Seçim arifesinde kriz tellallığı fayda getirmez..

Seçim yaklaştıkça siyasetin ateşi yükseliyor.
Seçim arifesinde kriz tellallığı fayda getirmez..
Bana gel…” teklifleri ve “bana gelmezsen…” tehditleri dillerden düşmüyor.

Her seçim öncesinde çok farklı algı ve olgular devreye sokulmuştu.

Bazen yatırımlar, bazen özgürlükler, bazen laiklik, bazen başörtüsü, bazen adalet, bazen darbe tehlikesi ve bazen de ekonomik gidişat…

Ama bu defa, iki temel önerme öne çıkmaya başladı.

İktidar; 31 Mart seçimlerinde kaybedersek dış güçler müdahale eder ve kaos gelir. Beka sorunu yaşarız.

Muhalefet ise; AKP kazanırsa ekonomi daha da bozulur, kötü yönetim devam eder ve kaos oluşur. Bu da devletin bekasına zarar verir, diyor.

Türkiye; Venezuela, Arjantin, Brezilya, Libya ve Suriye değildir.

Tarihselliği, stratejik konumu ve coğrafyada devlet geleneğine sahip millet olgusuyla kendine haslık arzeder.

Evet… Müdahale etmek, karıştırmak, kaos yaratmak isteyenler olmadı mı..!

Tabi ki oldu, oluyor ve olacaktır da…
Beka”mıza saldırı olmadı mı.!
17-25 Aralık’ta oldu, 15 Temmuz’da oldu.
Peki tehlike bitti mi.?
Hayır bitmedi ve bitmeyecek de…
Lakin her şey o kadar basit değil.

Bazı yazarların köşelerinde yaptıkları felaket çığırtkanlığı kadar kolay değil.

Duyuyoruz bazı yazarlardan; “yok efendim seçim sonrası hazırlık varmış da, ABD Venezuela gibi birilerini arayıp Türkiye’nin lideri sensin dermiş de, Ankara muhasaraya alınırmış da….

Daha neler neler.

İkinci sözüm muhalefetedir.

AK Parti  kazanırsa bugünden farklı bir şey olmaz.
Ülke kaosa sürüklemez.
Yabancılar, ülkeyi iktidar üzerinden esir alamaz.

Ekonomik tetikçiler AK Parti kazandı diye ülke ekonomisine bugünden fazla zarar veremez.

Türkiye Suriye de olmaz, bataklığa da sürüklenmez.

Ayrıca beka konusuna gelince…

Hem iktidar  hem de muhalefet bu konuda daha dikkatli olmalı, daha seçici söz ve söylemlerde bulunmalıdır.

Devletin bekası, ne iktidarın seçimi kazanmasıyla eştir ne de muhalefetin diliyle; iktidarın devamıyla tehlikededir.

Beka” kavram ve olgusunu dillere pelesenk ederek ayağa düşürmeyelim.

Şuna bakın ya; “iktidar kaybederse, beka tehlikeye girer

Bir diğeri de; “iktidar kazanırsa, beka risk altındadır” diyor.

Unutmayalım ki, bu ülkenin bekası pamuk ipliğine bağlı değildir.

Bu coğrafyada devlet olgusu 2000 yılı aşkındır var ve inanıyorum ki dünya var oldukça da devam edecektir.

İnsanlar, partiler, siyasetçiler fanidir ama devlet bakidir.

Bu ülke ve devletin bekası çok büyük bedeller ödenerek elde edilmiştir ve birilerinin varlığı/yokluğuyla da öyle kolay kaybedilmez/kaybedilmeyecektir.

Devletler hayatında kritik zamanlar ve eşikler hep olmuştur.

Hele de bizim gibi millet ve devletlerin hayatiyeti, hep bir mücadeleyle var olmuş ve sürmüştür.

Ve böyle de devam edecektir.

Bu coğrafyada mücadele hiç eksik olmamıştır, olmayacaktır da…

Seçim arifesinde herkesin sorumlu bir dil ve uslüp kullanması şarttır.

Bazı değer ve olgular asla ve asla güncel siyaset malzemesi yapılamaz, yapılmamalıdır.

Gerek medya ve gerekse de siyasilerin bin düşünüp bir konuşması gereken olağanüstü bir süreçteyiz.

Muhalefet, iktidarı düşürmek uğruna devleti yıkmaya matuf söz ve söylemleri asla meşru görmemeli ve her yol mubah dememelidir..

Aynı şekilde; iktidarın da seçimi kazanmak ve iktidarı devam için kamplaştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı söz ve söylemlerden uzak durması mutlaktır.

Devlet-millet olgusu için olmazsa olmaz değerlerin iç siyaset malzemesi olarak bu denli ve derece kullanılması ve ileri sürülmesi; muhalefete de iktidara da fayda getirmez, getirmeyecektir.

Olan; değerlere, millete ve milletin siyasilere olan güvenine olacaktır.

Millet-devlet kopuşuna sebebiyet verecektir.

İşte o zaman, asıl “beka” sorunu ortaya çıkacaktır.

Aslolan devlettir; dün de böyleydi, bugün de böyle ve yarın da böyle olacaktır.

Maalesef, muhalefet her türlü belden aşağı ve gayrı milli doneleri sahaya sürüyor. İktidarın damarına basmak ve hata yaptırmak için her türlü kirli enstrümanı dillendiriyor.

Hal böyleyken tuzağa düşen iktidar yanlıları olmuyor mu..?

Maalesef; söylenenleri, yazılanları ve planlananları görünce tuzağa düşüldüğünü görüyoruz.

Ama, Sayın cumhurbaşkanının; deneyimi ve liderliğiyle toplumsal sükunet, itidal ve aklıselimle ülkeyi seçime götüreceğine inanıyorum.

Oynanan oyunların, kışkırtıcı söylemlerin, iktidarın düşmesi için yapılan her türlü manipülatif düşüncelerin, seçim sonrasına dair yapılan provokatif kehanetlerin farkında olduğu kanaatindeyim.

Bu minvalde; seçime kadar tansiyon düşürücü ve meşruiyet çizgileri belirlenmiş bir propaganda faaliyeti yürütülmesine önderlik edeceği düşüncesindeyim.

Aksi takdirde; son yıllarda yaşadığımız büyük sıkıntılar, darbe girişimleri, kur krizi vb. gibi olaylar sonrası, ötekileştirmeci ve kutuplaştırıcı bir siyasetin ülkeye ve devlete vereceği zararın nerelere uzanacağı kimse kestiremez.

Siyaset ve siyasetçinin evdeki hesabı çarşıya uymayabilir ve böyle olursa da; maalesef, çarşı karışırsa seçimin galibi hiç kimse olamaz, olmaz.

Olan ülkeye olur, devlete olur ve her devirde, hep acı çeken millete olur.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar..

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat