Erdoğan'ın Akdeniz'de oyun bozan hamleleri…

2017 yılında pek çok yazımda ısrarla söylemiştim.
Erdoğan'ın Akdeniz'de oyun bozan hamleleri…
(6 Kasım 2017 tarihli 'K.Irak ve K.Suriye'ye acil, kalıcı sınırötesi harekat..', 9 Haziran 2017 'Katar'ı namerde muhtaç edemeyiz...', 19 Ağustos 2016 tarihli 'Geldikleri gibi gidecekler...')

Hepsinde akıllı ve akılcı diplomasi ve eş zamanlı şekilde tehlikeleri sınırlarımız ötesinde bertaraf etmenin olmazsa olmazlığına parmak basmıştım.

Yineliyorum.

Şimdi daha şiddetli ve önemle sınır ötesinde savunma noktaları oluşturmak zorundayız.
Suriye'de, Irak'da, Katar'da, Sudan'da, Libya'da…

Neden mi.?

Çünkü bir kuşatma altındayız.
Küresel Hakimlerin yeni dünya planında çevreleniyoruz.

Akdeniz ve özellikle Doğu Akdeniz ve denizaltı zenginlikleri iştahları kabartmış halde.

Sömürgecilerin önündeki en büyük engel ise Türkiye.

Özellikle Suriye iş savaşının ilk yıllarında ciddi siyasi, stratejik ve diplomatik hata ve eksikler yapan ülkemiz karar alıcıları, son iki yıldır ciddi doğrularla ilerlemeye başladı.

Akıl ve akılcılık ön planda adımları görmek beni ümitlendiriyor.

Bölgesel bazlı 'hamle üstünlüğü' getirecek stratejileri görmekten çok mutluyum.

Son kertede Libya ile imzalanan 'Münhasır Ekonomik Bölge Mutabakatı' gerçekten takdire şayandır.

Ve en güzeli de böylesi tarihi bir adımın sessiz sedasız ve küresel hasımların, şer odaklarının mani olmasına fırsat verilmeden bitirilmesidir.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi prensleriyle, bu iki devleti bölgesel terörizasyonun başat aktörü yaptılar.

Sonra Mısır dahil edildi.
İsrail ve Yunanistan zaten her dem hazır.

Türkiye'yi de PKK ile YPG ile daha sonra kendi yarattıkları İŞİD ile Kuzey Irak ve Suriye bölgesinde meşgul edip gizli/açık amaçları olan Akdeniz'den uzak tutarak asıl emellerine yöneldiler.

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs hinterlandında İsrail-Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi konsorsiyumu devreye girdi ve gerçek niyetlerin denizdeki hidrokarbon ve doğalgaz olduğu ortaya çıktı.

Hem Doğu Akdeniz ve denizaltı doğal kaynakları elde edilecek ve hem de Kuzey Suriye üzerinden bir terör koridoru oluşturulacaktı.

Böylece deniz ve karadan Türkiye kuşatılacak; Anadolu'ya hapsedilecekti.

Ama evdeki hesapları çarşıya uymadı.

Türkiye'de devlet aklı, Erdoğan'ın feraset ve liderliğiyle akıllı ve akılcı diplomasi, kararlılıkla birleşip adımlara dönüşünce oyun bozuldu.

Son tahlilde; Libya ile yapılan mutabakat bölgesel plancıların ve tetikçilerin kimyasını iyice bozdu.

Pek çok defa, iktidarın pek çok iş ve icraatlarını ben de eleştirdim.

Dış politikaya dair akıl ve akılcılığın göz ardı edildiğine dikkat çektim.
İç siyasette yanlışlara parmak bastım.

Hatta seçim öncesi 'beka' sorunundan bahsedilmesinin bile samimiyetini sorguladım.

Ama şimdi yapılanları görmemek, atılan adımların tarihi önemini görmezden gelmek, özellikle Akdeniz üzerinden genişletilen ve geliştirilen 'Mavi Vatan' sınırlarından dolayı Erdoğan'ı destekleyip arkasında durmamak vicdansızlık olur.

İçe kapanmacı bir siyasi algı ve telakkiyi aşmak ve daha 'bekasal' bakmak zorundayız.

Evet, beka sorunu şuanda Akdeniz üzerinden gelen kuşatmadadır.

İşte şimdi iç siyasi ihtilafları, kavgaları ve hesapları bir kenara koyup; Doğu Akdeniz ve Libya konusunda ittifaken tek ses olmak zorundayız.

Parti ve siyaset farkı olmaksızın herkesin bu konuda devletin ve Erdoğan'ın arkasında durması şarttır.

Evet, gerekirse –ki öyle gözüküyor- Libya'ya her türlü askeri angajmanı başlatmalıyız.

Çünkü gelinen noktada Trablus'u savunmak Kıbrıs'ı savunmak gibidir.
Kıbrıs'ı savunmak Akdeniz'i savunmak gibidir.
Akdeniz'i savunmak Anadolu'yu, Türkiye'yi savunmaktır.

Bu bağlamda TBMM'ye 'Türkiye-Libya Askeri İşbirliği Anlaşması'nın getirilmesi olması gerekendir ve ivedilikle görüşülüp sonuçlandırılması şarttır.

Atatürk'ün de ilk savaş bölgesi olan Trablus'u Hafter Terörüne ve dolayısıyla da ülkemizin çok yıllarına pranga vurmaya çalışan Küresel Emperyallerin eline bırakamayız.

Tereddüt ve ihtilafa yer yoktur.

Libya'yla ilgili atılan tarihi adımın idrak ve bilincinde gerisini getirmeli; hamle üstünlüğü kaybedilmemeli ve Libya'nın İŞİD'i Hafter Güçlerine, aman verilmemelidir.

Bağdadi öldürüldü ama ondan daha tehlikelisi Hafter'dir.

Libya'daki fiiliyat lakayt kalınacak bir durum değildir ve Trablus ülkemizin bir üssü haline getirilmelidir. Bu, Akdeniz üzerinden Milli Güvenliğimiz ve bekamız için olmazsa olmazlardan birisidir.

Ve inanıyorum ki Erdoğan bundan sonra da olumlu diplomasi ve hamleleri sürdürecek; ince bir siyasetle elde edilen diplomatik kazanımlara saldırıları geri püskürtecektir.

Herkese sesleniyorum.

İç siyasetteki fikir ayrılıklarınıza saygı duyuyorum.

Ama güneyden gelen kuşatmaya karşı tek ve yek vücut olmak zorundayız.

Bu konuda Erdoğan ve dış politika yapıcılarımızın arkasında durmaya mecburuz.

Ülkemizin güvenliği, selameti ve geleceği için, bu şarttır, elzemdir ve tarihi bir sorumluluktur.



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Pınar Derin
    Kaleminize sağlık.
  • *EYT*
    Yapılan olumlu hamleleri bende alkışlıyorum ancak geri dönüşü nasıl olacak onu merak ediyorum
  • Yasin Eyüp
    Kaleminize sağlık. Güzel yazınızı seslendirme ile dinlemek ayrı bir keyif katıyor.
  • Turgut Alperen
    Yapılanı ve yapılması gerekeni yazıp, hem eleştirdiğiniz hem övdüğünüz için teşekkür ederim. Dikkate okuyorum yazılarınızı. Bir tarafa bağlı kalmadan yazan nadir kişisiniz. Tebrikler.
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat