ABD ve Darbeler..
Ama artık ABD’nin Merkeziyetçi’leri bile bunların gittikleri yere kan ve gözyaşı götüren politikalarından bıkmış haldeler.
Daha önce de bahsetmiştim; ABD’nin iki temel siyasi akımı var. Bunlardan birisi Merkeziyetçiler diğeri ise Neo-Con’lar…
Libya, Mısır, Irak, Suriye, Somali, Nijerya, Afganistan, Pakistan ve en nihayetinde Türkiye Neo-Con denen bu “Katil kartal”ların hedef tahtası oldu. Hangi ülkeye gittiler ise, verdikleri ve yaptıkları sadece kan, gözyaşı, istikrarsızlık, iç çatışma ve kendi elleriyle ürettikleri -sözüm ona- “İslami Terör”.
Bunlar hemen her ülke için lokal veya genel Terör Örgütleri vücuda getirerek emellerine araç etmektedirler. CIA da bunlarla zihinsel ve kadro yakınlığı nedeniyle terör örgütlerinin oluşumu için, askeri, teknik ve eğitsel altyapı oluşturmaktadır. Bunlar karıştırmak için her ülkeye eski ve görevde CIA’cılar, o ülke içindeki işbirlikçileri ve eski psikopat ABD askerlerince oluşturulan BlackWater gibi görüntüde güvenlik firmalarıyla girmektedirler. Fakat sonuçta sadece ve sadece “kaos, karmaşa, katliam” içerikli yıllarca sürecek bir ülkesel ve bölgesel karmaşa başlamış olmaktadır.
Brezilya’yı da karıştıran ve devlet başkanını düşüren bunlar,
Arjantin’i de karıştıran ve liderini götüren yine bunlar.
Ukrayna’daki aylarca süren ve sonunda devlet başkanını indiren karışıklığın sebebi de bunlar,
Çini “ekonomik tetikçileri” ile komünist üretim tarzını benimsemiş olmasına rağmen ekonomik güdümüne alarak kontrollerine almaya çalışan ve kısmen de alan yine bunlar….
Petrol fiyatlarıyla, ambargolarla ve devalüasyona giden algı operasyonuyla Rusya’ya yüklenen ve Putin’i alt etmek isteyen yine bunlar…
Şimdi ise hedeflerinde Meksika bulunmaktadır. Bununla da görüyoruz ki bunların hedefinde sadece Ortadoğu yok, kendi kıtalarındaki komşu ülkeleri de aynı azgın ve kanlı iştihaları için hedef olmuş durumdadır. Almanya, Fransa bile zaman zaman ayar vermekten kaçınmadığı “müttefik”lerdir.
ABD iç siyasi dengeleri ve içsel güç savaşında daha öne geçmek için Kuzey Kore lideri Kim Jeong’la irtibata geçmiş durumdalar. Onunla bile iletişime girecek kadar gözü dönmüş haldeler.
En son ülkemizde yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi ise bu kesimin hoyratça müdahelesi ve katkı sağlayarak ortaya çıkarttıkları tablo, ABD’nin diğer kesimini bile rahatsız etmeye başlamıştır.
15 Temmuz sonrası ABD uzun süre suskun kaldı. Çünkü darbenin başarısız olması, Türk Milleti’nin refleksi ve onlara taşeronluk yapan FETÖ’cülerin kesin başarılı olunacağına dair ikna olmuşluğun hüsranı ABD’de ve özellikle Neo-Con’larda belirsizlik oluşturdu. ABD’nin darbeden haberimiz yoktu demesi yalanların en büyüğüdür. Ama nihayetinde ABD’liler kendilerinin bile inanmadığı bu basit yalandan sıyrılarak Türkiye’ye döndüler. Çünkü dönmek zorunda olduklarını kendileri de iyi biliyorlar.
24 Ağustos tarihinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’nin gelecek olması oldukça manidardır. Şuana dek darbeyi bile kınamaktan imtina eden ABD yönetimi, Türkiye’nin Rusya ile yaptığı görüşmeden sonra alelacele bu kararı aldı. Türkiye’nin karıştırdıkları diğer ülkelere benzemeyeceğini bir kez daha görüp, Erdoğan’nın dik ve kararlı duruşu ve milletle bütünleşmiş iradesi karşısında politikalarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalmışlardır. Bunun sonucunda ise müttefikliğini kaybetmeyi göze alamadıkları Türkiye’ye başkan yardımcısı düzeyinde gelmenin gereğinin idrakine vardılar.
Çünkü Türkiye bu coğrafyada lider bir konuma geldi. Ülkemizdeki 15 Temmuz Darbe Girişimi'ne tüm İslam ülkelerinin gösterdiği tepki ülkemizin başat aktör olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Artık Türkiye ve mücavirindeki İslam ülkelerinde ABD karşıtlığı şiddetle artmaya başladı.
Bunu gören Merkeziyetçi ağırlıklı yönetim yeni bir konseptle ülkemizle iletişime geçmek zorunda kaldı.
Neo-Con’ların ulusal ve uluslararası hırslarına ABD’nin biraz daha sağduyulu kesiminin bir tavır göstermesi gerekiyordu ve Merkeziyetçi’ler bunu göstermeye başladılar. Çünkü Çin ve Rusya’yı kontrol etme ve onlarla ilgili hükümranlık sağlama amacı dünyayı kan gölüne çevirecek bir hal aldı.
Eğer ABD’nin mutedil politika izleyen kesimi buna dur demezse, çok yakın zamanda FETÖ’ye Türkiye’de katliam içerikli işgal hareketi yaptıran bu vampir Neo-Con’lar kendi ülkelerini de içten karıştırmaya başlayacaklar. ABD’de sık sık görülen beyaz polislerin zencileri öldürmesi ve siyahilerin bunu protesto eylemleri bu durumun işaret fişekleridir.
Bu bağlamda; 24 Ağustos’da Joe Biden ve on civarı Senatör’ün Türkiye’ye gelecek olması önemlidir. Çünkü hiç bir ABD yöneticisi Türkiye’yi gözden çıkartamaz. Son olay da ülkemizin nasıl bir devlet ve millet olduğunu tüm aleme çok güzel göstermiştir. Neo-Con’lar açısından “Evdeki hesap çarşıya uymamıştır”. Darbeden bir iki gün önce 15-20 civarında, Graham Fuller başta olmak üzere eski CIA mensuplarını ülkemize göndermelerinin bir izahını yapmak zorundadırlar. Artık bu darbe girişiminin ardında ABD ve Nato’nun olduğu apaçık ortadadır. Bugün 1952’de İran’da Musaddık Darbesi'ne benzer bir durum yaşanmaktadır. O darbede ABD kendi askerlerinin darbeye karıştığını kabul edip İran’dan özür dilemek zorunda kalmışlardı. Benzeri bir durum 15 Temmuz Darbe Girişimi'nde de ortaya çıkmıştır.
ABD durmaz ve durmayacaktır. “Üst Akıl” ülkemize ve değişik coğrafyalardaki ülkelere rahat vermeyecektir. Bu herkesin malumudur. Mesela; ülkemizde FETÖ eliyle darbe girişimi olmuş, katliam mesabesinde onlarca insanımız şehit olmuş ve yaralanmış, bir de bakıyoruz ki; Başkan Obama Beyaz Sarayda FETÖ mensuplarıyla sırıtarak poz veriyor.
Ama kendi menfaatleri için bile olsa ülkemizi ciddiye almak zorundadırlar. Avrupalı müttefiklerinin mülteci akını sonrası helak olmamaları için bile olsa, dikkate almaya mecburdurlar. Türk Devlet Geleneğini bir kez daha fiili olarak gördükleri için her şeyin kendi istedikleri gibi cereyan etmeyeceğini görmek zorundadırlar.
Tüm bunlar ışığında Başkan Yardımcısının gelmesi ABD yönetiminin bir şeylerin farkına vardığını ve Türkiye’nin bağımsızlığı konusunda kendilerine bile taviz vermeyeceğini fark ettirmiştir. Sonu ölümle de olsa, yeni bir “Kurtuluş Savaşı” verebileceğini başta ABD olmak üzere tüm dünyaya göstermesi, herkesin Türkiye konseptini yeniden gözden geçirmelerini sağlamıştır. Milletin, Cumhurbaşkanı’nın, muhalefetin; kısaca, ülkemizde yaşayan herkesin, bu olay karşısında gösterdiği birlik, beraberlik ve mücadele azmi Türkiye’nin kolay lokma olmadığını cümle alemin gözüne sokmuştur.
ABD ve Avrupa 15 Temmuz’dan beri başarısız darbe girişimi nedeniyle yas tutsalar da, Türkiye’nin gücü ve mücadelesi gerçeğiyle hareket etmek zorundadırlar. Ülkemiz için kimse, hiçbir devlet ve hiçbir ittifak (bu Nato ve ABD olsa bile) vazgeçilmez değildir. Çünkü Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluk veya düşmanlık yoktur.
Her ne olursa olsun; “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır”
Bir Latin Amerika Devleti Lideri diyor ki:
ABD’de neden darbe olmaz?
