Millileşen MİT!
Mit'in değerli Başkanı Hakan Fidan'a gelince sadece söylenecek söz bu ülkenin kazanımındaki çok değerli insanlardan biridir. Geçelim bu haftaki Portremize MİLLİ'LEŞEN MİT...
MİT denilince akla hemen Teşkilat-ı Mahsus’a ve Eşref Sencer Kuşçubaşı gelir. Türk İstihbarat geleneğini incelerken esas olarak başlangıcı Teşkilatı Mahsusa olarak alabiliriz. Günümüzde ise kurucularından olan Eşref S. Kuşçubaşı ile de özdeşleşmiştir. Bunun yanında hamiyet ve manevi bir vatanseverlikle hareket ederek adeta “kızıl elma” ülküsü doğrultusunda hareket eden, çalışan, canlarını göz kırpmadan feda eden adsız kahramanları da rahmetle anıyoruz.
Çünkü İstihbaratçılık zor iştir, zor meslektir, zor görevdir. Herkes istibaratçı olamaz
Çünkü istihbaratçı adsızdır, görünmezdir, mezar taşında bile adı yazmaz.
Çünkü istihbaratçının yaptığı işin görünürlüğü yoktur, reklamı yoktur, taltifi yoktur…
Cumhuriyetten günümüze Milli İstihbaratımız maalesef ki hedeflendiği gibi bir türlü çalışamadı. Maalesef başka ülkelerin İstihbarat örgütlerinden bir adım ileride olamadı. Başka örgütlerin sultasından kurtulamadı. Zaman zaman adındaki “milli” nitelemesi gibi, milliliğini ön plana çıkartanlar da oldu, (onlardan Allah razı olsun) ama münferit durum ve kişiliklerden öteye geçemedi. Onlar da çok hızlı bir şekilde çeşitli yöntemlerle enterne edildi, maalesef yok oldular.
Bir devlet ancak yönetimde istikrarla var olur. İstikrar devletin müesses halde hayatiyetini sürdürmek için mutlak şarttır. Çünkü yönetimdeki istikrar devletin kurumsal yapısını da pekiştiren en önemli umdedir. Bu istikrar sağlanırsa yargısından emniyetine, sağlıktan, ulaşıma, askeriyeden istihbarata kadar tüm kurumlarında olumlu şekilde kendini yansıtır.
İstihbarat Teşkilatı da bu istikrarla doğrudan alakadardır. Son yıllarda ülkemizdeki pek çok gelişmeye bakarsak bu istikrarı görebiliriz. Askeriye’de çok olumlu değişiklikler gözlenmekte, siyasi iradeyle olması gereken gibi bir uyum göze çarpmaktadır. Savunma sanayinde çok ciddi millileşen adımlar atılmakta, hava- kara- deniz güvenliği konusunda yerli ve milli üretim unsurları tesis edilmekte, bilişim ve telekominikasyonda ileri teknoloji kullanımları yaşanmaktadır.
Hal böyleyken de ülkemizdeki kurumlar kendi mevzilerinde, görev tanımlarına uygun olarak işlerlik kazanarak asli fonksiyonlarını icra etmeye başlamıştır.
Bu bağlamda MİT’de son dönemlerde yapılan atamalar ve çalışmalarla adeta yeniden ismine uygun hale gelerek “milli” olmaya başlamıştır. Dahili ve harici tehlikelere karşı çok duyarlı hale gelmiş ve buna uygun olarak faliyet ve yeniden canlanmaya başlamıştır.
Başbakan Erdoğan dönemi Ülkenin ekonomik, askeri ve diplomatik alanda büyüdüğü bir dönem olmuş ve devam etmektedir. Bu anlamda Erdoğan, ülkenin eksiklerini gözleyerek bu zaafların giderilmesi konusunda çok ciddi adımlar atarak Türkiye’nin daha bağımsız ve daha güçlü olmasına matuf gayretler göstermektedir.
İstihbarat konusunda da, tarihin tekerrür ettiğini gören Erdoğan, adeta Abdulhamit’in tesbitlerinde olduğu gibi, öncelikle zaafları gözlemiş ve sonrasında gereken adımları atmaya başlamıştır. Abdulhamit hatıratında dediği gibi; Başbakan da, Yabancı devletlerin kendi emellerine ulaşmak için, yerli işbirlikçiler de kullanarak, devletin muhtelif kademelerine, kendi adamlarını yerleştirerek devleti zaafa uğratmaya çalıştıklarını müşahede etmiştir.
MİT’in başına klasik usulün dışına çıkarak bir sivil Müsteşar atayarak işe başlamış ve sonrasında çok ciddi revizyonlar yapılmıştır. Gelinen noktada aslında MİT’de yapılan değişikliklerin ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü “harici ve dahili bedhah’lar”ın(kötülük isteyen, kötü yürekli), MİT’i ve kurumun müsteşarını hedef almaları, aslında kurumdaki olumlu değişim ve dönüşümün en güzel işaretidir.
Daha, mevcut müsteşar atandığı anda, çeşitli ülke ve odakların aleyhte söylemleri ve sürekli bir “itibarsızlaştırma” çabaları başlamıştır. Tarihsel süreç içinde ülkemize asla iyi gözle bakmayanların bu olumsuz çabaları ve yergileri MİT Müsteşarının ne kadar doğru bir kişilik olduğunu göstermektedir.
Müsteşar geldiği günden bu yana, kendisine ve ülkesine karşı odaklarlarla, soğukkanlılık ve büyük bir vatanperverlik içinde mücadele vermiş ve asla pes etmeyerek “milli” bir duruş sergilemiştir. Ülkemizin baş belası Terör sorunuyla ilgili hiçbir bürokratik kimliğin atamayacağı adımları atmış, Başbakanla olan uyumlu çalışmasıyla, ülkemizde kan dökülmesini, şehit verilmesini engellemiş ve ülke genelinde bir sulh ortamının tesisine ciddi katkı sağlamıştır.
Taaaa Abdulhamit döneminde bile var olan ve günümüzde de benzer şekilde tezahür eden ve Türkiye var oldukça da bir şekilde devam edecek olan şer odakları ve hainlerin varlığına karşı milli duruşuyla, bu Teşkilatımız en büyük karşı güç olacak, olmaya devam edecektir.
Başbakanın Yeni Türkiye dediği gibi, bu teşkilat için de, Yeni MİT desek yerinde olacaktır. Çünkü son dönemlerde “paralel yapı”nın bir türlü hükmedemediği ve yıpratmak için büyük çabalar sarfettiği son kaledir MİT. Ve başındaki kişi de, görevini hakkıyla ifa eden “kale komutanıdır”. Paralel yapı’nın tüm saldırılarını geri püskürterek, devleti çok ciddi bir kaostan kurtarmaya çok önemli katkı sağlamıştır. Bu yapı, emniyette, yargıda, maliyede ve başka pek çok kurumda devletin içine girmiş bir kurt gibi için için kemirirken, MİT kendini korumuş ve diğer kurumlarla alakalı da, hükümete ve devlete hayati bir destek sağlamıştır. İnanıyorum ki kısa zamanda kendi içindeki gayrı milli unsurları da ortadan kaldıracak ve “paralel yapı” orada hüküm süremeyecektir.
MiT Müsteşarı vakur, ciddi ve soğukkanlı olarak ülkesi için verilen her görevi yerine getirmiş ve getirmekten de imtina etmeyecek bir gözüpekliktedir. Kendisine dair yapılan saldırıları aldırmadan yoluna devam ederek, kurumun ruhuna muvafık yürüyüşünü sürdürecektir. Kaldı ki; dahili ve harici odaklarca, O’na yönelik yapılan itham ve iftiralar onun için övünç kaynağıdır. Çünkü o odakların övgüsü olsa idi, o zaman kendinden kuşku duyması gerekirdi.
MİT yasasında yapılan değişiklikle, inanıyorum ki çok da işlevsel hale gelecek ve “milli” niteliği daha da ön plana çıkacak, ateş çemberi denebilecek bu coğrafyada ülkemiz bu alanda da daha emin hale gelecektir.
Ey MİT ve onun değerli mensupları; asla müteessir ve müteellim olmayın…
Bırakın size Hareetz Gazetesi sizi sevmesin,
Bırakın ABD’nin neo-con’ları sizi sevmesin,
Bırakın İngiliz Lawrence’ları sizi sevmesin,
Bırakın Alman müstevlileri sizi sevmesin,
Bırakın TC vatandaşı olup da her şeye hayır diyenler sizi sevmesin,
Bırakın “uşaklık” edenler sizi sevmesin,
Bırakın “paralel yapı” sizi sevmesin,
Bırakın “dahili ve harici bedhahtlar” sizi sevmesin
Bırakın kendi emelleriyle müstevlilerin emelleriyle tevhit edenler sizi sevmesin
Bırakın “gaflet, dalalet ve hıyanet” içinde olanlar sizi sevmesin
Çünkü bunların nefreti, ödüldür, madalyadır, işinizi ne kadar iyi yaptığınızın delaletidir…
“Milli” olmaya devam edin, yolunuzdan dönmeyin, durmak yok yola devam deyin.
Çünkü;
Bu millet sizinledir, siz bu milletin sinesindesiniz,
Analar sizi seviyor dua ediyor, gözyaşlarını dindirmeye devam edin.
Alem-i İslam sizi seviyor, arkanızdadır gözü yaşlı dualarıyla.
Suriye, Filistin, Balkanlar, Kafkasya, Afrika gibi mazlumların hepsi sizi seviyor, sizin arkanızdadır.
Ey Mili İstihbarat Teşkilatı ve ey Hakan Fidan; Biz de millet olarak ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabı’ndaki gibi diyoruz ki;
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Evet; Durmak yok, yola devam…
İt ürür, kervan yürür…….
Portremizin sonu biraz ağır gelmiş olsa da Ülkemizdeki MİT gibi kurumlarımızı korumak ve destek olmak hepimizin görevidir. Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın..
MİT denilince akla hemen Teşkilat-ı Mahsus’a ve Eşref Sencer Kuşçubaşı gelir. Türk İstihbarat geleneğini incelerken esas olarak başlangıcı Teşkilatı Mahsusa olarak alabiliriz. Günümüzde ise kurucularından olan Eşref S. Kuşçubaşı ile de özdeşleşmiştir. Bunun yanında hamiyet ve manevi bir vatanseverlikle hareket ederek adeta “kızıl elma” ülküsü doğrultusunda hareket eden, çalışan, canlarını göz kırpmadan feda eden adsız kahramanları da rahmetle anıyoruz.
Çünkü İstihbaratçılık zor iştir, zor meslektir, zor görevdir. Herkes istibaratçı olamaz
Çünkü istihbaratçı adsızdır, görünmezdir, mezar taşında bile adı yazmaz.
Çünkü istihbaratçının yaptığı işin görünürlüğü yoktur, reklamı yoktur, taltifi yoktur…
Cumhuriyetten günümüze Milli İstihbaratımız maalesef ki hedeflendiği gibi bir türlü çalışamadı. Maalesef başka ülkelerin İstihbarat örgütlerinden bir adım ileride olamadı. Başka örgütlerin sultasından kurtulamadı. Zaman zaman adındaki “milli” nitelemesi gibi, milliliğini ön plana çıkartanlar da oldu, (onlardan Allah razı olsun) ama münferit durum ve kişiliklerden öteye geçemedi. Onlar da çok hızlı bir şekilde çeşitli yöntemlerle enterne edildi, maalesef yok oldular.
Bir devlet ancak yönetimde istikrarla var olur. İstikrar devletin müesses halde hayatiyetini sürdürmek için mutlak şarttır. Çünkü yönetimdeki istikrar devletin kurumsal yapısını da pekiştiren en önemli umdedir. Bu istikrar sağlanırsa yargısından emniyetine, sağlıktan, ulaşıma, askeriyeden istihbarata kadar tüm kurumlarında olumlu şekilde kendini yansıtır.
İstihbarat Teşkilatı da bu istikrarla doğrudan alakadardır. Son yıllarda ülkemizdeki pek çok gelişmeye bakarsak bu istikrarı görebiliriz. Askeriye’de çok olumlu değişiklikler gözlenmekte, siyasi iradeyle olması gereken gibi bir uyum göze çarpmaktadır. Savunma sanayinde çok ciddi millileşen adımlar atılmakta, hava- kara- deniz güvenliği konusunda yerli ve milli üretim unsurları tesis edilmekte, bilişim ve telekominikasyonda ileri teknoloji kullanımları yaşanmaktadır.
Hal böyleyken de ülkemizdeki kurumlar kendi mevzilerinde, görev tanımlarına uygun olarak işlerlik kazanarak asli fonksiyonlarını icra etmeye başlamıştır.
Bu bağlamda MİT’de son dönemlerde yapılan atamalar ve çalışmalarla adeta yeniden ismine uygun hale gelerek “milli” olmaya başlamıştır. Dahili ve harici tehlikelere karşı çok duyarlı hale gelmiş ve buna uygun olarak faliyet ve yeniden canlanmaya başlamıştır.
Başbakan Erdoğan dönemi Ülkenin ekonomik, askeri ve diplomatik alanda büyüdüğü bir dönem olmuş ve devam etmektedir. Bu anlamda Erdoğan, ülkenin eksiklerini gözleyerek bu zaafların giderilmesi konusunda çok ciddi adımlar atarak Türkiye’nin daha bağımsız ve daha güçlü olmasına matuf gayretler göstermektedir.
İstihbarat konusunda da, tarihin tekerrür ettiğini gören Erdoğan, adeta Abdulhamit’in tesbitlerinde olduğu gibi, öncelikle zaafları gözlemiş ve sonrasında gereken adımları atmaya başlamıştır. Abdulhamit hatıratında dediği gibi; Başbakan da, Yabancı devletlerin kendi emellerine ulaşmak için, yerli işbirlikçiler de kullanarak, devletin muhtelif kademelerine, kendi adamlarını yerleştirerek devleti zaafa uğratmaya çalıştıklarını müşahede etmiştir.
MİT’in başına klasik usulün dışına çıkarak bir sivil Müsteşar atayarak işe başlamış ve sonrasında çok ciddi revizyonlar yapılmıştır. Gelinen noktada aslında MİT’de yapılan değişikliklerin ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü “harici ve dahili bedhah’lar”ın(kötülük isteyen, kötü yürekli), MİT’i ve kurumun müsteşarını hedef almaları, aslında kurumdaki olumlu değişim ve dönüşümün en güzel işaretidir.
Daha, mevcut müsteşar atandığı anda, çeşitli ülke ve odakların aleyhte söylemleri ve sürekli bir “itibarsızlaştırma” çabaları başlamıştır. Tarihsel süreç içinde ülkemize asla iyi gözle bakmayanların bu olumsuz çabaları ve yergileri MİT Müsteşarının ne kadar doğru bir kişilik olduğunu göstermektedir.
Müsteşar geldiği günden bu yana, kendisine ve ülkesine karşı odaklarlarla, soğukkanlılık ve büyük bir vatanperverlik içinde mücadele vermiş ve asla pes etmeyerek “milli” bir duruş sergilemiştir. Ülkemizin baş belası Terör sorunuyla ilgili hiçbir bürokratik kimliğin atamayacağı adımları atmış, Başbakanla olan uyumlu çalışmasıyla, ülkemizde kan dökülmesini, şehit verilmesini engellemiş ve ülke genelinde bir sulh ortamının tesisine ciddi katkı sağlamıştır.
Taaaa Abdulhamit döneminde bile var olan ve günümüzde de benzer şekilde tezahür eden ve Türkiye var oldukça da bir şekilde devam edecek olan şer odakları ve hainlerin varlığına karşı milli duruşuyla, bu Teşkilatımız en büyük karşı güç olacak, olmaya devam edecektir.
Başbakanın Yeni Türkiye dediği gibi, bu teşkilat için de, Yeni MİT desek yerinde olacaktır. Çünkü son dönemlerde “paralel yapı”nın bir türlü hükmedemediği ve yıpratmak için büyük çabalar sarfettiği son kaledir MİT. Ve başındaki kişi de, görevini hakkıyla ifa eden “kale komutanıdır”. Paralel yapı’nın tüm saldırılarını geri püskürterek, devleti çok ciddi bir kaostan kurtarmaya çok önemli katkı sağlamıştır. Bu yapı, emniyette, yargıda, maliyede ve başka pek çok kurumda devletin içine girmiş bir kurt gibi için için kemirirken, MİT kendini korumuş ve diğer kurumlarla alakalı da, hükümete ve devlete hayati bir destek sağlamıştır. İnanıyorum ki kısa zamanda kendi içindeki gayrı milli unsurları da ortadan kaldıracak ve “paralel yapı” orada hüküm süremeyecektir.
MiT Müsteşarı vakur, ciddi ve soğukkanlı olarak ülkesi için verilen her görevi yerine getirmiş ve getirmekten de imtina etmeyecek bir gözüpekliktedir. Kendisine dair yapılan saldırıları aldırmadan yoluna devam ederek, kurumun ruhuna muvafık yürüyüşünü sürdürecektir. Kaldı ki; dahili ve harici odaklarca, O’na yönelik yapılan itham ve iftiralar onun için övünç kaynağıdır. Çünkü o odakların övgüsü olsa idi, o zaman kendinden kuşku duyması gerekirdi.
MİT yasasında yapılan değişiklikle, inanıyorum ki çok da işlevsel hale gelecek ve “milli” niteliği daha da ön plana çıkacak, ateş çemberi denebilecek bu coğrafyada ülkemiz bu alanda da daha emin hale gelecektir.
Ey MİT ve onun değerli mensupları; asla müteessir ve müteellim olmayın…
Bırakın size Hareetz Gazetesi sizi sevmesin,
Bırakın ABD’nin neo-con’ları sizi sevmesin,
Bırakın İngiliz Lawrence’ları sizi sevmesin,
Bırakın Alman müstevlileri sizi sevmesin,
Bırakın TC vatandaşı olup da her şeye hayır diyenler sizi sevmesin,
Bırakın “uşaklık” edenler sizi sevmesin,
Bırakın “paralel yapı” sizi sevmesin,
Bırakın “dahili ve harici bedhahtlar” sizi sevmesin
Bırakın kendi emelleriyle müstevlilerin emelleriyle tevhit edenler sizi sevmesin
Bırakın “gaflet, dalalet ve hıyanet” içinde olanlar sizi sevmesin
Çünkü bunların nefreti, ödüldür, madalyadır, işinizi ne kadar iyi yaptığınızın delaletidir…
“Milli” olmaya devam edin, yolunuzdan dönmeyin, durmak yok yola devam deyin.
Çünkü;
Bu millet sizinledir, siz bu milletin sinesindesiniz,
Analar sizi seviyor dua ediyor, gözyaşlarını dindirmeye devam edin.
Alem-i İslam sizi seviyor, arkanızdadır gözü yaşlı dualarıyla.
Suriye, Filistin, Balkanlar, Kafkasya, Afrika gibi mazlumların hepsi sizi seviyor, sizin arkanızdadır.
Ey Mili İstihbarat Teşkilatı ve ey Hakan Fidan; Biz de millet olarak ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabı’ndaki gibi diyoruz ki;
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Evet; Durmak yok, yola devam…
İt ürür, kervan yürür…….
Portremizin sonu biraz ağır gelmiş olsa da Ülkemizdeki MİT gibi kurumlarımızı korumak ve destek olmak hepimizin görevidir. Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.