Yok mudur siyasi ahlak örneği sergileyip de "İstifa ediyorum" diyen birileri!
Suat Hayri Ürgüplü…
1903 yılında Şam'da doğmuş ve 1981 yılında vefat etmiştir.
Babası Osmanlı'nın son dönemlerinde Şeyhülislamlık yapan ve Birinci Dünya Savaşı'na girme fetvası veren Ürgüplü Hayri Efendidir.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa soyundan gelirler.
Suat Ürgüplü, Galatasaray Lisesi'nden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuştur.
Hakimlik başta olmak üzere kamuda çeşitli görevlerde bulunmuş,
Pek çok girift devlet işlerinde rol almış olan Suat Ürgüplü, iyi yetişmiş/donanımlı ve kamusal muaşeret bilen bir devlet adamıdır.
1939'da siyasete girer ve milletvekili seçilir.
1943'de ikinci kez Kayseri milletvekili olduğu dönemde Şükrü Saraçoğlu hükümetinde Gümrük ve Tekel Bakanı olur.
Ne alaka ve niçin bu adamdan bahsediyorum?
8 Şubat 1946'da bakanlığı döneminde bir olay yaşanır.
Özetle şöyle:
Tekel Genel Müdürlüğü Brezilya'dan üç bin ton kahve ithalatı yapacaktır.
İstanbul'da ihracat-ithalat komisyonculuğu yapan Otton Andriyandis bunu duyar ve hemen Brezilya'daki Vivacque firmasıyla bağlantıya geçer.
Sonra da bakanlığa, tonu 362 dolardan bir teklif verir.
Bakanlık da kabul eder.
Durumu öğrenen diğer firmalar ton başına 320 dolar teklif verince işler karışır.
Bakanlığın Andriyadis'i kolladığı ve Ürgüplü'nün de bu işten çıkar sağladığı iddia edilir.
Bakanlıkta müfettişlerden oluşan bir komisyonun bu durumu incelemesine karar verilir.
İşte bu anda, Suat Ürgüplü siyasal geçmişimizde örneğine az rastlanan bir şey yapar ve istifa eder.
Ama asıl manidar olan, istifa dilekçesinde yazdıklarıdır.
Aynen şunu söyler:
"Adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili, bakanlığımda bir komisyon kurulmuştur.
Bu teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için, benim, bu bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir; aksi halde, komisyonun etkilenmesi söz konusu olabilir ve sağlıklı bir karar oluşmaz.
O nedenle, siyasi ahlak gereği, bakanlıktan istifa ediyorum."
Yargılamalar aylarca sürer.
Nihayetinde Yüce Divan süreci yaşanır ve Ürgüplü suçsuz bulunur.
Günümüze gelirsek;
O dönemde Suat Ürgüplü istifa ederek nasıl devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'nu rahatlatmışsa,
Bundan da öte;
Yetkisini kullanarak soruşturmayı etkilemek yerine, "Yargılanmaktan korkmuyorum. Çiğ yemeyenin karnı ağrımaz ve komisyon rahat çalışmalı" diyerek, siyasal/hukuksal bir örneklik sergilemişse,
Bugün yaşanan deprem sonrası birilerinin de benzeri şekilde gereğini yaparak istifasını sunması, gereklidir/lüzumludur hatta elzemdir!
Hatay Belediye Başkanı, akla ziyan şekilde, "diğer 10 ilin başkanı istifa ederse ben de ederim" diyebiliyor.
İktidar partisi başkanlarından ve ilgili kurum yöneticilerinde çıt yok!
Olanları/konuşulanları/gidişatı şaşkınlıkla izliyorum.
Bir Ürgüplü'nün 77 yıl önce yaptığı davranışa bakıyorum bir de bugün yaşanan duruma bakıyorum ve inanın, söyleyecek söz bulamıyorum!
Sanki herkes kusursuz, herkes hatasız ve herkes muhteşem!
Buradan ilgili ve yetkili kurumlara ve o kurumların tepe yöneticilerine sesleniyorum;
Arkadaşlar,
Siz alicenaplık gösterin, sorumluluk alın ve istifanızı verin.
Kılıçdaroğlu/Erdoğan kabul eder veya etmez; onların bileceği bir şey.
Ama siz, siyasi ahlakın ve kamusal etiğin gereğini yapın ve "benden buraya kadarmış" deyin!
Hanımlar/Beyler,
Bu felaketten kim sorumlu!
Veya görev ihlali/ihmali ve zafiyeti gösteren kim!
Ben mi,
Yoksa evi yıkılan vatandaş mı,
Veya Popua Yeni Gine'nin belediye başkanları mı!
Yahut da sadece müteahhitler mi sorumlu!..
Bu müteahhitlere izin veren resmi mercilerin hiç sorumluluğu yok mu!
Erdoğan mı gelip inceleyecekti sizin eksiklerinizi,
Kılıçdaroğlu mu araştıracaktı Hatay'da yapılan ihmalleri!
Neyin savunmasındasınız beyler,
Yıkıldı yıkıldı; güzelim şehirler yıkıldı, o şehirlerin güzel insanları canından oldu!
Savunacak ne kaldı!
Demagoji yapmanın ve edebiyat patlatmanın bir gereği yok,
Yapmanız gereken tek şey, istifa edip liderlerinizi rahatlatmak ve yargısal süreçlerin hakkaniyet ve adalet içinde işlemesine katkı sağlamaktır!
Milletin canı burnunda,
Sinirler tavan yapmış,
Depremzede vatandaşlar kadar diğer bölgedekiler de keder/hüzün ve matem içinde ama müteahhitlerden başka henüz bir sorumlu yok!
Görmüyor musunuz; Fenerbahçe maçında "hükümet istifa" sloganları atılıyor.
Erdoğan size yetki verdi aday gösterdi ve bu makamlara getirdi diye, suç mu işledi!
Görev aldığınız yerlerde hata/yanlış/kusur ve ihmale dayalı bir felaket oluştu ve tarihte örneğine az rastlanan can kayıpları yaşandı.
Yüzbinlerce insan evsiz kaldı şehirler enkaza dönüştü!
Ne yani; hepiniz sütten çıkmış ak kaşık da; hata, size güvenen/sizi seçen/yetki veren Erdoğan'ın mı!
Bari şimdi,
Böylesi bir felaket sonrası,
Daha da sorun olmak yerine, sorumlu olun ve istifa edin!
Bu, hem size oy veren depremzede hemşerilerinize ve hem de sizi o görevlere getiren liderlerinize görev ve son bir sorumluluğunuzdur!
Yaşananlardan sonra görünen o ki, görevinizi iyi yapmamışsınız,
Yapsanız bu kadar yıkım ve bu derece fazla can kaybı olmayacaktı!
Size tavsiyem, Suat Hayri Ürgüplü'yü örnek alıp, hiç konuşmayıp sadece istifa etmenizdir!
Çünkü ötesi, sadece yükselen siniri/yaşanan acıyı ve güvensizliği daha da yükseltecektir!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
1903 yılında Şam'da doğmuş ve 1981 yılında vefat etmiştir.
Babası Osmanlı'nın son dönemlerinde Şeyhülislamlık yapan ve Birinci Dünya Savaşı'na girme fetvası veren Ürgüplü Hayri Efendidir.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa soyundan gelirler.
Suat Ürgüplü, Galatasaray Lisesi'nden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuştur.
Hakimlik başta olmak üzere kamuda çeşitli görevlerde bulunmuş,
Pek çok girift devlet işlerinde rol almış olan Suat Ürgüplü, iyi yetişmiş/donanımlı ve kamusal muaşeret bilen bir devlet adamıdır.
1939'da siyasete girer ve milletvekili seçilir.
1943'de ikinci kez Kayseri milletvekili olduğu dönemde Şükrü Saraçoğlu hükümetinde Gümrük ve Tekel Bakanı olur.
Ne alaka ve niçin bu adamdan bahsediyorum?
8 Şubat 1946'da bakanlığı döneminde bir olay yaşanır.
Özetle şöyle:
Tekel Genel Müdürlüğü Brezilya'dan üç bin ton kahve ithalatı yapacaktır.
İstanbul'da ihracat-ithalat komisyonculuğu yapan Otton Andriyandis bunu duyar ve hemen Brezilya'daki Vivacque firmasıyla bağlantıya geçer.
Sonra da bakanlığa, tonu 362 dolardan bir teklif verir.
Bakanlık da kabul eder.
Durumu öğrenen diğer firmalar ton başına 320 dolar teklif verince işler karışır.
Bakanlığın Andriyadis'i kolladığı ve Ürgüplü'nün de bu işten çıkar sağladığı iddia edilir.
Bakanlıkta müfettişlerden oluşan bir komisyonun bu durumu incelemesine karar verilir.
İşte bu anda, Suat Ürgüplü siyasal geçmişimizde örneğine az rastlanan bir şey yapar ve istifa eder.
Ama asıl manidar olan, istifa dilekçesinde yazdıklarıdır.
Aynen şunu söyler:
"Adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili, bakanlığımda bir komisyon kurulmuştur.
Bu teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için, benim, bu bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir; aksi halde, komisyonun etkilenmesi söz konusu olabilir ve sağlıklı bir karar oluşmaz.
O nedenle, siyasi ahlak gereği, bakanlıktan istifa ediyorum."
Yargılamalar aylarca sürer.
Nihayetinde Yüce Divan süreci yaşanır ve Ürgüplü suçsuz bulunur.
Günümüze gelirsek;
O dönemde Suat Ürgüplü istifa ederek nasıl devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'nu rahatlatmışsa,
Bundan da öte;
Yetkisini kullanarak soruşturmayı etkilemek yerine, "Yargılanmaktan korkmuyorum. Çiğ yemeyenin karnı ağrımaz ve komisyon rahat çalışmalı" diyerek, siyasal/hukuksal bir örneklik sergilemişse,
Bugün yaşanan deprem sonrası birilerinin de benzeri şekilde gereğini yaparak istifasını sunması, gereklidir/lüzumludur hatta elzemdir!
Hatay Belediye Başkanı, akla ziyan şekilde, "diğer 10 ilin başkanı istifa ederse ben de ederim" diyebiliyor.
İktidar partisi başkanlarından ve ilgili kurum yöneticilerinde çıt yok!
Olanları/konuşulanları/gidişatı şaşkınlıkla izliyorum.
Bir Ürgüplü'nün 77 yıl önce yaptığı davranışa bakıyorum bir de bugün yaşanan duruma bakıyorum ve inanın, söyleyecek söz bulamıyorum!
Sanki herkes kusursuz, herkes hatasız ve herkes muhteşem!
Buradan ilgili ve yetkili kurumlara ve o kurumların tepe yöneticilerine sesleniyorum;
Arkadaşlar,
Siz alicenaplık gösterin, sorumluluk alın ve istifanızı verin.
Kılıçdaroğlu/Erdoğan kabul eder veya etmez; onların bileceği bir şey.
Ama siz, siyasi ahlakın ve kamusal etiğin gereğini yapın ve "benden buraya kadarmış" deyin!
Hanımlar/Beyler,
Bu felaketten kim sorumlu!
Veya görev ihlali/ihmali ve zafiyeti gösteren kim!
Ben mi,
Yoksa evi yıkılan vatandaş mı,
Veya Popua Yeni Gine'nin belediye başkanları mı!
Yahut da sadece müteahhitler mi sorumlu!..
Bu müteahhitlere izin veren resmi mercilerin hiç sorumluluğu yok mu!
Erdoğan mı gelip inceleyecekti sizin eksiklerinizi,
Kılıçdaroğlu mu araştıracaktı Hatay'da yapılan ihmalleri!
Neyin savunmasındasınız beyler,
Yıkıldı yıkıldı; güzelim şehirler yıkıldı, o şehirlerin güzel insanları canından oldu!
Savunacak ne kaldı!
Demagoji yapmanın ve edebiyat patlatmanın bir gereği yok,
Yapmanız gereken tek şey, istifa edip liderlerinizi rahatlatmak ve yargısal süreçlerin hakkaniyet ve adalet içinde işlemesine katkı sağlamaktır!
Milletin canı burnunda,
Sinirler tavan yapmış,
Depremzede vatandaşlar kadar diğer bölgedekiler de keder/hüzün ve matem içinde ama müteahhitlerden başka henüz bir sorumlu yok!
Görmüyor musunuz; Fenerbahçe maçında "hükümet istifa" sloganları atılıyor.
Erdoğan size yetki verdi aday gösterdi ve bu makamlara getirdi diye, suç mu işledi!
Görev aldığınız yerlerde hata/yanlış/kusur ve ihmale dayalı bir felaket oluştu ve tarihte örneğine az rastlanan can kayıpları yaşandı.
Yüzbinlerce insan evsiz kaldı şehirler enkaza dönüştü!
Ne yani; hepiniz sütten çıkmış ak kaşık da; hata, size güvenen/sizi seçen/yetki veren Erdoğan'ın mı!
Bari şimdi,
Böylesi bir felaket sonrası,
Daha da sorun olmak yerine, sorumlu olun ve istifa edin!
Bu, hem size oy veren depremzede hemşerilerinize ve hem de sizi o görevlere getiren liderlerinize görev ve son bir sorumluluğunuzdur!
Yaşananlardan sonra görünen o ki, görevinizi iyi yapmamışsınız,
Yapsanız bu kadar yıkım ve bu derece fazla can kaybı olmayacaktı!
Size tavsiyem, Suat Hayri Ürgüplü'yü örnek alıp, hiç konuşmayıp sadece istifa etmenizdir!
Çünkü ötesi, sadece yükselen siniri/yaşanan acıyı ve güvensizliği daha da yükseltecektir!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Melek Ö.
Cemal KAŞIK
Hakan
Hamit
Emre Gürses
Mutlu A.
Erdem Adıgüzel
Ertan
Fatih
Ateş Bursalı