Normal ne/Anormal ne: Quo Vadis..!
29 Mart 2021 tarihinde, son bir ayda ülkemizde cereyan eden ilginç/yoğun ve soru işaretleri doğuran olaylara dikkat çekmiş ve;
"Normal/Anormal yer mi değiştiriyor, yoksa birbirine mi karıştı?.." diye sormuştum.
Aradan sadece bir ay geçti.
Garip bir şekilde ilginçlikler ve başı-sonu soru işaretli olaylar/değişiklikler/gelişmeler devam ediyor.
İktidar/Cumhur İttifakı cenahında da,
Muhalefet/Millet ittifakı cenahında da…
"Arkadaş ne oluyor..!
Kim ne yapıyor/yapmak istiyor,
Kim kimle iş tutuyor/kim kimin altını kazıyor,
Hani, "nereye vuruyorum, ses nereden geliyor.." derler ya;
Aynen böyle ve olay-sonuç arasında şaşırtıcı çelişkiler yumağı almış başını gidiyor.
İnan belli değil; kim, kimin değirmenine su taşıyor…
Aktif siyasette hiç olmadım ama bunca yıldır da siyasi gelişmelerin hep içinde oldum.
Siyaset okumalarıma güvenirim.
Çünkü siyasi hayatımızın hemen hemen son 40-45 yılında hep varım/var oldum.
Kritik karar ve karar anlarında bulundum, pek çok şeye şahitlik ettim.
Ama buna rağmen,
İnanın,
Bazen, bazı olay/adım/gelişmeler ve yapılanların esprisini ve nereye varılmak istendiğini anlamakta zorlanıyorum.
Aslında anlamakta demeyelim de; kabullenmekte zorlanıyorum.
Bunları söylerken de, iktidarı eleştirdiğimi,
Veya muhalefeti yerdiğimi/yücelttiğimi sakın düşünmeyin.
Kimsenin hasımı/hısımı değilim.
Rahmetli Demirel’in tabiriyle siyasette küslük olmaz düşüncesine sahibim.
Çünkü devletin menfaatleri her şeyin önünde gelir/gelmeli…
Kaldı ki;
Yaş aldım…
Artık çok daha soğukkanlıyım…
Siyaset cenahını ve siyasi gelişmeleri daha telaşsız, daha sağduyulu izleyebiliyorum.
Büyük resme odaklıyım, çünkü.
Şair’in dediği gibi;
"Ve belki, ne yazık,
Hatta en güzel yalan, beni kandıramıyor artık.
Artık söz sarhoş edemiyor beni,
Ne başkasının ki, ne de kendiminki…"
Hal/ahval ve durum böyleyken, söylediğim her şey güncel siyasetin girift ve dar sokaklarına mahsus ve mahpus sözler değil.
Gördüklerim canımı sıkıyor,
Üstüne üslük bir de, bunların daha bir pervasızca devam ediyor olması; ülkemiz/devletimiz/milletimiz için kaygı ve endişeye sevkediyor.
İktidara bakıyorum,
Toplumsal sonuçları olacak/kamuoyunu doğrudan ilgilendirecek bazı popüler konularda, ne yazık ve çok üzgünüm ki; pek de iyi düşünülmeden/irdelenmeden/incelenmeden ve ne sonuçlar doğuracağına dair öngörüde bulunulmadan,
Biraz da aceleyle,
Ve sonrasında düzeltemeye muhtaç veya pardon deyip vazgeçmeye yakın/yatkın düzenlemeler yapılıyor.
Sorumluluk makamında olan kimileri,
Halkın itibar edeceği konumdaki bazı kişiler,
Aydınlatıcı olması gerekirken aydın kimlikler,
Bazı söz/söylem ve eylemleriyle,
Hem iktidarın ve hem de toplumsal barışın dibine dinamit koyduklarının farkında bile değiller.
Seversiniz veya sevmezsiniz; ben karışamam.
Bu çelişik ve çapraşıklığa ve bu olanların ortaya çıkarttığı kargaşa ve karışıklığa Sayın Erdoğan adına da çok üzülüyorum.
Çünkü onun, bu tür adam ve adımlara müsamahakar olmadığını biliyorum.
Daha üzücü olanı ise,
Tüm bu olan ve olayları irtikap edip,
Elinden/dilinden/belinden huzursuzluk akıtanların,
Sayın Erdoğan’ı çok sevdiğini iddia edip, abartılı şekilde bunu göstermeye çalışmalarıdır.
Yahu bu nasıl sevgi,
İnsan sevdiğine zarar verir mi…
Yani söylemek zorundayım ki; siz ve siz gibilerin Erdoğan sevgisi, menfaatperestlik/kendi kendinizi ve popülaritenizi sevmenizden başka bir şey değildir.
Valla bilmiyorum ama Allah Cumhurbaşkanı’mızın yardımcısı olsun.
Muhalefete gelince…
Daha bir şaşkınım.
"Vakalar arttı; Ey Erdoğan acele "kapanma" kararı almalısın…" diye bağırıyor.
17 Mayıs’a kadar kapanma çıkıyor;
Bu defa da bir kısım muhalefet, "bu kadarcık mı/yetmez yetmez.." diyor,
Diğer bir kısmı ise, "sen kapanma kararı aldın ama bu mekanların hali ne olacak.." diye ortalığı inletiyor.
"Devlet üreticinin elindeki soğan/patatesi alıp, halka dağıtmalı" deniyor,
İktidar, Toprak Mahsulleri Ofisi’ne alım yaptırıp, halka dağıtınca;
"Utanmalısınız; patates/soğan dağıtıyorsunuz. Ülkeyi getirdiğiniz hale bakın…" deniyor…
Bizim muhalefetin ne önünden gidiliyor, ne arkasından…
İnanın, muhalefet iyi/doğru/düzgün/isabetli yapılan icraatı takdir etse; halk nezdinde daha muteber ve daha kabul görücü olur.
Korkmayın, Halk sizden uzaklaşmaz/oy vermekten imtina etmez ve bilakis diğer eleştirdiğiniz noktaları can kulağıyla dinleyip, dikkate alır.
Ama şimdi…
Kusura bakmayın da sıklıkla "yalancı çoban konumuna" düşüyorsunuz.
Sırf iktidarı olumsuzlamak için daha önce "olmalı/olması lazım" dediğinize "olmamalı" noktasına geliyorsunuz.
Milletin bu çelişkiyi görmediğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Çünkü hala, "ülkede muhalefet boşluğu var,
Bu muhalefetle bir yere varılmaz,
Erdoğan gitsin diyorsunuz ama kim gelecek yerine, bir isim söyleyin. Bu muhalefet mi dolduracak onun yerini…" deniyor ise;
Milletin pek çok şeyin farkında olduğu aşikar.
Yani "muhalif körlük,
Karşıyım karşı,
İktidar bir veriyorsa ben iki veririm,
Hükümet ak diyorsa, o siyahtır" yaklaşımı, inanın, muhalefeti büyütmüyor,
Bilakis halk nezdinde müttehemleştirip, alternatif olabilme/iktidar olup başarabilirlik inancını köreltiyor.
Kimse kızmasın ama;
Quo Vadis…
"Nereye Gidiyorsunuz..!"
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Hacı B.
Emre A.
Siyasi tespit
Nesrin Erol
Bulgurlu H.
Ali Kırkağaç