8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Doğu Türkistan'da kadın olmak
Her ne kadar Birleşmiş Milletlerin 1977 yılında ilan etmesiyle ortaya çıkan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, dünyanın farklı ülkelerinde farkı etkinlik ve farklı umutlarla kutlansa da, bu özellik maalesef Doğu Türkistan'da, belki toplumun cüzi bir kısmında, o da bir hayal olarak yaşanmaktadır. Hele 2015 sonrası dönemde yaşananlar düşünüldüğünde neden hayal olarak yaşanmaktadır sözünün anlamı daha da net bir şekilde anlaşılacaktır.
Bugün dünyadan tamamen tecrit edilmiş ve bir nevi açık hapishane hayatı yaşamakta olan Doğu Türkistan kadını, dini ve milli haklarının neredeyse tamamından mahrum durumdadır. Tarihi süreç içerisinde Doğu Türkistan'da kadın olmak dünyanın en bahtsız, en masum, en mazlum insanları olmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, aşağılanmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, istediğiniz zaman anne olamamak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, sokak ortasında kot pantolonunuzun üzerine giydiğiniz bir elbisenin makasla herkesin içinde kesilmesi demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, evinin içinde bile horlanmaktır.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, dini inançlarınızı yaşamak için taktığınız başörtünüz yüzünden aşağılanmaya maruz kalmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, başörtüsü taktığınız için taksilere binememek, hastanelere girememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, giyim kuşamınız yüzünden kütüphanelere girememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, bir gece ansızın evinizden alınıp ya hapse ya da toplama kamplarına atılmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, sizden haber alamayan ve sizi görmek için yanıp-tutuşan 2.5 yaşındaki evladınızla görüştürülmemek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, 2.5 yaşındaki evladınızın gece vakti sizi görmek için evden çıkıp bir su birikintisinde hayatını kaybetmesi demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, kota fazlası doğacak çocuğunuzun ortadan kaldırılması adına zorla kürtaja tabi tutulmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, çocuklarınızın toplama kreşlerinde tam bir Çinli gibi yetiştirilmek üzere toplanmasına ses çıkaramamak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, Çinlileri mutlu etmek üzere genç kızlarınızın Çinli erkeklerle evlenmelerine susmak zorunda bırakılmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, istediğiniz anda istediğiniz bir yere gidememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, akrabalarınızı izinsiz misafir edememek, izinsiz misafirliğe gidememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, sadece yaşasın diye evladınızı yurt dışına gönderip "beni arama" demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, tecavüzcünüze "ne olur beni öldürün" diye yalvarmaktır.
Bu gayri insani, gayri dini, gayri vicdani ve gayri milli hususları çoğaltmak mümkündür. Lakin daha fazla canınızı sıkmamak adına bunlarla iktifa edelim.
Böyle bir bölgede, 8 Mart'ı kutlamanın veya onunla ilgili paylaşımlar yapmanın hayalden başka bir şey olmadığını uzun uzun anlatmaya da gerek yoktur.
Peki sadece Doğu Türkistan'da mı bu durum yaşanmaktadır?
Mesele sadece hayatta kalabilmek için evlatlarını yurt dışına çıkarmış, aile bireyleri ya hapse atılmış ya da toplama kamplarına tıkılan ve bu yüzden parçalanan ailelerin yurt dışında olan bireylerinin durumu nedir, hiç kafa yorduk mu?
İnanın onların durumu en az Doğu Türkistan'daki kadınlarımız, genç kızlarımız, yaşlı teyzelerimiz kadar vahimdir.
Hayata tutunabilmek için bütün varlığını Doğu Türkistan'da bırakıp çıkan kardeşlerimizin bugün ya evlatları, ya kocaları ya da bir yakınları hapiste veya toplama kamplarında. Bugün İstanbul'da bir kilo kuru soğana muhtaç yüzlerce Doğu Türkistanlı kadın ve kızlarımız yaşamakta. İstemenin hele de Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için ne kadar zor bir durum olduğuna yüzlerce defa şahit olmuş birisiyim. Varlıklı ailelerin ülkemize geldikten sonra çektikleri sıkıntılara bire bir çok defa şahit olmuşumdur. Elektrik, su, telefon, doğalgaz faturasını veya kirasını ödeyemeyen, evine yiyecek almak için dernek ve vakıf yöneticilerinin gözünün içine bakan kardeşlerimiz için 8 Mart'ın sizce bir anlamı olabilir mi?
Emin olun Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz gururlarına çok düşkündür. İstemenin zul olduğuna inandıklarından olsa gerek, evlerine bir şey getirirseniz alan, alırken de mahcup olan güzide insanlardır onlar. Sokaklarda dilenen bir Doğu Türkistanlı'ya
rastlayamamamızın sebebi bu hasletlerindedir. Lakin kocaları Doğu Türkistan'da hapse atılmış veya toplama kamplarına kapatılmış yüzlerce Doğu Türkistanlı kadınımız, genç kızımız ülkemizde hayata tutunma mücadelesi vermekte. İkamet problemleri dolayısıyla çalışamamakta, evlatlarına bakamamakta, okula gönderememekte, giyim kuşam ihtiyaçlarını karşılayamamakta, sağlık giderleri için hastanelerde neredeyse rehin kalacak durumda olan yüzlerce insanımız var. Çok şükür hayırseverlerimiz el uzatmakta, aciliyeti olanların problemleri çözülmeye çalışılmaktadır. Taşıma su ile değirmen dönmez diye bir söz vardır ya, Doğu Türkistanlı kadınlarımızın, genç kızlarımızın, yaşlı teyzelerimizin ülkemizdeki durumlarını en veciz anlatan söz bu söz olsa gerek.
Doğu Türkistan'daki gayri insani durumun ortadan kaldırılması adına yapılması elzem durum, bölgenin normale dönmesi, parçalanmış ailelerin toparlanması, hayatın normal akışında cereyan etmesi ivedilikle sağlanmasıdır. Ülkemizde hayata tutunma mücadelesi veren Doğu Türkistanlı kadınlarımızın sıkıntıları, çözüm odaklı düşünülerek, acil bir şekilde yerine getirilmelidir. Aynen 1952 sonrası ülkemize gelen ve İstanbul, Manisa, Kayseri, Niğde gibi illerimize "iskanlı göçmen" olarak yerleştirilen Doğu Türkistanlılar gibi, günümüzde parçalanmış aileleri bir araya getirecek ciddi bir iskan politikası hayata geçirmek durumundayız. Bu yapılmadığı takdir de, üzülerek ifade etmeliyim ki, çok kısa bir zaman sonra, hiç tasvip etmeyeceğimiz, çok farklı sosyal olaylarla karşılaşabiliriz.
Ümit ederim bütün dünya kadınlarının özgürce yaşayabildikleri, hak ettikleri saygıyı görebildikleri, bilhassa Doğu Türkistanlı kadınlarımızın, genç kızlarımızın hem Doğu Türkistan'da hem de Ülkemizde, onurlarıyla hayatlarını sürdürdükleri bir dünyaları olur.
Bugün dünyadan tamamen tecrit edilmiş ve bir nevi açık hapishane hayatı yaşamakta olan Doğu Türkistan kadını, dini ve milli haklarının neredeyse tamamından mahrum durumdadır. Tarihi süreç içerisinde Doğu Türkistan'da kadın olmak dünyanın en bahtsız, en masum, en mazlum insanları olmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, aşağılanmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, istediğiniz zaman anne olamamak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, sokak ortasında kot pantolonunuzun üzerine giydiğiniz bir elbisenin makasla herkesin içinde kesilmesi demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, evinin içinde bile horlanmaktır.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, dini inançlarınızı yaşamak için taktığınız başörtünüz yüzünden aşağılanmaya maruz kalmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, başörtüsü taktığınız için taksilere binememek, hastanelere girememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, giyim kuşamınız yüzünden kütüphanelere girememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, bir gece ansızın evinizden alınıp ya hapse ya da toplama kamplarına atılmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, sizden haber alamayan ve sizi görmek için yanıp-tutuşan 2.5 yaşındaki evladınızla görüştürülmemek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, 2.5 yaşındaki evladınızın gece vakti sizi görmek için evden çıkıp bir su birikintisinde hayatını kaybetmesi demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, kota fazlası doğacak çocuğunuzun ortadan kaldırılması adına zorla kürtaja tabi tutulmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, çocuklarınızın toplama kreşlerinde tam bir Çinli gibi yetiştirilmek üzere toplanmasına ses çıkaramamak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, Çinlileri mutlu etmek üzere genç kızlarınızın Çinli erkeklerle evlenmelerine susmak zorunda bırakılmak demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, istediğiniz anda istediğiniz bir yere gidememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, akrabalarınızı izinsiz misafir edememek, izinsiz misafirliğe gidememek demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, sadece yaşasın diye evladınızı yurt dışına gönderip "beni arama" demektir.
Doğu Türkistan'da kadın olmak, tecavüzcünüze "ne olur beni öldürün" diye yalvarmaktır.
Bu gayri insani, gayri dini, gayri vicdani ve gayri milli hususları çoğaltmak mümkündür. Lakin daha fazla canınızı sıkmamak adına bunlarla iktifa edelim.
Böyle bir bölgede, 8 Mart'ı kutlamanın veya onunla ilgili paylaşımlar yapmanın hayalden başka bir şey olmadığını uzun uzun anlatmaya da gerek yoktur.
Peki sadece Doğu Türkistan'da mı bu durum yaşanmaktadır?
Mesele sadece hayatta kalabilmek için evlatlarını yurt dışına çıkarmış, aile bireyleri ya hapse atılmış ya da toplama kamplarına tıkılan ve bu yüzden parçalanan ailelerin yurt dışında olan bireylerinin durumu nedir, hiç kafa yorduk mu?
İnanın onların durumu en az Doğu Türkistan'daki kadınlarımız, genç kızlarımız, yaşlı teyzelerimiz kadar vahimdir.
Hayata tutunabilmek için bütün varlığını Doğu Türkistan'da bırakıp çıkan kardeşlerimizin bugün ya evlatları, ya kocaları ya da bir yakınları hapiste veya toplama kamplarında. Bugün İstanbul'da bir kilo kuru soğana muhtaç yüzlerce Doğu Türkistanlı kadın ve kızlarımız yaşamakta. İstemenin hele de Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için ne kadar zor bir durum olduğuna yüzlerce defa şahit olmuş birisiyim. Varlıklı ailelerin ülkemize geldikten sonra çektikleri sıkıntılara bire bir çok defa şahit olmuşumdur. Elektrik, su, telefon, doğalgaz faturasını veya kirasını ödeyemeyen, evine yiyecek almak için dernek ve vakıf yöneticilerinin gözünün içine bakan kardeşlerimiz için 8 Mart'ın sizce bir anlamı olabilir mi?
Emin olun Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz gururlarına çok düşkündür. İstemenin zul olduğuna inandıklarından olsa gerek, evlerine bir şey getirirseniz alan, alırken de mahcup olan güzide insanlardır onlar. Sokaklarda dilenen bir Doğu Türkistanlı'ya
rastlayamamamızın sebebi bu hasletlerindedir. Lakin kocaları Doğu Türkistan'da hapse atılmış veya toplama kamplarına kapatılmış yüzlerce Doğu Türkistanlı kadınımız, genç kızımız ülkemizde hayata tutunma mücadelesi vermekte. İkamet problemleri dolayısıyla çalışamamakta, evlatlarına bakamamakta, okula gönderememekte, giyim kuşam ihtiyaçlarını karşılayamamakta, sağlık giderleri için hastanelerde neredeyse rehin kalacak durumda olan yüzlerce insanımız var. Çok şükür hayırseverlerimiz el uzatmakta, aciliyeti olanların problemleri çözülmeye çalışılmaktadır. Taşıma su ile değirmen dönmez diye bir söz vardır ya, Doğu Türkistanlı kadınlarımızın, genç kızlarımızın, yaşlı teyzelerimizin ülkemizdeki durumlarını en veciz anlatan söz bu söz olsa gerek.
Doğu Türkistan'daki gayri insani durumun ortadan kaldırılması adına yapılması elzem durum, bölgenin normale dönmesi, parçalanmış ailelerin toparlanması, hayatın normal akışında cereyan etmesi ivedilikle sağlanmasıdır. Ülkemizde hayata tutunma mücadelesi veren Doğu Türkistanlı kadınlarımızın sıkıntıları, çözüm odaklı düşünülerek, acil bir şekilde yerine getirilmelidir. Aynen 1952 sonrası ülkemize gelen ve İstanbul, Manisa, Kayseri, Niğde gibi illerimize "iskanlı göçmen" olarak yerleştirilen Doğu Türkistanlılar gibi, günümüzde parçalanmış aileleri bir araya getirecek ciddi bir iskan politikası hayata geçirmek durumundayız. Bu yapılmadığı takdir de, üzülerek ifade etmeliyim ki, çok kısa bir zaman sonra, hiç tasvip etmeyeceğimiz, çok farklı sosyal olaylarla karşılaşabiliriz.
Ümit ederim bütün dünya kadınlarının özgürce yaşayabildikleri, hak ettikleri saygıyı görebildikleri, bilhassa Doğu Türkistanlı kadınlarımızın, genç kızlarımızın hem Doğu Türkistan'da hem de Ülkemizde, onurlarıyla hayatlarını sürdürdükleri bir dünyaları olur.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.