Ardıç ağacıyla Ardıç kuşunun ilişkisi nedir; Bilir misiniz?..
"Ankara da işim uzamıştı.
İstanbul'a dönüş için aldığım biletimi değiştirmem gerekiyordu.
Öğle arasında Sıhhiye'deki otobüs yazıhanesine gidip biletimi erteletmek için acele ediyordum. Kalabalıkta koşarken çarpıştık; o yaşlı adamla.
Sendeledi, elindeki büyük sepette bulunan tahta kaşık ve maşalar yola saçıldı.
Sanırım Belediye zabıtasından kaçıyordu.
Heyecanlanmış, rengi solmuş, nefes nefese kalmıştı.
Sakinleşmesi için koluna girip yol kenarındaki banka oturmasını sağladım.
Savrulan kaşık ve maşaları toplayıp, ben de yanına oturdum.
Sepetten dağılanları yerine dizip, bir yandan da;
-"Bırakmıyor şu Belediye zabıtaları; üç kuruş para kazanalım, eve katkımız olsun…" diyerek söyleniyordu.
Tahta kaşıkları sepete koyarken yardım etmek istedim.
-"Dur hele, Şimşir ve Ardıç olanları diğerlerine karıştırma" diyerek bana engel oldu.
-"Hepsi tahta kaşık işte ne fark eder?" dedim.
-"Olur mu beyim.. Şimşir ve Ardıç ile Ihlamur-Gürgen bir olur mu?.." dedi.
-"Bilmem… Görsem, ağaçlarını bile tanımam herhalde. Ne fark var aralarında?.." diye sordum.
-"Ardıç sert ağaçtır; kolay bırakmaz kendini, ki işleyesin.
Zordur Ardıç'tan kaşık çıkarmak ama, evladiyeliktir, senelerce kullanırsın.
Ihlamur-Gürgen ise yumuşaktır, kolay islersin ama çabuk yumuşar, dayanmaz…" dedi.
Sivas'ın Hafik ilçesinde çiftçilik yaparken, sağlık sorunları nedeniyle kızının yanına, Ankara'ya yerleşmiş. Evin geçimine katkısı olsun diye tahta kaşık ve maşa yapıp işportada satıyormuş.
Ardıç ağacının zor bulunduğundan yakındı. Elindeki maşayı eliyle okşayarak;
-"Ardıç kuşu ağacını terk etti, bir araya gelmeleri çok zor artık…" dedi.
Anlamamış gözlerle bakmış olacağım ki, açıklama yapma ihtiyacı duydu.
-"Beyim, Ardıç kuşunu bilmez çoğumuz.
Ardıç ağacı yabanidir, öyle tohumundan üretemezsin, çelikleme ile de olmaz.
Ağacın üremesi meyvelerinin Ardıç kuşu tarafından yenilip pisliği ile atılmasına bağlı.
Ağacın tohumu ancak o zaman filizlenebilir hale gelir."
-Yani bu kuş olmazsa Ardıç ağacı üreyemiyor, öyle mi?
-Evet, aynen öyle. Bunlar birbirine mahkûm sevdalılardı.
-Peki, sonra ne oldu; kuşlar mı azaldı?
-Kuşlar azalmadı hatta çoğaldılar bile…
Ama şehirler büyüdükçe çöplükleri de büyüdü.
Kuşlar Ardıç ağacının meyvelerini yemektense çöplükten beslenmenin daha kolay olduğunu keşfettiler.
Ardıç kuşu ağacını unuttu, ne olduğunu unuttu, karakter değiştirdi sanki…
Şimdi kentlerin, kasabaların çöplüklerinde yaşıyorlar.
Ardıç ağaçları ise kayboluyor, gözümüzün önünden.
Aslında insanlar da Ardıç kuşu gibi olmaya ve yaşamaya başladı.
Zahmet çekmektense kolay geçinmenin, kolay yaşamanın yolunu arıyor, ardına bile hiç bakmıyor.
Bu yüzden, taşı toprağı altın diye şehirleri seçiyorlar.
Biraz paran olsun, emek vermeden yaşayıp, geçip-gitmek mümkün, bu şehirde…
-"Ne var bunda, şehirler hep böyle?" dedim.
Sustu bir sure. Kafasını sağa sola sallayıp kendi kendine "İnsanlar da başkalaştı/değişti, aslından ayrıldı…" gibi mırıldandı…
Bir süre daha konuşmadan oturduk o bankta.
Ardıç ağacından yapılmış bir çift kaşık almak istedim.
Gazete kağıdına sarıp uzattı.
Söylediği fiyattan fazla para vermek istedim, ederinden fazlasını almadı.
İpini omuzuna atıp sepeti kucakladı, helalleştik.
Ağır adımlarla yürüyerek şehrin kalabalığında gözden kayboldu."
Bozduk galiba; bozduk…
Sadece kendimizi değil; havayı/suyu/bitkiyi/kurdu-kuşu,
Her şeyi bozduk!..
Fıtratını unutan Ardıç kuşu da ne ki!..
Beterin beteri haldeyiz…
Bir de şikayetleniyoruz;
Yok efendim, Ozon Tabakası delinmiş de,
Denizler çekiliyormuş da,
Ormanlar bitiyormuş,
Suyun tadı bile kalmamış da,
Yediğimiz karpuz, kavun tadındaymış da,
Daha bilmem ne!..
Ey İnsan oğlu, insan suretli,
Türü insan olan ama insana dair neyi kaldı acaba dedirten insan!..
Ardıç kuşunun genetiğini bile bozduk; çöplük kuşuna çevirdik.
Suçlusu kim…
Ardıç ağacı mı yoksa Ardıç kuşu mu!..
Yoksa her şeyi maddeye indirgeyip, her tatmini maddede arayan ve aklı gözlerine inip, gözü ise bakar kör olan bizler mi!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
İstanbul'a dönüş için aldığım biletimi değiştirmem gerekiyordu.
Öğle arasında Sıhhiye'deki otobüs yazıhanesine gidip biletimi erteletmek için acele ediyordum. Kalabalıkta koşarken çarpıştık; o yaşlı adamla.
Sendeledi, elindeki büyük sepette bulunan tahta kaşık ve maşalar yola saçıldı.
Sanırım Belediye zabıtasından kaçıyordu.
Heyecanlanmış, rengi solmuş, nefes nefese kalmıştı.
Sakinleşmesi için koluna girip yol kenarındaki banka oturmasını sağladım.
Savrulan kaşık ve maşaları toplayıp, ben de yanına oturdum.
Sepetten dağılanları yerine dizip, bir yandan da;
-"Bırakmıyor şu Belediye zabıtaları; üç kuruş para kazanalım, eve katkımız olsun…" diyerek söyleniyordu.
Tahta kaşıkları sepete koyarken yardım etmek istedim.
-"Dur hele, Şimşir ve Ardıç olanları diğerlerine karıştırma" diyerek bana engel oldu.
-"Hepsi tahta kaşık işte ne fark eder?" dedim.
-"Olur mu beyim.. Şimşir ve Ardıç ile Ihlamur-Gürgen bir olur mu?.." dedi.
-"Bilmem… Görsem, ağaçlarını bile tanımam herhalde. Ne fark var aralarında?.." diye sordum.
-"Ardıç sert ağaçtır; kolay bırakmaz kendini, ki işleyesin.
Zordur Ardıç'tan kaşık çıkarmak ama, evladiyeliktir, senelerce kullanırsın.
Ihlamur-Gürgen ise yumuşaktır, kolay islersin ama çabuk yumuşar, dayanmaz…" dedi.
Sivas'ın Hafik ilçesinde çiftçilik yaparken, sağlık sorunları nedeniyle kızının yanına, Ankara'ya yerleşmiş. Evin geçimine katkısı olsun diye tahta kaşık ve maşa yapıp işportada satıyormuş.
Ardıç ağacının zor bulunduğundan yakındı. Elindeki maşayı eliyle okşayarak;
-"Ardıç kuşu ağacını terk etti, bir araya gelmeleri çok zor artık…" dedi.
Anlamamış gözlerle bakmış olacağım ki, açıklama yapma ihtiyacı duydu.
-"Beyim, Ardıç kuşunu bilmez çoğumuz.
Ardıç ağacı yabanidir, öyle tohumundan üretemezsin, çelikleme ile de olmaz.
Ağacın üremesi meyvelerinin Ardıç kuşu tarafından yenilip pisliği ile atılmasına bağlı.
Ağacın tohumu ancak o zaman filizlenebilir hale gelir."
-Yani bu kuş olmazsa Ardıç ağacı üreyemiyor, öyle mi?
-Evet, aynen öyle. Bunlar birbirine mahkûm sevdalılardı.
-Peki, sonra ne oldu; kuşlar mı azaldı?
-Kuşlar azalmadı hatta çoğaldılar bile…
Ama şehirler büyüdükçe çöplükleri de büyüdü.
Kuşlar Ardıç ağacının meyvelerini yemektense çöplükten beslenmenin daha kolay olduğunu keşfettiler.
Ardıç kuşu ağacını unuttu, ne olduğunu unuttu, karakter değiştirdi sanki…
Şimdi kentlerin, kasabaların çöplüklerinde yaşıyorlar.
Ardıç ağaçları ise kayboluyor, gözümüzün önünden.
Aslında insanlar da Ardıç kuşu gibi olmaya ve yaşamaya başladı.
Zahmet çekmektense kolay geçinmenin, kolay yaşamanın yolunu arıyor, ardına bile hiç bakmıyor.
Bu yüzden, taşı toprağı altın diye şehirleri seçiyorlar.
Biraz paran olsun, emek vermeden yaşayıp, geçip-gitmek mümkün, bu şehirde…
-"Ne var bunda, şehirler hep böyle?" dedim.
Sustu bir sure. Kafasını sağa sola sallayıp kendi kendine "İnsanlar da başkalaştı/değişti, aslından ayrıldı…" gibi mırıldandı…
Bir süre daha konuşmadan oturduk o bankta.
Ardıç ağacından yapılmış bir çift kaşık almak istedim.
Gazete kağıdına sarıp uzattı.
Söylediği fiyattan fazla para vermek istedim, ederinden fazlasını almadı.
İpini omuzuna atıp sepeti kucakladı, helalleştik.
Ağır adımlarla yürüyerek şehrin kalabalığında gözden kayboldu."
Bozduk galiba; bozduk…
Sadece kendimizi değil; havayı/suyu/bitkiyi/kurdu-kuşu,
Her şeyi bozduk!..
Fıtratını unutan Ardıç kuşu da ne ki!..
Beterin beteri haldeyiz…
Bir de şikayetleniyoruz;
Yok efendim, Ozon Tabakası delinmiş de,
Denizler çekiliyormuş da,
Ormanlar bitiyormuş,
Suyun tadı bile kalmamış da,
Yediğimiz karpuz, kavun tadındaymış da,
Daha bilmem ne!..
Ey İnsan oğlu, insan suretli,
Türü insan olan ama insana dair neyi kaldı acaba dedirten insan!..
Ardıç kuşunun genetiğini bile bozduk; çöplük kuşuna çevirdik.
Suçlusu kim…
Ardıç ağacı mı yoksa Ardıç kuşu mu!..
Yoksa her şeyi maddeye indirgeyip, her tatmini maddede arayan ve aklı gözlerine inip, gözü ise bakar kör olan bizler mi!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Nurcan ercan
B.Ünal İbret
Ertan Karaman
Emin Eğri
Emin Eğri
Mücait Al
Adem K.
Hamza A.
İbrahim Şabona
Tahir seçkin