Küresel güçler çoklu mesajla öldürüyor..

Küresel Güç Savaşının tarafları boş durmuyor.
Küresel güçler çoklu mesajla öldürüyor..

Rohtschild ailesi yalnızlaştı.
Yıllardır beraber oldukları, birlikte iş tuttukları aileler, devletler, cemaatler, partiler, krallar, başkanlar bir bir karşı cepheye geçti veya nötralize durumda.

Hal böyleyken her şey halloldu ve bitti mi..?
Tabi ki, hayır…
Aile (Rohtschild) boş durur mu..

On yıllardır edindiği kazanımları, hakimiyet alanlarını, hükmettiği ekonomi ve siyasetleri kaybetmeyi sineye çeker mi..?

Müttefiklerini birer birer kaybetmeyi hazmeder mi..?
Tabi ki, hayır…

Hele de karşı taraf kendi içinde mutabakata varıp, ittifakı tesis edip yeni yüzyılın “Yeni Kitap” taslağını oluşturup redakte ederken,  baskı arifesinde yenilgiyi kabullenir mi..?

Hayır kabullenmedi, kabullenmiyor.
Bu yüzden de pandemik küresel zemin farklı cinayetleri, çatışmaları, kaosları ve ekonomik savaşları yaşıyor.

Hem de farklı enstrümanlarla, çeşitlenerek ve hızlanarak…
Amerika ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa’da küresel şirketlerin yönetimleri garip şekilde değişiyor.
Kimi yöneticiler tutuklanıyor, kimisi ilginç ve şüpheli şekilde ölüyor, kimisi ise köşesine çekiliyor.
ABD Derin Devleti, muhalif ve tehlike arzeden her türlü unsuru bir şekilde etkisizleştirmekten imtina etmiyor.
Görünürde işin başındaki şahıs Pompeo…
Hiç durmuyor; her gün farklı bir ülkede…
Pompeo işin görünen, legal, resmi boyutu ve yüzü.
Gittiği, görüştüğü ülke yönetimleriyle ve/veya aile yanlısı olanlarla "kibarca" konuşuyor, "iknaya" çalışıyor ve "anlatıyor".

Bazen havuç gösteriyor, bazen de sopa…
Peki sonuçta muhatap ikna olmayıp, aile'nin yanında olmaya devam ederse..?
Bedel çok ağır oluyor.
Çoklu mesaj içerir şekilde birileri, hem de oldukça etkili birileri; ya kayboluyor veya bir anda ölüveriyor.

Mesela bunlardan birisi de 15-20 gün önce kaybolan ve iki üç gün önce bir tapınak kenarında cesedi bulunan Seul Belediye başkanı.

Daha önce de Çin'in İsrail büyükelçisi kalp kriziyle ölmüştü.
Keza Avrupa ve İngiltere’de ortaya çıkan heykel saldırıları…
Hiçbir şey, ama hiçbir şey tesadüfi değil.
Aile de boş durmuyor; Çin üzerinden savaşına ve direnmeye devam ediyor.
Karşı cephenin müttefiki ülkeler, kişiler, şirketler üzerinden saldırılarını yürütüyor.
On yılların verdiği birikim, kapasite, deneyim ve potansiyelle "yıkılmadım ayaktayım ve de yıkılmayacağım" kararlılığında…

Ama ilk defa bu kadar yalnızlaştı ve düşme ihtimali belirdi.
İlginç bir şekilde bu saldırılar semboller, stratejik coğrafyalar, etkili kişiler üzerinden ve de sembolik göndermelerle yapılıyor.

Bu bağlamda Libya'da Hafter denen adamın ortalıkta gözükmemesi de, Trump'ın bir hastane ziyaretinde maske takması da, Türkiye'deki havai fişek fabrikasının patlaması da farklı anlam içermekte ve arka planda çoklu mesajlar barındırmaktadır.

Sakarya'daki patlama görünürde teknik sebepler ve ihmaller sonucu olmuş olabilir.
Kimseyi korumak ve sorumlularını tenzih etmek ve temize çıkartmak için söylemiyorum.
Sahiplerini tanımam, bilmem de zaten… İvedilikle sorumlular bulunmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Ben patlamanın görünür boyutundan ziyade; küresel ölçekte cereyan eden savaşla ilintisine dikkat ederim.
Ki, bu bağlamda farklı şeyler çağrıştırıyor.

Acaba birileri Yeni Dünya Düzeninde coğrafi olarak küresel tedarik zinciri için en uygun ve rantabl konumda olan Türkiye'ye; "safını iyi, dikkatli ve özenle seç" diyerek, havai fişek fabrikası patlamasıyla üstü örtülü bir mesaj mı gönderiyor…

Çünkü Türkiye ve Anadolu coğrafyası öyle önemlidir ki; ikili cephenin hangisinde yer alsa, bariz şekilde bir diğeri çok güçlenecek.

Hal böyle olunca; dünyanın hemen her noktasında olduğu gibi ülkemizde olan herhangi bir olaya da tesadüfi gözle bakamıyorum.

Şimdi; "öküz altında buzağı arama" diyeniniz olabilir.
Ama bilinsin ki; bunları pek kimse yazmaz.
Çünkü iç siyasi gündemin cazibesi ağır basıyor.
Güncele gark oluyoruz.
Paranoyak değilim, ütopik ve komplo teorisyeni hiç değilim.
Ama okumalarım, bildiklerim, gördüklerim ve de duyumlarım sonrası, hiçbir şey bana normal ve spontane gelişen sıradan olaylar gibi gelmiyor.

Son iki yıldır yeni dünya düzeni ve küresel hakimiyet savaşına dair yazdıklarıma bakarsanız; ütopik ve hayalmiş gibi görülebilecek pek çok düşünce, öngörü ve işaretlerimin realize olduğunu farkedeceksiniz.

Bana sorsanız İstanbul Belediyesi Genel Sekreterliğine AK Parti bürokratı birinin gelmesi bile, bahsettiğim denklemden bağımsız değil. Kendi kendime bin türlü sorular sorduruyor.

Bu bağlamda önümüzdeki günlerde ülkemiz özelinde veya küresel boyutta "yok artık, bu da mı oldu…" denecek oluşları göreceğimize eminim.

Siz de, bundan sonra tesadüf kavramını lügatınızdan atın ve olan en basit olaya bile öyle bakın.
Çünkü Yeni Dünya Düzeni oyunu, hem maksimalist hem minimalist, hem küresel hem lokal, hem toplumsal hem ferdî, hem kurumsal hem şirketsel boyutta,

Karada, denizde, havada,
Afrika'da, Asya Pasifikte, Ortadoğu'da, Avrupa'da, Amerika Kıtasında,
Libya'da, Rusya ve Türki Cumhuriyetlerde, Güney Asya ve Çin'de şiddetini göstermeye devam edecek.
Ve en önemlisi; 35-40 ülkenin deniz kuvvetlerinin cirit attığı Akdeniz'de finallenecek.
Çünkü Doğu Akdeniz jeopolitik görüşler açısından en önemli bölgedir.

Türkiye ve Doğu Akdeniz, yüzyıllardır medeniyetlerin oluştuğu, büyük savaş ve işgallerin yaşandığı ve halen de devam ettiği, neredeyse bütün jeopolitik, kültürel, iktisadi hakimiyet hesaplarının merkezinde kalmaktadır.

Tüm bu nedenle de; 20.yüzyılın güç merkezi İngiltere, ABD, Rusya ve Fransa 18. Yüzyıldan itibaren Akdeniz'de hakimiyet mücadelesi vermişlerdir. Çünkü Akdeniz'e bağlı boğaz ve geçitleri kontrol etmek stratejik olarak küresel bir güç elde etmektedir.

Bu yüzden de; Akdeniz, Akdeniz ve ille de Akdeniz dedim ve diyorum…

“Akdeniz, her yönü ile insanlığın beşiğidir.
Asur, Hitit, Mısır, Lidya, Kartaca, Roma, Pers, Venedik, Ceneviz, Osmanlı ve benzeri onlarca medeniyet bu topraklarda neşet etmiştir.

Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam bu havzada doğmuş, mücadele etmiş ve gelişmiştir.

Bu üç dinin kutsal mekânları Doğu Akdeniz'dedir.
Yüzyıllar boyu dünya ekonomisinin ağırlık merkezi Doğu Akdeniz olmuştur.
Bu bölge iktisadi menfaatlerin çatışma merkezi haline gelmiştir.
Her ne kadar Doğu ve Batı medeniyetleri Akdeniz'de çatışmış olsalar da, yine Akdeniz'de birbirlerinden çok şey almış ve birbirlerine benzemişlerdir.”

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Ebru Aygun
    Yine cok aydinlatici bir yazi. Emeginize saglik. Takipteyim tum yazilarinizi👏🏻👏🏻
  • Tunç
    Kötüler her neyi ne şekilde kazansalarda. Birgün muhakkak kaybetmeye mahkumdur. Rabbim tüm dünya insanına hidayet versin düşünceleriniz ve izlemleriniz doğru gerçek olanda tek Doğruda tek rakamda tek dünyada tek ahiretde tek cennet ve cehennemde tek Rabbim doğruluktan bizleri mahrum etmesin yolumuzu şaşırtmasın inşallah...
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı