Üçüncü ders için ne zaman gelmemi emredersiniz..?

Üçüncü ders için ne zaman gelmemi emredersiniz..?

Hint diyarında hüküm süren bir hükümdar hırsızlığın da zanaat olduğuna karar vermiş;  inceliklerini, sırlarını öğrenmek istemiş.

Hükümdarın adamları bütün ülkeyi aramış taramış, hapistekilerle, dışarıdakilerle konuşmuşlar, Hint diyarının en usta hırsızı olarak belirledikleri adamı bulup hükümdarın karşısına getirmişler.

Hükümdarın konuşmasını bile beklemeden hırsız konuşmaya başlamış:

Ben mi hırsızlık yapıyormuşum?

Hükümdarım, bunlar senin gibi yüce kişiyi bile kandırmayı nasıl başarmışlar?

Ben yaşamım boyunca hiç hırsızlık, yankesicilik yapmadım!

Ama hep düşmanlarımın iftirasına uğradım.

Dediler ki; hükümdar hırsızlığın sırlarını öğrenmek istiyor.

Öğretemem, çünkü bilmiyorum.

Aynı tempoda  kendisini kıskanan ve düşmanlık eden komşularından yakınmış, bunların dedikoduları yüzünden başına gelenleri ağlayarak anlatmış.

Arada hükümdara iyice yaklaşıp, elini öpmek için uzanmış.

Hükümdar ikna olmaya başlamış ve adamın salınmasını emretmiş.

Adam salondan çıktıktan birkaç dakika sonra hükümdar az önce parmağında bulunan çok değerli bir yüzüğünün kaybolduğunu fark etmiş.

Hemen emir vermiş; Sarayın kapısından çıkmak üzere olan adamı yakalayıp geri getirmişler.

Adamın üstü aranmış ama yüzük yok.

Hükümdar, yüzüğü yakında bulunan bir suç ortağına vermiş olabileceğini düşünerek onun hücreye atılmasını ertesi sabah da kafasının kesilmesini istemiş.

Bu emirleri vermiş ama içine de kurt düşmüş.

Gece, hırsızın hep ağlamalarını düşünmüş.

Hücrelerin bulunduğu bölüme inmiş, nöbetçilere de seslerini çıkarmamalarını söylemiş ve adamı dinlemeye koyulmuş.

Adam, tıpkı gündüz yaptığı gibi ağlamaya devam ediyor, suçsuz olduğunu, hep iftiraya uğradığını yenileyip duruyormuş.

Hükümdar adamı uzunca dinledikten sonra suçsuz olduğuna karar vermiş, ertesi gün adamı affettiğini hücreden çıkarılıp yanına getirmelerini söylemiş.

Adam hükümdarın önüne getirildiğinde yüzünde çok başka bir ifade varmış.

Selam verdikten sora iki avucunu birleştirip uzatmış ve hükümdarın şaşkın bakışları arasında açmış. Kayıp yüzük avucunda duruyormuş.

Hükümdar yüzüğü alırken adam konuşmaya başlamış:

Benden hırsızlığın, yankesiciliğin sırlarını öğretmemi istediniz.

İşte birincisi; koşullar ne olursa olsun, gerçek zanaatınızı belli etmeyeceksiniz, çok namuslu vatandaş gibi davranacaksınız.

Sizin namuslu olduğunuza herkesin inanmasını sağlayacaksınız.

İkinci derse gelince; En kötü durumda yakalanmış, ağır cezaya çarptırılmış olsanız bile usanmadan masum olduğunuzu tekrarlayacaksınız.

Hükümdarın şaşkın bakışlarına hiç aldırmadan sormuş;

"Üçüncü ders için ne zaman gelmemi emredersiniz?"

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Ayşe Mut
    Pratiklik dersi vardır o da çok anlamlı ve ders vericidir
  • Orhan Kol
    Çok güzel bir yazıymış abi Bence düşmanın uzağında değildir. Uzaktan gelen,seni bilmeyen,tanımayan ve anlamayan düşman Kolay mağlup edilir. Lakin seni tanıyan seni bilen hatta her vakit seninle olan düşmanı yenmek öyle zordur ki.insanın en büyük düşmanı kimdir? Şeytanımıdır bence hayır insanın en büyük düşmanı kendisidir, kendini yenebilen şeytanı da yenebilir. Zira asıl düşman seni en iyi tanıyandır dedim ya insanı en iyi kendi tanır ve insan en büyük yalanları kendine söyler durur. Daha da kötüsü inanır o yalanlara. İşte onunla kendisiyle bir savaş meydanına çıkanlar vardır kendisiyle savaş meydanına çıkan ve kendini yenmeye çalışan adamlar...insanın nefsi öyle sinsi öyle sessizdir ki yanına sokulduğunu anlamazsın bile anladığın vakit hançeri çoktan böğrüne sokmuştur. Hiç susmadan konuşur sen onun söylediklerini kendi sözlerin sanırsın ama anlamazsın bile. Güzel bir şey yapmayı hesap ettiğinde aklına başka şeyler sokar. İşte onu yenmeye çalışır bazı adamlar...belki Yener belki yenemez lakin asıl mesele onunla cenge tutuşmaktır kısaca nefsin askeri olan kibri tevazuyla yenmektir asıl mesele en azından yenmeye talip olmaktır...
  • Şirvan
    Biz davamızı satmadık, Lakin satanları iyi besledik. Biz davamızı satmadık, Lakin satanlara müşteri gönderdik. Biz davamızı satmadık, Karnı doyan nankör oldu. Koltuğu giden bela oldu...
  • Ebru Aygün
    Cok guzelmıs hıkaye sızın anlatımla da bırlesınce bu haftaya damgasını vurmus. Tebrikler
  • Tamer Güler
    Yazınızın devamının geleceği düşüncesindeyim. Bazı anlayamadığım noktalar kaldı. Yine de kaleminize sağlık.
  • Ali Kırkağaç
    Elinize sağlık
  • Mutlu E.
    O kadar ince ama acıtıcı dokunuşlar ve dersler ile dolu bir yazı kaleminize sağlık. Anlayana sivrisinek saz.
  • Ahmet Kara
    Yorumlarınızı çok sıkı takip ediyorum. Kaleminize sağlık.
  • Hayat E.
    Kaleminize sağlık
  • Süleyman Yücel
    Çok nefis ve düzenli bir yazı tarzınız var. İlgi ile bir solukta okunuyor. Konuları bir yerlerden alarak sonuca ulaştırmanız profesyonelce... Yalnız; bu yazıda verilmek istenen mesaj açık olmamış. Ana fikire ulaşılamıyor. Tabii, bu benim şahsi düşüncem. Selamlar.
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat