İnternet Mahir ve günümüzdeki 'azgın, sınırsız' internet fenomenleri!..
Bizim kuşağın “kendi hayalleri” vardı,
Hayallerini kendi kurardı…
Ama şimdi!..
O da internette ve internet paketleri gibi…
“Hayal Paketleri” sunuluyor.
Sen düşünme/yorulma/hayal etme; biz senin yerine “hayal” kurar ve “paket” olarak sunarız, deniyor.
Müthiş bir algı operasyonu ve fiyakalı/süslü motifler, kazanç ve popülariteyle örneklendiriliyor.
“Filanca kişi…
Geçen sene hiçbir şey iken, şuanda paraya para demiyor. Herkes tanıyor, biliyor.
Kızların/erkeklerin idolü ve hayran olduğu kişilik…
Artık o bir “fenomen”…
İnternet Fenomeni” gibi muhteşemötesi bir subliminal içerikle sunuluyor.
(Fenomen: Herkes tarafından takip edilen ve belli bir kitleye ulaşmış kişilere verilen özel ad.)
Peki “fenomen” olmak için ne yapmalısınız?..
-Sayfanızın dikkate değer bir işleyişe sahip olması gerekir.
-Paylaşımlarınız, diğerlerinden farklı ve size özel olmalı,
-Bir konuda diğerlerinden önce davranıp yayın yapmalısınız…
Yeterli mi?..
Hayır.
-Aynı paylaşımları sürekli yaparak bir noktaya gelmeniz mümkün değil.
-Profil resminizle, videolarınızla aykırı olduğunuzu ve farklı olduğunuzu ortaya koymalısınız.
İşte zurnanın zırt dediği ve işin zıvanadan çıktığı nokta burası!..
İnanın söylemeye dilim/edebim/ahlakım elvermiyor ama paylaşımlarının hit olması ve beğeni alması için “azgın bir sınırsızlık” mevcut.
K.çını açarak profil resmi yapan mı dersiniz,
Her türlü uç ve uçuklukla “vay anasını be… bunu da yapmış…” diyeceğiniz videolar mı dersiniz,
Aykırı ve farklı olmak uğruna “olmaz be kardeşim… bunu bir “insan türü” nasıl yapar” diyeceğiniz sosyal/cinsel/ahlaksal sapkınlıklar mı dersiniz; hepsi ama inanın çok daha beterleri mevcut.
İşin en dramatik ve acı yanı da nedir biliyor musunuz!..
Bir kişinin “fenomen” olabilmesi için takipçi kitlesi oluşturması olmazsa olmazdır.
Peki “azgın sınırsızlık” konusunu umursamazca ve sadece ünlüleşme hedefine odaklı kişinin “tükürülesi iğrenç” paylaşımlarını takip eden “azgın/sınırsız kitle” kim?..
Sen-ben-o-biz-onlar-bunlar-şunlar…
Senin çocuğun, benim yeğenim, onun torunu, filancanın kardeşi…
Bir şeyleri veya birilerinin iğrençliklerini iğrenerek bile izlerken onların ekmeğine yağ sürdüğümüzün/amaçlarına hizmet edip onları “fenomen” yaptığımızın farkında bile değiliz.
En üzücü olan da bu; fenomen sayısı sınırlı ama takipçi sayısı milyonlar…
Asıl sorun/sıkıntı ve problematik de bu noktada.
Geçenlerde kardeşim/evladım deyip çok sevdiğim birisi “Abicim…” diye söze başladı.
Keşke beni iş/ticaret hayatına atılma konusunda teşvik etmeseydin!..
Keşke bana bir “fenomenolojik hayal paketi” alsaydın da; “internet fenomeni” olsaydım; çok daha fazla kazanır, daha meşhur olur, daha iyi imkanlara kavuşurdum.
Evet, iş hayatına atılmasını, emeğiyle kazanmasını ve emeksiz/sanal ve azgın sınırsızca elde edilen kazancın makul ve meşru olmayacağını anlatıp durmuştum.
Apışıp kaldım; kısa bir süre bir şey diyemedim.
Bu evladım/kardeşim aslında öyle büyük bir tehlikeyi gözüme sokmuştu ki!..
Adına gençlik deyin, Z kuşağı deyin veya başka bir şeyle ifade edin; gelinen noktada nasıl bir tehlikeyle, sorunla, sıkıntıyla ve kendi hayalini bile kendi kuramayacak sanalite ve soyut bir dünyayla karşı karşıya...
Girdap, tam bir girdap ve adeta bumerang cehennemi…
Çekiyor,
Cazip/çekici/süslü/zengin vaadlerle çekiyor.
Değirmen gibi öğütüyor ama öğütülmeye talipli sayısı her geçen gün artıyor.
Ahlak, kişilik, insanlık/insanilik, millet, milliyet, vatan, devlet gibi mefhumları yerle bir edercesine artıyor/artmaya devam ediyor.
Gençler belki de bana kızıyor/kızacaklar…
Ama şunu önemle belirtmek isterim ki; insan onur ve haysiyeti, insanilik ve diğer değer yargıları çerçevesinde bu zemini/platformu genel bir kabul edilebilirlikle kullanan ve meşhur olup “fenomenleşen”ler eleştirimin dışındadır.
Ama inanın bunların sayısı o kadar az ki; yok denecek kadar…
Yıl 1999…
Bir “İnternet Mahir” vardı.
“I Kiss You” sitesiyle, “fenomen” olan, belki de ilk kişiydi.
Şimdiki gibi Youtube/İnstegram/Twitter vb diğer sosyal medya imkanları da yoktu.
Günlük hayatına dair kişisel resimlerini paylaşan “İnternet Mahir” birkaç saat içinde 800 bin takipçiye ulaşmıştı.
1 günde çektiği 50 bin ziyaretçiyle Guiness Rekorlar Kitabı'na girdi.
İnternet Mahir ayrıca, 2000 yılında Forbes dergisi tarafından en ünlü 100 isim listesinde yer buldu.
Guiness kayıtlarına göre Mahir'in sitesini 1999 Kasım-2000 Nisan arasında 3 milyon 173 bin 973 kişi ziyaret etti.
Ayrıca Yahoo'nun 10'uncu yıl dönümü için belirlediği “internetin akıllarda yer etmiş en önemli 100 olayı” içinde de, İnternet Mahir'in sitesi 3'üncü sırada yer aldı.
Ama emin olun “İnterner Mahir”in geleneğe, insaniliğe, vicdana, ahlaka aykırı bir paylaşımı yoktu ve adeta Türkiye’nin fahri tanıtım elçisi gibi olmuştu.
Ama yine de çok ciddi eleştiriler almıştı.
Bugün “fenomen” olanlara bakınca “İnternet Mahir”i baştacı edesi geliyor, insanın…
RTÜK, Bilgi Teknolojileri Kurumu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Siber Güvenlik Daireleri, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı’na/Cumhurbaşkanı’ma sesleniyorum.
Sosyal Medya Fenomenliğinin ekonomik boyutu nedir?..
Bolca kazanılan/alınan/verilen bu paraların kaynağı ve nasıl harcandığından bilginiz var mı?..
Gri Ekonomik alanda (Kayıtdışı) kalan bu paraların vergilendirilmesi yapılıyor mu ve/veya yapılacak mı?..
Böylesi cazip/etkileyici/sarhoş edici ve atronomik kazançların gençler üzerindeki psiko sosyal/psiko ekonomik ve travmatik etkisiyle ilgili tehlikenin farkında mıyız.?
Hal ve ahval böyleyken;
Tüm bilgi/veri/teknoloji sizin elinizde,
Artık, ne ve nasıl yaparsınız; onu ben bilemem ama bu konuya parmak basmaz, önlem almaz ve neşter atmazsanız bir nesli kaybediyoruz.
Kayıp Kuşak oluşuyor.
Artık gençler “mühendis/hukukçu/doktor/v.b” gibi mesleklere neden gireyim, neden ömrümü tüketeyim, niçin “boşuna” çaba sarfedeyim; “internet fenomeni” olurum ve istediğim her şeyi elde ederim, diyebilecek noktada!..
Keza, hiçbir şey olamayan ve hiçbir özelliği olmayıp, her yolu mübah sayarak hayal paketiyle “fenomen” olanlar, iş ve meslek edinerek hayata atılanları küçümseyip; “siz bir yerlerinizi yırtarak çalışın, çalışın… Sizin ömrünüz boyunca kazanacağınızı ben bir ayda kazanırım…” diyebiliyor.
Ve ne acıdır ki; bu kadar ukala/küstah/densiz/edepsiz/terbiyesiz/ahlaksızlıkla “fenomen” olan şahsiyetsiz şahısları ilgiyle(!) takip ederek onların meşhurlaşmalarına çanak tutuyor, sırtımızdan para kazandırıyor, kendi elimizle alçaklığı/alçakları yüceltiyoruz.
Geldiğimiz noktada “azgın sınırsızlık” içinde birileri, “fenomen”leşmeye karar veriyor ve yine “azgın sınırsızlık” içinde, şuursuz/bilinçsiz ve hatta akılsızca takipçilik yaparak o kişiyi “fenomen” yapıyor isek; görev devlete/devletin ilgili organlarına düşüyor.
Acil, çok acil, en acil ve hemen tedbir/önlem/yaptırım/müeyyide şart şart şart!!!
Yoksa atı alan Üsküdar’ı geçti/geçecek.
15-30 yaş arası nesil bitti/bitecek!..
Benden söylemesi..
Gençler kızsa da/kızacak olsa da; söylemek zorundaydım, söyledim ve söylemeye de devam edeceğim!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ertan Karaman
Barış Yurder
Emre T.
Yaren Pusat
Murat Bakan
Oğuz M.
Hakan Usta
Dadal