Kuyruklu tilki mi, kuyruğu kesik tilki mi normaldir?..
Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış.
Acı içinde feryat eden tilki, ne yapsa-etse kuyruğunu kurtaramamış.
Ve, kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.
Tabi kuyruksuzluk, tilkinin doğal dengesini şaşırtmış ve hep acı içindeymiş.
Bir zaman sonra başka bir tilki onu gördüğünde;
"Kuyruğunu neden kestin" diye sormuş.
Kuyruğu kesik tilki;
"Böyle kendimi çok daha mutlu hissediyorum.
O kadar mutluyum ki, adeta sevincimden havalara uçuyorum" demiş.
Bunu duyan diğer tilki hevese kapılıp bu sözlerin gerçek olduğuna inanmış ve kendi kuyruğunu kesmiş.
Fakat mutlu olmak filan da ne…
Acılardan acı beğen!..
Hışımla ve sinirle diğer tilkiye gelip;
"Neden bana yalan söyledin? çok canım acıdı…" demiş.
Tilki;
"Bak, acı çektiğini diğer tilkilere söylemeyeceksin.
Çok mutlu olduğumuzu söyleyeceğiz.
Ki, onlar da kuyruklarını kessinler ve bize benzesinler.
Yoksa onlar kuyruklu kalırlar ve bizimle dalga geçerler…" demiş.
Bu iki tilki, sürekli diğer tilkilere kuyruklarını kesmelerinden dolayı yaşadıkları mutluluğu anlatıp durmuşlar.
İki kafadarın bu cazip anlatımı öyle bir etki oluşturmuş ki; tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.
Böylece kuyruğu kesik tilkiler çoğunluk haline gelmişler.
Ve hep birden kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar…
***
İlginç ama bir o kadar da manidar bir söz var.
"Musibet genelleşince acısı azalır.."
Peki gerçekten azalır mı?
Tabi ki hayır…
Tamamen psikolojik; "elle gelen bayram-düğün" misali.
Bu durum insanı bir süre sonra, ikinci tilkiyi kuyruğunu kesmeye götüren süreçte gibi bir algı karmaşasına sevk eder.
Acısını genelleştirmek, herkesi kendisine benzetmek, kendi gibi eksikleştirmek isteyenin propagandası etkili olur ve kişi, doğru bildiğinden kuşkuya düşmeye başlar.
"Acaba öyle mi yoksa" diye kendi gerçeğinden ve gerçeğin ta kendisinden tereddüde düşer.
İşte en tehlikeli an ve kritik nokta burasıdır.
Ve hele de, anormallik çoğalıyor ve süreklilik arz etmeye başlıyor ise; doğruya/gerçeğe olan kuşku da, o derece güçlenmeye başlar.
Çünkü kuyruğu kesik tilkiler öyle çoğalmıştır ki…
Artık doğru/yanlış birbirine, at izi it izine karışmaya başlamıştır.
Bu arada, kuyruğu kesik tilki gibilerin algı operasyonları ve manipülatif telkinleri hiç bitmez.
Normal olanlar, "nasılsa biz normaliz; normal savunmaya ne gerek var ki" rehavetinde ve biraz da hakikatin gücüne güven içindedirler.
Bu durum toplumsal bir stres oluşturmaya başlar ve bir süre sonra öyle bir hale gelir ki;
"Tamam, onlar eksik ve normali kuyruklu olmaktır. Ama neden sürekli onların sayısı artıyor ve hatta çoğunluk halindeler. Kuyruğunu kesmek kötü bir şey olsa; o kadar tilki neden kuyruğunu kesseydi ki…" demeye, yanlışın kar ve kan uykusuna dalmak için anormalin şehveti ağır basmaya başlar.
İşte bu an,
Anormalliğin, normalin yerini almaya başladığı,
Anormalliklerin hakim olduğu,
Normal kalabilmenin anormal karşılandığı,
Ve adeta, toplu intihar anıdır.
Örnek mi istiyorsunuz?
Mesela, pandemiye bakın…
Öncesinde "olmaz/olamaz, yok daha neler…" diyeceğimiz o kadar çok şeyi yaptık/yapıyoruz ve yapacağız ki!...
Yani, kuyruğunu kesen tilkilerin çoğunluklaşması gibi.
İnanmadığın gerçekliğe, gerçekmişçesine inanmaya başladığımız gibi…
Adeta önümüzde "kuyruğu kesilmiş" bir gerçek ötecilik var ve daha bunun ne olduğunu/olmadığını bilmeden bile, bir şekilde yiyoruz.
Hatta, mecburiyetinde hissediyoruz.
Bu dediğimi her şeye/herkese/hepimize teşmil edebilirsiniz.
Bireysel/siyasi/dinî/mezhebi/küresel; her şeyde ve her yerde, günaha çağrı gibi "kuyruk kesmenin" vahşi cazibesine kapılmışlık mevcut.
Allah herkesi/hepimizi bu hale gelmekten esirgesin.
Hakkı hak, batılı batıl görüp ve bilip; haktan ayrılmayanlardan eylesin!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Acı içinde feryat eden tilki, ne yapsa-etse kuyruğunu kurtaramamış.
Ve, kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.
Tabi kuyruksuzluk, tilkinin doğal dengesini şaşırtmış ve hep acı içindeymiş.
Bir zaman sonra başka bir tilki onu gördüğünde;
"Kuyruğunu neden kestin" diye sormuş.
Kuyruğu kesik tilki;
"Böyle kendimi çok daha mutlu hissediyorum.
O kadar mutluyum ki, adeta sevincimden havalara uçuyorum" demiş.
Bunu duyan diğer tilki hevese kapılıp bu sözlerin gerçek olduğuna inanmış ve kendi kuyruğunu kesmiş.
Fakat mutlu olmak filan da ne…
Acılardan acı beğen!..
Hışımla ve sinirle diğer tilkiye gelip;
"Neden bana yalan söyledin? çok canım acıdı…" demiş.
Tilki;
"Bak, acı çektiğini diğer tilkilere söylemeyeceksin.
Çok mutlu olduğumuzu söyleyeceğiz.
Ki, onlar da kuyruklarını kessinler ve bize benzesinler.
Yoksa onlar kuyruklu kalırlar ve bizimle dalga geçerler…" demiş.
Bu iki tilki, sürekli diğer tilkilere kuyruklarını kesmelerinden dolayı yaşadıkları mutluluğu anlatıp durmuşlar.
İki kafadarın bu cazip anlatımı öyle bir etki oluşturmuş ki; tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.
Böylece kuyruğu kesik tilkiler çoğunluk haline gelmişler.
Ve hep birden kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar…
***
İlginç ama bir o kadar da manidar bir söz var.
"Musibet genelleşince acısı azalır.."
Peki gerçekten azalır mı?
Tabi ki hayır…
Tamamen psikolojik; "elle gelen bayram-düğün" misali.
Bu durum insanı bir süre sonra, ikinci tilkiyi kuyruğunu kesmeye götüren süreçte gibi bir algı karmaşasına sevk eder.
Acısını genelleştirmek, herkesi kendisine benzetmek, kendi gibi eksikleştirmek isteyenin propagandası etkili olur ve kişi, doğru bildiğinden kuşkuya düşmeye başlar.
"Acaba öyle mi yoksa" diye kendi gerçeğinden ve gerçeğin ta kendisinden tereddüde düşer.
İşte en tehlikeli an ve kritik nokta burasıdır.
Ve hele de, anormallik çoğalıyor ve süreklilik arz etmeye başlıyor ise; doğruya/gerçeğe olan kuşku da, o derece güçlenmeye başlar.
Çünkü kuyruğu kesik tilkiler öyle çoğalmıştır ki…
Artık doğru/yanlış birbirine, at izi it izine karışmaya başlamıştır.
Bu arada, kuyruğu kesik tilki gibilerin algı operasyonları ve manipülatif telkinleri hiç bitmez.
Normal olanlar, "nasılsa biz normaliz; normal savunmaya ne gerek var ki" rehavetinde ve biraz da hakikatin gücüne güven içindedirler.
Bu durum toplumsal bir stres oluşturmaya başlar ve bir süre sonra öyle bir hale gelir ki;
"Tamam, onlar eksik ve normali kuyruklu olmaktır. Ama neden sürekli onların sayısı artıyor ve hatta çoğunluk halindeler. Kuyruğunu kesmek kötü bir şey olsa; o kadar tilki neden kuyruğunu kesseydi ki…" demeye, yanlışın kar ve kan uykusuna dalmak için anormalin şehveti ağır basmaya başlar.
İşte bu an,
Anormalliğin, normalin yerini almaya başladığı,
Anormalliklerin hakim olduğu,
Normal kalabilmenin anormal karşılandığı,
Ve adeta, toplu intihar anıdır.
Örnek mi istiyorsunuz?
Mesela, pandemiye bakın…
Öncesinde "olmaz/olamaz, yok daha neler…" diyeceğimiz o kadar çok şeyi yaptık/yapıyoruz ve yapacağız ki!...
Yani, kuyruğunu kesen tilkilerin çoğunluklaşması gibi.
İnanmadığın gerçekliğe, gerçekmişçesine inanmaya başladığımız gibi…
Adeta önümüzde "kuyruğu kesilmiş" bir gerçek ötecilik var ve daha bunun ne olduğunu/olmadığını bilmeden bile, bir şekilde yiyoruz.
Hatta, mecburiyetinde hissediyoruz.
Bu dediğimi her şeye/herkese/hepimize teşmil edebilirsiniz.
Bireysel/siyasi/dinî/mezhebi/küresel; her şeyde ve her yerde, günaha çağrı gibi "kuyruk kesmenin" vahşi cazibesine kapılmışlık mevcut.
Allah herkesi/hepimizi bu hale gelmekten esirgesin.
Hakkı hak, batılı batıl görüp ve bilip; haktan ayrılmayanlardan eylesin!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Yusuf Öztürk
Mustafa Soylu
Murat Can Sever
Hamza A.
A. T.
Vahide Sürüm
Hamit
Ahmet S. B.
Şefika
Mustafa Uyanık