'Taciz-Tecavüz' de bile 'Sen-Ben Kavgası' ve rezaletin dibi..
Bunun daha ötesi ve beteri var mı, Allahaşkına..!
İnsan denen mahlukun alçalma, alçaklık ve çukurlukta son ve dip noktasına şahitlik ediyoruz.
Meclis'teki konuşmalara bakın.
Biri çıkıyor; Muğla'daki kadın cinayetine tepkisini konuşuyor,
Oturan vekil; "siz tacizcinizi, tecavüzcünüzü lanetleyin önce" diyor.
Konuşan vekil; kadın cinayetini lanetlerken bile iktidarı suçluyor, "sebebi sizsiniz" diyor.
Böylesi lanet, iğrenç, adi, alçak, tiksinç, insanlık dışı olay karşısında bile;
"Siz önce kendinize bakın,
Sizin suçunuz,
Bizde olmaz böylesi olaylar,
Senin tecavüzcün, benim tacizcim…" gibi gibi cümleler kurulabiliyor.
Bu nasıl bir şey..!
Bu nasıl bir tarafgirlik,
Bu nasıl bir insanlık, Allah’ımmm…!
Aklım, hafsalam almıyor…
Fiil ve eylemi konuşurken,
Tacizciyi-tecavüzcüyü lanetlemek ve bu aşağılık eylemin vahametini dile getirmek için konuşan ama böylesi bir konu üzerinden bile ithamlar savuranlar da maalesef meclisimizin kadınları…
Utanın bence, utanın; bir hemcinsiniz zulme uğramış, katledilmiş, tacize maruz kalmış; sizin yaptığınıza bakın…
Herkes ama herkes,
Kadın erkek, herkes bilsin ve hatırlasın ki;
Toplumsal sinir uçları acıyor ve siz bu acıya yabancı kalıyorsunuz.
Acı üzerinden siyaset yapmaya çalışıyorsunuz.
Acının dumanı tüterken siyaset devşirme derdindesiniz.
Ama bu hal, maşeri vicdanı ve toplumsal algıyı yaralıyor ve hatta cinnete sevkediyor.
Siz eğer, taciz-tecavüz olay ve failine bedel ödetmek yerine; bu vahim olaylar üzerinden bir diğerinize bedel ödetmeye kalkarsanız; bu toplumu galeyana getirirsiniz.
Elin oğlu da kalkar, bu cinnet haline bir parmak sokar ve karıştırırsa; seyreyleyin gümbürtüyü…
Herkesin evladı, eşi, kızı, annesi, kız kardeşi var.
Ama-fakat-lakin demeden lanetlenecek bir durum, fiil ve iğrençlikle karşı karşıyayız.
Hal böyleyken; siyaset galebe çalıyor, siyasi refleks azgınlaşıyor ve topyekünlük sağlanamıyor ise; emin olun bunun bedeli çok ağır olur.
Arkadaş, arkadaş…
Aklını başına al, yahu…
Silkin ve kendine gel…
Sana değmeyen yılan bin yaşamasın, arkadaş.
"Onun tacizcisi lanetlik, benimkisi ehvendir, tolere edilebilir" gibi bir düşünsellik toplumun dibine dinamit koymaktır. Yapmayın, etmeyin…
Siz böylesi bir vahamet, iğrençlik ve lanetlik üzerinden bile siyaset aparmaya çalışırsanız; inanın bu gidişatta hayra alamet bir nokta bile kalmaz.
"Ateş düştüğü yeri yakar" derler.
Yanan yürekleri bir de siz yakıyor, acıya acı katıyor, acısını yaşayan insanların yüreğini kanatıyorsunuz.
Sizin bu haliniz, insanları "ihkak-ı hak (kendi adaletini sağlamak)" düşüncesine sevkeder.
Durum bu noktaya gelirse; kimse kimseyi tutamaz.
Böyle olursa da; siz ne işe yararsınız,
Neden oradasınız,
Ne iş yaparsınız.
Kaybedecek bir şeyi olmayan insan en tehlikeli insandır.
İnsanların devlete, siyaset kurumuna ve hukuk sisteminin adaletine inancı biterse kamu düzeni diye bir şey kalmaz.
Kamu düzeninin bitişi ise anarşi demektir.
Anarşiye sebebiyet verecek en tehlikeli durum ise; toplumun geneli-tamamınca, sinirleri zıplatacak bir hadisenin tezahürü ve daha da ötesi; devletin, yetkili konumdakilerin, halkın temsilcilerinin bu eyleme bedel ödetmemesidir.
Daha beteri; konu üzerinden kayıkçı kavgası ve sen-ben boyutlu kör döğüşüdür.
Artık yeter…
Gelin tahammül mülkünü yıkmayın,
Sabrın sınırlarını zorlamayın,
Toplumu kanırtmayın…
Ortam anarşizme dönüşürse; işte o zaman, hiçbir şeyin hiçbir önemi de kalmaz..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.