Çünkü orada "ABD Elçiliği yoktur”
Bir sonraki Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Daha önce de bahsetmiştim; ABD’nin iki temel siyasi akımı var. Bunlardan birisi Merkeziyetçiler diğeri ise Neo-Con’lar…
Libya, Mısır, Irak, Suriye, Somali, Nijerya, Afganistan, Pakistan ve en nihayetinde Türkiye Neo-Con denen bu “Katil kartal”ların hedef tahtası oldu. Hangi ülkeye gittiler ise, verdikleri ve yaptıkları sadece kan, gözyaşı, istikrarsızlık, iç çatışma ve kendi elleriyle ürettikleri -sözüm ona- “İslami Terör”.
Bunlar hemen her ülke için lokal veya genel Terör Örgütleri vücuda getirerek emellerine araç etmektedirler. CIA da bunlarla zihinsel ve kadro yakınlığı nedeniyle terör örgütlerinin oluşumu için, askeri, teknik ve eğitsel altyapı oluşturmaktadır. Bunlar karıştırmak için her ülkeye eski ve görevde CIA’cılar, o ülke içindeki işbirlikçileri ve eski psikopat ABD askerlerince oluşturulan BlackWater gibi görüntüde güvenlik firmalarıyla girmektedirler. Fakat sonuçta sadece ve sadece “kaos, karmaşa, katliam” içerikli yıllarca sürecek bir ülkesel ve bölgesel karmaşa başlamış olmaktadır.
Brezilya’yı da karıştıran ve devlet başkanını düşüren bunlar,
Arjantin’i de karıştıran ve liderini götüren yine bunlar.
Ukrayna’daki aylarca süren ve sonunda devlet başkanını indiren karışıklığın sebebi de bunlar,
Çini “ekonomik tetikçileri” ile komünist üretim tarzını benimsemiş olmasına rağmen ekonomik güdümüne alarak kontrollerine almaya çalışan ve kısmen de alan yine bunlar….
Petrol fiyatlarıyla, ambargolarla ve devalüasyona giden algı operasyonuyla Rusya’ya yüklenen ve Putin’i alt etmek isteyen yine bunlar…
Şimdi ise hedeflerinde Meksika bulunmaktadır. Bununla da görüyoruz ki bunların hedefinde sadece Ortadoğu yok, kendi kıtalarındaki komşu ülkeleri de aynı azgın ve kanlı iştihaları için hedef olmuş durumdadır. Almanya, Fransa bile zaman zaman ayar vermekten kaçınmadığı “müttefik”lerdir.
ABD iç siyasi dengeleri ve içsel güç savaşında daha öne geçmek için Kuzey Kore lideri Kim Jeong’la irtibata geçmiş durumdalar. Onunla bile iletişime girecek kadar gözü dönmüş haldeler.
En son ülkemizde yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi ise bu kesimin hoyratça müdahelesi ve katkı sağlayarak ortaya çıkarttıkları tablo, ABD’nin diğer kesimini bile rahatsız etmeye başlamıştır.
15 Temmuz sonrası ABD uzun süre suskun kaldı. Çünkü darbenin başarısız olması, Türk Milleti’nin refleksi ve onlara taşeronluk yapan FETÖ’cülerin kesin başarılı olunacağına dair ikna olmuşluğun hüsranı ABD’de ve özellikle Neo-Con’larda belirsizlik oluşturdu. ABD’nin darbeden haberimiz yoktu demesi yalanların en büyüğüdür. Ama nihayetinde ABD’liler kendilerinin bile inanmadığı bu basit yalandan sıyrılarak Türkiye’ye döndüler. Çünkü dönmek zorunda olduklarını kendileri de iyi biliyorlar.
24 Ağustos tarihinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’nin gelecek olması oldukça manidardır. Şuana dek darbeyi bile kınamaktan imtina eden ABD yönetimi, Türkiye’nin Rusya ile yaptığı görüşmeden sonra alelacele bu kararı aldı. Türkiye’nin karıştırdıkları diğer ülkelere benzemeyeceğini bir kez daha görüp, Erdoğan’nın dik ve kararlı duruşu ve milletle bütünleşmiş iradesi karşısında politikalarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalmışlardır. Bunun sonucunda ise müttefikliğini kaybetmeyi göze alamadıkları Türkiye’ye başkan yardımcısı düzeyinde gelmenin gereğinin idrakine vardılar.
Çünkü Türkiye bu coğrafyada lider bir konuma geldi. Ülkemizdeki 15 Temmuz Darbe Girişimi'ne tüm İslam ülkelerinin gösterdiği tepki ülkemizin başat aktör olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Artık Türkiye ve mücavirindeki İslam ülkelerinde ABD karşıtlığı şiddetle artmaya başladı.
Bunu gören Merkeziyetçi ağırlıklı yönetim yeni bir konseptle ülkemizle iletişime geçmek zorunda kaldı.
Neo-Con’ların ulusal ve uluslararası hırslarına ABD’nin biraz daha sağduyulu kesiminin bir tavır göstermesi gerekiyordu ve Merkeziyetçi’ler bunu göstermeye başladılar. Çünkü Çin ve Rusya’yı kontrol etme ve onlarla ilgili hükümranlık sağlama amacı dünyayı kan gölüne çevirecek bir hal aldı.
Eğer ABD’nin mutedil politika izleyen kesimi buna dur demezse, çok yakın zamanda FETÖ’ye Türkiye’de katliam içerikli işgal hareketi yaptıran bu vampir Neo-Con’lar kendi ülkelerini de içten karıştırmaya başlayacaklar. ABD’de sık sık görülen beyaz polislerin zencileri öldürmesi ve siyahilerin bunu protesto eylemleri bu durumun işaret fişekleridir.
Bu bağlamda; 24 Ağustos’da Joe Biden ve on civarı Senatör’ün Türkiye’ye gelecek olması önemlidir. Çünkü hiç bir ABD yöneticisi Türkiye’yi gözden çıkartamaz. Son olay da ülkemizin nasıl bir devlet ve millet olduğunu tüm aleme çok güzel göstermiştir. Neo-Con’lar açısından “Evdeki hesap çarşıya uymamıştır”. Darbeden bir iki gün önce 15-20 civarında, Graham Fuller başta olmak üzere eski CIA mensuplarını ülkemize göndermelerinin bir izahını yapmak zorundadırlar. Artık bu darbe girişiminin ardında ABD ve Nato’nun olduğu apaçık ortadadır. Bugün 1952’de İran’da Musaddık Darbesi'ne benzer bir durum yaşanmaktadır. O darbede ABD kendi askerlerinin darbeye karıştığını kabul edip İran’dan özür dilemek zorunda kalmışlardı. Benzeri bir durum 15 Temmuz Darbe Girişimi'nde de ortaya çıkmıştır.
ABD durmaz ve durmayacaktır. “Üst Akıl” ülkemize ve değişik coğrafyalardaki ülkelere rahat vermeyecektir. Bu herkesin malumudur. Mesela; ülkemizde FETÖ eliyle darbe girişimi olmuş, katliam mesabesinde onlarca insanımız şehit olmuş ve yaralanmış, bir de bakıyoruz ki; Başkan Obama Beyaz Sarayda FETÖ mensuplarıyla sırıtarak poz veriyor.
Ama kendi menfaatleri için bile olsa ülkemizi ciddiye almak zorundadırlar. Avrupalı müttefiklerinin mülteci akını sonrası helak olmamaları için bile olsa, dikkate almaya mecburdurlar. Türk Devlet Geleneğini bir kez daha fiili olarak gördükleri için her şeyin kendi istedikleri gibi cereyan etmeyeceğini görmek zorundadırlar.
Tüm bunlar ışığında Başkan Yardımcısının gelmesi ABD yönetiminin bir şeylerin farkına vardığını ve Türkiye’nin bağımsızlığı konusunda kendilerine bile taviz vermeyeceğini fark ettirmiştir. Sonu ölümle de olsa, yeni bir “Kurtuluş Savaşı” verebileceğini başta ABD olmak üzere tüm dünyaya göstermesi, herkesin Türkiye konseptini yeniden gözden geçirmelerini sağlamıştır. Milletin, Cumhurbaşkanı’nın, muhalefetin; kısaca, ülkemizde yaşayan herkesin, bu olay karşısında gösterdiği birlik, beraberlik ve mücadele azmi Türkiye’nin kolay lokma olmadığını cümle alemin gözüne sokmuştur.
ABD ve Avrupa 15 Temmuz’dan beri başarısız darbe girişimi nedeniyle yas tutsalar da, Türkiye’nin gücü ve mücadelesi gerçeğiyle hareket etmek zorundadırlar. Ülkemiz için kimse, hiçbir devlet ve hiçbir ittifak (bu Nato ve ABD olsa bile) vazgeçilmez değildir. Çünkü Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluk veya düşmanlık yoktur.
Her ne olursa olsun; “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini alır”
Bir Latin Amerika Devleti Lideri diyor ki:
ABD’de neden darbe olmaz?
Çünkü orada "ABD Elçiliği yoktur”
Bir sonraki Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.