Paralel Yapı’yla mücadelenin önemini hala küçümseyenler olduğunu görebiliyorum. Hala bu yapının ne kadar sinsi, derin ve her türlü ahlaksızca ihaneti, imtina etmeden işleyecek bir nitelikte olduğu göz ardı edilebiliyor.

Emin olunsun ki; bu yapı; PKK’dan, İŞİD’den, DHKP-C’den geri kalmaz ve hatta daha tehlikelidir. Çünkü bu Türkiye düşmanı örgütler görünürlük arzeden ve düşmanlık nitelikleri gözlenebilen örgütlerdir.

Ama Paralel Yapı her renge ve her kılığa girerek düşmanlığını icra edebilmektedir. Bu örgüt bazen PKK, bazen İŞİD, bazen PYD-YPG ve bazen de DHKP-C olabilmek boyutuyla her düşman örgütle işbirliği içine girecek tıynetsizlik, kahpelik ve hainlikle gelebilmektedir. İşte en büyük tehlike de budur.

Bunlar ülkemizde PKK olabiliyor, Suriye’de PYD, Rusya’da Putin’ci, Almanya’da  Ermeni, ABD’de NEOCON olabilmektedirler. Bunlar, yeter ki Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı olsun da ne şekilde olursa olsun anlayışıyla hareket etmektedirler.

Özellikle bu yapının yurtdışı faaliyetleri konusunda Dış İşleri Bakanlığımızın ne kadar ciddi ve müteyakkız durmasına dikkat çekmek istiyorum. Çünkü bunlar organize şekilde bu bakanlığımıza eleman yerleştirerek özellikle Türkî Devletler ve Afrika ülkelerine örümcek ağı gibi resmi olarak da uzanmış haldeler. Bakanlık bünyesine alınan ateşeler, elçilik temsilcileri, zamanla etkin ve yetkin noktalara geldiler. Bu bakanlığın son on yılı incelenip, araştırıldığında tehlikenin boyutu çok net görülecektir.

Türki Cumhuriyetler ve Afrika ülkeleri şimdilerde bu örgütün Türkiye’den kaçan elemanlarının sığınağı olmuş durumdadır. Kazakistan bunların hala at oynattığı ve ihanet salyalarını rahatlıkla akıttıkları bir zemin olmaya devam etmektedir. Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan da aynı durumdadır. Moğolistan bile bunların hala arka bahçeleri durumunda olmaya devam etmektedir. Hatta bu ülke yetkililerinden aldığımız bilgiler “lütfen gelin yardım edin, ne yapılacaksa yapalım” şeklinde açık bir davet içermektedir. Fakat hala Dışişleri olarak gereken özeni gösteremiyoruz.

Afrika ülkelerinde çalışmış kişilerden çok ciddi uyarı ve bilgiler alıyoruz. Bu kıtaya Cumhurbaşkanı’mız özel önem ve özen göstermektedir.  Ama bu ülkelerde bile geriden yapılan iyilikleri, çalışmaları sabote etmeye endeksli ciddi bir örgüt tehlikesi hala mevcut olup, daha pervasızca Türkiye aleyhtarlığı yapmaktadırlar.

İşin dramatik yanı da, Somali, Uganda, Gine, Gana, Kenya, Nijerya ve Sudan gibi ülkelerdeki konsolosluk ve elçiliklerimiz bünyesinde bulunan paralel personel,hala çok ciddi şekilde hoyratça kinlerini kusabilmekte,iş ve işlemlerikendi istedikleri şekilde yürütmektedirler.

Avrupa ülkelerine gelince!  Maalesef değişen bir şey yine yok. Ha orada müdahaleimkânlarımız sınırlı olabilir. Ama Türki Cumhuriyetler ve Afrika konusunda çok ivedi, acil ve hızlı bir müdahale stratejisi geliştirmek zorundayız.

Bu bağlamda özellikle ve acilen Afrika’da Cumhurbaşkanı’mızın özel gayretleriyle başlatılan ve yürütülen çok güzel diyalog atmosferi oluşturulmuştur. Ayrıca bu ülkelere yapılan hizmetlerin ülkemiz lehine cereyan etmesi için çok hızlı bir temizlik harekâtı başlamalıdır.

Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi ve bu ülkelerdeki misyonlarımızdaçalışanlar, ivedilikleincelenerek paralel örgüt mensup ve sevicileri görevlerinden uzaklaştırılmalıdır.  Bir nevi öncelikle evimizi temizlemeliyiz ki, sonrasında başkalarından da bize zarar veren haşerat niteliğindeki zararlıları temizlemesini talep edebilelim.

Devletin bu örgüte karşı içeri ve dışarı boyutlu, çok ciddi bir stratejisi olduğunu biliyor ve inanıyorum. Bu konuda yapılan çalışmaları ve yapılacakların planlamasının çok derin ve dikkatle yürütüleceğine inancım sonsuzdur. Ama bugünden itibaren hemen, çok hızlı

Dışişleri Bakanlığımızın; önce bakanlık merkez teşkilatından başlamak üzere, dış ülkelerdeki elçilik ve konsolosluklarımızda örgüt mensuplarının temizliğine başlanması gerektiğine inanıyorum. Bu mutlak gerekli ve elzemdir. Bu milli menfaatlerimiz için kaçınılmazdır.  Çünkü binbir emekle iğneyle kuyu kazar gibi yaptığımız hizmetler bu örgüt elemanlarınca değersizleştirilecek ve maalesef çok ciddi sıkıntılar yaşanacaktır. Kaldı ki; bize gelen bilgiler çerçevesinde maalesef kaygı duyduğumuz bu negatiflikler yaşanmaya başlanmıştır bile…

Bu bağlamda MGK’nin bu örgüte ilişkin aldığı tavsiye kararı cihetinde hükümetimizin hızlı adımlarla gereken kanuni düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Özellikle 657 sayılı DMK’da gereken değişikliklerin yapılarak bu örgüt mensup ve muhiplerinin devlet bünyesinden atılması ve yargı yoluyla geri dönüşleri de net bir şekilde kapatılmalıdır. Gerekli görülenlerle ilgili kanuni süreçlerin başlatılması aciliyetkesp etmektedir.

Bu konularda ülkemizde gereken mücadele azmine ve cehdine gelelim ki; yurtdışında diğer ülkelerden de destek için talepte bulunabilelim. Yoksa başka ülkeler bize,  özellikle elçilik temsilcilerimizin bu konuya özensizliğini, önemsizliğini ve hatta örgüt üyelerine destek verip, işlerini kolaylaştırdığını söylediklerinde, bizim söyleyecek sözümüz olmayacaktır. Yabancı ülkeler ile yaptığım görüşmelerde Fetö'nün oralardaki faaliyetlerinin hatta bir çok yerde pkk ile iş birliği içinde olmalarının ana sebebi maalesef dış temsilciliklerimizdeki uyuşukluk, basiretsizlik yada temsilciliklerimize ciddi oranda yerleşmiş fetö üyelerinin temsilcikliklerimizi istediği gibi kullanır durumda olmasından kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle çok acil bir Dışişleri bürokrat ve personel revizyonuna ihtiyaç vardır. Sanıyorum bu konuda dış işlerimizde ciddi çalışmalar ivedi ve gizli bir şekilde son aşamadadır.

Bir sonraki Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allaha emanet olun sevgili okurlarım.