Diken eken adamın hikâyesi!..
Bu hikâyemiz Hz. Mevlana'dan…
"Sert huylu bir adam, yolun kenarına dikenler ekti.
Dikenler büyüyüp çoğalınca yoldan geçenleri rahatsız etmeye başladı. Yoksulların ayaklarını kanatıyor, giysilerini yırtıyordu.
Yoldan geçenler:
"Bu dikenleri sök, insanları rahatsız etmesin" demeye başladılar.
Ama adam bunlara aldırmıyordu.
Bir gün Allah'ın bir ermişi ona:
"Kesinlikle bu dikenleri sök!" dedi.
Adam yanıt verdi:
"Elbet bir gün sökerim."
Adam dikenleri sökme işini "yarın-yarın" diyerek erteledikçe, dikenler büyüyüp çoğalıyordu.
Ermiş, adama:
"Ey verdiği sözünde durmayan adam, sök şu dikenleri artık" dedi.
Adam:
"Bugün işim çok; bugün olmazsa yarın... bir gün kesinlikle sökeceğim..." dedi.
Bunun üzerine Allah'ın ermişi şu sözleri söyledi:
"Sen, hep yarın diyerek bu işi erteliyorsun, ama şunu bil ki her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor; dikenleri sökecek olan sense, gücünü kaybediyorsun. Dikenler gün geçtikçe çoğalıp gençleşiyor, sense yaşlanıyorsun.""
Böyledir hayat…
Bir şey artarken, başka bir şey azalabilir.
Hele bu yapmamız gereken bir şeyse,
Bırakmamız gereken,
Düzeltmemiz gerekense,
Ve biz, nasihat edenleri/uyaranları/aklıselim sahibi insanları umursamaz; tüm aksi ve küstah kişiliğimizle burnumuzun dikine gitmeye devam edersek;
Kötülük büyür,
Felaket artar,
Zararın kapsamı genişler,
İnsanların kızgınlığı artar,
Ahlar/vahlar/kahırlar ve bir noktadan sonra "yeter artık…" kabilinden beddualar yükselir.
Ama biz ne oluruz, biz!..
Başımız göğe mi erer, sizce,
Yoksa turkuaz halılar mı serilir önümüze!..
Geçin bunları geçin,
Sadece zayıflar/eskir ve küçülürüz.
Güç olarak da biyolojik olarak da yaşlanırız.
Ve hatta, "tamam tamam da; tahammül de bir noktaya kadar…" kabilinden isyan seslerini işitebilecek bir kulağımız bile kalmaz.
Muhakeme edecek aklımız,
Gerçeği görecek gözümüz bile yok olur gider…
Ektiğin dikenlerin zulmünden dolayı insanları uzaklaştırırsın,
Umursamazlığından dolayı nefrete maruz kalır,
İhmalinden dolayı zararın da/nefretin de boyutunu artırırsın.
Son tahlilde;
Sana karşı bir nebze sempati ve merhamet kalmışsa; onu da yok edersin.
Ve ne olur bilir misin;
Yalnızlık/yapayalnızlık içinde öylece kala kalırsın!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
"Sert huylu bir adam, yolun kenarına dikenler ekti.
Dikenler büyüyüp çoğalınca yoldan geçenleri rahatsız etmeye başladı. Yoksulların ayaklarını kanatıyor, giysilerini yırtıyordu.
Yoldan geçenler:
"Bu dikenleri sök, insanları rahatsız etmesin" demeye başladılar.
Ama adam bunlara aldırmıyordu.
Bir gün Allah'ın bir ermişi ona:
"Kesinlikle bu dikenleri sök!" dedi.
Adam yanıt verdi:
"Elbet bir gün sökerim."
Adam dikenleri sökme işini "yarın-yarın" diyerek erteledikçe, dikenler büyüyüp çoğalıyordu.
Ermiş, adama:
"Ey verdiği sözünde durmayan adam, sök şu dikenleri artık" dedi.
Adam:
"Bugün işim çok; bugün olmazsa yarın... bir gün kesinlikle sökeceğim..." dedi.
Bunun üzerine Allah'ın ermişi şu sözleri söyledi:
"Sen, hep yarın diyerek bu işi erteliyorsun, ama şunu bil ki her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor; dikenleri sökecek olan sense, gücünü kaybediyorsun. Dikenler gün geçtikçe çoğalıp gençleşiyor, sense yaşlanıyorsun.""
Böyledir hayat…
Bir şey artarken, başka bir şey azalabilir.
Hele bu yapmamız gereken bir şeyse,
Bırakmamız gereken,
Düzeltmemiz gerekense,
Ve biz, nasihat edenleri/uyaranları/aklıselim sahibi insanları umursamaz; tüm aksi ve küstah kişiliğimizle burnumuzun dikine gitmeye devam edersek;
Kötülük büyür,
Felaket artar,
Zararın kapsamı genişler,
İnsanların kızgınlığı artar,
Ahlar/vahlar/kahırlar ve bir noktadan sonra "yeter artık…" kabilinden beddualar yükselir.
Ama biz ne oluruz, biz!..
Başımız göğe mi erer, sizce,
Yoksa turkuaz halılar mı serilir önümüze!..
Geçin bunları geçin,
Sadece zayıflar/eskir ve küçülürüz.
Güç olarak da biyolojik olarak da yaşlanırız.
Ve hatta, "tamam tamam da; tahammül de bir noktaya kadar…" kabilinden isyan seslerini işitebilecek bir kulağımız bile kalmaz.
Muhakeme edecek aklımız,
Gerçeği görecek gözümüz bile yok olur gider…
Ektiğin dikenlerin zulmünden dolayı insanları uzaklaştırırsın,
Umursamazlığından dolayı nefrete maruz kalır,
İhmalinden dolayı zararın da/nefretin de boyutunu artırırsın.
Son tahlilde;
Sana karşı bir nebze sempati ve merhamet kalmışsa; onu da yok edersin.
Ve ne olur bilir misin;
Yalnızlık/yapayalnızlık içinde öylece kala kalırsın!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Oktay Zamur
Mutlu E.
Mehmet D.
Mehmet K.
Salim Er
Oguz Nam
Demir Anger
Murat Acar
Ercan Özer
Çolak Nedim