesinde hazırlıklarını tamamlayan Doğu Türkistanlılar canlarını kurtarabilmek ve davalarını anlatabilmek üzere 1949 yılı Eylül ayı itibariyle tarihin en dramatik göç yolculuğuna çıkmışlardı. Onbinlerce Doğu Türkistanlının çıktığı bu yolculuk maalesef 1952 Mart ayında alınan Bakanlar Kurulu kararıyla, sadece 1850 Doğu Türkistanlının ülkemize iskânlı göçmen olarak getirildiği acılarla dolu bir sürecin yaşanmasına neden olmuştu.

Vatanında kalmayı tercih eden Mesut Sabri Baykozi’nin hayatı ise bir rivayete göre Çin zindanlarındaki gaz odalarında, bir rivayete göre de ölümüne yakın ev hapsine çıkarılması ile evinde, 28 Şubat 1952 tarihinde, rahmet-i Rahman’a kavuşmasıyla tamamlanmıştır.

Kesin olan hakikat ise ideallerinden taviz vermeyen, en zor şartlar da bile vatan ve millet kaygısını kalbinin en derinliklerinde hisseden ve durumun düzelmesi adına elinden geleni yapmaktan imtina etmeyen büyük dava adamı Dr. Mesut Sabri Baykozi, 65 yıllık hayatını Doğu Türkistan’ın azatlığı ve halkının refahı için çalışarak geçirmiştir.

Dava ve kader arkadaşları gibi Pantürkist olmakla itham edilen Dr. Mesut Sabri Baykozi, dava ve kader arkadaşlarının bin bir güçlükle devam ettikleri yolculukları sırasında, kendisi de 1952 yılında ebedi aleme göç etmiştir.

Dr. Mesut Sabri Baykozi, evet bir ittihatçı ve aynı zamanda bir Pantürkist idi. Üç Efendilerin ise ağabeyleri idi. Halkının hâdimi, Moskof’un korkulu rüyası, Çin Komünistlerinin azılı düşmanı idi.

Davası ve ideallerinden taviz verdiğine şahit olunmamıştı, dostuna ihanet ettiği, yalan konuştuğu ise vaki değildi. 65 yıllık hayatını hiç hak etmediği şekilde tamamlarken, gelecek nesillere Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı meselesini “birlik-beraberlik içerisinde, şiddetten uzak, halkın her anlamda terakkisi ve uluslararası teşkilatların desteği ile gerçekleştirileceğine” dair büyük bir ideal, sönmeyen bir meşale bırakmıştı.

Ruhu şâd, mekanı Cennet olsun…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı