Kadın - Erkek - Ahlak..
Cem Özer "Hiç kimsenin adamı"
Yorumculardan biri “Sittin sene…” diye başlayan bir cümle kurdu.
Hemen mesajlar geldi.
Vay efendim ekranda milyonlar karşısında nasıl sittin sene denirmiş.
Yahu cahilliğe mi kızasın, bunu dert edinen kafaya mı kızasın, bu tiplerle aynı coğrafyada aynı havayı soluduğuna mı kızasın bezdim o anda.
Böyle gri hücrelerini katık eden, bilir bilmez her köfteye maydonoz olan, sokma akıllı insanlara illet oluyorum ve farkında mısınız ne kadar da arttı.
Aslında İlber Ortaylı haklı galiba; artmadılar aslında, zaten varlardı da görünür oldular, cüretkar oldular, bilgisizlikten utanma vardı o kalktı.
Bu arada ‘Sittin‘ ne demek diye Google’dan araştır be adam hiç değilse.
Si ile başlıyor diye sözcük, zihninin altına süpürdüğün karanlık serbest çağrışıma tutsak olup mevzuya kafadan dalma yani.
Dedim ya; bir konuda enine boyuna bilgi sahibi olmadan konuşmaya utanan bir kuşağın çocuklarıyız biz.
Şimdi bırakın aile içinde olmayı, ekranlar cahillerden geçilmiyor.
İktidara yaranmaya çalışan (sözüm ona) profesörler mi, iktidara yaranamadık bari muhalefete yaltaklanalım diyen gazeteciler mi, olanı değil, gönlünden geçeni bulan anketçiler mi, say sayabildiğince…
Lime lime ekranlar.
Şöyle oturayım, izleyeyim de belki bilgim artar, düşüncem zenginleşir diyebileceğim bir tek kanal, bir tek program yok.
İstisnasız.
Hele gündüzleri magazin yorumu adı altında vasat karakterlerin ahkam kesmeleri yok mu ?
Ya o, evde yüzüğü kaybolsa bulamayan kadınların hafiyelik edaları ?
Arsızlık, utanmazlık ve cahil cüreti aldı başını gidiyor.
Bu arsızlık ve utanmazlığın en büyük tezahürü de (cinsel) ahlakı yalnızca kadının sorumluluğuna bırakan kesimde oluştu.
Bu kesim yalnızca erkeklerden oluşmuyor.
Kadınlı erkekli bir kesim bu.
Erkeğin azgınlığından kadını sorumlu tutan.
Mini etek giymesin, sort giymesin, tayt giymesin, pantolon da giymesin, bizi azdırmasın, tahrik etmesin diyen erkeklerin karıları ve kızları da bu koroyo katılıyor zaman zaman.
Oysa ki bizim yetişme çağımızda öğretilen neydi?
Ahlaklı davranmak zorunda olan karşındaki değil, sendin.
Yani bir kadın senin anlayışına göre rahatsız edici bir şekilde giyiniyor ve davranıyorsa, utanır, başını çevirirdin.
Bu kişinin kendi sorumluluğundaydı.
Biz ve bizden önceki kuşaklar, kadını rahatsız etmemek için başımızı çevirmeyi öğrenmiştik.
Ve de öpmeden, koklamadan, sevmeden, okşamadan tahrik olmamayı.
Çünkü mini etek, şort v.s sıradandı dikkatimizi çekmez ve taciz etmek için gerekçe oluşturmazdı.
Bugün iktidarın öncelikle yapması gereken işlerden biri de budur.
Ahlak anlayışını erkek davranışıyla açıklayan bir noktaya geri getirmek.
Yoksa, yarın öbür gün kapıyı kilitlemeyen adam suçlu bulunur hırsız yerine.
Bozcaada’da evlerin anahtarları kapıların üzerindedir.
Şimdi orada hırsızlık olsa ev sahibini mi suçlayacaksınız?
Gerçi yukarıda sözü geçen güruh öyle yapar.
Hatta belki af buyurun içinizden öyle düşünen bile olabilir.
Bir anektotla bitireyim yazımı.
Yıl 1992.
Berlin in Berlin filmini çekiyoruz Berlin’de.
Gece iki ya da üç suları.
Ben, arabanın sahibi bir Türk arakadaş, bir de ekipten bir Alman arkadaş (Bum operatörü Peter).
Bilenler bilir, Berlin’in en büyük bulvarı Kudamm’da gidiyoruz.
Arabayı ben sürüyorum.
Birden Peter bağırdı “Ne yaptın” diye.
“Ne oldu” dedim panikle.
Bir kedi falan ezdim, birine, bir yere çarptım da farkında mı değilim ?
“Kırmızıda geçtin“ dedi Peter.
“Lan Peter, salak mısın ? Sabahın üçü, yol bomboş, kimse yok görmüyor musun?“ dedim hafif dalgacı ve aşağılayarak.
Hayatımın öz ahlak dersini verdi elin Almanı:
“Kimse yoksa, çalar mısın ?“
Ahlak size mi karşınızdakine mi bağlı ?
Düşünün bakalım, kimse yoksa çalar mısınız;
Samimice ama.
Ahlakınız kendinizden menkul olsun.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.