Üstad'ın gözünden 'Hükümet, Cemaat savaşı'
Bu önemli şahsiyetin yanına giderek, portre sayfasında kendisini anlatacağımı söylediğimde, bu hassas süreçte kendisi yerine olan bitenlerin iç yüzünü anlatmamızın ülke menfaati için daha uygun olacağını söyledi.
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı ve Fethullah Gülen Hoca efendi’yi yakinen tanıyan portre konuğumuz anlattıkça anlattı ve bu anlatılanların ardından portre konuğu olacakken, portre yazarı olduğunu da kendisine söyledim. Şimdi ismi bende saklı, duayen şahsiyetin anlattıklarını bir ayna misali sizlere aktarıyorum.
Bir Portre’de bu şahsiyeti sizlere anlatırken, adını sizlere resimleriyle beraber paylaşacaktım, fakat çok önemli bir konuya temas ettiği için medyanın kendisini rahat bırakmayacağı düşüncesiyle gizemli bir portre olarak tasarladığımızı da bilmenizi isterim.
"Hoca efendi, Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında durarak, hem Başbakan’ı hem de kendisini güçlendirmiştir. Karşılıklı iyi niyet çerçevesinde yürüyen bu duruş, cemaat’in, Recep Tayyip Erdoğan’ı tam etki altına almaya çalışmasıyla birden sekteye uğramıştır. Recep Tayyip Erdoğan, etki altına alınmayı kabul etmeyeceğini, meclis haricinde bir karar verme mercisinin olmasının da mümkün olmadığını açıkça dillendirdi. Bu açıklama ile esasında Hoca efendi’ye karşı direnen ilk kişi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olarak tescillendi. Durum öyle bir hal aldı ki! herkes bu cemaat-hükümet ittifakının başladığı 2002 yılından bu yana eteğinde biriktirdiği tüm taşları dökmüş, herkes içindeki biriktirdiklerini meydana saçmıştır. ‘Aynı taraf karşı taraf olunca başka taraflar şaşırdı’. Bu olanlardan şaşırmayan tarafın ise kapitalist düzenin sahiplerinin olduğunu biliyoruz. Adil olmayan her türlü düzenin sahiplerinin birilerini bilmeden kullandığı ve ülkemizi kaosa sürüklemek için düğmeye bastıklarını göremememiz ise gerçekten beni şaşırtıyor.
Herkes birbirine çamur at izi kalsın edasıyla yarış halinde iken aradaki sorunların çözülmesi için yapılan iyi niyet söylemlerine de bazı çevrelerin kulak kapattığı aşikârdır. ‘Sorunun adı dershane değil, ABD’ye giden paraların Türkiye’ye yönelmesidir’
Dershane ile başlayan kurumlarda güçlüyüz imajı verilmeye çalışılmasıyla devam eden süreçte esas sorunun ABD’ye Ortadoğu’dan gelen paranın kesilip, o paraların Türkiye’ye doğru akmasından kaynaklandığını biliyoruz. Polis ve Savcı gücü ile ben de bir şeyler yapabiliyorum imajı vermeye çalışmak yerine ülke menfaati için milli bir duruş sergilenmesi gerekmez miydi? Gereken veya gerekmeyenler konusunda bilmiş edasıyla konuşmak yerine, çok önemli bir tespitimi de sizlerle paylaşmak isterim. ‘Hoca efendi güçlenmesinin ardından kendisine zulüm yapanlardan intikam almıştır’ Hoca efendi yazımın başında da anlattığım gibi başbakanımızın yanında sergilediği duruşla hem Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermiş, hem de kendisini güçlendirmiştir.
Bu gücün ardından ise birçok operasyonla geçmişte kendisine zulüm yapanlardan intikamlar almıştır. Bu alınan intikamlar nedeniyle suçları veya suçsuzluklarının acısını çekenlerin çevreleri ise muhatap olarak hizmeti değil, Başbakan’ın yaptığını düşünerek, kin ve nefreti Tayyip Erdoğan’a kusmuşlardır. Başbakan, tüm bu olanlara rağmen bu tür durumları anlatmak yerine “milli irade, seçimler, meclis” gibi halk iradesine dayalı demokratik argümanlarla halka ve cemaate mesaj vermeyi tercih etmiştir.
Bu yaşananlar karşısında taraflı tarafsız herkes, “Yeter artık herkes işini yapsın, cemaat kendi işine baksın, siyaseti de siyasi mesuliyeti olanlar yapsın” gibi artık yeter düşüncesine bürünmüştür. Cemaat ve hoca efendinin tavır ve söylemlerindeki çelişkiler dile getirilmeye başlanmıştır. Bu yaşanan gerginlik ile hem ülkemizin hem de Ortadoğu’nun önemli hasarlar alacağının farkında olmadan yaşananlara sevinenleri de acı bir şekilde gözlemiyorum. Fethullah Gülen Hoca efendi’ye olan saygımız ve sevgimiz içimizde mevcuttur. Lakin Recep Tayyip Erdoğan ile Hoca efendi arasında bir tercih yapılması gerekirse bu tercihim kesinlikle Başbakanımızın tarafından olacaktır. İnşallah tercih yapmak zorunda bırakılmayız…
İşte bu duygularını anlattı bu duayen kişi ve devam ederken bana seni severim bunlar aramızda kalsın ama "ABD’den de şu ses geliyor, Fethullah Hocayı severiz ancak bizim ülke olarak müttefikimiz Türkiye'dir ve bu müttefikimizi üzecek bir durumda Hoca efendiye destek olmayız". Yani son günlerde operasyonun ABD ve İsrail güdümlü olduğu söylentilerine buralardan net cevap geliyor ve de son bilgi dedi üstat kişi; benimde acizane başkanı olduğum bir manevi hareket, Hoca efendiyi çok sevmesine rağmen son olaylardan dolayı uyarılmasının uygun olduğuna karar verdi dedi ve ekledi tıpkı Ulu Önder ATATÜRK'ün dediği gibi "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" hiç bir güçün bu ülkeyi bölmesine yine bu ülke halkı izin vermeyecektir.
Üstat iş adamının anlattıkları çok önemli idi ve son cümleleri şöyle oldu. "Sonuna kadar saygı duyduğum ve aralarında taraf olunamayacak kadar sevdiğim bu iki büyük Türk insanının savaşının galibi esasen olmayacak, tüm kişi ve kurumlar zarar görecek. Ancak “Denizler Durulmaz Dalgalanmadan” der ya bir şarkımızda, denizler durulduğunda batmayan geminin kaptanı olarak, kaptan köşkünde Recep Tayyip Erdoğan'ı göreceğiz çünkü halk tabanına bağlı olmayan halkın yanında olmadığı hiç bir güç güç değildir, hele kontrolsüz güç asla güç olmaz, kontrolsüz güç sonunda kendini yok eder."
Bendeniz hiç yorum yapmıyorum ve bu söyleşiyi sizlere olduğu gibi aktarıyorum, sanırım izleyip göreceğiz, tek temennim artık her türlü savaşın bitmesi ve ÜLKEMİZİN hak ettiği yerlere giderken artık hiç bir engelin önüne set çıkmaması. Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı ve Fethullah Gülen Hoca efendi’yi yakinen tanıyan portre konuğumuz anlattıkça anlattı ve bu anlatılanların ardından portre konuğu olacakken, portre yazarı olduğunu da kendisine söyledim. Şimdi ismi bende saklı, duayen şahsiyetin anlattıklarını bir ayna misali sizlere aktarıyorum.
Bir Portre’de bu şahsiyeti sizlere anlatırken, adını sizlere resimleriyle beraber paylaşacaktım, fakat çok önemli bir konuya temas ettiği için medyanın kendisini rahat bırakmayacağı düşüncesiyle gizemli bir portre olarak tasarladığımızı da bilmenizi isterim.
"Hoca efendi, Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında durarak, hem Başbakan’ı hem de kendisini güçlendirmiştir. Karşılıklı iyi niyet çerçevesinde yürüyen bu duruş, cemaat’in, Recep Tayyip Erdoğan’ı tam etki altına almaya çalışmasıyla birden sekteye uğramıştır. Recep Tayyip Erdoğan, etki altına alınmayı kabul etmeyeceğini, meclis haricinde bir karar verme mercisinin olmasının da mümkün olmadığını açıkça dillendirdi. Bu açıklama ile esasında Hoca efendi’ye karşı direnen ilk kişi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olarak tescillendi. Durum öyle bir hal aldı ki! herkes bu cemaat-hükümet ittifakının başladığı 2002 yılından bu yana eteğinde biriktirdiği tüm taşları dökmüş, herkes içindeki biriktirdiklerini meydana saçmıştır. ‘Aynı taraf karşı taraf olunca başka taraflar şaşırdı’. Bu olanlardan şaşırmayan tarafın ise kapitalist düzenin sahiplerinin olduğunu biliyoruz. Adil olmayan her türlü düzenin sahiplerinin birilerini bilmeden kullandığı ve ülkemizi kaosa sürüklemek için düğmeye bastıklarını göremememiz ise gerçekten beni şaşırtıyor.
Herkes birbirine çamur at izi kalsın edasıyla yarış halinde iken aradaki sorunların çözülmesi için yapılan iyi niyet söylemlerine de bazı çevrelerin kulak kapattığı aşikârdır. ‘Sorunun adı dershane değil, ABD’ye giden paraların Türkiye’ye yönelmesidir’
Dershane ile başlayan kurumlarda güçlüyüz imajı verilmeye çalışılmasıyla devam eden süreçte esas sorunun ABD’ye Ortadoğu’dan gelen paranın kesilip, o paraların Türkiye’ye doğru akmasından kaynaklandığını biliyoruz. Polis ve Savcı gücü ile ben de bir şeyler yapabiliyorum imajı vermeye çalışmak yerine ülke menfaati için milli bir duruş sergilenmesi gerekmez miydi? Gereken veya gerekmeyenler konusunda bilmiş edasıyla konuşmak yerine, çok önemli bir tespitimi de sizlerle paylaşmak isterim. ‘Hoca efendi güçlenmesinin ardından kendisine zulüm yapanlardan intikam almıştır’ Hoca efendi yazımın başında da anlattığım gibi başbakanımızın yanında sergilediği duruşla hem Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermiş, hem de kendisini güçlendirmiştir.
Bu gücün ardından ise birçok operasyonla geçmişte kendisine zulüm yapanlardan intikamlar almıştır. Bu alınan intikamlar nedeniyle suçları veya suçsuzluklarının acısını çekenlerin çevreleri ise muhatap olarak hizmeti değil, Başbakan’ın yaptığını düşünerek, kin ve nefreti Tayyip Erdoğan’a kusmuşlardır. Başbakan, tüm bu olanlara rağmen bu tür durumları anlatmak yerine “milli irade, seçimler, meclis” gibi halk iradesine dayalı demokratik argümanlarla halka ve cemaate mesaj vermeyi tercih etmiştir.
Bu yaşananlar karşısında taraflı tarafsız herkes, “Yeter artık herkes işini yapsın, cemaat kendi işine baksın, siyaseti de siyasi mesuliyeti olanlar yapsın” gibi artık yeter düşüncesine bürünmüştür. Cemaat ve hoca efendinin tavır ve söylemlerindeki çelişkiler dile getirilmeye başlanmıştır. Bu yaşanan gerginlik ile hem ülkemizin hem de Ortadoğu’nun önemli hasarlar alacağının farkında olmadan yaşananlara sevinenleri de acı bir şekilde gözlemiyorum. Fethullah Gülen Hoca efendi’ye olan saygımız ve sevgimiz içimizde mevcuttur. Lakin Recep Tayyip Erdoğan ile Hoca efendi arasında bir tercih yapılması gerekirse bu tercihim kesinlikle Başbakanımızın tarafından olacaktır. İnşallah tercih yapmak zorunda bırakılmayız…
İşte bu duygularını anlattı bu duayen kişi ve devam ederken bana seni severim bunlar aramızda kalsın ama "ABD’den de şu ses geliyor, Fethullah Hocayı severiz ancak bizim ülke olarak müttefikimiz Türkiye'dir ve bu müttefikimizi üzecek bir durumda Hoca efendiye destek olmayız". Yani son günlerde operasyonun ABD ve İsrail güdümlü olduğu söylentilerine buralardan net cevap geliyor ve de son bilgi dedi üstat kişi; benimde acizane başkanı olduğum bir manevi hareket, Hoca efendiyi çok sevmesine rağmen son olaylardan dolayı uyarılmasının uygun olduğuna karar verdi dedi ve ekledi tıpkı Ulu Önder ATATÜRK'ün dediği gibi "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" hiç bir güçün bu ülkeyi bölmesine yine bu ülke halkı izin vermeyecektir.
Üstat iş adamının anlattıkları çok önemli idi ve son cümleleri şöyle oldu. "Sonuna kadar saygı duyduğum ve aralarında taraf olunamayacak kadar sevdiğim bu iki büyük Türk insanının savaşının galibi esasen olmayacak, tüm kişi ve kurumlar zarar görecek. Ancak “Denizler Durulmaz Dalgalanmadan” der ya bir şarkımızda, denizler durulduğunda batmayan geminin kaptanı olarak, kaptan köşkünde Recep Tayyip Erdoğan'ı göreceğiz çünkü halk tabanına bağlı olmayan halkın yanında olmadığı hiç bir güç güç değildir, hele kontrolsüz güç asla güç olmaz, kontrolsüz güç sonunda kendini yok eder."
Bendeniz hiç yorum yapmıyorum ve bu söyleşiyi sizlere olduğu gibi aktarıyorum, sanırım izleyip göreceğiz, tek temennim artık her türlü savaşın bitmesi ve ÜLKEMİZİN hak ettiği yerlere giderken artık hiç bir engelin önüne set çıkmaması. Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.