Dönemin ABD Hazine Bakanı: "Dolar bizim paramız ama sizin probleminizdir"
30 Haziran 2020 tarihli,
Pandemi ilanından 3 ay sonra yani bundan, tam iki sene önceki yazımın başlığı, "Büyük Kavşak; Tarihin Kırılma noktası.." idi.
Bir kısmını paylaşarak hafızalarımızı tazeleyelim istiyorum.
***
"Yıllardır düşünülen, üzerinde çalışılan, ince mühendislikle sahaya sürülen yeni, yepyeni bir hedef var.
"Yeni bir Yüzyıl ve Yeni Dünya Düzeni".
Ve Koronavirüs; hattî, noktasal, münferit çalışmaların ilk kez sathîleşmesi, görünürleşmesi ve varılmak istenen bu nihai amacın gösterilmesi açısından dönüm noktası oldu.
.
.
.
Küresel muktedirlerin artık zaman kaybına tahammülü yok.
Yeni Dünya Düzeni'nin "Yeni Kitap"ını baskıya vermek üzereler…
Ne gerekirse yapılacağını Koronavirüs'le gösterdiler.
Ölümse ölüm, yaşamsa yaşam.
Ölmesi gerekenler ölecek, plan notlarında yaşasın dediklerini yaşatmaya çalışacaklar.
Ülkeler de ölecek ve yeni ülkeler doğacak, haritalar değişecek, siyasetçiler de ölecek ve yeni figürler sahne alacak, bazı yönetimler gidecek yenileri gelecek.
Para, el ve nitelik değiştirecek,
Zengin fakirleşebilecek, bazı fakirler zenginleşebilecek.
Bazı klasik ve geleneksel değerler önemsizleşecek, haz ve hızın öne çıktığı, üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştiği, beyin ve aklın kontrol edilmek isteneceği yeni bir süreç başlayacak.
Hani Koronavirüs'le ilgili; "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" deniyordu ya; kesinlikle doğru.
Ama bu daha aysbergin görünen kısmı.
Şunu unutmayalım ki; Koronavirüs sadece bir virüsten ibaret değildir ve olmadığını yaşayanlarımız yaşayıp görecektir…"
***
Bu düşüncelerim/kaygılarım/okumalarım ve tespitlerim nedeniyle 2021'in ikinci yarısıyla birlikte, Koronavirüs/Pandemiyle başlayan/başlatılan sürecin "Küresel Kontrollü Kaos"a taşındığını söyleyip, 4 Ağustos 2021 tarihli yazımı "En kötüye göre hazırlanıp/plan yapan ülkeler/devletler/milletler en az zarar görecek ve en az hasarla atlatacaklardır…" diyerek bitirmiştim.
Hatta hatırlarsınız, önemine binaen bu cümleyi sonraki birkaç yazımda da dile getirmiş ve tekraren söylemiştim.
Bu ve benzeri yazılarımdan referansla bugün yaşanan kimi olaylara bakacak olursak; hiçbirinin tesadüf olmadığını anlarız.
Mesela;
Japonya Eski Başbakanının öldürülmesi,
İngiltere Başbakanı Johnson'un istifa etmek zorunda kalması,
İtalya'da Başbakan Draghi karşıtı gösteriler,
Hollanda ve Polonya'da çiftçilerin ayaklanması,
Amerika Başkanı Biden'ın, oğluyla ilgili bazı sırların ifşası,
Sri Lanka'da karışan sokaklar ve Devlet Başkanı'nın istifası,
Keza Lübnan'ın iflası,
İflasın eşiğine gelen Mısır ekonomisi gibi olaylar, asla spontane/kendiliğinden ve tesadüfî değildir.
Hepsi, planın bir parçası ve hepsinde ayrı bir mesaj vardır.
Bu arada, Elon Mask denen müthiş bir oyuncu var.
Twitter'i satın alacağına zaten inanmamıştım ve anlaşmayı bozmasına da şahsen şaşırmadım.
Ama adam, anlaşmayı bozarken bile kendisini gündem yapabiliyor.
Kararları kendi kendine aldığını düşünmeyin.
E. Musk, Düzenin Efendileri'nin vitrine koyduğu ve verilen rolü ifa etmesini istediği, vakti gelince de sessizleştireceği, şimdilik önemli bir figürüdür.
Bunu da paylaşmış olayım ve devam edelim.
Arkadaşlar,
"Yeni Düzen"le ilgili gelişen/gelinen ve gidilen sürece dair düşüncelerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım.
Küresel Kriz/Kaos ve gelişmeler bu minvalde cereyan ederken, şimdi Türkiye'nin durum ve pozisyonuyla ilgili tespitlerimi paylaşmak istiyorum.
Türkiye'nin, artık küresel gerçekliğin ve "Yeni Düzen" planının işleyişindeki tavizsizliğin farkına vardığını düşünüyorum.
Ama açıkçası, şuanda Türkiye bir karar kavşağı ve kritik bir eşikte…
Durum ne derseniz; elli-elli derim.
Dikkatinizi çekmiştir,
Bugüne kadar Türkiye'ye dair görüşlerimi belirtirken, sürekli "akıllı-akılcı, fantezi/duygusallık/maceracılık ve romantizmden uzak bir dış politika" vurgusu yaptım.
Güven ve tutarlılıktan bahsedip; inandırıcı söylemler ve bu söylemleri destekleyici uygulamadan/pratikten dem vurdum.
"Dış politikamız kazan-kazan üstünedir" demekle, kazanılmadığına hatta çoğunlukla artıda/avantajda olduğumuz durum ve konularda bile kaybeden olduğumuza dikkat çektim.
Ama son gelişmeler ışığında,
Amerika/Avrupa Ülkeleri/NATO/Körfez Ülkeleri/Arabistan/İsrail/Ermenistan ilişkileri çerçevesinde bakınca, Erdoğan'ın/Türkiye'nin artık olması gerektiği gibi, "Yeni Düzen" kitapçığından hareketle, gelişmeleri daha doğru okumaya başladığı ve buna muvafık/mutabık adımlar içinde olduğunu görmekten dolayı hoşnutum.
Arkadaşlar,
Bir gerçeklik içindeyiz.
Bunu ne Türkiye'nin ne de başka bir ülke veya ülkelerin değiştirmeye gücü yetmez.
Hal ve ahval böyleyken ülkesel menfaatleri maksimize etme/hasarı minimize etme anlayış ve politikası, Türkiye için de, en geçer/temel ve olması gereken yol ve pratiktir.
Vay efendim, "ama bu gerçeklik evrensel demokrasiye/insan haklarına/küresel adalete uymaz…"
Velev ki öyle,
Bırak bunu engellemeyi; değiştirebilecek ve hatta sekteye uğratabilecek gücün var mı?
Ne gezer!..
O halde, akıllı-akılcı olacak ve yel değirmenleriyle savaşılmayacağının farkında şekilde kendi ülkesel menfaatlerini düşünecek ve ona göre adımlar atacaksın.
Başkaca bir çare ve alternatif yoktur.
Son olarak;
Detaya girmeden söyleyeyim,
İçinde bulunduğumuz bir ay, Türkiye için en kritik süreçtir.
Neden derseniz, şimdi onu söylemeyeceğim.
Ama Türkiye ve Erdoğan'ın bu süreci realite ve küresel gerçeklik çerçevesinde, sağduyu ve soğukkanlı biçimde, maceraperstlikten uzak ve öngörülü şekilde değerlendireceğini düşünüyorum.
Hatta ummak istiyor ve buna inandıracak adımları görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum!
Not:
Bizim Rusyacı/Çinci Avrasyacılar, doların hükümranlığı bitiyor çığlıkları atarken "FED; Dolar İmparatorluğu" diye bir yazı yazmış ve "Dolar önemini kaybetmez" diye bu arkadaşları uyarmıştım.
Buyurun bakın,
Dolar Endeksi 108'in üstünde ve Euro/Dolar Paritesi nerdeyse bire bir noktasında…
1971'de Petrodolar sistemine geçerken tüm dünyadan gelen eleştiriler üzerine Nixon yönetiminin Hazine Bakanı diyor ki; "Dolar bizim paramız ama sizin probleminiz…"
Bu noktadan hareketle, eğer doların pozisyonuyla ilgili bir değişim olacaksa, onu da doların sahipleri yapacaktır.
Kimsenin bundan kuşkusu olmasın!
Bunu da Amerikancı/Kapitalist veya dolar hayranı birisi olduğumdan değil; objektif bakarak yaşanan gerçekliğin farkında olduğumdan dolayı söylüyorum!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Pandemi ilanından 3 ay sonra yani bundan, tam iki sene önceki yazımın başlığı, "Büyük Kavşak; Tarihin Kırılma noktası.." idi.
Bir kısmını paylaşarak hafızalarımızı tazeleyelim istiyorum.
***
"Yıllardır düşünülen, üzerinde çalışılan, ince mühendislikle sahaya sürülen yeni, yepyeni bir hedef var.
"Yeni bir Yüzyıl ve Yeni Dünya Düzeni".
Ve Koronavirüs; hattî, noktasal, münferit çalışmaların ilk kez sathîleşmesi, görünürleşmesi ve varılmak istenen bu nihai amacın gösterilmesi açısından dönüm noktası oldu.
.
.
.
Küresel muktedirlerin artık zaman kaybına tahammülü yok.
Yeni Dünya Düzeni'nin "Yeni Kitap"ını baskıya vermek üzereler…
Ne gerekirse yapılacağını Koronavirüs'le gösterdiler.
Ölümse ölüm, yaşamsa yaşam.
Ölmesi gerekenler ölecek, plan notlarında yaşasın dediklerini yaşatmaya çalışacaklar.
Ülkeler de ölecek ve yeni ülkeler doğacak, haritalar değişecek, siyasetçiler de ölecek ve yeni figürler sahne alacak, bazı yönetimler gidecek yenileri gelecek.
Para, el ve nitelik değiştirecek,
Zengin fakirleşebilecek, bazı fakirler zenginleşebilecek.
Bazı klasik ve geleneksel değerler önemsizleşecek, haz ve hızın öne çıktığı, üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştiği, beyin ve aklın kontrol edilmek isteneceği yeni bir süreç başlayacak.
Hani Koronavirüs'le ilgili; "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" deniyordu ya; kesinlikle doğru.
Ama bu daha aysbergin görünen kısmı.
Şunu unutmayalım ki; Koronavirüs sadece bir virüsten ibaret değildir ve olmadığını yaşayanlarımız yaşayıp görecektir…"
***
Bu düşüncelerim/kaygılarım/okumalarım ve tespitlerim nedeniyle 2021'in ikinci yarısıyla birlikte, Koronavirüs/Pandemiyle başlayan/başlatılan sürecin "Küresel Kontrollü Kaos"a taşındığını söyleyip, 4 Ağustos 2021 tarihli yazımı "En kötüye göre hazırlanıp/plan yapan ülkeler/devletler/milletler en az zarar görecek ve en az hasarla atlatacaklardır…" diyerek bitirmiştim.
Hatta hatırlarsınız, önemine binaen bu cümleyi sonraki birkaç yazımda da dile getirmiş ve tekraren söylemiştim.
Bu ve benzeri yazılarımdan referansla bugün yaşanan kimi olaylara bakacak olursak; hiçbirinin tesadüf olmadığını anlarız.
Mesela;
Japonya Eski Başbakanının öldürülmesi,
İngiltere Başbakanı Johnson'un istifa etmek zorunda kalması,
İtalya'da Başbakan Draghi karşıtı gösteriler,
Hollanda ve Polonya'da çiftçilerin ayaklanması,
Amerika Başkanı Biden'ın, oğluyla ilgili bazı sırların ifşası,
Sri Lanka'da karışan sokaklar ve Devlet Başkanı'nın istifası,
Keza Lübnan'ın iflası,
İflasın eşiğine gelen Mısır ekonomisi gibi olaylar, asla spontane/kendiliğinden ve tesadüfî değildir.
Hepsi, planın bir parçası ve hepsinde ayrı bir mesaj vardır.
Bu arada, Elon Mask denen müthiş bir oyuncu var.
Twitter'i satın alacağına zaten inanmamıştım ve anlaşmayı bozmasına da şahsen şaşırmadım.
Ama adam, anlaşmayı bozarken bile kendisini gündem yapabiliyor.
Kararları kendi kendine aldığını düşünmeyin.
E. Musk, Düzenin Efendileri'nin vitrine koyduğu ve verilen rolü ifa etmesini istediği, vakti gelince de sessizleştireceği, şimdilik önemli bir figürüdür.
Bunu da paylaşmış olayım ve devam edelim.
Arkadaşlar,
"Yeni Düzen"le ilgili gelişen/gelinen ve gidilen sürece dair düşüncelerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım.
Küresel Kriz/Kaos ve gelişmeler bu minvalde cereyan ederken, şimdi Türkiye'nin durum ve pozisyonuyla ilgili tespitlerimi paylaşmak istiyorum.
Türkiye'nin, artık küresel gerçekliğin ve "Yeni Düzen" planının işleyişindeki tavizsizliğin farkına vardığını düşünüyorum.
Ama açıkçası, şuanda Türkiye bir karar kavşağı ve kritik bir eşikte…
Durum ne derseniz; elli-elli derim.
Dikkatinizi çekmiştir,
Bugüne kadar Türkiye'ye dair görüşlerimi belirtirken, sürekli "akıllı-akılcı, fantezi/duygusallık/maceracılık ve romantizmden uzak bir dış politika" vurgusu yaptım.
Güven ve tutarlılıktan bahsedip; inandırıcı söylemler ve bu söylemleri destekleyici uygulamadan/pratikten dem vurdum.
"Dış politikamız kazan-kazan üstünedir" demekle, kazanılmadığına hatta çoğunlukla artıda/avantajda olduğumuz durum ve konularda bile kaybeden olduğumuza dikkat çektim.
Ama son gelişmeler ışığında,
Amerika/Avrupa Ülkeleri/NATO/Körfez Ülkeleri/Arabistan/İsrail/Ermenistan ilişkileri çerçevesinde bakınca, Erdoğan'ın/Türkiye'nin artık olması gerektiği gibi, "Yeni Düzen" kitapçığından hareketle, gelişmeleri daha doğru okumaya başladığı ve buna muvafık/mutabık adımlar içinde olduğunu görmekten dolayı hoşnutum.
Arkadaşlar,
Bir gerçeklik içindeyiz.
Bunu ne Türkiye'nin ne de başka bir ülke veya ülkelerin değiştirmeye gücü yetmez.
Hal ve ahval böyleyken ülkesel menfaatleri maksimize etme/hasarı minimize etme anlayış ve politikası, Türkiye için de, en geçer/temel ve olması gereken yol ve pratiktir.
Vay efendim, "ama bu gerçeklik evrensel demokrasiye/insan haklarına/küresel adalete uymaz…"
Velev ki öyle,
Bırak bunu engellemeyi; değiştirebilecek ve hatta sekteye uğratabilecek gücün var mı?
Ne gezer!..
O halde, akıllı-akılcı olacak ve yel değirmenleriyle savaşılmayacağının farkında şekilde kendi ülkesel menfaatlerini düşünecek ve ona göre adımlar atacaksın.
Başkaca bir çare ve alternatif yoktur.
Son olarak;
Detaya girmeden söyleyeyim,
İçinde bulunduğumuz bir ay, Türkiye için en kritik süreçtir.
Neden derseniz, şimdi onu söylemeyeceğim.
Ama Türkiye ve Erdoğan'ın bu süreci realite ve küresel gerçeklik çerçevesinde, sağduyu ve soğukkanlı biçimde, maceraperstlikten uzak ve öngörülü şekilde değerlendireceğini düşünüyorum.
Hatta ummak istiyor ve buna inandıracak adımları görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum!
Not:
Bizim Rusyacı/Çinci Avrasyacılar, doların hükümranlığı bitiyor çığlıkları atarken "FED; Dolar İmparatorluğu" diye bir yazı yazmış ve "Dolar önemini kaybetmez" diye bu arkadaşları uyarmıştım.
Buyurun bakın,
Dolar Endeksi 108'in üstünde ve Euro/Dolar Paritesi nerdeyse bire bir noktasında…
1971'de Petrodolar sistemine geçerken tüm dünyadan gelen eleştiriler üzerine Nixon yönetiminin Hazine Bakanı diyor ki; "Dolar bizim paramız ama sizin probleminiz…"
Bu noktadan hareketle, eğer doların pozisyonuyla ilgili bir değişim olacaksa, onu da doların sahipleri yapacaktır.
Kimsenin bundan kuşkusu olmasın!
Bunu da Amerikancı/Kapitalist veya dolar hayranı birisi olduğumdan değil; objektif bakarak yaşanan gerçekliğin farkında olduğumdan dolayı söylüyorum!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ekrem Şevik
Zümrüt İşbilir
Mutlu A.
Uğur Muğla
Adnan
Arzu
Onurcan
Niyazi
Kemal Büyük
Enver Dilova