Toplumsal yangına dikkat!..

Toplumsal yangına dikkat!..
Her şey üst üste geldi.
Pandemi ise her şeyin tuzu-biberi oldu.
Aklımız karıştı,
Dengemiz şaştı,
Ve en kötüsü; sinirlerimiz bozuldu.
Gerildik ve çok gerginiz.

Buna bir de yaşanan olaylar ve özellikle Pandemi'nin getirdiği ekonomik sıkıntılar eklenince; çatacak yer arar hale geldik.
Yaşadığımız feci yangınlar ve sel felaketleri zaten zıplamış olan sinirlerimizi laçkalaştırdı.

Hele bir de, son dönemlerde siyasi gündemi işgal eden konular, bu konuların manipülatif tartışılması ve siyasete dair çözümsüzlük algı ve iddiası, var olan toplumsal stresi daha da artırmaya; patlamaya hazır hale getirmeye başladı.
Son günlerde Afgan mültecilerle ilgili başlayan gündem "mülteci sorununu" adeta her şeyin sebebi/kaynağı ve çıkış noktası olan bir kıvılcım haline getirdi.

Aman dikkat,
Lütfen dikkat…

Bu konuda sağdan-soldan, farklı şehirlerden, bazı illerimizin kimi semtlerinden oldukça nahoş/tehlikeli ve büyük sıkıntılara yol açabilecek gelişmeler işitiyorum.

Hanımlar/Beyler!..
Mültecilerle ilgili riskleri ve muhtemel sorunları, ben de yazdım ve ısrarla parmak bastım.

Hatta önceki yazılarımda hatırlarsınız; vahametin büyüklüğünü yansıtmak için "Kavimler Göçü" benzetmesi bile yaptım.
Evet, hemfikirim; sorun büyük.
Ama sorunun çözümü kaos/karışıklık ve mültecilere saldırmak hiç değil.
Bu davranış, başımızdaki sorunu daha büyütür/içinden çıkılmaz hale getirir.

Konuyla ilgili herkesin bir iddiası ve tezi var.
Olabilir.
İktidarın mülteci politikasını, Suriye ve Afganistan diplomasisini sevmeyebilirsiniz.
Haklı da olabilirsiniz.
Lakin bu haklılık ülkemizde mültecilerle ilgili bir çatışma/kargaşa ve sorun çıkartmayı haklı kılmaz.

Neden mi?
Çünkü bu, devletimize/ülkemize ve hepimize zarar verir.
Bu konu provokatif ve algı operasyonuna öyle uygun ve imkan veren bir durum ki; minik bir kıvılcım, maazallah öngörülemeyecek boyutlara ulaşabilir.

Bakın...
Orman yangınları yaşadık,
Daha bugün Kastamonu/Sinop ve Bartın'da sel felaketi oldu.
Ayrım gözetmeksizin her şeyi aldı götürdü/yaktı, viran etti.
Nelerimize mal oldu; hepimiz gördük.
Ama eğer mülteciler üzerinden bir sorun yaşanmaya başlarsa; inanın, bu yangınlardan ve sellerden daha beter bir toplumsal yangın ve felakete yol açar.

Küresel bazda çok çeşitli ve tarihsel gelişmeler oluyor.
Dünya büyük bir ekonomik/sosyal ve güvenlikle ilgili "kaos" yaşıyor ve bir noktaya götürülüyor.

Hal ve ahval böyleyken; soğukkanlı/sağduyulu ve aklı selim olamazsak,
Metanetimizi kaybedip; sinir/stres ve kızgınlıkla hareket edersek,
Şişmiş öfkemizi/birikmiş stresimizi ve iktidar/siyaset/yönetim odaklı gerginliğimizi mülteci konusuna kanalize edip; oradan çıkartmaya yönelirsek;
Hepimizi/herkesi etkileyecek bir felaket kapımızı çalar!..

Öncelikle halkımıza sesleniyorum.
Sakin olalım,
Akıllı/akılcı davranalım,
Duygu/his ve sinirlerimizle hareket etmeyelim.
Sürü psikolojisine kapılmayalım.
Bir kul/insan ve ademoğlu olduğumuzu asla unutmayalım.

İktidar ve muhalefete gelince;
Sorumluluk bilincini kaybetmeyelim,
Sizlerin bir birim siniri toplumda on birim sinire yol açıyor.

Bakınız;
Son birkaç yıldır bu toplum çok gerildi,
Kasıldı,
Ama dişini sıktı/sabretti/dayandı.
Sıkıntı çekti,
Ama hepsini de sineye çekti.
Fakat yeter!..

Lütfen artık sorumluluk bilinciyle hareket edin ve toplumsal sinir uçlarına dokunmayı bırakın.

Sanıyor musunuz ki; yapılan kısır siyasi kavgalar/1980 öncesini andıran atışmalar/halksız ve halkı unutan siyaset size fayda getirecek!..
Asla ve asla getirmez.
Kimseye fayda getirmez.
İktidara da getirmez, muhalefeti de makbul kılmaz.

Halka rağmen halk için siyaset olmaz/olamaz; bunun somut örneklerini yakın siyasi tarihimizde defalarca gördük ve yaşadık.

Ne oluyor biliyor musunuz?
Sizin söz/söylem ve atışmalarınız sadece toplumsal tansiyonu artırıyor,
Milletin tahammül mülkünü yıkıyor,
Ve, siyasetten ümidini kestiriyor.
İşte o zaman halk, siyaset dışı refleksleri hatırlıyor ve bunu da farklı şekillerde dışavuruma dönüştürmeye yöneliyor.
Gözünüzü açın ve geldiğimiz noktadaki yüksek tansiyonu görün.
Sakin olun ve sakinleştirin.

Açıkçası ben çok kaygılı ve endişeliyim...
Geçmiş dönemlerde hatırlamak istemediğimiz olayları hatırlayın,
Çorum/Maraş ve Sivas olaylarının nasıl bir provokasyonla ve minicik bir kıvılcımla çıktığını hatırlayın.
O devrin siyasetinin nasıl bir "sen-ben" kavgası ettiğini, "kayıkçı kavgasına" dönüştüğünü ve bu siyasal çıkmazın nelere sebebiyet verdiğini düşünün!..

Olmaz olmaz; bu gidişat ve tırmanan tansiyon kimseye fayda sağlamaz.
Basiret ve feraset gözündeki körlük, böyle devam ederse, -Allah korusun- çıkacak bir toplumsal yangın, siyaset kurumunu da/toplumsal barışı da/ulusal güvenliği de yakar-kavurur-mahveder.

Son olarak;
Yine "Sevgili Milletimiz"e dönüyor ve bu vefakar/cefakar/alicenap halkın, kadim ve muhabbet içeren Anadolu irfan ve hassasiyetine sesleniyorum.
Biz bizeyiz ve son tahlilde; hep olduğu gibi, yine biz bize olacağız ve kalacağız.
93 Harbinden/Balkan Savaşlarından sonra bunları yaşamıştık ve Anadolu'ya yine mülteciler gelmişti.
Ama Anadolu insanının hamiyeti, inanç ve kültürü krizi fırsata çevirdi.
O dönemde de sıkıntı çektik ama yıkılmadık.
Gelen mültecilerin de katılımıyla 1. Cihan Harbini yaşadık/Kurtuluş Mücadelesi verdik ve kazandık.
Türkiye Cumhuriyeti'ni hep birlikte kurduk.
Gelenler de vatan bildi/kabullendi ve hatta bizler kadar benimsedi; Anadolu'yu…

Merak etmeyin,
Herkes bir plan yapar ama merhametlilerin en merhametlisi Yüce Rabbimiz en büyük hesabı yapar ve mazluma kapısını açanı asla göz ardı etmez.
Hiç etmediği gibi…

"Rızkı veren Hüda'dır, kula minnet eylemem" der; çalışır ve yürekten tevekkül edersek; sorunlar inanın, çok daha hızlı çözülür.
Sadece, soğukkanlı/sakin/aklı selimle hareket edelim ve lütfen gaza gelmeyelim/birikmiş sinirimizi mültecilere yöneltmeyelim!..

Thomas Hobbes:
"Hiçbir korkuluğu kurt suretinde yapmamışlar,
Ayı ve leopar gibi de yapmamışlar…
Zannederim ki; insandan daha korkuncunu bulamamışlar!.."

Not: Memleketim Kastamonu/Bartın ve Sinop'ta yaşanan sel felaketini üzüntüyle takip ediyorum. Sanki o sel ve felaket, yüreğime akıyor!..
Çok üzgün ve üzüntülüyüm…
Hemşehrilerime çok geçmiş olsun. Rabbimiz beterinden saklasın!..


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Ercan Yılmaz
    Gelen mültecilerin de katılımıyla 1. Cihan Harbini yaşadık/Kurtuluş Mücadelesi verdik ve kazandık diyorsunuz da kızımla ve hanımımla artık sahile inemiyorum, gördüğüm insanlar hiç ülkemizi kurtaracak tiplere benzemiyor, eve tıkıldık kaldık resmen ülkemizde. sabredelim de giderek iş çığrından çıkıyor, nereye kadar böyle gidecek hayrolsun...
  • Mehmet usta
    Sağduyu ve soğukkanlı, akılcı ve insani davranış modeline vurgu yapan nitelik ve içerikteki düşüncelerinize saygı duymak ve benimsemek, Ülke ve Milletini- Devletini sevip sayan herkesin üzerine düşen görev. Felaketlerden elbette ders çıkarılmalı ve mülkün sahibinin Allah olduğunu, benim dediklerimizin aslında bize emanet, bir kıvılcım, bir damlacık, bir sarsıntı karşısında elimizden uçup gittiğini ve giderken mazallah can- canan, ahbap- yaren, evladı iyalimizi de götürebildiğini çok defalar gördük- yaşadık- duyduk ve hissettik aslında. Lakin "akıl nankördür..." temsilinden hareketle ibret ve ders alamadığımızın resmi de malesef ortada. Ancak yazınızda asıl vurgulamak istediğiniz "toplumsal yangın" tehlikesine mesnet teşkil edecek konuya siz "Mülteci" tabiriyle yaklaşmışsınız ki; bu tanımlamayı getirenler de herkesçe malum. Asıl tehlike içinde tehlike diyebileceğimiz nokta da zaten bu tanımda ! Zira bu göçün adı 'mülteci' değil, bilakis "İstila"... Evet bu bir kaçış, bu bir göçüş, bu bir çöküş, insanlık vasfımızın çöktüğünün müşahhas delilidir. Binaenaleyh... Sıkıntının büyüğü TANIMLAMA ! Takdir edilir ki; hastalığın adını doğru koymak için tahlil ve analiz neticeleri doğru alınmalı. Hastalığın adı ve teşhisi de doğru tanımlanmalı ve konulmalıdır. Mevzuyu müşahhaslaştıracaksak şayet... Bu göç; Emperyal güçlerin Dünyayı yeniden şekillendirme plan ve hesaplarının şimdilik soyut, şartlar olgunlaştıkça da somut boyuta evrileceği, Mülteci- muhacir... kavramları üzerinden 'Vernel Yumuşatıcı' sempatisine dönüştürülecek konu değildir. Esasında sıkıntı...yüzleştiğimiz bu gerçek karşısında, mevcut siyaset ehlinin net bir tanımla, net bir politika üretememiş olmasıdır. Bilinmelidir ki mülteci; göçer- gelir- girer. Lakin yurdun 8 coğrafi bölgesine, 81 Vilayetine... Nahiye ve hatta Köy ve mezralarına kadar yayılamaz. Duyuyor- görüyor izliyoruz... Önüne gelen Türk Milletine öğüt veriyor, hoşgörü öneriyor, müsamaha bekliyor. Etme- gitme- yapma dokunma ! Yahu... hırsız çok masum da biz mi çileden çıkarttık ? Çarşı pazarlarda Suriye geçitleri, Arapça Tabelalı işyerleri, Kuyumcusundan- Fırıncısına- Nalburdan- Bakkaliyesine dükkanlar açılmasına...izin-ruhsat- müsmaha ve göz yumulmuş ise... Problemin adı MÜLTECİ değil, doğrudan doğruya İSTİLA dır. İstirham ediyorum... Bir miktarcık ta "Muhacirlerimize"; "Kaş altında Göz var" hatırlatması yapıverelim. Selamlarımla.
  • Emre Taner
    Tebrik ediyorum. Kalemini ze sağlık
  • Ulaş
    Keşke dediğiniz gibi olsa ancakk iş kötüye gidiyor. Umarım herkes dediğiniz gibi sulh içinde olur
  • Yaren Arpacı
    Gündemde olan 3 konuyuda kaleme almışsınız. Tebrik ederim.
  • Burak Candan
    Kaleminize sağlık
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı