Amerika ve Avrupa'nın Rusya ile ihtilafından, Türkiye için doğan fırsat…

Amerika ve Avrupa'nın Rusya ile ihtilafından, Türkiye için doğan fırsat…
 "Amerika ve Avrupa ülkeleri, kesin ve keskin bir yaptırım uygularken, Türkiye'nin Rusya ilişkileri aynen devam ediyor ve hatta çeşitlenerek artıyor.
Ya buna ne dersin?.." kabilinden sorular ve bu durumdan dolayı "…acaba, yarın-bir gün Amerika/Avrupa, Türkiye'yi de yaptırım listesine alır mı…" gibi kaygı sözleri işitiyorum.
Örnek mi istiyorsunuz;
Mesela, Erdoğan'ın Soçi ziyareti ve yeni işbirliği alanları oluşmasına dair alınan kararlar…
Bu soru işaretleri ve duyulan kaygılar, ilk etapta ve görüntüde haklı gibi gelebilir.
Ama işin  içyüzünü bilmeden/vâkıf olmadan ve derinliğine nüfuz etmeden salt görünenle hükmetmek çok yanıltıcı olabilir.
Ki, gözlemlerim de o cihette…
 
Arkadaşlar,
Yazılarımdan hatırlarsınız,
Tespit/teşhis ve öngörülerimde, düşünsel/yorumsal değerlendirmelere çerçeve olacak temel birkaç hususu hep belirtmişimdir.
Nedir bunlar?
—Büyük resme odaklanmak,
"Aslında ne oldu/ne oluyor,
Olan kimin işine yarıyor/kime zarar veriyor" sorularına cevap aramak,
—Olanlar ve olaylarla ilgili tesadüflere yer bırakmamak,
—Ve, dünyanın neresinde olursa olsun; olan bir şeyin, "Akıl ve Güç"ten bağımsız/spontane gelişmeler olmadığına dikkat etmek…
 
Türkiye-Rusya ilişkisine ve olası ilerlemeye, gelin bir de bu çerçevede bakalım:
Rusya-Ukrayna savaşına/işgaline "Küresel Kontrollü Kaos"un önemli bir vetiresi olarak bakmıştım.
Keza, hatırlarsınız; Çin-Tayvan arasında da, benzeri bir gelişmenin olmasının çok muhtemel olduğunu birkaç ay önce dile getirmiştim.
Hakeza, Pandemi (Kovid-19 virüsü), ekonomi ve ekonominin alt başlıları başta olmak üzere; gıda/enerji/lojistik vb. gibi hemen her alanda görülen krizleri de bu bağlamda değerlendirmiştim.
 
Öncelikle şu tespiti yeniden yapalım ve hatırlayalım:
Paranın Sahipleri/Güç ve Akıl/Düzenin Efendileri için, kontrol her şeydir. Kontrolsüzlük/belirsizlik ve öngörülmezlik ise asla kabul edilemez bir şeydir!
 
Bu bağlamda,
Kaosu bile düzen içinde ve bir kontrol dahilinde yapan,
Her adım/etap ve kademesinde azami dikkat ve itina gösteren bir Güç ve Akıl için, keskin ve kırmızı çizgiler yoktur.
An gelir, Küba/İran/Rusya/Çin/Venezuela/Kuzey Kore en büyük düşman olur ama aynı zaman ve süreç içinde, alttan alta veya dolaylı yol ve kanallarla pek çok alanda ilişki ve iletişim sürdürülmeye devam eder.
Bizler, at gözlüğü ile bakarsak sadece görünene göre amel eder ve sürekli "…ama neden/niçin/nasıl olur ki?.." gibi şaşkınlıklar yaşarız.
Türkiye-Rusya ilişkilerine bakarken de bahsettiğim perspektifle bakarsak, olayın bambaşka olduğunu görür ve başka başka boyutlarını fark ederiz.
 
Arkadaşlar,
Düzenin Efendileri/Paranın Sahipleri için dama taşı mesabesinde bazı ülkeler var.
Bu ülkelerle, her türlü yaptırım/ambargo ve hatta hasmane tutum içinde olabilirler ve hatta zaman zaman olduklarını da görüyoruz.
Fakat bu durumun bir opsiyon alanı vardır.
Nedir bu?
Bu ülkeler büyüyecekse de bizim istediğimiz kadar ve limitlerde büyüyecek,
Küçülecekse de bizim uygun gördüğümüz eşiğe ve alt limite kadar küçülecek gibi…
Bu bölge için, Türkiye/ Mısır/ İran/ Rusya gibi ülkeleri bu kategoride düşündüklerini düşünüyorum.
Doğruyu görmek ve planın görünmeyen kısmını anlamak için Rusya konusuna da, bu bağlamda bakmak lazımdır.
 
Somutlaştırayım,
Türkiye ve Erdoğan'ın, Rusya ile iletişim ve gelişmeye dönük ilişkisinin Amerika ve Avrupa'dan bağımsız/uzlaşmasız/spontane olduğunu hiç düşünmüyorum.
Verilerle düşünün,
İhracatımızın yüzde 55'ini Avrupa'ya yapıyoruz.
Aynı zamanda, Rusya ile hiçbir zaman samimi devletsel bir ilişkinin oluşmayacağı, herkesin ve hatta Türk devlet yöneticilerinin de malumudur…
Hal böyleyken, sadece sebze-meyve ihracatı, turizm/doğalgaz alımı gibi birkaç kalemdeki ticaret nedeniyle, Türkiye, Avrupa ve Amerika'yı yok sayıp, yönünü tamamen Rusya'ya döner mi hiç!..
Mümkün mü…
Emin olun, en basit akılla bile makul bir şey değildir!
"Yeni Düzen/yaşanan kontrollü kaos ve büyük resme odaklı" bakınca, bu konuda Erdoğan'ın oldukça dikkatli ve stratejik yaklaşım içinde olduğu kanaatindeyim.
 
Daha ileri gideyim,
Rusya ile ilişkiler bağlamında Avrupa, belki de son 40 yılın en sıkıntılı kışına giriyor.
Doğalgaz tedariki nedeniyle, tam bir karakışa giriyor…
Uygulanan yaptırımlardan dolayı, Rusya ile Amerika ve Avrupa'nın konuşamadığı noktasını da hesaba katarsak; elçiye zeval olmaz babında, Türkiye ve Erdoğan'ın çok önemli bir görev üstlendiğini ve hatta çok hassas bir pozisyonda olduğunu düşünüyorum.
Rusya ile Türkiye arasında gelişiyor görünen farklı ticari ilişkiler için Amerika ve Avrupa'nın sessiz kalmasının ve tepki göstermiyor olmasının ana esprisi de budur.
Yani diğer bir deyişle, aslında Türkiye'yi çok sevdikleri için değil; adeta kışı geçirip, enerji sıkıntılarına alternatif oluşturacak zamanı kazanmak için/mesela önümüzdeki yaza kadar Rusya ile ilişkiye ihtiyaçları var ve bu da Türkiye üzerinden geçmektedir.
 
Sonuç:
Hatırlayın lütfen,
Yaklaşık bir yıl önce/Ukrayna işgali başlamadan epey önce, "küresel/bölgesel ölçekte ciddi bir kriz ve krizler silsilesiyle karşı karşıyayız. Ama gerek coğrafya avantajı ve gerekse de devlet geleneği olması nedeniyle, eğer ki akıllı/akılcı, soğukkanlı/tutarlı ve romantizmden uzak olursak, bu krizi ülkesel menfaatlerimizin maksimizesi için fırsata dönüştürebiliriz" demiştim.
İşte o an, bu zamandır.
Hatta bu fırsat anının son safhasıdır.
Bu arada şunu söylemeden de geçemeyeceğim.
Yanlışlıkla düşürülen bir uçak nedeniyle, bizimle bir yıldan fazla ilişkileri kesen/turist göndermeyen ve hatta halkının yediği sebze-meyveyi bile almaktan vazgeçen Rusya, çok istediği ve muhabbet içinde olduğu için mi bizimle ilişkileri derinleştirmek/geliştirmek/genişletmek istiyor?
Tabi ki hayır,
Putin aynı Putin, Rusya aynı Rusya; söylediğim her sözün arkasındayım,
Zerre kadar güvenmiyorum ve bundan sonra da güvenmeyeceğim.
Ama şartlar,
Kimi kime muhtaç edeceği belli olmayan şartlar…
 
Bu bağlamda Putin'in de, neredeyse tek açık kapısı Türkiye'dir,
Başka alternatif ve imkanı yok, eli kolu bağlı durumda.
Tabir caizse, kendince "…köprüyü geçene kadar…" yaklaşımını tercih ediyor durumdadır.
Olsun,
Avrupa/Amerika şu haldeymiş veya Rusya izoleymiş, Çin küçülmedeymiş…
Olsun,
Hatta beter olsunlar…
Biz hızlı ve en etkin şekilde işimize bakmalıyız.
Bu durumdan azami istifadeyle çıkmalı ve onların arasındaki bu ihtilafı olabildiğince ve alabildiğince ülkesel menfaatlerimiz için kullanmalıyız.
Böylesi fırsatlar çok az ele geçer.
Şuana dek bu durumu Türkiye açısından gayet iyi yöneten Erdoğan'ın, bundan sonraki etapları da, sonuç alıcı ve somut verilere dönüştürücü şekilde yürüteceğine inanıyorum.
 
Evet, kaos kötüdür, zararlıdır, sıkıntıdır,
Ama bazen akıllı/akılcı olabilenlere ve tarihsel/coğrafi avantajlarını iyi kullanabilen ülkelere farklı imkan ve fırsatlar da sunabiliyor…


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Ahmet K.
    Sizin dediklerinizin çeyreğini yapsalar tüm bu ülkeler için altın anahtar haline geliriz ama bence günü birlik yürütülen çoğu politikalar bırakı ertesi günü akşama kadar tükeniyor maalesef.
  • Mutlu A.
    Yine zihnimizi açtınız doyurucu bir yazı benim için kaleminize sağlık
  • Erhan Ay
    "......., bundan sonraki etapları da, sonuç alıcı ve somut verilere dönüştürücü şekilde yürüteceğine inanıyorum" İNŞ İNŞ
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı